18 Nisan 2024 Perşembe

Maviye İz Süren... Ler

Sekiz uzun yazı yazdırıyor şehir bana.* Hayatımızın enn keyifli yolculuğu desem abartmış olmam. Uçuş güzergâhımız muhteşem bir Türkiye coğrafyası. Neredeyse ülkenin bir ucundan öbür ucuna gidiyoruz;

ve meraktan, ve sevinçten uçuyoruz.

Şehire yüksek dağların arasından giriyoruz ki şehir an itibariyle altımızda, ve olağanüstü bir manzara. Uçağın penceresine yapışmış durumdayız. Enfes bir iniş, servis ve şehir merkezindeyiz.

Ve anında kankayız şehirle.

Üstelik onun da bizi sevdiğinden eminiz.

Yıl elimizden tutacak kadar yakın, 2017. Pandemiyi aradan çıkarsak sanki dün. Ama biz için bugün. O kadar işliyor ki ruhumuza şehir, 8 uzun yazı bile yetmiyor. Sonra gözümüzden yaşlar döken yıkım. Kaldığımız kadim binası ile muhteşem otel Liwan.

Enn Sevdiğim Kadın mesaj atıyor.

Bir fotoğraf.

Bizim oda.

Tüm odalar yıkılmışken bizimki ayakta.

Hayatımızın en keyifli biralarını içtiğimiz balkon...

ayakta.

Perdelerimizi enfes bir rüzgâr uçuşturuyor.

Sanki balkon kapısını açık unutmuşuz.

Boş bira şişeleri balkon korkuluğunun üzerinde.

Gözümüzden yaşlar akıyor.

Kurduğumuz dostluklar, merak. Abilerin sağ olduğu haberi enn sevdiğim kadından. Ama acıları dindirmeye yetmeyen ufacık bir teselli bu.

Hatay yok.

Yoksa var mı?

Kalbimizde ve zihnimizde,

öylesine derin üstelik.


Hatay üzerinden gelen kitabım sırt çantamda. Ona yaşadığım coğrafyayı ve kendi mekânlarımı tanıtmak istiyorum.

Evden çıkıyoruz ve ilk molayı babamın ağaçlarının altındaki bankta veriyoruz. Manzara deniz, uçuşan martılar akıp giden satırlar. Küçük dev hikâyeler şaşırtıyor beni. Üslup ballı börek. Şaşkınım çünkü iki üç sayfalık öyküler bir roman okumuşum tadı veriyor.

Öylesine derinler...

Kudretli bir kalemden çıktıkları ise kesin. Ama bir öykü var ki fren yaptırıyor bana ve önünde kalıp düşünüyorum:

Sanayi İnsanı.

Hani diyesim ve dilimin ucundaki cümle şu:

Sizin ailenizden biri ya da siz sanayide çalışmış bir usta mıydınız?

Neredeyse sektöre doğmuş bir çocuk olarak ben ve elbette sonradan yedek parçacılığa geçen babamdan bilirim sanayi dünyasını ve ustalığını ve hikâyelerini.

Ama an itibariyle şaşkınım.

Sormak isterim yazara,

sizin bu yazıya hakimiyetiniz nereden;

sadece bir gözlem mi?

Öylesine insanın içine işliyor satırlar.


Kalkıyoruz babamın ağaçlarının altından, laflayarak uzaklaşıyoruz benim banktan. Üç buçuk sayfalık Karmaşık Çin Kutusu'nun etkisindeyim hâlâ, başlığın hemen altındaki italik cümlenin vurgusunu düşünüyorum:

Durduğun yer hep aynı olmasın.


Kitapla sohbet gittikçe derinleşiyor. Diyorum ki ona gel kendimizi şımartalım. BİM'den içeri giriyoruz. Sahil bandında, üstelik yeni dekorasyonuyla açılmış bir BİM! Vallahi yakışıyor. Bir soğuk kahve, şımartan gofretler, çikolatalar falan alıp Allahtan o arada kapılmayan bankımıza çörekleniyoruz yeniden. O sırada Güneş Kokusu adlı öyküden derin bir cümle fısıldıyor. Yine kısa bir giriş metni ve italik harflerle:

                 Bir yerinden kopup gidecek işte hayat.
                                            Hiç ummadığın anda,
her şey akıp giderken her şey kendi seyrindeyken...
                          Dün vardın bugün yoksun olacak...


Artık iyice kankayız kitapla, sevdik birbirimizi, aynı toprağın insanı gibiyiz ki o nispeten şaşkın. Ama şehrini bu kadar sevdiğimiz, içselleştirdiğimiz için de mutlu. Yalan yok, ben de onu çok sevdim. Okuduğum en güzel, en lezzetli öykü kitaplarından birisin demek istiyorum ama bir yandan da frene basıyorum. Çünkü daha kalpten ve daha derin cümlelerle ifade etmek istiyorum bunu. Ancak ondaki duygu akışını ve gerçeklik duygusunu, samimiyeti aşamam ve fakir cümlelerimle başbaşa kalırım diye düşünüyorum. Ve sanırım yazarın iki üç sayfada yazdıklarından aldığım; okuduğum roman mıydı tadını, sayfalarca yazsam meramımı anlatamam sanıyorum.


Sohbet sıcak ve koyu, zaman akıp gitmiş, hadi gel bu kez ters yöne gidip, babamın ağaçlarının önünden geçip, iskelede bir tur atıp yine sevdiğim kitap okuma noktalarımdan Palmiye Kafe'de sıcak kahve içelim, diyorum.

Denize bakan açık bölümde oturmayı tercih etmiyoruz. İç kısım daha sakin.

Zaman Yenilenirken başlıklı öyküye selam çakıyorum, sıcak kapuçinolarımızdan aldığımız yudumların ardından. O, konuya girmeden hemen önce şu cümlelerle giriş yapıyor derya denizlere:

                      Durup, dinlenip gece oluyorum,
                     sonra bir şey kalmıyor dünden...
                                    Bir tek sesler kalıyor...
Uzanıp el yordamıyla dokunduğum tenhalıkta
ansızın yeni bir ışık hüzmesi vuruyor suretime,
     belki diyerek abanıyorum taze sabahlara...


Saatlerce kalıyoruz. Birbirimizi sevdiğimiz ve anladığımız kesin. Artık veda zamanı, 30 öyküyle tek tek tokalaşıyoruz ve Küstüm Çiçeği başlıklı öyküdeki,

Ben öyle yağmurlu, çok sulak, kalabalık yerlerde açamam dedin. Seni alıp ıssız, kurak, kendi halinde bir köşeye bıraktılar. Uzaktan izledin hayatı, gözlerini kaçırdın kimi zaman da. Masallar anlattın kendi kendine, ansızın gidenlerin, gelip geçenlerin, özleme yol alan resimlerini biriktirdin. Yapayalnız kaldın, ıslanan gözyaşlarınla suladın toprağını.

cümleleri ile birlikte bu uzun yazıyı sonlandırıyorum.

Bu bir kopuş değil elbette, Maviye İz Süren artık kitaplığımın Türk yazarlar bölümünde ve çalışma masamın sağındaki kitaplıkta. Manzaramız deniz, canımız ne zaman isterse karşılıklı kahve içeriz.

Ve Sevgili Bahar Uysal Karakuş, ona gözüm gibi bakacağımdan emin olabilirsin. Ve çok teşekkürler hayatıma katılan bu enfes kitap için.

Yeni kitap ne zaman?:)


*Hatay'ı merak edenler 8 yazıya blogun sağındaki, üzerinde GİDERKEN HATAY, DÖNERKEN ANTEKE yazılı fotoğrafı tıklayarak ulaşabilirler.

27 yorum:

  1. ne güzeeel işte blogda gelişen edebiyatçılarımızdan ooo :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle güzel, blogdan yetişmesi ekstra güzel:)

      Sil
  2. Ne güzel; şehir ve kitap, iki güzellik bir arada, çok da güzel anlatmışsın!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim. Şehir ve kitap, ikisi de öyle güzel ve özel ki insan taş olsa anlatır!

      Sil
  3. yazdım yazdım sildim. hatay içimde kanayan biryara. ne desem bir eksik olacak o yüzden...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Seni o kadar iyi anlıyorum ki Şule, çünkü aynı ruh halindeyiz...

      Sil
  4. İnsan sevdiği şehirleri ve onunla ilgili her şeyi cümle alem bilsin tanısın istiyor. Böyle bir kitabı okumuş olmanızın verdiği güzel duygular cümlelere yansımış Sevgili Okul Arkadaşım. :)
    Hatay bambaşka gerçekten...

    YanıtlaSil
  5. Çok teşekkür ederim Sevgili Okul Arkadaşım:) Kesinlikle Hatay bambaşka/ydı. Lakin seçim engelleri ve hileleriyle bir rant kapısı oldu ve sanırım ve üzgünüm ki eski Hatay'ı artık rüyalarımızda bile göremeyeceğiz...

    YanıtlaSil
  6. Yazının içinde savruldum adeta sağ, sol, aşağı, yukarı...
    Ama çok iyiydi :)

    YanıtlaSil
  7. Yanıtlar
    1. Umarım bulursun, ben Amazon'daki son kitabı almıştım:)

      Sil
  8. Benim düşüncem ise cümleleriniz hiç de fakir değil. Öyle büyük etkileyici kitapmış ki bundan daha zengin, mükemmel anlatım olamazdı bence. Elbette eser sahibinin kalemindeki gücünü yadsıyamam. Ve yeni kitap ne zaman diye soruluyorsa, bu kitabı alıp okumalıyım diyorum ben de. :)
    Sevgili Bahar Hanım'ın eserinin okuru bol olsun. Kendisine, başarılarının devamını diliyorum.
    Sizin de okuyan gözlerinize sağlık olsun. Muazzam anlatım ve paylaşım için yürekten teşekkür ediyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazarın cümleleri çok güçlü . Kendisi blog yazarı, daha önce rastlamadıysanız takip edebilirsiniz, linkini şuraya bırakıyorum https://bahargulce.blogspot.com/ Umarım kitabı bulabilirsiniz muhtemelen bir kaç kitap sitesine bakmanız gerekecek. Cümlemizin gözlerine sağlık olsun. Çok teşekkür ederim övgüleriniz için, şehirin anıları derin olunca ve ona bir de kitap eklenince sanırım yazı da güzel oluyor:)

      Sil
  9. Sevgili Bahar'ın kitabını henüz okumadım. Okumaya başlarsam elimden bırakamayacağımı biliyor, uygun bir zaman dilimi kolluyorum.

    İzlenimlerini aktarmada her zaman çok başarılı olan, usta işi yazıları keyifle okunan Buraneros arkadaşımız bu kez bizi maviliklerin doruklarında gezdiriyor. Onun gözünden, dilinden, yüreğinden dökülenlerin ışığında kitabı okumak yolumuzu daha da aydınlatacaktır elbette.

    YanıtlaSil
  10. Çok teşekkür ederim Makbule Öğretmenim. Sözleriniz fazlasıyla motive edici, ancak yazının tadını benden çok okuduğum kitap ya da gördüğüm şehirler ve onlarla kurduğum ilişkiler belirliyor ki Bahar'ın kaleminden etkilenmemek mümkün değil:)

    YanıtlaSil
  11. Özgün Buraneros üslubuyla taçlanan enfes bir kitap yorumu... yok ağlamıyorum gözüme toz kaçtı, bugün Ankara çok bulutlu ve rüzgarlı ondan:) Ama o bulutlu havayı dağıtan dost seslerim var, öyle güzel yürekleri var ki, onlarla hayat daha anlamlı bir hale dönüşüyor. Çünkü yakın zamanda zorlayıcı bir felaketle anlamlarını kaybeden birine dönüşmüştüm.. Son çabam, daimi çabam; yeniden var oluşun güzelliğine inanmak... "Sanayi İnsanı" kaybettiğim babama ithaf ettiğim bir öyküdür, benim için çok özeldir, onu yakalamanız ve diğerlerindeki içsel duyuşu derinlerde hissetmeniz pek tabii sizin nitelikli bir okur olmanızla da doğrudan ilgili. Zor günlerde çok güzel bir armağan oldu bu paylaşımınız, çok teşekkür ediyorum... Sevgilerimle...

    YanıtlaSil
  12. Ben de çok teşekkür ederim sevgili Bahar, ben de bir sanayi insanıyım sonuçta. Otomobil dünyasına doğmuş bir çocuğum desem yeridir. Yazları mağaza, okul zamanı okul. Baba ben daha 20 yaşındayken ve üstelik askerken göçünce de bu dünyadan ve hayallerim bambaşkayken mecburen sanayiye devam; üstelik de küçük kardeş okulu bırakmak zorunda kalmıştı. Baba oto tamircisi olarak başlamıştı, sonra yedek parça mağazası açıp oradan devam ediyordu. Yıllar farkıyla kaderde ortaklaşma bir anlamda bizimkisi. O nedenle belki de aktı bu yazı, nitelikli bir okurdan öte o sanayi vurgusu anlam buldu bende de. Şimdi düşünüyorum da güzel de olmuş yazı açısından. Bir tesadüften öte, yolların İyi bir kesişmesi de diyebiliriz bu duruma sanki, o halde tekrar teşekkürler; bu kez hayata... Sevgilerimle.

    Yeniden var oluşa inan! Başarıyor insan.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Babam da sanayiye yıllarını vermiş bir emektardı. Orada yaşadığı hikayelerini dinlerdim. Tam dinleneceği zaman büyük felaketle karşılaştı. Bol rahmet diliyorum babalarımıza, mekanları cennet olsun... Kadersel bir ağda denk gelişler bir hikayeyi ya da bir sanat yapıtını daha bir özel kılabiliyor. Hayata da bir teşekkür o zaman. Var oluşlarımız ışığı kucaklasın... Umutla ve kolaylıkla...

      Sil
    2. Babalarımızın mekânlarının cennet olduğunu düşünüyorum. Onların çağı için ben güzel adamlar çağı diyorum. O kuşaklar için ne yazık ki dinlenmek zamanı diye bir şey olamadı. Vesilenle ben de rahmet diliyorum.

      Sil
  13. Kitabı listeme ekliyorum. Bu arada tarihi şaşırmıyorsam doğum günün kutlu olsun Sevgili Buraneros :) Enn sevdiklerinle nice seneler diliyorum :)

    YanıtlaSil
  14. Çok teşekkür ederim Sevgili KuyruksuzKedi, tarihi şaşırmadın 20 Nisan tamamdır:) O seneleri ek olarak ben de tüm blok dostlarım için diliyorum. İyi ki varsın:)

    YanıtlaSil
  15. Of! Yine çok katmanlı bir yazı. Her biri için ayrı yorum yapılabilir, ayrı konuşulabilir ancak en baskın hissiyat ben de şu oldu ki senin de öykü ya da deneme kitapların olsa ve çok kişinin paylaşımlarında göünlden yer alsa... Bence olur.

    YanıtlaSil
  16. Benim kitaplarım olmaz. O noktada bir uğraşım olmadığı gibi, kitap yazacağım diye otursam tamamlayamam:) Ben bir blog yazarıyım ve bundan da memnunum. Sonuçta çok nitelikli insanlarla bir iletişim halindeyim, bu iletişimi ve alemi seviyorum. Ha bir gün birisi fark eder ve bunlardan bir kitap yapalım derse ve beni hiç uğraştırmazsa o zaman olabilir belki.)

    YanıtlaSil
  17. Kitabı taş olsa anlatırdı. Her satırından duygu akıyor. Bahar'ın yazı dili şiirsel ve özenli:)

    YanıtlaSil
  18. ne güzel bir yazı olmuş. bahar'ı da kitabını da çok severim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim, konu ve karakterler güzel olunca yazmak da sanki daha kolay:)

      Sil

İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP