20 Ocak 2024 Cumartesi

Yokoluşun Daniskası 1.Bölüm


Ama ben demiştim!



"... Sonra yüzümde enfes bir gülümseme, ruhum havalanmış, ayaklarım yerden kesik, kafamda -onunla paylaştığım- çoklu kaçış planları ile tren saatlerine ve bir kaç otele bakıyor, sonrasında uykuya doğru yol alıyorum."


*
19.01

Cuma


Güne erken uyanıyorum. Yok oluş için her şey hazır. Fakat bu kez kimseye haber vermeden değil! Bütün günlerimi Cuma'ya çeviren Enn Sevdiğim Kadın biliyor. Bu bir kaçış, aynı zamanda da bir ön izleme eylemi; çünkü 10 yıl olmuş; en anı biriktirdiğim, çok aksiyon yaşadığım askerlik şehrime gelmeyeli.

Şaşırıyorum. Sonra içimdeki benlerden biri diyor ki hep istim üzerindeydiniz ve memleketin dört köşesinde fink atıyordunuz, hatta araya bir de Tiflis sokmuştunuz ve elbette pandemi sadece frene bastırmakla kalmamış zaman kavramınızı da bir güzel benzetmişti. Ve algılar şöyle işlemeye başlamıştı, pandeminin öncesine ve sonrası da sonrasına göre. İkincisi asosyal olmak üzere, birbiri ile taban tabana zıt, biri tüm ezberlerden uzak iki farklı dönem.

Bu kaçışsa bir anlamda da büyük planın ve yeni bir başlangıcın ön izlemesiydi. Erkek kardeşim de biliyordu çünkü ona bir gün önce sabah beni istasyona bırakmasını söylemiştim lakin sonraki işsel gelişmeler üzerine istasyona onunla gitmeyip trene atladım; enfes bir sabah karartısının ve bahar tadında, miss gibi tazelik kokan bir havanın eşliğinde.

Ve iki durak sonra ne tesadüf ki bir lise arkadaşım biniyor trene; o bir demiryolcu, sabah mesaisi için istasyona gidiyor. İndiğimizde ofisine davet ediyor lakin, diyorum ki benim yolculuk öncesi ritüellerim var, çok sağol.

X ray'den mini sırt çantam geçerken günaydın diyorum görevli genç adama ve kolay gelsini ekliyorum. Sonra istasyonun minik büfesinden bir su, kadim bir diğer abinin camekan tezgâhından da iki poğaça kapıyorum. Poğaçalarımı götürürken bir yandan da trenin dış fotoğraflarını çekiyor, yeniden istasyonda olmanın muhteşem kokusunu doya doya hisseddiyorum ve o sırada bir abi de karizması ve de günün önemli oyuncularından biri olacağı öngörümle birlikte bu filmin çok şeye gebe olduğunu hissettiriyor bana. En büyük sürpriz ise tren, çünkü internet sayfası iki vagonlu trenbüs gibi gösteriyordu gidecek olanı.

Elbette bayram ediyorum!


İkinci vagondayım ve seçtiğim koltuk iki kişiliğin cam kenarı. Fakat günün sürprizleri bitecek gibi değil. Çünkü seçtiğim koltuk nasıl olmuşsa dört kişilik ve ortada bir masa olanlardan olmuş. Ve tam karşı koltuğumda çok hoş, taze üniversiteli bir genç kız var. Şaşkınlığımı ona da ifade ediyorum ve sol tarafı seçmiş olmama rağmen sağdaki dörtlü ve masalının  sol koltuğuna yerleşiyorum. Tren düdüğünü öttürüyor ve yavaş tıngırtılarla yola çıkıyoruz.


Aramızda çok keyifli bir iletişim başlıyor; zarif, mankenleri çatlacak kadar güzel, sol tandanslı, adı kendine çok yakışan genç kızla. Öncesinde ise bilet kontrolü yapan karizmatik abi, yanlış yere oturduğum düşüncesi ile benim yerimi işaret ediyor. Biliyorum, hanımefendiyi rahatsız etmemek için buraya geçtim diyerek yanıtlıyorum onu. Yerin sahipleri varsa ve binerlerse zaten bomboş vagonda başka bir yere otururum diyorum. Sonra konu Erasmusa geliyor, o yapmayı düşünüyor ama henüz hazırlık sınıfında ve seçtiği bölüm bence ona yakışıyor. Ona Enn Sevdiğim Kadın'ının pozisyonundan bahsediyorum ve senden ona bahsedeceğim diyorum. Yurt dışı ilişkilerle ilgili her şey için ona ulaşabilirsini de konuşmanın içine yerleştiriyorum. Sonra konudan konuya geçiyoruz, derken sohbete biri daha katılıyor.


En sevdiğim anlar, tren yüksek dağlardayken altımızda kalan yolları ve araçları izlemek; sürekli fotoğraf çekiyorum. Zaten trenlerin yol aldığı hangi güzergâh kötü ki?! Her biri özel ve her biri kaçış için muhteşem. O sırada demiryolcu abi bu kez ön kapıdan giriyor. Diyorum ki bir fotoğrafını çekebilir miyim? Çünkü bugüne kadar gördüğüm en karizmatik demiryolcu sensin. Kabul ediyor ve muhteşem bir poz veriyor. İki kare üst üste çekiyorum ve teşekkür ediyor, kanımda trenler dolaşır benim de diyor, dedemin de bir demiryolcu olduğunun altını çiziyorum.


Abi işlerini tamamlayınca bizim vagona dönüyor ve masamın karşı tarafına oturuyor, öncesinde ise biz A. ile Muş'u konuşuyoruz çünkü annesi orada öğretmenlik yapmış; A. henüz yokken dünyada. Diyorum ki Orası Muş'tur, yolu yokuştur diye bir türkü var ya, o doğru. Sonra anlatıyorum: Ben de küçükken gitmiştim çünkü dayım genç bir mühendis olarak orada görevlendirilmişti. Gerçekten de trenle ya da araçla gittiğinde şehrin merkezine ulaşmak için dimdik bir yokuş çıkılırdı ve işte orası Muş'tu. Biz bir kez çıkmıştık, babam saçlarını kestirecek ve sakal traşı olacaktı. Gülümseyerek ve şaşkınlıkla soruyor, gerçekten mi?

Evet, ama şimdi muhtemelen o dağın etekleri aşağıya doğru ev, apartman ve dükkân dolmuştur, ve artık o yokuş olağan bir yokuş olmuştur, diyorum.

Ve aklı çok başında, özgüveni yüksek bu tatlı kıza gülmek o kadar yakışıyor ki.

O sırada işlerini tamamlamış demiryolcu karizmatik abi, otomatik açılan cam kapının ardından gözüküyor ve bize doğru gelip benim oturduğum dörtlü masanın benim tam karşıma gelen koltuğuna oturuyor. Sonrası muhteşem bir sohbet, memleketin gelmişini geçmişini masaya yatırıyoruz. A. gülümseyerek dinliyor, yer yer de sohbete katılıyor. Elbette vagonun tüm boş koltukları da can kulağı dinliyorlar ve sanırım onlar da olan bitenden hoşnut. Artık Amasya İstasyonu'na varmak üzereyiz ki anaons yapılıyor. Ben iniş hazırlıklarına başlıyorum. Kars'a mutlaka kışın gitmelisin demiştim A'ya, konu ülkemize ve trenlere geldiğinde; anlatmıştım yaşadığımız keyfi ve kışın altını çizmiştim. O da telefonundan bloguma girmişti.

Kalkıyor, minik çantamı sırtıma asıyor, montumu da çantamın askısından geçiriyorum. Sonra tokalaşıyorum, seni tanıdığıma çok memnun oldum diyor, Enn Sevdiğim Kadın'a her koşulda ulaşabileceğinin altını bir kez daha çiziyorum. Ve blogdaki mail adresimden de bana ulaşabileceğini, her konuda kendisine yardımcı olabileceğimi söylüyor iyi yolculuklar diliyorum.


Elbette sohbet bunlarla sınırlı değil 80'darbesini ve onun sonuçlarının bizi bugünlere getirdiğini, %10 barajının tüm bu rezaletin müssebibi olduğunu falan konuşurken o dönemde iki savcıya mihmandarlık yaptığımı tüm mahkemelere ve sorgulara girdiğimi falan anlatınca da demiryolcu abi çok kişi gibi, bir kitap olmalı bunlar diyor ve ben de kendimi bir kez daha tekrar ederek diyorum ki: Kitap yazmak benim haddime değil, çünkü tamamlanması yüzyılı bile aşar bu tembelde.

Hep birlikte gülüyoruz... Onlara iyi yolculuklar diliyorum ve 10 yıl sonra ayak bastığım toprağı öpp-müyorum tabii ki.

 2.bölüm için buradan lütfen...

30 yorum:

  1. Ne güzel anlatmışsın. Sanki trenin o vagonunda arka koltuktaymışım gibi hissettim. Önce memleketimizi ve o güzel insanlarını tanımak lazım. Gözümüz hep dışarda

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim, anlattıranlar güzel olunca sanırım yazan onlara kısmen de olsa uyabiliyor. Bizim memleketin özellikle gözlerden ırak o kadar güzel yerleri var ki, üstelik çok kolay da ulaşılabilen:)

      Sil
  2. Bu kadar çabuk kaçmanızı beklemiyordum Sevgili Okul Arkadaşım, pek güzel yapmışsınız. :)
    Muhteşem kaçışın ilk bölümünü gülümseyerek okudum, arkası yarın olsun lütfen. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Atalarımız demir tavında dövülür demişler ya Sevgili Okul Arkadaşım, işte ben de zamana bırakırsam demiri dövmemiş olurum diye düşündüm ve atladım trene:) O kadar çok fotoğraf çektiriyor ki bu şehir bana, 170 çekmişim bu sefer, onların içinden seçim de bir o kadar zor, neyseki onları bu sabah ayarladım, muhtemelen yazıyı da yarına yetiştiririm... diye düşünüyorum:)

      Sil
  3. Enfes bir müzik eşliğinde yazını okudum.. vagon komşularına bayıldım, özellikle"demiryolcu abi" ye :)
    İçimdeki yol ve tren aşkını depreştirdi bu yazı.. Haydi bakalım "kaçışın" mübarek olsun :)))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben yanıma mp3 çalarımı da almıştım ancak sohbetler o kadar güzeldi ki açmaya fırsat bulamadım. Sadece genç kız kulaklığını takıp müzik dinlediğinde ben fotoğraf çekip manzaraları seyrediyordum, sonra abi gelince yeniden muhabbet:) Şimdi imrendim sana, kulaklığı takıp bir kez de öyle okuyacağım yazımı:))

      Sil
  4. Nasıl da özledim tren yolculuğunu... Ama nasıl...

    YanıtlaSil
  5. Özlemek güzel bir şey ama...

    YanıtlaSil
  6. Dedesi demiryolcu olan 2. kişi olarak o sohbete katılmak istedim :)))

    YanıtlaSil
  7. Ne iyi ettiniz Leylak Dalı öğretmenim, hoş geldiniz:))

    YanıtlaSil
  8. Tren yolculuklarına bayılırım, ne güzel binip gitmişsin. Devamını merak ediyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tren candır, devamını bugün yetiştirebilirsem yayınlarım olmadı yarın:)

      Sil
  9. Sayısız tren yolculuğum vardır bebekliğimden bu yana. Özellikle Ankara İstanbul arası , çok severim. Bundan dolayı mı nedir bilinmez doğumu, babası tren yollarında çalıştığı için doğuma şehre yetişmek için trene binmiş ve fakat dayanamayıp trende doğmuş bir adamla evliyim:)
    Amasya'yı yemyeşil bir mayıs günü görmüş ve bir gece kalmıştık, en güzel şehirlerden üst sıralarda yer alır kanımca.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim de dedem demiryolcu olduğu için onların doğduğu memlekete hep trenle gider, gelirdik, bana dedem vasıtasıyla bulaştı yani:) Ama trende doğmuş bir adama süperstar muammelesi yapar, saygıyla eğilirim önünde:)) Kesinlikle özel bir şehirdir, askerliğimin tadını çıkarttırmıştır ayrıca bana:)

      Sil
  10. Kadim şehir Amasya'ya hoş geldiniz Sayın Buraneros. 10 yıl önceki anılarınızı tazeleyeceğiniz harika bir kaçış olacaktır şüphesiz. Her bir köşesi tarih kokan, kendine has özel dokusuyla ziyaretçileri büyülü dünyasında hayallere kaptıran muazzam bir şehrimizdir Amasya.
    Tren yolculuğunuz keyifle geçmiş. Boş vagon da olunca, özel misafirlerini taşıyan trene dönmüş. :) Buna üzülsem mi yoksa memnun mu olsam, bilemedim şimdi. Sanırım trenle yolculuk pek tercih edilmiyor. Halbuki dört tekerlekli araçların yerine demiryolunu kullanmak hem ülke hem kendi ekonomimize katkı sağlayacağı gibi nostalji yaşayıp topraklarımızın doyulmaz manzara eşliğinde keyifle geçen yolculuk, bambaşka olacaktır. :)
    Ve genç hanıma her konuda yardımcı olacağınızı belirtmenizi çok takdir ettim. Gençler, özellikle öğrenciyse geleceklerinin endişesini yaşıyor son yıllarda. Tutunacak bir dalı olması, onun geleceğine umutla bakacağından eminim.
    Can-ı gönülden tebrik ederim sizi.

    Devamını okumayı bekleyeceğim. Teşekkür ediyorum, bu güzel yolculuğu bizimle paylaştığınız için. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle öyle oldu Sayın Nazlı Toaç, şehir enfes bir fondur zaten yaşananlara, ve yaşayanlar için. Biz de ekip olarak tüm askerliğimiz süresince şehre hakkını verdiğimizi düşünüyorum. Ülkenin en zor zamanında oradaydık ki benim sonradanki görevlendirilmem dolayısı ile elde ettiklerime, tanıklıklarıma paha biçilemez sanırım. Biraz da olağanüstü bir dönemde orada olmak bu masum şehirle aramızda kuvvetli bir duygudaşlık yaratmış olabilir. Ama arkadaşlarım ve arkadaşlık ilişkilerimiz de müthişti. Çok anı biriktirdik üstelik.

      Sanırım arka vagonlar daha çok tercih ediliyor, onlar dolmuş olabilirler. Tren yolculuklarının tercih edilmemesi konusundaki görüşlerinize katılıyorum ancak, sanırım bu çocukken kazanılan bir alışkanlık olmalı. Belki de benim ilkokul öğretmenim gibi bizzat gara götürülerek aşılanmalı çocuklara. Bu genç kızımız henüz hazırlıkta olmasına rağmen yolunu net çizmişlerdendi, başarılı olacağından eminim. Çok teşekkür ederim.

      Devamı bu akşam 17:55'de yayında olacak:)

      Ben de emek sarfettiğiniz bu kıymetli yorumunuz için teşekkür ediyorum:)

      Sil
  11. Yine tatlı tatlı anlatmışsınız, mutlu mesut okudum. Kadıköy'den Tuzla'ya gitmişliğim var eski trenle :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevindim mutlu edebildiğimiz için. Kadıköy'den Tuzla'ya gitmiş olmak bile kârdır, kim bilir onun bulaştırdığı virüs belki bir gün Kars'a kadar uzamaya vesile olur:)

      Sil
  12. tren yolculukları hep çok güzel değil mi? başka hiçbir ulaşım aracına benzemiyor onların keyfi bence. ne iyi yapmışsın kaçmakla :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle:) Aynı fikirdeyim tren konusunda, bu kaçışlar belki ülke ekonomisi izin verirse daha uzak mesafelere de uzayabilir ki hayal ettiğimiz yerler vardı, ama önce pandemi sonra da ekonominin geldiği hâl kaçınılmaz olarakl frene bastırdı cümlemize. Önümüzdeki günlere bakıyoruz:)

      Sil
  13. 2.kısımdan 1. kısıma ışınlanarak geldim ve hızımı kaybetmeden yine 2. kısıma geçiyorum ben :))

    YanıtlaSil
  14. Yolculuğu ne güzel anlatmışsınız. Yolda kafa dengi insan bulup sohbet edebilmek güzel. Fakat ben az konuşan biri olunca karşıdaki bu sefer susmadan konuşmaya başlayınca sıkılıyorum. :) Uzun zamandır sohbet ettiğim kimse de olmadı yolda. Fotoğraflar çok güzel.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yol güzel olunca ve elbette trense söz konusu olan anlatmakta kolay oluyor ki senin gibi kitap yazabilen birinin elinden çıkan bir yolculuk yazısı kimbilir nasıl olur:) Teşekkür ederim, şehir güzel olunca fotoğraf çekenin işi de kolaylaşıyor:)

      Sil
    2. Teşekkürler yorumunuz için. 😃 Yolculuk yazısı yazamam ama gezmediğim için pek fikrim yok. Hayal gücüne dayalı şeyler yazmak çok daha kolay benim için. 😊

      Sil
    3. Hayal gücüne dayalı yazılara da razıyız:)

      Sil
  15. Hangi cümlen için teşekkür edeceğimi şaşırdım. Sen de çok tatlısın ve şahane bir kalbin var. Kitap yazmaktan başlayayım o halde: Bu sıklıkla karşıma çıkan bir ifade, yaşananı yazmak kolay ama kitap yazmak ise çok farklı bir boyut, daha çok emek istiyor ve aynı zamanda yazmayı bir uğraş olarak çok sevmek gerekiyor. Söz konusu bir kurgu ise işte o daha zor... Ben bu dozda yazıyor olmaktan ayrıca bu platformda olmaktan memnunum, bu düzey beni her anlamda mutlu ediyor:) Tren bulaşıcıdır ki bana kimden bulaştığı belli, dede demiryolcu olmasa ve ilk yolculuklarımı onun sayesinde yapmamış olsam bu kadar severmiydim, işte bundan emin değilim:) İnsanlara böyle davranmak da aileden gelen bir terbiye... Senin gibi tatlı ve genç bir hanımefediyle sohbettin hoşa gitmemesi de mümkün değil ve ayrıca bu platformda olan gençlerin potansiyelleri ve nitelikleri de beni ülke adına da mutlu ediyor. Ve bu sohbet için ben de sana teşekkür ederim, keyifliydi:) Babayla kahve keyfi muhteşem bir seçim, ikinize de afiyet olsun:)

    YanıtlaSil
  16. Yine kendime yazı yazmaya gelip La Paragas’ın trenine bindim:) İyi de yaptım aferin bana :) Şaka bir yana ne kadar gerçeksin satırlarda samimiyetsiz tek bir cümle yok sanki. Her şey öylece bir fotoğraf karesi gibi ortada. Selam olsun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Adsız ve bir o kadar da anonim görünmüşüm. Kayıp bir fesleğen ve bir o kadar da A.Nur oluyorum :)

      Sil
    2. Selam olsun sana da... Yazmasaydın adını falan anlardım sen olduğunu sanki:) Bilirim çünkü kaleminin gücünü, lakin karabatak gibidir de kendisi... Umarım, hiç değilse uzun aralar bırakmadan, yazarsın arada sırada:)

      Sil

İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP