Amasya Kazan Ben Kepçe
An itibariyle güneş olmasa da hava muhteşem; montum hâlâ sırt çantamın askısında. Şehrin merkezine doğru yürüyorum. Dokuda ilk izlenimlerime göre göze gelir bir bozulma yok. İstasyondan çıktıktan sonraki ilk köprüye varıyorum. Yalı boyu evleri sol yanımda. Elbette o sokağa giriyorum. Solumda yalçın kayalar, göz ucumda ve an itibariyle uzağımda, kayalara oyulmuş kral mezarları. Şehrin popülaritesi artıkça eski konakların pek çoğu otele dönmüş, bunun yanı sıra bir efsane olan Turban'ların özelleştirilmesi ile birlikte buradaki bir sivile verilmiş, Turban'ların o güzel havası gitmiş ve yeniden bir Turban olabilme ihtimali ortadan kalkmıştı. Ve şu anki hali, bulunduğu enfes noktaya rağmen heyecan yaratmıyordu. Kral mezarlarına çıkış noktasında olan ve şehre özgü hediyelik eşya tezgâhlarının bulunduğu mini meydan şimdi daha düzenli, ve hoş. Hazeranlar Konağı ise müze işlevini hâlâ başarıyla sürdürüyor.
Saat kulesinden sağa kıvrılıyor köprünün üzerinden geliş yönüme doğru dönüp bir süre, artık çoğu işletme olan evlere bu kez ırmağın karşı kıyısından bakıyorum ve bu duruma üzülmüyorum çünkü asıllarına sadık kalınmış.
Selfi çeken şehzadenin karşısına oturuyorum. Karşıda restore edilmeyi bekleyen bir kaç ev var. Bir yanım endişeli çünkü bize ait bir uyanıklık vardır, bazı yapıların kendi kendine çökmesi beklenir ki arkasından istenen yapı elbette eskiyi taklit ederek -betondan- yeniden yeşersin! Ben içinse an itibariyle öyle olmamasını ummaktan öte yapılabilecek bir şey yok. Ve uzaktan, mevcut iktidar partisinin merkezinden, yerel seçime dönük olarak müzikle birlikte propaganda sözcükleri geliyor.
An itibariyle şehri kim yönetiyor, hangi partiden bilmiyorum ama her kimse onu takdir ediyorum; çünkü ırmağın çevresini güzelleştirerek, şehir mobilyaları ile süsleyerek önemli katkılar yapmış. Şu an şehzadeler yolunun başlangıcındayım. Banklarda gençler... Ve bir tür agora çağrışımı yapan, yola kadar uzayan basamaklar ve üzerlerine yerleştirilmiş bank türevi tahtalar, dinlenme ve sohbet olanağı sağlamanın yanı sıra tüm bu eylemleri ırmak, kaya mezarları ve özünü yitirmemiş muhteşem evlerle birlikte daha keyifli hale getiriyorlar.
Şehrin ara caddelerine de dalıyorum. Sakarya Islama Köftecisi'ni yerinde göremiyorum. Zihnimde bir acaba var, şehrine dönmüş olabilir mi? Sormuyorum diğer esnaflara. Bir sonraki gelişte kurcalarım diyorum çünkü bugün dikkatimi çeken bir başka yer var. Bedestanın önünden geçiyorum, sonra üst ve ana caddeye çıkıyor, dönüş biletimi tren seferleri eskisi gibi aynı gün içinde karşılıklı olmadığı için otobüs firmasından alıyorum. Ve bedestanın sadece minik bir kısmının fotoğrafını bu kez ana cadde tarafından çekiyorum.
Karnım acıkmadı değil, biraz daha acık sen diyorum ona ve orduevinin yokuşuna sarıyorum. Ah ne anılar ne anılar! Taksi durağının önünden geçerken bir göz atıyorum. Acaba abilerden kimse kalmış mıdır, diye düşünüyorum. Ben yıkılan orduevinin başka yere yeniden yapıldığını sanırken aynı yerinde inşa edildiğini öğreniyorum ve şu an ona gidiyorum. Pirler Parkı sağ yanımda, az önce sol yanımdaki Cemevi'nin önünden geçtim. Şehire tepeden bakmak hâlâ güzel.
Bu kardeşle yokuşu çıkarken karşılaşıyor biraz hasbihal ediyoruz. O'na bu yolu senden çok aşındırmış olabilirim diyorum, nezaket gereği. İşin gerçeği ise her gün bu yokuşu jiple inip binbaşımı evden alıyor, her akşam mesai bitiminde ise evine bırakıyordum; sonra direk orduevi. Elbette gecelere aktığımızda da bu kez jip bizim hizmet aracımız oluyordu, diyorum ona. Buna pek inanmıyor ama gerçek o ki onun tavrı üzerine bunun daha daha risklilerinden söz etmiyorum.
Şimdi, ilk turda dikkatimi çeken ve aklıma kaydettiğim Anadolu Mantı Evi'nin önündeyim. Ve içeri süzülüyorum. Dış cephenin yarattığı etki içeriyle birlikte çoğalıyor. Seçtiğim bir masaya oturuyorum. Evin içine girmek, orada yemeğimi yerken ırmağı seyretmek fikri ayartmaya çalışsa da beni, ben küçük ve çok şirin bahçeyi tercih ediyorum. O sırada dış cephenin önünde fotoğraf çektirmek isteyen bir hanımefendiye izin vermiyorlar. Ben çekiyorum ama diyorum. Müşterilere serbestmiş. Sonra laf lafı açıyor. İşletme sahibi genç bir adam, cümlelerinde efendim sözcüğü mutlaka geçiyor ki garsonların hitap şekli de bu. Menü geliyor. Hoş. Sanırım menüde sekiz tür mantı var, seçim zor! Farklı bir tanesi, sitelerindeki ada göre Amasya Mantısı dikkatimi çekiyor ve ondan istiyorum. Bu arada ödül aldıklarının altını çiziyor genç adam ki sonradan sitelerine baktığımda bunun orada da vurgulandığını görüyorum.
Bunlara, içinde mascarpone, parmesan, mozarella olan puf böreği muamelesi yapabilir miyiz? Ben yapıyorum açıkcası. Yanındaki soslara batırarak yiyorum ve onlar çayla birlikte güzel olduğunun altını çiziyorlar ama ben denemeyi düşünmüyorum. İçindeki peynirlerden en azından biri biraz daha yağlı olmalıydı diye düşünüyor ve son tahlilde de sarımsaksız ve yoğurtsuz mantı bizden değildir kararını veriyorum. Kendisini bir kez de -eğer merak ederse- Enn Sevdiğim Kadın'la deneyip son kararımı vermek üzere, çok kibar çocuklara teşekkür ediyor, ödememi yaparken geçtiğim minik, şirin ve ırmak manzaralı bölüme hayran kalıyor, 220 TL. yi de bayıldıktan sonra yeniden düşüyorum yollara.
Şu an valiliğin komşusu sultan kayıklarının önündeyim. Uygulamayı sevimli buluyorum. Coğrafya bizim aksiyon alanlarımıza çok yakın. Bir dile gelseler neler anlatırlar. Irmak boyu yürümeye devam ediyorum. Bimarhaneye girmiyor ama selâm çakmayı da ihmal etmiyorum ki merak edenler yazının altındaki Amasya etiketini tıklayıp, onunla ve daha farklı yerlerle ilgili tüm detayları görebilirler.
İktidar partisinin önünden geçiyorum. Müzik gümbür gümbür fakat katılımcı sayısı az. Bir kaç firmanın otobüsleri şehirde tur atıyorlar, korna çalıyorlar ama sanki tüm bunlar geniş kitlelerin umurunda değil. Bense Amasya'nın köprüler geçtiğim, ırmağa uzanmış balkonlarındaki banklarında oturduğum alanlarını bir bir geride bırakarak, bizim zamanlarımızda olmayan, yakın çağ ürünü AVM'sine doğru yürüyorum. Bir kaç dakikadır güneş bana jestler yapıyor ve bugün çektiğin tüm ırmak fotoğraflarını çöpe at diyor. O'na inancım ve sadakatim sonsuz, gereğini yapıyorum.
Ferhat ile Şirin'in karşılarında oturuyorum. Ferhat kan ter içinde, sürekli kayaları kazmalıyor ve su kanalı açıyor. Şirin de güğümle su taşıyor. Şehzadeler Gezi Yolu üzerinde bir banktayım. Poz poz üstüne fotoğraf çeken, çektiren gençleri izliyorum. Her biri eskinin deyimiyle büyümüş de küçülmüşler. Profesyonellere taş çıkartıyorlar desem yeridir. Elbette sadece gençler değil, milletçe manken olunmuş da sanki bir benim haberim yokmuş. Eleştirdiğim falan da düşünülmesin, aksine hoşuma gidiyor.
Tüm bu süreçte otellere bakıyorum. İnternet üzerinden yer ayırtma fikrimden vazgeçiyorum. Şehire gelmeye karar verirsek bizzat burada görüp, şu otel tamam demeden bir seçimi düşünmüyorum ki güzelleri çok. Ama bir aralıktan gördüğüm, son turda o aralığa girdiğimde kapının arka tarafta olduğunu okuduğum, oraya geçtiğimde iç ışıklarına bayıldığım ve canlı müzik olduğunun altını çizen enstrümanları görünce de tamamdır dediğim pub'a mutlak gidilecek. Bu rastlaşmanın öncesinde AVM'ye kadar uzamıştım. Tugayımın kokusunu alıyordum ama yine de yaya gidilemeyecek bir mesafedeydim. Ağır adımlarla yine ırmak boyunu kullanma düşüncesiyle "sahile" inmiştim ki bu kurtarma çalışmasına tanık oldum. Bu abi henüz inmemişken ve uzaktan baktığımda bir intihar olduğunu düşünmüştüm. Sonrasında bir kedinin nasıl becerdiyse o dehlizde olduğunu öğrendim ve kendisini gördüm. Lakin bu kurtarma ekibi cılız çıktı ve kediyi oradan alamadan geri döndüler.
Büyük şok ise yürünebilir mesafede olan otogarın, şehrin epey uzağına taşınmış olmasıydı; ben yürüyerek gitmeyi düşünmüş sonra bundan vazgeçmiş, servisin saatini sormuştum. Otogara varıp da güncel durumla karşılaşınca tercihim için şükrettim, çünkü bir geceyi şehirde geçirmem mutlaktı!
Büyük şok ise yürünebilir mesafede olan otogarın, şehrin epey uzağına taşınmış olmasıydı; ben yürüyerek gitmeyi düşünmüş sonra bundan vazgeçmiş, servisin saatini sormuştum. Otogara varıp da güncel durumla karşılaşınca tercihim için şükrettim, çünkü bir geceyi şehirde geçirmem mutlaktı!
Geçen sene benim Amasya'lı (daha doğrusu nüfusuna kayıtlı) oğlum ve gelinim "memleket" gezmesine gitmişlerdi, onların fotoğraflarını hatırladım. Kendime not; şehzadeler memleketi görülmeli. :)
YanıtlaSilGörülmeli Sevgili Okul Arkadaşım hatta gerçekleşme halinde sizinle orada buluşup rehberlik hizmeti verebilecek tanıdığım iki kişi de var ve hatta bu yol biraz daha uzayıp bir deniz şehrine de varabilir:))
SilKaradeniz'in her köşesi bir başka güzel. Kız kardeşimin eşi Amasyalı. Yıllar önce bir grup arkadaşımızla güzel bir gezi gerçekleştirmiştik.
YanıtlaSilTarihi bir kenti; mimari yapısıyla, kültürel dokusuyla, doğal özellikleriyle, yeme içme mekânlarıyla öyle güzel tanıtmışsınız ki... Yeniden gezmiş gibi oluyor insan.
Sanırım bir de Borabay Yaylası ile Amasya çöreği meşhurdu.
Esen kalın.
Çok teşekkür ederim Makbule Öğretmenim. Söz konusu Amasya olunca başka türlü anlatmak da mümkün değil, tersini yapmaya çabalasa da insan şehir buna imkan vermiyor ki. Benimki bir günlük bir kaçıştı ve ancak bu kadarını anlatabildim. Enfes müzesinden hiç söz etmedim mesela, Birmarhane'yi es geçtim, hakeza camilerini de... Ve Pirler Parkını ve de oradaki mini antik tiyatro tadındaki platformun seslendiğinizde o sesi kulaklarınıza geri yolladığını da. Velhasıl bu şehir yürüyerek gezilmeli ve kesinlikle bir gün yetmeyecek kadar güzel. Elbette Borabay gölü, elbette çörek ve daha nice yemeği:)
SilSiz de esen kalın.
ne güzel yapmışsın arkadaşım ya...canım çekti vallahi hem geziyi hem de o yediğin pufumsu börekleri :)
YanıtlaSilPufumsu böreklerin çay eşliğinde yenmesinin gerekli olduğuna kanaat getirdim ben Şule. Onları mantı olarak adlandırmaları yanlış bence, belki de mantıdır ora için... bir sonrasında soracağım:)
SilYoğurtsuz ve sossuz mantıyı ben de reddediyorum. Hatta benim için mantı biraz da sulu olmalı :)
YanıtlaSilAmasya merak ettiğim kentlerden. Bir ara ne güzel her fırsatta bir yerlere keşfe gidiyordum ya da turlara katılıyordum. Oğlumun telaşları, pandemi derken sınıfta kaldım bu konuda...
Keyifli gezmeleriniz olsun
Mantı konusunda aynı fikirdeyim, ancak bunu çok tereddüt etsem de denemek istedim:) Pandemi hepimizi bu anlamda sınıfta bıraktı, ya da çoğumuzu diyeyim. Öncesinde ne güzel geziyorduk oysa. Çok teşekkür ederim, mevcut ekonomik koşullarda artık zor olsa da ben yine de cümlemizin gezmeleri olsun diyeyim:)
SilMantı denince üzerine yoğurt, yağ yakılmış pul biberle dökülmüş bu geliyor. Buna ancak börek deriz bence. Ne güzel gezmişsiniz bize de nasip olsun. Hülya
YanıtlaSilAynı fikirdeyim Hülya, nasip olmasını yürekten dilerim.
YanıtlaSilBu evleri bozmamış olmaları, ne bileyim mavi camla kaplamamış olmaları gerçekten de mucize gibi, aman nazar değmesin diyelim🧿🧿 :) Çok güzel görünüyorlar.
YanıtlaSilPeynirli, yoğurtsuz, sarımsaksız hem de çaya eşlikçi böreğe mantı demeyi, mantıya hakaret sayarım:) 220 TL bayılma konusunun ise altını çiziyor esefle kınıyorum efendim :)
Sevgiler 🌺
Evlerin durumu ülke gerçeklerine bakınca hakikaten şaşırtıcı, sanırım otel olarak güzel kazandırıyorlar ve oda fiyatları bayağı yüksek. Yoksa yerlerinde bir sürü apartman görüyor olmamız hiç şaşırtıcı olmazdı. Ben de "mantıya" çocuklar bir keşif yapmışlar diye baktım zaten. Bir turistik bölge olduğu gerçeğini görmek gerek, aynı zamanda bedelli askerlik yapılan şehirlerden biri, yani müşteri kesimi sağlam, o bakımdan esnafa çok görmemek lazım:) Sevgiler.
SilOooh ne iyi etmişsin, bizler de gittik gördük sayende Buraneros! Sen hep böyle kaç e mi, çok başarılı bir kaçaksın sen :)
YanıtlaSilKedi oraya nasıl girdiyse öyle çıkar bence, nasıl girdi acaba.... İçerden bir yol olabilir mi? Öyle olduğunu umuyorum.. Bu durumlarda orda sarkan ben kendim olduğum için, hemen nasıl inilir nasıl alınır birden hayaller kurdum.. Eşim hep dalga geçer bu huyumla, itfaiyeci olacakmışsın sen der :))) Ufak tefak olmanın faydaları :P
Çok teşekkür ederim Ceren:) İçeriden bir yol olabilir çünkü bir yerlerin yağmur suları muhtemelen oraya akıyor. Caddedeki mazgallardandır muhtemelen. Geldiği yere dönmüşse birileri oradan almıştır belki. Ya da kendisi tırmanıp çıkmıştır, içerideki pozisyonunda baş tarafı ırmağa dönük değil çünkü. Her çocuğun küçükken oyuncaklarından biri itfaiye arabasıdır sanki.:)))
SilHakikatten o kedi nasıl dehlize girmiş, anlaşılır gibi değil. Ekip alamadan geri döndüğüne göre kedi bir yol bulup kaçmıştır diye düşünmek istiyorum.
YanıtlaSilSayın Buraneros, Şehzadeler Şehri'ni resmen sizinle arşınladım desem yeridir. Amasya, tekrar gitmek istediğim, gezmediğim yerlerini görmek için aklımın bir köşesine not ettiğim küçük bir şehrimiz. Şimdi fotoğrafınızı incelediğim bedestene bakıyorum da, niye görmedim diye hayıflandım. Gördüydüm görmesine de, o da Kral Kaya Mezarları'na çıktığımda tepeden sadece...Yakınına gitmedikten sonra görmek sayılmaz tabii. Yakın çağ alışveriş merkezlerini görmezden gelerek eski çağın çarşısı bedesteni övecek kelime bulamıyorum. Kemerli giriş bile eskilere götürüyor insanı.
Mantıcının nazar boncuklu bahçesini ben de görsem fotoğrafını çekmek isterdim. Sadece müşteriye izin verilmesini yanlış buldum. Her gören çekse, sosyal medyada paylaşsa, bundan iyi reklamı olmazdı sanırım. :)
Mantının tadına bakmıştım da en çok yerel yemek bakla dolmasını beğenmiştim. Benim tadına baktığım mantıyla fotoğraftaki çok farklı. Neyse, sekiz çeşidi varmış ya, denemiş olmaktan zarar gelmez, öğrenmiş oluyoruz böylece. :)
Sevindirici olan ise gördüğüm kadarıyla değişen pek bir şey olmamış. Hele ki orduevinin aynı yere inşa ediliyor oluşuna epey şaşırdım. Demek ki değer veren birileri hâlâ varmış ülkemizde.
Amasya'ya, iki günde gezilecek kadar küçük diyoruz ama bence kocaman alemi sığdıran ufak bir dünya bence. Gez gez bitmez ki Amasya. :)
Fotoğraflarınızın her bir çekimi muhteşem olmuş. Şahane anlatım ve paylaşım için teşekkür ediyorum size.
Onlar geri döndüğünde kedi hâlâ oradaydı. Fotoğrafı biraz büyütürseniz yönünün ırmağa doğru olmadığını görürsününüz. Muhtemelen olay Ceren'e yazdığım gibi gelişti ve yine muhtemelen itfaiyeciler benzer durumla çok karşılaştıkları için onun geldiği mazgaldan çıkacağını düşündüler. Muhtemelen de bu tecrübesiz bir kediydi çünkü gördüğüm kadarıyla biraz küçüktü. Mekânınsa demek ki müşteri sıkıntısı yok, öyle olsa diğer alanları çeken insanlara bizi de çekin diye onlar hamle yaparlardı:)) Aslında benim bloga koyduklarım şehrin bir bölümü, çok fotoğraf var elimde ki o zaman 3-4 bölüm yazmak gerekecekti ki bazılarını daha önce yazmıştım. Kesinlikle bir günlük bir şehir değil. Ben teşekkür ederim kıymetli yorumunuz için, şehir güzel olunca anlatmak da yazmak da kolay, yazıdan çıkan güzellik de yine şehrin marifeti:))
SilAmasya'ya iki kere gittim. İlki bir fotoğraf kulübünün düzenlediği geziydi. Seni okurken o sokakları, nehir boyunu ve kral mezarlarını bir kez daha gezdim. İkincisi Samsun'a kadar uzanan ve dönüşü doğu illerini de kapsayacak bir gezinin ikinci durağı olacaktı ki oldu! Ama sabahına alınan acı bir haber ile hayat bambaşka bir hikayeye evrildi. O günden sonra Amasya benim için başka bir duyguyu ifade eder oldu. Korunmuş olması ve şehrin değerlerinin vurgulanıyor olması beni çok etkilemişti. Belli mi olur belki bir kez daha düşer yolumuz. Sonuçta Samsun hala gidilecek yerler listemizin ilk sırasındaki yerini koruyor. Ve belki hayat bir kez daha bambaşka bir hikayeye evirir bizi.
YanıtlaSilSanırım önemli bir turizm geliri elde ediliyor olması ve tarım dışında da başka bir gelir kaynağı olmaması, dışarıdan göç almaması şehrin korunmasında etken. Yeni yapıların hepsi eski şehrin oluştuğu yerin dışında ki bu da önemli bir avantaj. Hayat bu! Muhtemelen o da bekliyordur belli bir anı.
SilManzaralar çok güzel, bu tarz eski evleri seviyorum. Fırsatım olsa yaşamak da isterim. :) Yoğurtsuz mantıya mantı demeyiz. :)) İyi gezmeler.
YanıtlaSilBen de demiyenlerdenim, ve gelenin yoğurtsuz bir mantı olabileceğini de tahmin etmiyordum, sonuçta başa gelen çekildi ve kendisi benim için mantı değildir zaten:) Evler güzel, ve arkalarındaki dar sokakta karşılıklı olarak daha güzelleri de var. Çok teşekkürler:)
SilSayende bende gezdim sağol.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim, sen de sağol Özlem:)
YanıtlaSilMantı konusunda sanırım hepimiz aynı fikirdeyiz, gelenekselden uzaklaşamıyoruz.:) Tespitin çok doğru, Amasya bir masal şehir ve o masalın önemli kahramanları var. O Mantı Evi'nin cephesi ırmağa bakıyor ve giriş arkadan, o arka sokak iki taraflı hep o evlerden, o sokak yürünürken insan o dönemleri birebir yaşıyor. Muhteşem camileri var ki bir tanesi burma minareli cami, onun eski yazılarımda fotoğrafı var. Bimarhane ayrı güzel, yani anlatmakla bitmez şehir:)
YanıtlaSilAmasya bizim gezme listemizde olan yerlerden ama gitmek henüz kısmet olmadı. İnşallah bir gün gidebiliriz. Fakat fotoğraflarla gezmiş kadar olduk. Mantı bak şimdi canım çekti:)
YanıtlaSilMantıyı kimin canı çekmez ki, fakat bunu mantı sınıfından saymıyoruz bloggerler olarak.:) İnşallah gidersiniz, şehrin ana dokusunu kimsenin bozmaya cesaret edeceğini sanmıyorum. Yine de bir fırsat bulunduğunda gidilmeli çünkü ileri zamanlarda ne olur bilinmez:)
Sil