Güzel başlayan bir günün iş saatlerini, bir hatanın düzeltilmesi için bürokrasinin düz bakışlı tembel düşünceli çarklarında geçirmiş olmam bile neşeliydi. Gündüzü uzun yazın, odayı dışarıyla kucak kucağa yapan esintisinde filmi koydum ve izlemeye başladım. İzlerken şairin dizeleri geldi hep aklımın göz önüne.
Hayatın henüz kirlenmediği dönemleri anımsattığı için bana; siyah beyaz fotoğrafları, filmleri özel severim. Bu filmdeki her şey de kirlenmemişlerdendi.
Çok keyifle harika bir film izledim. Ve sürekli iki kişiye teşekkür ettim. Çünkü filmin raftan bana göz kırpmasına sebep olan onlardı.
Günüme dopingi zaten biri yapmıştı sabahtan.
Şimdi, bacaklarımı camdan dışarı uzatıp, gecenin yakışıklı laciverdine ışıklarını bırakan uçakları seyretme vakti; içindeki insanlara hayali hikayeler yazarak.
Buz olmuş bir şarabın kokusunda, sağlığınıza !
Film neyi anlatıyordan kısaca söz etmek gerekirse:
Hayallerimizin, sorunlarımızın, sohbetlerimizin, yanıtlarımızın birbirine benzeştiği; yani neredeyse birimizi diğerinden farklı kılan hiçbir şeyin kalmadığı ya da olmadığı adına global denen bir sistemin robotlaşmış kimlikleri olduğumuz bu süreçte; kendi mikro sistemlerini yaratarak doğru ya da yanlışlık ölçüsünü kendi ellerinde tutan, bir anlamda mevcut ve dayatılan global alışkanlıklara karşı duran, sistemle çelişen ve sonunda belki de yenilirken kazanan karakterlerin yer aldığı çok eğlenceli; ve sevgili Jash'ın deyimiyle bir baş kaldırı hikayesidir bu film.
İzleyin! Seversiniz.
Güzel bir filme benziyor....
YanıtlaSil