19 Haziran 2009 Cuma
Ünlü ve ''Farklı'' Kadının ''Seksi'' Fotoğrafları Üzerine... Salladım Gitti.
Ayşe Arman'ın Hello dergisi için çektirdiği fotoğraflar gazetede yayınlandığından beri üzerine düşünmekteyim. Zaman zaman yazılarını okumaktan zevk aldığım yazara, kendine yönelik anlatılarından da yola çıkarak baktığımda, bir sürü yargı oluştu kafamda... Aslında olayı Ayşe Arman özelinden ziyade, benzer durumdayken bu isteği hayata geçirecek her kadın ya da erkek açısından sorgulamak istiyorum.
Başa, yani Ayşe Arman özeline dönersem eğer; kendi yazısında da ifade ettiği gibi, sevgilisine yani kocasına soruyor bu isteğini... O da, ''Ben senin baban değilim ki, neden benden izin alacaksın.'' diye bir yanıt veriyor. Kendi düşünsel analizlerimi tümüyle sergilemeden önce, baktığım resimlerin bende yarattığı etkiden söz edeyim: Eğer bu resimler Ayşe Arman değil de herhangi birine ait olsaydı, eminim ki daha farklı bir gözle bakardım ve bende yarattığı etki ile ilgili olarak farklı yorumlar koyabilirdim ortaya. Resimlere o kadar düz baktığımı fark ettim ki ve hiçbirine ikince kez dönüp bakma ihtiyacı hissetmedim. Nasıl olmuş ki merakıydı beni resimlere yönelten...
Sonra bu resimleri çektirme arzusunu yadırgamadığımı hatta anladığımı fark ettim; ama bu fark edişin çok önemli nüansları da vardı; bana ve her farklı kişiye özel...
Biliyorum ki, ya da tahmin ediyorum ki kadın erkek ayırmaksızın bir çoğumuzda bu tür fotoğraflar çekme ya da çektirme arzusu var. Belki bir çoğumuz kendi mahremlerimizde bunu yapıyoruz. Ama bu olaydan yola çıktığımda, hiç de ahlaksal yargılama içermeyen bir bakışla düşüncelerimi dökmem gerekirse.. ya da şöyle söylim: Toplumun var olan, doğru yanlış ama bir gerçeklik hali olarak ortada duran değerleri, değerlendirmeleri ve bakış açılarından yola çıkarak bir analiz yapmaya kalkarsam, epey bir sonuç çıkardığımı fark ediyorum.
Olayın öznesinden bakarsam; burada, bu fotoğrafları çektirme niyetinin kökeninde, onları sadece fotoğraf olarak görüp haz almanın ötesinde.. ben, kendi kararlarını alan, bunu açığa koyan ve bu açığa koyma halinden asla çekinmeyen biriyim tavrının göze sokulması, kanıtlanması var sanki. Aynı zamanda, bu hali karşısındaki erkeğe onaylatabilen duruşunun ve gücünün testini yapıp, hazzını yaşama duygusu da var gibi. Bir bireyin, tüm bu etki alanlarını fark edip test etmesini, gücüne güç katmasını ve bunu duyumsama arzusunu anlayabiliyorum. Zaten bir insan hali olarak, benim için olumsuzluk arz eden bir yanı da yok. Ama bu marjinal duruştan, kimsenin yapamadığını ama düşündüğünü yapma halinin göze sokulması hissini almam, o resimlerdeki samimiyeti azaltıyor.
O resimleri, bu sabah gördüğüm, yatak ucundaki pencereden içeri dolan sabah tazeliği ışıklarının üzerine yansıdığı yatağa yüzüstü yatmış, üst tarafını göremediğim ama kalçasının sol yanından aşağı doğru uzanmış ve dizden yukarı kaldırılmış kot pantolonlu bacağın, ayakkabılı ve sanki az sonra gideceği işi için hazırlanmış bir kadın hâli yansıtan fotoğrafının aklıma çizdirdiklerinden bakarak, ikisini kıyasladığımda; söz konusu olan erotizmse (eşiyle yaptığı konuşmada yer alan, eşinin: ''Seks fotoğrafları değil seksi fotoğraflar olsun'' ifadesi bunu destekliyor) ya da resimlerin bu anlamda çağrıştırdıklarıysa.. ikinci fotoğrafla ilgili çok ama çok şey yazabileceğimi biliyorum, seziyorum. Hatta öyle düşünüyorum. Dolayısıyla Ayşe Arman fotoğraflarının altındaki niyet, doğal olan ve bilinmeyenin göz önüne gelme halinin lezzetini yaşatmıyor.
Sonra şuradan bakıyorum birde olaya: Bir adam karısının ya da sevgilisinin bütün geçmiş yaşanmışlıklarını ve değerlerini, marjinal başkaldırı ve kafa tutmalarını bilip görüp, kabul edip onunla mutlu olabilir ve bu çok da normaldir. Ama yine bende oluşan kanaatten yola çıkarak baktığımda: O adam ve benzerlerinin bu süreci hiç içlerinde sızı duymadan, kafalarında olumsuz ve mutsuz duygular dolaştırmadan yaşayabileceklerini sanmıyorum. Elbette tüm bunların dışında gözlerle bakabilecek insanlar vardır. Ama gerçekten seven ve o kadını karısı ya da sevgilisi yapmış bir erkeğin: O fotoğrafların bir profesyonel tarafından çekilmesini, tüm o çekim evrelerini ve o fotoğrafları bir şekilde elden geçiren tüm insanları göz önüne aldığında ve yine bundan böyle gittiği her yerde karşılaştığı her erkekte oluşacak düşüncelerin kaygısından ve rahatsızlığından uzakta bir yerde durabileceğini sanmıyorum. Çünkü erkeklerin dünyasını yine en iyi erkekler biliyor.
Bir kadının geçmişini ve düşüncelerini kabul etmekle, birlikte yaşarken ki süreçte yaşananları kabul edebilmek arasında bir fark olduğunu düşünüyorum. Bunun doğruluğunu yanlışlığını tartışmıyorum. Ama ne kadar özgürüz desek de her birimiz bir şekilde toplumsal değer yargılarının tümünden harmanlanmış insanlarız. Evlilik ya da sevgililik, sonuçta iki insanın ben halleriyle içine girdikleri ve biz oldukları bir evre. Kendince aidiyetleri olan, her türlü karşılıklı kabul edişlere rağmen evlilik, ötekini rahatsız edecek davranışlardan vazgeçişleri de içinde barındıran bir hâldir diye düşünüyorum. Burada, yani yazıya konu halde, kadın kendi kararlarını uygularken aslında bilinç altını bildiği birinin hissedeceklerine karşı da gelebilmenin; o adamın kabul edemezlikle edebilirlik arasında kalmış haliyle oynaşmanın, ve ona kendi baskın halini göstermenin arzusunun ve sonuçlarının keyfini yaşadığı duygusunu da alıyorum. Sonuç itibariyle bu fotoğraflar, öncelikle bir bireysel tatminin, kendini gösterme gücünü tatmanın ve bunun keyfini çıkarmanın fotoğrafları bence... Ben öyle sanıyorum ya da.
Bu marjinal duruşun, kimsenin yapamadığını ama düşündüğünü yapma halinin göze sokulması, o resimlerdeki samimiyeti azaltıyor ve bende, benzer fotoğraflara bakmanın lezzetini yaratmıyor. Yoksa kadın ve fotoğraflar güzel; ama erotik bir lezzette değil. Kanımca.
Fotoğraf: Hürriyet.com.tr
Etiketler:
Güncele ve Siyasete Dokunuş...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Bende dün hürriyeti okurken gördüm fotoğrafları ama ne yalan söyleyeyim çeken Nihat Odabaşı olmasına rağmen başarısız buldum.
YanıtlaSilKocasıyla olan ilişkisine gelince, herkes rahatsa bu durumdan bir sorun yok.
Fotoğraflarda çok bir açıklık ta göremedim aslında ama yine de sadece eşi görse daha iyi olurdu bence.
Ama tabi tercih meselesi, kamuoyuna fotoğraflarını açarak egosunu tatmin etmiştir belki de insanlara cesaret vermek istemiştir pek cesaretlik bir durum olmasa da.
okuduğumda haberi ve üzerine yapılan yorumlara denk gelince bir kaç blogta ve haber altındaki tabi; cesaret, hayranlık boyutu daha yüksekti çoğunluğuna bakınca ama benim algım şöyle çalıştı: O her kafasına estiğini yapma hali, bir olmuşluğun mu yoksa bir boşluğun mu resmedilişidir bilemedim... yazını okuyunca algıma bir de evli olma hali takıldı ki, arkasından gelenler şunlardı: Nicelerimiz birlikte olma halinin birinin yek diğerini kaybetme korkusunun yarattığı o anı yaşamışızdır. O anda önemli olan karşımızdakinin korkusunu bile bile zaten var olan ve var olduğu için ilişkiye başlanan; o birey olma, güçlü olma, dimdik durma, özgür olma, dişi veya erkek olma gibi özelliklerimizi baskın ve karşımızdakini yaralama ihtimali olan bir davranışa, dışa vuruma dönüştürme halinin o ilişkide baskın taraf olmanın yanında insanın kendi kişiliğindeki bencilliğinin de ortaya konulması olarak algılıyorum ki işte orada artık o fotoğraf, o davranış biçimi, o duruş, bendeki bütün inanmışlığı, samimiyet duygusunu, cesareti, güçlü olma halini alıp götürüyor... Yerini bambaşka bir kavramla dolduruyorum...
YanıtlaSililişkinin burukluğu, biraz da o ilişki içinde adam ve kadının birbirine gösterdiği karşı tarafı inciltmeme halinin, ben istedim yapacam tavrında başlamıyor mu ?
adam kadının ben istedim tavrına saygı duyarken, kadın o ben istedimin adamda yaratacağı duyguya saygı duymuyorsa, bu nokta az önce sözünü ettiğim o bencil olmanın en dip hali değil midir üzerinde durulması gereken. Bu noktada bencilliklerinden arınmamış adam ve kadının, güçlü ve güçsüz hali yormaz mı her ikisini de... Göreceğiz nasıl olsa... uzatmayayım daha fazla...
izin verir miydim böyle bir fotoğrafa... evet
ama burukluğumu nasıl tedavi ederdim bilemedim...
fotoğraf çektirmezdim ama gözlerinde kaybolduğum adamın içimdeki kadını fotoğraflayabilmesini isterdim. o kadar açık ve samimi olmak ve ona özel olmak...
Aslında yazının içindeki bir cümle bana şunu düşündürdü:bir insan evliyse ne kadar marjinal olabilir? Evlilikle birlikte bir insan zaten toplumsal kurallara uyduğunun imzasını atarak, toplumsal değer yargılarından birini,toplumsal onayı, onay görmeyi kabul etmiş demektir. Bu anlamda evliliği kabullenmiş bir insan erotik resim çektirdi diye marjinal mi olur? Yoksa marjinal olmaya mı öykünüyordur? Ayşe Arman evlilik dışı çocuk yapsaydı ama sevgilim sevgilim dediği adamla o imzayı atmasaydı belki bu tarz bir yaşamı marjinal görebilirdim. Ayşe Arman gibi hiçbir konuda marjinal olmayan birinin, hatta yaratıcı bir zekaya dahi sahip olmayan birinin erotik pozlar verdiği resimlerle yaratmaya çalıştığı ''özgür kadın'' imajını marjinal bulmadığım gibi oldukça yapay bulduğumu da belirtmeden geçemeyeceğim:)
YanıtlaSil