12 Şubat 2025 Çarşamba

İki İnatçı Keçi - Bölüm 3

1.Bölüm
Arı Kovanına Çomak Sokmak



Henüz farkında olmasalar da arı kovanındakiler çok tedirgin olmuşlardır. Üstelik klanın üyeleri yaşça genç adamdan epeyi büyüktürler; aynı zamanda ekonomik açıdan güçlüdürler, parayla konuşmayı severler. Nedense aynı güce sahip ve genç biri ile karşı karşıya gelmeye cesaret edememişlerdir. Bu bilgiler genç adama akmıştır. Ve aslında bunların hiçbiri umurunda değildir. Aşık değildir, genç kadınla ilişkileri başlangıçta -biraz da safı oynayan genç adam açısından- çok eğlencelidir ve tüm bunlara rağmen de karakteri itibariyle sorgulayıcı olmadığı gibi aşk dozu eksik bir ilişkidir, ama keyiflidir.

Genç adam klan nüfusundaki sıkıntıları hissettikçe işin eğlencesine kadeh kaldırır. Koca adamlardan biri, doğrudan genç adama söyleyemeyeceği, söylediği takdirde nasıl bir yanıt alacağını bildiği için genç kadın üzerinden genç adamın enn yakın arkadaşlarından birine ki o Sezen konserinde birlikte oldukları kişidir, şöyle bir ifadede bulunur; sözde insancıl bir yaklaşımdır ve genç adam da salaktır ya, onu devre dışına çıkarma arzularını hesap edemeyecektir! Arkadaş grubu ile bir araya geldikleri bir gün genç kadın, aramızda bir şey yok, ben onun parasını yiyorum, demişmiş!

Elbette genç adam buna güler, kazık kadar bir adamın bu türden bir işe soyunmuş olması biraz da acı gülümsetir. Oysa hanımefendi ile nasıl tanışmış olduğunu onlar bilmiyor olsalar da okurlar ve inatçı iki keçi de biliyorlardır. Genç adam daha önce de altını çizdiği üzere tüm bilgiler İzmir'de bulunduğu esnada arkadaşından gelmiştir ki aklının ucunda bile böyle bir rastlantı olacağı yoktur. İlişki coşkuludur, eğlencelidir ve gençtir!

Kendisine arkadaşı vasıtası ile gelen uyarıya çoktan gülmüştür, elbette haberin, daha doğrusu uyarının yapıldığı arkadaşı da böyle bir durumda genç adamın nasıl bir tavır takınacağını, bu yola bu anlamda başvuran koca adamları ne hale sokacağını bilmektedir. Elbette hiç muhatap almayacaktır ve aksine kitleyi çıldırtacaktır.

23 yaş, boy bos yerinde, sıkı solcu, eylemci bir geçmiş, gözükara, yürekli, kardeşlerinin abisi aynı zamanda yoldaşı bir genç adam.

Olayın bu kısmından genç kadına hiç söz etmez. Adamlarla da yüz yüze gelmemiştir zaten ki içlerinden birinin bizim gencin arkadaşına gidip de durumu izah etmesi başlı başına komedi olmanın yanı sıra son derece küçültücü aynı zamanda telaşlı bir durumdur.

Bir kaç gün sonra bir akşam yemeğe çıkarlar, bu kez yanlarında kız arkadaşın Pakistan Büyükelçiği'nde görevli arkadaşı bir hanımefendi de vardır, şehrimdendir ve izine gelmiştir. Yemek noktasını genç kadın seçmiştir. Şehir merkezinde o gün için popüler, şehir takımının eski kalecisi ama artık yaşça büyümüş abinin mekânına giderler. Buranın neden tercih edildiğini anlamıştır genç adam, beklediği bir eylemdir, çünkü bu konuda bir arkadaşı tarafından bilgilendirilmiştir. Aslında adı Golkeeper olan mekânın sahibi abiyle tanışıklığı vardır genç adamın; hanımlar birer kadeh kırmızı şarap ve biftek isterler; içinde ince kesilmiş yuvarlak limon dilimleri ile gelir şaraplar. Birer yudum alır hanımlar ve şarapları bozuk diye geri yollarlar. Genç adam içten içe gülümser, çünkü buraya neden gelindiğini ve kadehlerin geri gönderilme sebeplerini bilmektedir!

İnatçı keçi yine de abiden özür diler, ödemeyi yapmak ister, lakin abi genç adamı sevenlerdendir ve kabul etmez. Şımarıklığa üzülmüştür ki bu aralarında ne yaşanmış olduğunun işaretidir!

İki genç kadın ve bizim oğlan ayrılırlar oradan. İstikamet artık olmayan ama o yılların popüler oteli Vidinli'nin roof'udur. Şarap ve bir kaç meze isterler. Pakistan Elçiliği'nden hanımefendi kendinden çok emin ve pek havalıdır. Sohbet de güzeldir. Oyunu genç adam kuracaktır ve hanımefendi genç adamı sanırım fazlaca hafife almaktadır.

Yemek keyiflidir, dışar çıktıklarında genç adam genç kadınına bir aşık ve kollayıcı gibi sarılır, belki biraz alkolün etkisi olsa da bunu özellikle yapar... Diğer hanımefendi dışarıda kalmış gibidir. Bizim oğlan sizi de sol kolumun altına alabilirim der. Ve arabaya varana kadar kadınını sürekli yüceltir. Diğer hanımefendinin ailesinin evine varmışlardır, ve genç kadın orada kalacaktır. Ve muhtemelen genç adamın kulakları fazlası ile çınlayacaktır!


7 Şubat 2025 Cuma

Martılar Disko Ve Ben - Yeni Bölüm

Martılar beni çağırıyor. Bir an sıkıntılı bir durum olduğunu düşünüyorum çünkü Disko sürekli denizin derinliklerine doğru son hızla koşuyor. Tam o noktada bir sürü martı. Önce ne olduğunu anlamıyorum. Fotoğraf çekmek için oradayım ve zihnim ona odaklı olduğu için de ne olup bittiğinin farkında olmadığım gibi durum da aslında beni pek ilgilendirmiyor.


Taa ki karadayken son hızla denize dalıp son hızla martıların şenlik içinde olduğu noktaya koşan Disko'yu görene kadar... Martılarda bir panik; tam gaz gelmekte olan Disko'yu fark ettikleri anda. Elbette havalanıyorlar. Sofra Disko'ya kalmış durumda. Beyimiz taptaze balıkları yemekle meşgul. Biraz da keyifle yüzüyor.


Sudan çıkmış ıslak Disko'nun karizması muhteşem. Rica ediyorum. O dünden razı. Bir kaç poz çekiyorum, biraz da sohbet ediyoruz. O sıra martılar konuyor sofraya tekrar. Disko fark etti ve tam gaz denize. Aslında o da bir bebe. Henüz bir yaşını tamamlamak üzere. Oynamayı ve arkadaşlık etmeyi seviyor lakin onun oyun arzusunu martılar henüz kavrayabilmiş değiller. Elbette Disko da kendini anlatabilmiş değil. O halde kumsalda biraz dinlenme ve martıların neden korktukları üzerine düşünme.


Haydi tekrar denize!

Tam gaz!

Martılar havalandı. Oysa bebe oynamaya gelmişti, aslında birbirlerine alışsalar ne keyif olacak. Lakin korkmakta da haksız değiller. Disko yaş itibariyle bir deli dumrul. Gaz kesmeyi henüz öğrenemedi ve dolayısı ile hızlı ve atak hamleleri kaçınılmaz olarak ürkütüyor martıları. Oysa bir soluklansa, tehdit hissi vermese martılara, her şey yoluna girecek. Çok hareketli ve oynaş bi bebe olduğu için de bir türlü anlatamıyorum neden kuşların alanı terk ettiklerini ona. Oysa çok da iyi kalpli kendisi. Bir de insanlar hissedebilse onu, hareketlerindeki coşkuyu. Misal geçenlerde bir gün yine genç bir hanımefendiye yanaştı. Bütün hünerlerini döktü. İstedi ki abla da onu sevsin fakat bu da kaba bir ablaydı. Tamam haklı olarak ürktü belki, ama ben yanaştım, dedim tehlikeli değil ve o bir bebe size temas etmek ve biraz oynaşmak istiyor. Lakin zarafet ve iyi yürek yoksunu ablanın kafasına bir kötek indirmek yerinde bir davranış olabilirdi.


Sanırım Disko martılarla daha yakın ve iyi arkadaş olabileceklerini düşünmeye başladı. Onlarla aynı balık sofrasında oturmak, sohbetin dibine vurmak ve tazecik balıkları götürmek ve hatta ufaktan kafa çekmek, insanlarla birlikte zaman geçirmekten daha güzel olabilirdi! Onun bazı insanlar hariç diğerleri ile bir sorunu yoktu. Bazen şımarıyordu tamam. İnsanın tepesine de çıkmak istiyordu ama bebeliğine saygı duyup da yapmaması gerekenler insanca anlatıldığında durumu hemen kavrıyor ve aynı hareketleri tekrar etmiyordu. Kumsalda yürümeye karar verdik. İleride bir martı topluluğu görmüştüm, muhtemel ki bir şenlik hazırlığındaydılar. Belki de yeni kararlar alacakları bir toplantı için ciddiyetli bir hal içindeydiler. Rahatsız etmemeye karar verdik. O halde coğrafyamızın uç kısmının bir fotoğrafını çekmemezlik de etmeyelim diye düşündük.


Benim işlerim vardı, sanırım Disko da biraz yorulmuştu, karnı toktu ve bir bebe olarak öğlen uykusuna yatsa onun için iyi olacaktı. Odasına geçti ve kıvrıldı. Görüşmek üzere dedim ve iyi uykular diledim, sonra da müziğimi açtım işimin başına geçtim.


2 Şubat 2025 Pazar

16 Yıl Önceden...

Bence meraklısı için çok iyi bir film!



Elveda Lenin, hem iki farklı yönetim biçimi, hem de o yönetimlerde yaşayan insanların hayata bakışı ve yaşama biçimleri üzerine, izleyicinin farklı algılar ve sorgulamalarla bir çok farklı açıdan nitelikli analizler yapabilmesine olanak sağlayabilecek bir film.

Film, İnsan, siyaset, güç ve o gücün niyeti üzerine derinlikli düşünme ve tartışma ortamları yaratırken ve bu anlamda üzerinden tartıştırırken; bir ideolojinin teori ve pratiği üzerindeki ayrışmaların diktatoryal rejimlerdeki yönetici insanların algılamasına, ideolojiyi yorumlamasına ve kişilik özelliklerinin niteliklerine göre özünden ve iyi niyetinden nasıl sapmalar yaratabileceği üzerine sonuçlar da ortaya koyuyor...

Elveda Lenin; temelde çok insani, felsefi ve doğru duran ideolojik teori ve temellerin; benim doğrum mutlak doğrudur mantığıyla ve sadece yönetim erkini ellerinde tutanların insan yönetme anlayışlarına dayalı, sorgulanamayan, tek tip insan yaratma projelerinin sonuçlarıyla; yine eleştirilebilecek çok yanı olan ama yönetenlerin hakimiyet sürelerinin en azından seçimlerle değiştirilebileceği, farklı örgütlenmelere, baskı gruplarına ve seçmenlere karşı sorumluluklara sahip demokratik rejimler arasındaki iyi ya da kötü yanların fark edilmesine olanak sağlayan; tüm bunları da, son derece hayatın içinden, gündelik yaşamdan karakterler odağında şahane bir mizahla ve nokta sahnelerle, iki farklı ideolojinin tüketim simgelerini kullanarak yapan; ideoloji ve siyaset sorgulaması üzerine ve bunun bireysel hayatlardaki yansımalarının sergilenmesi adına çok hoş bir filmdir.

Bütün bu derinliklerinin ötesinde; sinema dili anlamında, özel ilgi alanım olan eski doğu bloku ülkelerinin, kentlerinin: Dünyanın diğer bölgelerinden soyutlanmış (eski)kapalı hallerini, kentsel renklerini, yaşama biçimleri ve gündelik hayatlar ile insan ilişkilerini çok gerçek bir dille anlatmayı başaran ve özellikle sıradan olmadan da insanları güldürmenin olası olduğunu ortaya koyarak, komik filmle mizah arasındaki derin ve niteliksel farklılıkları göze sokarken, felsefik görüşlerin bile her türden sinema seyircisini tatlı tatlı güldürerek nasıl anlatılabileceğini gösteren, defalarca izlemekten bıkmadığım; ama illaki sinemada izlemişliğin tadını diğerlerine değişemeyeceğim muhteşem bir filmdir benim için...

Bol ödüllü bu filmi mutlaka izleyin ve gülün; ve düşünün; ve bir filmin dramatik bir olayı tatlı bir mizahla birleştirerek nasıl bir lezzet yarattığını görün derim ben!

24 Ocak 2025 Cuma

Sevemez Kimse Seni

Benim sevdiğim kadar...


Hava dünün aksine pırıl pırıl. Güneş en parlak giysisiyle hava atıyor. Martılar dünün aksine bugün güneşlenmede... Muhtemel ki aynı saatte gelecek aynı abi için, hazırlar. Güvercinler, serçeler, martılar ve kargaların aynı alanı kullanıyor olmalarına bayılıyorum. Dünse yağmurlu ve karanlık; lakin yağmurun kışa dönük rengini de sevenlerdeniz. Disko bir genç kadını gözüne kestirmiş, onunla yakınlaşmak istiyor ancak genç hanımefendi ürkmüş. Disko şaşkın, genç kadın yardımıma muhtaç. Bir şey yapmaz diyorum ama nafile. İş başa düştü. Disko, oğlum hanımfendiyi rahatsız etme diyorum. Usulca bana doğru geliyor, şaşkın, oysa yakışıklı da bir genç kendisi. Biraz seviyorum ve yola devam ediyorum. Fikrimde çay içmek var, bu kez Deniz Kızı Kafe olsun diyorum. Muhtemel ki bir etkileşim anındayım. Tam bahçe kapımıza vardığımda gördüğüm minik gül ve henüz emekleme evresindeki kardeşi çok keyifliler. O halde iki lafın belini kıralım. Kahkahalı, full esprili bir sohbet, dönüşte görüşürüz o halde!


Deniz tarafında bir masaya oturuyorum. İki çok hoş genç kız kafede son hazırlıklarını yapıyorlar. Sabahçı kahvesinin konukları ise bir kaç kişiyiz. Kızlar temizlik işini bitirdiler. Biri siparişleri dağıtıyor ve bana yanaştı. "Bir çay, fincanla lütfen." Çayım geldi, teşekkür ettim. Yine gülümseme yok. İşini ciddiyetle yapıyor. Ve edası kesinlikle kendine çok yakışıyor. İş yapma ritmi muhteşem. Çok az konuşuyor. Özgüveni yüksek ve güzelliğinin farkında ve duruşunu çok benimsediği kesin ki yakıştırıyorum kendisine. İçeride inceden bir müzik çalıyor. Şarkı seçimleri muhteşem. Huzur veren bir kış sabahı. Uzun zamanın sonu, ödememi yapıyor, iki genç kıza teşekkür ediyor ve ev istikametine doğru yürüyorum. Bu kez enfes bir festivalin içinde ve bizim evin dibindeyim.


Her zamanki abi iş başında. Büyük poşetten ekmekleri çıkarıyor, küçük parçalara ayırıyor... Bütün kuşlar toplandık. Kimsede bir telaş yok. Abinin torba herkese yeter. Bir barış toprağındayız. Akla gelecek her tür kuş aynı sofrada. Biraz sonra, karınlar doyunca, denize akan ırmağın dingin sularında eğlenecekler. Ama önce elindeki profesyonel makineyle fotoğraflar çeken abiye poz verecekler. Elbette iyi yürekli adamı çekmeden olmaz. Bir de teşekkür etmeli kendisine... Her sabah aynı saatteki bu özen saygı duyulası. Disko abinin hemen arkasında, olan biteni izliyor. Kuşlara rahatsızlık verecek hiç bir eylemde bulunmuyor. O da bir genç, bazen kuşlarla oynamak istiyor ancak onlar panik yapıyorlar. Oysa çoğu zamansa gelip Disko'nun tepesine çıkıyorlar. Aynı mahallenin çocuklarılar sonuçta...


Telefonum çalıyor. Şaşırıyorum çünkü ennn sevdiğim kadın. Onu yüreğinden öpüyorum. Uykusuz bir gece. Akşam beni aradı, bir arkadaşının annesi ölmüş, kendisi Ankara'ya yola çıktı çoktan, annesi ölen arkadaşı yanında. Ve sabah telefonum çalıyor. "Ben geldim." Bense şaşkın. Hiç uyumadan bir 24 saat bile değil. Üstelik bilmem kaçıncı diploma için sınavları var. Ben onu yüreğinden öpmez de ne yaparım ki...

Yazarken tam burada duruyorum. Pırıl pırıl güneş ve aynı pırıltıda deniz karşımda. İşleri halledip dışarı kaçasım var. İstikamet belli, Deniz Kızı Kafe. Dün fincanlarında ve sunumlarında aklım kalmıştı. Bahşiş bırakmadığıma da üzülmüştüm. Sade kahvemi höpürdeteceğim...

5 Ocak 2025 Pazar

Sarhoşum Ben Ahh...

Gün cuma... Bayılır mıyız? Elbette bayılırız. Üstelik yazdan kalma bir akşamüstü, gün aydınlık, spor giyinecek olsam da bir türlü karar veremiyorum. Biraz giy çıkardan sonra işlem tamam. Yine enfes bir kadınla buluşacağım. Heyecanım kıvamımda, biraz elim ayağım dolaşıyor olsa da yola adım atar atmaz sakinleşeceğimi umuyorum. O işten çıkıp gelecek, ee ben de aynı durumda sayılabilirim. Mekân ona daha yakın olsa da orta noktamız sayılabilir.

Sevdiğimiz mekânlardan biri...

Evden çıkabilirim, aynadaki son durum fena değil, kendimi beğenmiş durumdayım lakin saçlarıma biraz afacanlık versem iyi olabilir. Yine ilk buluşmasına giden çocuk heyecanı... bu duyguya bayılıyorum. Muhtemelen ondan önce varacağım gibi...

Montum sırt çantamın askısından geçmiş vaziyette, bu hal bana çok havalı geliyor. Ve içimde enfes bir coşku var, sanırım bu akşam döktüreceğim ve finalde kendimi çok beğenip alkışlayacağım; çünkü coşkum fena! Evde giyim seansını biraz uzatmışım sanırım, ondan önce varamam ihtimalim olduğunu hissettiriyor, saat bana. Biraz hızlanıyorum. Sanırım giyim meselesinde biraz oyalandım ve saat ayarını tutturamadım.

Biraz daha hızlanıyorum.

Ve mekâna az kaldı. 22 Ocakbaşı tabelasını gördüm, kapıdan kıvrılıyorum. Onun benim geliş yönüme sırtı dönük. Ayaklarım yerden kesildi ve onu süzüyorum. Kıvrıldım ve önündeyim. İşte bu benim enn sevdiğim kadın diye kalbim fena gururlanıyor ve sanki bana hava atıyor. Kendimi gözden geçiriyorum; havam yerinde, coşkum benim ayarımı bile aşmış durumda. Ân ben de bir masal için buradayım diyor. Ben elbette balıklama atlıyorum. Mezeler seçiliyor. Garsonumuz daha önce görmediğimiz biri, çok sempatik ve güleryüzlü bir beyefendi. O da bizi sevdi sanırım. Mekân canlı. O halde, bir de 35'lik Yeni Rakı lütfen.


Çok mutluyum, ânı ve ortamı benimsedim, eski masamızı aramıyorum bile... Koca bir ağacın altındayım, sırtım sağlamda. Sanırım ben bu hoş kadını daha önce de bahsettiğim üzere gittikçe daha çok seviyorum. Ve coşkun gecelerimden birindeyim. Öyle güzel cümleler kuruyorum ki üstelik hiç de çekingen bir çocuk değilim. İçimden akan hiç bir hissi dile getirmekten sakınmıyorum. Akşama bayılmış durumdayım, kadına zaten hep bayılıyorum ama bu kez yeni model kendime şaşırmakla kalmıyor, içten gelip kontrolüm dışında akan iltifatlarıma şaşırıyor, elbette zevkten ölüyor ve hatta bana yine neler oldu ki diye düşünüyor ve sürekli gülümseyen bedenim ve paydaşlarımın birbirlerine yaptıkları çaklardan mutlu olmakla kalmıyor sürekli bu hale gülümsüyorum.

İşin özü aynı kadınla aradan geçen yıllara rağmen -her seferinde- dün tanışmışım, hemen kaynaşmışım ve enfes bir akşamda ilk akşammış tadıyla, elbette efendice sarkıyor, yüzümden hiç eksilmeyen gülümsememle de kimselere çaktırmadan kendimle sürekli çak yapıyorum.

Ve sürekli tazelenen ve bu tazelenme süreçlerinde sürekli artan sevgime ve onunla geçen zamanlarımın tadına bayılıyorum. Oysa ben bu tür cümleleri kuracak, bir ilişkinin içinde bunları bu türden bir dille ifade edecek bir adam değildim. Evet benden beklenmeyecek ölçüde sempatik ve esprili bir gençtim kabul, ama içime akan sözcükleri dilime hapseder, aleni bir biçimde de ortaya dökmezdim. Şimdi düşünüyorum da gençlik biraz daha kısa sürse ve sonraki yaşlarda süreç biraz daha uzun olsa hayat ve ilişkiler daha mı keyifli olurdu acaba?

Ve gece bitiyor, garsonumuza teşekkür ediyoruz. Sonra yürümeye başlıyoruz. Kelimeler hoş, yaşam bizi alkışlıyor. İçimdeki coşku beni tebrik ediyor. Denizin kenarından yürüyorum. Aklımda O.

Yoksa bu akşam da kafayı mı buldum ben diye düşünüyorum, elbette kendimle dalga geçiyorum. Bir dilek tutuyorum ve o zaman diyorum bu enfes akşam için Dario Moreno söylesin!


27 Aralık 2024 Cuma

Çookk Güzelll Adamdın... Ama Çooooookkkkkkkkkkk Güzel!

Sanırım öte dünyaların birinde güvenilir, güzel, gönülden can, şahaneler ötesi, fıstık gibi bir adama ihtiyaç vardı. Telefonu az önce aldım. Oturup onunla olan anıları yazsam defterlere sığmaz. Yeryüzünde hiç ama hiççç kimsenin kalbini kırmamış biri varsa O'dur.

Şahane bir ekiptik, şahane arkadaşlar...

Şahane yer, şahane içer, şahane sohbet ederdik ki biz nispeten küçüklerdik. Otomotiv sektörünün farklı dallarındandık ama bir yanıyla da birbirimizin rakibiydik.

Ülkenin farklı şehirlerinden gelen meslektaşlar şaşırırlardı; çünkü ülkenin farklı şehirlerinde benzerlerimizden yoktu. O kadar anı biriktirdik ki ciltlerle kitaba sığmaz. Yazıyı hiç düşünmeden yazmaya gayret ediyorum, çünkü haberi az önce kızkardeşimden aldım. Gözümden bir damla yaş düşsün istemiyorum.

Bir film gibi akıyor zaman; hangisini hangi özelliği ile yazsam bilemiyorum. Yaşadığım, güzel insanlarla geçirilmiş dolu bir hayatsa, bu hayatın önemli bir kısmı sanayi sitesine bulaşmış insanlardı.

Şaşarlardı başka kentlerden gelen insanlar, meslektaşlar. Hatta dile getirirlerlerdi başka hiçbir yerde rastlaşamadıkları arkadaşlığımızı. Bu kez güzel adamlardan, adı güzel, kendi güzel, arkadaşlığı güzel, koyu Beşiktaşlı Göksenin abi, gitmiş.

Biliyorum ki bizi daha önce bırakıp ama hep kalbimizde olan gitmişlerle buluşacak.

Takatim yok.

Olsa hepsinin adını tek tek yazacağım şuraya, lakin gözyaşlarımı, yazının burasından öte, sanırım tutamayacağım.

Ve iyi ki yazmışım dediğim, 2008 tarihli bir gün ile onu sonsuzluğa uğurlayacağım.

Göksenin Abi İle 24 Saat

17 Aralık 2024 Salı

Muhabbet mi Söz mü Nişan mı?

Bir kez daha şunu anladım ki yazma ritminden kopunca geri dönüş zormuş. Standartlara göre verdiğim ara, planlı olsa da uzundu bence... Öyle olmasa olayın öncesine dair, şimdiye kadar en az üç yazı çıkmıştı klavyeden. Ama düşünce yerinde olsa da ve yazmak istense de el gitmemişti her seferinde.

Boş ekrana boş hafıza ile bakıp bakıp dursam da bir türlü girememiştim -futbolcu deyimi ile- topa. Bugün için and içtim, öyle geldim çalışma masama ve dokunmaya başladım klavyenin tuşlarına. Şu noktaya vardığımda yazma standartıma kavuşmuştum sanki, o halde dökülebilirdim.

Uzun bir birliktelikti, onlar benim çakmadığımı sansalar da; şirkete gittiğim zamanlarda konuşma üsluplarından anlıyordum olan biteni... ve çaktırmıyordum. Belki kızkardeşim biliyordu, belki de son günlerde bilir oldu. Oğlumuz 10 numara bir yakışıklıdır, güzel kızımızın da edası, endamı, boyu bosu yerinde... Olay aslında aileler kısmına daha önce fısıldansa da oğlumuz yine de ağır gitmeyi tercih etmişti.

Bu fikri desteklediğimi de söylemeliyim.

Develer tellal pireler berber iken devrine ulaşınca, olay biraz da uzayınca konunun bir yere bağlanmasının istendiğinin sinyaller gelmeye başlamıştı. Oğlumuz sabrın sonu selametçidir ki ben de onunla aynı fikirdeyimdir. Lakin annemiz ve babamız sağ olsa, emir komuta onlarda olacağı için ve bir an önce torun kucaklamak isteklerinden kaynaklı olarak, her ne kadar benim ve kızkardeşimin çocukları babanneye bu imkanı sağlamış olsalar da erken kayıp ve torun hevesi ve hayalleri tavanda baba, yine de torunları göremeyecekti.

Karar verilir, gün tayin edilir ve önceki akşam, aslında gençler yüzük takmaya başlamış olsalar da olayın adının konması anlamında bir araya gelinir. Aileler birbirleriyle kaynaşmışlardır, bu anlamda sorun teşkil edecek hiçbir şey yoktur. Sohbet sanki kırk yıldır birbirlerini tanıyan insanlar arasında gelişmektedir. Öte yandan oğlumuz işi garantiye almıştır ve bir yıldan önce bir evlilik söz konusu değildir.

Ailelerse şöyle düşünmektedirler, gençler zaten kendi aralarında anlaşmışlar -muhtemelen bizim oğlan nedeniyle- onlar bilirler, sonuçta çocuk değiller ve kararları bizim için saygıya değerdir demişlerdir.

Gecenin en hoş tarafı hazırlanan tabaklardır. Hepsi muhteşemdir çünkü kız babası aşçıdır, buna hanımefendilerin katkısını da katarsak işin yeme kısmı muhteşemdir.

Ama daha güzeli arada oluşan sıcaklıktır. Ve taraflarda oluşan kızımız ve oğlumuz ve biz iyi insanlarla akraba oluyoruz düşüncesi ve sıcaklığıdır.

Bu saatten sonra da bize onların çizecekleri yolda yürümek ve nihai kararlarını beklemek düşmektedir. Önümüzde bir yıl vardır ve yolun sürpizlerinin,

kısalıp uzayacağı ise hem heyecan hem meraktır!

3 Aralık 2024 Salı

Ya Blogdaşlık Olmasaydı

yeşerememiş yapraklara benzer miydik?

Dün hayatımın en hoş hallerinden birini yaşadım. Ayaklarım yerden kesildi dersem abartmamış olurum. Elbette tüm sevinçlerimde olduğu gibi enn sevdiğim kadınla da paylaştım olup biteni ve hislerimi...

Şu hayatın en güzel olaylarından biridir etkileşim, güzel insanlara enn yakışan tavırdır da aynı zamanda.

Bir kitap, enfess bir şiir kitabı; sevgili blog arkadaşım Şule'den, ve bence büyük bir ifade ile süslenmiş bir kitap üstelik.

Ve kargocu genç, sen kitabı şirin zarfı ile birlikte kapıya bırak, zili çal ve ben henüz kapıyı açmamışken asansörle kaç...

Sürprizin hakkını vermek, budur bence de...


Ve Sevgili Şule, bize yakıştırdığın içerikten yola çıkarak zahmet verip gönderdiğin kitap için çok ama çookkkk teşekkürler; o kadar kıymetli ki o, üstelik bize yakıştırman ve ardındaki tavrın.

Unutulmaz anlar hanesinde artık bu enfes şiirlerle bezenmiş kitap;

onu süsleyen, daha anlamlı kılan ve yaşanan duygularla ve sevinçlerle birlikte...

Sana ve beyefendiye çok teşekkürler ve çok sevgiler ve çok selamlar...

Görüşmek üzere...



Ve bu şahane kitaptan rastgele seçtiğim bir kaç şiirin -meraklıları için- yine rastgele seçilmiş birkaç satırı.




Sana üç gül sayıkladım bir de şiir

şiiri kokla bana gülleri söyle


Adının önünde durdum

ışıkları yanıyordu

adının önünde eğildim

gece kokuyordu



Kuştan kalma bir göğün altında

maviden kalma bir denizin üstünde


Perdeler yelkenli gibi dalgalanıyor

tül gözlerini kırpıştıryorsa

vardır eylül sabahının bir bildiği



Aydır sıla, sıladan tül

içrek tine sarmaşır dil

o karangu maviliği içim bil


Büyü tenden öte yalım geçti bel

hiçsenkuşu vadimüstü uçtu el

gece taşım gülün ile küstü sel


ikiye yan gönlüm sargın nicene

gözü tenden som yakınım aysıla

hiçimden bir odasılık tüttü gel!


İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP