1.bölümü
Adam bir an durdu... Daha doğrusu çok uzak olmayan, sanki dünmüş ya da bir kaç dakika önceymiş gibi bir zamanda durdu.
Barın sahibi kadınla son cümleler üzerinden gittiği yerdeki, kadına baktı.
Barın sahibi kadında o kadını gördü.
Barın sahibi kadın, adamın yüzündeki ifadeye baktığında, kendi dününü gördü.
Sonra, oyunu bir hamle ileriye taşımanın kışkırtıcı bakışları geldi yüzüne. Çapkın gülümseme bir doz arttı...
Adamla girdiği o tatlı, o zeki, o oyunbaz düellonun elinden kaçan inisiyatifini tekrardan ele geçirmenin gücünü hissederek, öldürücü darbeye hazırlanan aklından geçeni ses yapıp, alana sürdü: ''Sizi bir arkadaşımla tanıştırmak isterim.''
Adamdan izin isteyerek ayağa kalkmış halin son bakışında şu yüklüydü: ''Bu kadar da sevilmez bir kadın ve bakalım son hamlede ayakta kalabilecek mi aşkın?''
Adam, şuh bir edayla arkasını dönerken saçlarını savuran barın sahibi kadınının karanlıkta kayboluşunu izledi. Sonra elindeki içki bardağını ufak, ama saygı, fark ediş ve tat yüklenmiş bir hamleyle ona kaldırdı. Bir yudum aldı ...
Sonra, az öncenin tam aksi, sessizliğe tebessüm etti.
Aklı bir zaman diliminde kayboldu; o zaman diliminden bir sabit an, bir başlangıç, bir son bulamadığını fark etti. Zamanın durabilirliği üzerine düşündü; bunu hiç bilmemişti.
Zaman üzerine düşünmeyi, bu fark edişi, onun nüanslarını ertelemeyi seçti.
Boşluğa bakarak bir yudum daha aldı içkisinden... Gelen karaltıya dikkat kesildi!
Bir an barın sahibi kadının döndüğü sanısıyla usulca ayağa kalktı, kadının oturmasını bekledi... ve sonra oturdu. Adam tıpkı aşkla seven bir adamın görmezliği ile baktığı kadının barın sahibi kadın olduğunu sanırken, aslında kadının daha genç ve başka biri olduğunu fark etti. Bu yanılgıya şaştı!
Bu durum; sanki aynı bedende yer etmiş bir başka olmuşluğun, bir başka güzelliğin dışa taşmış hali gibiydi... Kadın adama ''Merhaba.'' dedi... Barın sahibi kadından daha derin, ama daha çapkın ve daha sarsıcıydı bakışları... Adam heyecanlanmadı desek yalan olur... Heyecanlandı.
Sanki, koca ve şapşahane bir paketin tüm güzelliğinin anlarını, teker teker yaşıyor gibi hissetti.
Bu yeni durumu sevdi...
Kadın adama baktığında, bir adamı hatırladığını sezdirdi; yüzündeki tebessümde...
Aslında bu tebessüm yüze yerleştiğinde, usulca kenara kaçan bakışlardaydı adamın ucundan yakaladığı hikâye...
Kadın, çapkın, şuh ve ben bilirim yüklenişiyle beslenmiş bir sesle sordu: ''Yalnız mışsınız?'' Adam elini bu kez, göze sokmak istercesine kalbine götürdü, orayı okşadı ve, ''Hayır.'' dedi...
Kadın bir an bir boşluğa düştü...
Uzun süre o boşlukta yok olduktan sonra toparlanıp, sanki bir başka boyuta geçmiş insan hallerinden birini giyerek üstüne, yine loş ama farklı bir barda, ipkırmızı ruj gülüşü hüzünle tatlanmış, kekremsi bir kiraz şarabı lezetindeki dudaklarla konuşmaya başladı: ''Biliyor musunuz? Bir adam vardı.'' dedi... O andan itibaren, sanki iki yüz iç içe geçti... Sanki iki hikâye; iki hissediş arasına karbon koyulmuş gibisine, iki algıda, iki hatırlanışta tek olup akmaya başladı.
Sonra kadın birden durup ayağa kalktı, arkadan vuran çok az ışığın önünü kesti... Adamın nefesi kesildi.
Arkadan gelen ışık kadının vücuduna kalın ve belirgin bir çerçeve çizmiş, onu, o gizemli halin ışığıyla parlatmıştı. Adam irkildi! Bedeni sevdi...
Kadın bir sandalye çekti az önce oturdukları masanın ucuna, barın ortasında bir yere... Adama elini uzatarak ''Gelin.'' dedi... Adam az önce takılı kaldığı anla kalktı, donuk bir akılla oturdu kadının işaret ettiği sandalyeye... Ve bir müzik sardı ortalığı; çok tanıdık, çok bildik, çok anlar yüklenmiş bir haykırışla... Ve aşkın en yakıcı, en darmadağın, en pervazsız sevişmelerinin dokunuşları gibi döküldü notalar ortalığa...
Her düşen notayı alıp, usulca sevip, kalbine yerleştirdi adam...
Kadın çok usul, çok oyunbaz, çok şehvetli, çok savaşcı ama çok şefkatli bir dansa başladı .
Üçlemenin son bölümü için buradan lütfen!
Kutup yıldızı bulmak.
4 saat önce