Bolaño'nun beni tam anlamıyla ters köşeye yatıran kısa ama derin romanı ile Afiyet'deyiz. Frambuazlı, aslında iki kişiye de rahatlıkla yetecek pastalarından yok. Bu bizi üzer mi? Tabii ki hayır. O halde, "Bir çilekli pasta lütfen, bir de çay."
Bu aralar biraz da şaşkınım; sanki kahveyi unutmuş çaya alan açmış gibiyim. Kitapsa beni tam anlamıyla ters köşeye yatırmış durumda. Bu olumlu bir durum; umduğum değil ama bayılacağım bir zaman dilimindeyim, üstelik de mevzu bir tıfıl devrimcinin canına minnet. Kendisi bir romantik midir bilmiyorum. Bildiğim bir şey varsa Latin ülke solcularının hayranıdır. Onların her birinin masal kahramanı hallerine bayılan, asla büyümeyen, bu mevzularda anında 16-17 yaş çeperlerine takılan bir tıfıldır da aynı zamanda. Ve bu durumun geçmişte kalmış, dizlerine yatılan, gitarına teslim olunan o tatlı kızla bir ilişkisi var mıdır, diye sorulduğunda: O reddetse bile muhtemeldir!
Serde solculuk varsa, hani literatür de biraz yenilip yutulmuşsa bu roman da şerbetlidir.
Biz kuşağı için eyvallah da, diyor bu arada iç sesim, yeni kuşaklar için nedir?
Hımmmmmm... işte burada biraz durup düşünmek gerektir. Ve hatta bagajda neler birikmiş diye bakmak, o sırada olur be, bize de yakışır okumak denirse de ballı börektir.
Kitap, pasta, çay, anılar sinsilesi içindeyken zamana dönüp de ayaklarım yere bastığında hafta sonu Rock City'de bira diye geçiriyorum zihnimden. Eyvallah tonunda bir ses yankılanıyor beynimde. O halde telefon. Gidelim mi, diyorum, gidelim oluyor yanıt. Bir yanda 19 Mayıs şenlikleri, konserler falan. Sevindirici lakin sesleri uzaktan daha bir hoş geliyor.
Çıkıyorum evden, üzerimde enn sevdiğim kadının aldığı tam da mevsime uygun çok da hoş lacivert bir kot gömlek. Sevdiğim jean'lerimden biri, ne olur ne olmaz diye bir mont ki mini sırt çantamın askılığından geçirilmiş vaziyette. Heyecanla ve ayaklarım yerden kesik adımlarla ve bir an öncenin telaşıyla yürüyorum. Deniz sağımda ve o an yanıma fotoğraf makinesi almadığımı fark ediyorum. İşte o zaman yazıya aynı noktadan olmasa da aynı denizden bir fotoğrafı yerleştiriyorum.
Sohbet derin, seyahatler sıralı; sonuçta konuşmanın bir zararı yok ki koşullar oluşmazsa da bakarız bir çaresine.
Hayalden kim ölmüş?
Birinci biralar bitiyor. Ama bizde söz bitmediği gibi ân da bitmiyor. Rock City şaşırtıcı derecede boş. Bunu bayrama mı yorsak yoksa ekonominin geldiği noktaya mı, karar veremiyoruz. Sonra 19 Mayıs şenliklerine bağlıyoruz durumu. Yine kelimeler nota olmuş cümleler müzik, ve akıp giderken zaman biz altıncı birayı istemişiz meğerse.
Söz yine de bitmemiş.
Ben yine en sevdiğim kadının gözlerinde erimişim. Sonra hesap istemişiz ve fena şaşırmışız! Acaba yanlış mı hesapladılar diye düşünmüş, sonra bunun olamayacağına karar vermişiz; müşteri nüfusuna bakınca. Sonra, demek durumlar dipte o nedenle fiyatlar aşağıda ve hiç değilse maliyetleri garantiye alalım durumları oluşmuş mekânlarda, diye bir tez atmışız ortaya.
Sonra, yakalamışken en sessiz halinde Rock City'yi biraz daha çıkaralım tadını demiş, seyahat planlarımıza ekler katmış, kelimelere yine kelimeler eklemiş, son yudumların ardından sarılmış, öpüşmüş, vedalaşmış; zıt yönlere doğru adımlarımızı sıklaştırmışız.
23 Kasım Cumartesi
17 dakika önce
Şimdi blogumda yazımı paylaşınca sağ üst sırada ki blog yayınını görünce geldi. Kitap, pasta, çay off bu üçlemeyi çok istiyorum, kahve versiyonlusunu da severim biliyorsun. Gerçekten de iflah olmaz romantiksin Buraneros, bu devirde böyle olmak nadide bir şey. Bu saf ruhunu hiç kaybetmemeni isterim. Hayatı sağlıklıyken keyifle yaşamaya çalışanları - bu zamanda bu kadar zorken- çok seviyorum ve takdir ediyorum. En sevdiğin kadına benden de bir selam söyler misin? Kocaeli'nden selamlar!
YanıtlaSilBu yaştan sonra kaybetmem sanırım, ben zorlasam içimdeki 17'lik çocuk izin vermez buna. Çok teşekkür ederim, elbette söylerim:) Samsun'dan da selamlar, bu şahane aileye:)
SilBugün tam da "hayalin gerçeğe dönüşmesi"ne düştüğüm not üzerine, "hayalden kim ölmüş" kısmı oltaya gelmeme sebep gibi. Hayatla olan bağını öyle seviyorum ki, yaşarken hakkını vermeni, sonra onu kaleme alışındaki ustalığı... Senin dilin var, oturmuş ve hissedilir. İyi bir "an" yazarısın sen. Sevgiyle ve illa ki, "iyi ki" :)
YanıtlaSilEvren
Çok teşekkür ederim. Sevgiyle ve illa ki, "iyi ki":)
SilAh ne doğru bir yorum Sevgili Evren'den.. iyi bir 'an' yazarısın demiş ya, okurken hep o anda oluyor insan :)
SilKeyfin, sağlığın daim olsun.
Cümlemizin daim olsun, iyi an yazarı olmayı kabul edebilirim, bazen roman yazabileceğim düşünülüyor da o bende yok diyorum ve olanı yazma durumunun altını çiziyorum, o nedenle bu tarif benliktir ve onu öpüp başıma koyabilirim :)
SilUzun zamandır yapamadığım 3 lü kahve pasta kitap:)) afiyet olsun, keyifli okumalar.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim. Dilerim tez zamanda kahve pasta kitap gerçekleşir:)
SilYaptığınız seyahat planları arasında yakın gelecekte bir İstanbul gezmesi vardır, diye umuyorum Sevgili Okul Arkadaşım. :)
YanıtlaSilElbette İstanbul başta olmak üzere epey nokta var. Pandemiden önce işler kolaydı. Uçak seferleri mahallenin durağından taksi çağırmak gibiydi, onun izin almasına bile gerek olmadan istediğimiz yere uçuyorduk. Aslında problem bu. İkimiz de eylülcü olduğumuzdan şimdi programı o aya sıkıştırmak durumunda kalıyoruz, arasıcak yapamıyoruz:)
Silen sevdiğim sohbet konusu gezme planlarının odakta olduğudur ve ben de ekmekçim gibi, "hadi inşallah istanbul da vardır o planlar içinde ve sadece planda kalmaz gerçekleşir de" diyorum :)
YanıtlaSilİstanbul her zaman var ama koşullar Sevgili Okul Arkadaşım'a yazdığım gibi Şule. Bloğun sağındaki Kumbaramda İstanbul Biriktiriyorum'daki yazıların neredeyse hepsi hafta sonu kaçışlarıyla oluşmuştur:))
SilAn' lardan anılara uzanarak, zamanın içinde sözcüklere can katarak ve güzel bir mekanda mola verip bir düş gezgini gibi dolaşarak yaşamı tatlandırmak... Frambuaz olmasa da çilekli pasta ve çay yanında okunası derin bir kitap ve an'ı paylaşan bir dost vardır. Daha ne olsun?
YanıtlaSilKişisel bakış açısıyla her mekan, yaşama farklı tatlar sunar ve beyinlerde bir kuşaktan bir kuşağa kıyaslamalar yaratır, düşündürür, sonuçta gene keyifle okunan bir " Buraneros Klasiği" kayda geçer.
İyi ki halâ toplumsal açıdan mücadele yıllarını değerlendiren , anlatmaya istekli "Biz kuşağından" bireyler var.
Çok teşekkür ederim Makbule Öğretmenim. Yine yanakları hafifçe kızarmış öğrenci modunda mutlu mesut gülümseyerek yazıyorum bu satırları. Ve fakat, okuduğum yorum çok kıymetli, kısa bir metinle bile memleketin hal ve gidişatına dokunurken durup düşünme yeteneğine sahip insanlar için de - öğretmen tarafından verilmiş- enfes bir ders.
SilFotoğraftaki denizin rengi, gökyüzüne bu kadar mı yakışır...Hele ufuk çizgisindeki kızıllık...Enfes ötesi bir kare...:)
YanıtlaSilSeyahat planlarınızı umarım en harika şekilde gerçekleştirirsiniz. Zaman su gibi akıp gidiyor zira. Pandemi dedik, oturduk, ekonomi dedik, oturduk. Otur, otur sonu yok bunun. Elbette koşullar oluşmayınca zorlama da olmuyor. O zaman da yapacak bir şey yok, sağlık olsun demekten başka.
Unutmadan, Rock City dediğiniz yerin restoran mı kafe mi bilmiyorum, tezinize katılmakla birlikte o şaşırdığınız hesap gibisini diğer işletmelere de bulaşmasını temenni ederim. En başta İstanbul'daki işletmelere...:)
Afiyet olsun size. Değerli paylaşımınıza teşekkür ediyorum.
Muhtemelen gerçekleştiririz diye düşünüyorum. Rock City hem konum hem de mekân olarak çok hoş bir yer. Sonuçta bir kaç ay önceyle kıyaslayınca yüksek olsa da, bugünden bakınca bizi şaşırtacak kadar ucuz kalmıştı. Muhtemelen şimdi bir artışla o da gündemi yakalamıştır:) Esnafın işi gerçekten zor, artan vergiler bunun yanı sıra sürekli artan fiyatlar, bunun doğal bir sonucu olarak da tüketicilerin işi de zor. Rabbim dilerim başımıza böyle bir ekonomist daha nasip etmez.:) Cıvıl cıvıl mekânlarda her geçen gün azalan müşteriler, bunun yanı sıra artan giderler.... Bakalım sonumuz nereye varacak! Ben de teşekkür ederim.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim ben de...
bana anlatılan bir şeyi, okuduğumu zihnimde hemen görselleştiriyorum ben. anlatılan şey kötü ve sevimsiz bir şeyse berbat bir his yaşabiliyorum elbette. ama sizin yazdıklarınızla acayip keyifli bir okumaya dönüşebiliyor ;)
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim, gülümsedim ve yine ayaklarım yerden kesildi diyebilirim:)
Silhayalden kimse ölmez değil mi:) hayaller ömür uzatır, keyifli okumalar..
YanıtlaSilBen ölene rastlamadım. Çocukken hayaller kurup onlara yaslanarak uyumaya bayılırdım. Hâlâ sağ olduğuma göre hayal kurmanın bir sakıncası yok demek ki:) Ben de keyifli okumalar dilerim...
SilBen de ezelden limonatacıyım ama uzun okumalarda artık çayı ya da kahveyi tercih ediyorum. Hayal kurmak iyidir ama kapılıp gitmemek de gerekir, sonuçta hayal o, gerçekleşmesi için epey şey gerekli... biraz da sabır işi o nedenle çaba gösterilmeli ama tekrar edeceğim üzere kapılıp da gidilmemeli, gerçekleşmiyorsa hemen başka bir kanala geçip yeni bir hayalle devam etmek iyi olabilir:)
YanıtlaSilKitap yorumlarınızı okumak bir çeşit iz sürmek gibi benim için. Acaba sonraki paragrafta kendimizi nerede bulacağız merakı hep içimde. Öte yandan en sevdiğiniz kadınla olan paragraflar hep en sevdiğim. :)
YanıtlaSilÇok teşekkürler, pek hoş bu yorumun için. Bilirsin ki ben de senin üslubuna bayılırım. Yazar kıskançlığı denen bir şey vardır ya, hah işte ondan bir lokma da bende olabilir.:)
YanıtlaSilSevgili Buraneros, tatil planımızı yapmaya çalışıyoruz. 4-5 Temmuz'da Samsun'da olacağız bir değişiklik olmazsa. Bu kez önceden haber veriyorum :) Tarih yaklaşınca yine haber edeceğim :)
YanıtlaSilSevgili KuyruksuzKedi, şu an için o tarihle ilgii bir sıkıntı yoktur bizim tarafımızda, pek seviniriz, değişiklik olursa da Eylül falan olmadığı sürece buluruz bir çare :)
YanıtlaSiliyi kitapla iyi latte iyi gidiyor :)
YanıtlaSilDeneyeceğim:)
SilYazıyı mı kıskandım binbir güzel yorumu mu bilemedim. C hepsi olsun. :)
YanıtlaSilÇok teşekkürler:))
Sil