18 Kasım 2022 Cuma

Leyla

Onunla tanışmamız Sevgili Şule sayesinde oldu. Punto'dan bahsettiğim yazıma yorumunda şöyle bir cümlesi vardı: "Biz son zamanlarda 'Leyla'ya' dadandık. Denemediyseniz, bir tadın derim,"

Bir yaz akşamıydı ve penceremden içeri deniz giriyordu.

Tetiklenmiştim ve serin bir şarap çekmişti canım.

Hissiyatımı da şu cümlelerle dile getirmiştim: "Saat 21'e yaklaşırken bir kadeh Leyla'yı üzerini kapatarak buzdolabına koyuyorum. Midyeler dolapta zaten. İdeal serinliğe ulaştığında ikisini birden çalışma odasına taşıyor, müziğimi de açıyorum. Bloglarda vakit geçirmeyi istiyorum. Leyla'yı bir süre seyrediyorum. Renk ve saydamlık beni benden alıyor. Çalkarası roze için kalifiye bir üzüm. Kendisiyle anlaşacağımızı düşünüyorum. Bir one night stand olmayacak bu... kesin."*

Bu arada tarih 2021'in Haziran'ı!

Şarabın fiyatı 30TL bandında!


Bundan yaklaşık iki hafta önce enfes bir film sonrasında şöyle bir an yaşıyorum: Filmdeki şarap mı tetikledi bilmiyorum, dolaba atıp soğutacağım bir beyaz şarap hayal ediyorum. Sanırım bunun nedeni filmdeki şişe değil çünkü onu hayal bile edemem. Doğrudan şarap reyonuna yürüyorum. Genç bir çift kırmızı şaraplara bakıyorlar, bir karar veremiyorlar, çok tatlı bir acemilikleri var. Gülümseyerek katılıyorum onlara ve çok tatlı bir sohbet gelişiyor aramızda.

Biraz da filmin gazıyla o akşam için niyetlendiğim markamsa net, onu bizim mahalleden almak kararıyla atlıyorum trene. İstasyondan direk Migros'a yürüyor, Leyla ile el ele tutuşuyor, eve gelir gelmezse dolaba, buzluğun hemen altındaki rafa yatırıyorum onu... ve bir de kadehi.

Vakit geç oluyor. Üç gün sonra, alıyorum dolaptan ve açıyorum şişeyi. İdeal serinlikteki şarabı kadehe koyuyor onu odama götürmek üzere ayırıyor, mantarla yeniden kendi dünyasına hapsettiğim Leyla'yı da görüşmek üzere, diyerek dolabın orta raflarından birine bu kez dikey yerleştiriyorum.

Blogları dolaşıyorum. Yatağa uzanmış, sırtımı iki yastığa dayamış, bir yandan da müzik dinliyorum. Ay ışığı odamda tur atıyor ve ben yazılara kapılmış giderken zaman akıyor. Bir an dikiliyor ve Leyla'yı ihmal ettiğimi fark ediyorum ve uzanıp parkelerin üzerinden alıyorum kadehi. Önce bir kokluyorum ki miss. İki yerli ve milli üzüm, Sultaniye-Emir birlikteliği muhteşem, renk âlâ ve berrak. İlk yudumu aldığımda yazılara kapılmış gitmiş ben yüzünden, sanırım en az 15 dakika geçmiş durumda, bu şahane bir keşif oluyor ama! Şarap ilik gibi akıyor, yeterince nefes almış ve keyfi yerine gelmiş olmalı ki damaktan başlayıp genizden geçerek aldığı yol şaşırtıyor beni...

Müthiş bir lezzet.

Şişelerin ilk açılışları sonrasındaki sabırsızca içilişler anında genizde hissedilen yakıcılık kayıp, sanki çok çok özel bir şarap bedenimi dolaşan.

Bayılıyorum. Balığa çok yakışacağını düşünüyorum.

Ve bravo bana ki şişenin dibini bulmayıp, bir kadehi zamana yayıp, keyifli okumaların ardından enfes bir uykuya gidiyorum. Ve üç dört gün sonra hep tek kadehle ve eşliksiz bir keyifle dibini bulunca şişenin, söz etmeliyim Leyla'dan diyerek fotoğrafını çekiyorum.



Bu arada memleketin hal-i pürmelali için tarihe not düşmeden geçemeyeceğim üzere şarap 99 TL'lik bir fiyata ulaşmış durumda, bir yıl önceki ile kıyaslayınca inanılır gibi değil.

*Roze Leyla içinse buradan lütfen .

Sevgili KuyruksuzKedi'nin Leyla öyküsü için de buradan lütfen

20 yorum:

  1. Leyla.. Ne güzel eşlikçi olmuş. Kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
  2. Blog okumak için çok güzel bir ortam olmuş :)

    YanıtlaSil
  3. İtiraf edeyim ilk yazıda rose dediğin için burun kıvırmıştım ama sultaniye diyorsun, o zaman bir sonraki türkiye yolculuğunda mutlaka denenmeli.. Afiyet olsun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence rose'sini de denemelisin, ben de çok nadir rose içen biriyim ki bir yemek akşamında masamda asla olmaz, hayatım boyunca içtiklerimi toplasan 4-5 şişeyi bulmaz, ona, incitmeden biraz aperatif muammelesi yapılabilr:) Teşekkür ederim.)

      Sil
  4. Biz de beyazdan yana kullandık bu akşam şansımızı ve sevdik Leyla'yı :) Hatta içmekle kalmadım, bir Leyla öyküsü fırında şu anda :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevindim, Leyla sevilmeyecek gibi değil valla:) Öykünü gece okudum, ama şimdi tadını çıkara çıkara okuyacağım ve düşüncemi yazacağım:)

      Sil
    2. Link için ayrıca teşekkürler Sevgili Buraneros :)

      Sil
    3. Rica ederim, çok keyifliydi, blog dostlarımızı mahrum edemezdim:)

      Sil
  5. Fotoğrafı görünce resmen tanışmış oldum Leyla ile. Yalnız Rose Leyla'nın fotoğrafı efsane olmuş. Hatta içinde kaybolmak mümkün :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O fotoğrafı ben de çok sevmiştim, muhtemelen fotoğraf makinesi de sevdi Leyla'yı ve elinden geleni yaptı güzel çıksın diye:)

      Sil
    2. Çifte kavrulmuşları merak edip gelmiştim diğer Leyla ile de tanıştım şimdi. :)

      Sil
  6. Çifte kavrulmuşlarla ilgili son dakika bilgilerini Filmgündemi'nin yorum kısmına bıraktım:)

    YanıtlaSil
  7. biz de geçenlerde zarif eşim ile Leyla'daki bu artışı konuştuk. ne garip günlerden geçiyoruz yahu!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu garip günler bu kadarla kalacak gibi de gözükmüyor, çünkü bazı yeme içme mekanlarında fiyat artırmayıp porsiyon küçültüldüğünü görüyorum, hakeza bazı market ürünlerinde de :)

      Sil
  8. Leyla yine az artmış gibi geldi bana, bazı şeyler beş katını geçmişken....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, öyle kıyaslayınca doğru:) Bak da Kavaklıdere bunu duyup fiyatı katlasın:)

      Sil
  9. Şarap severim ama genelde Kavaklıdere'yi biliyordum, yazınızdan Leyla'yı öğrenmiş oldum:))) Keyifli bir yazı olmuş, gülümseyerek okuduğum yazıları seviyorum:)))

    YanıtlaSil
  10. Leyla da Kavaklıdere'nin bir evladı, yabancı değil, hangi rengini seviyorsan denemeni öneririm:)

    YanıtlaSil

İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP