11 Haziran 2022 Cumartesi

Başkana İki Ölü Balık Gönderen

Geçen hafta cuma akşamı Palmiye Kafe'de çay-kitap yaparken birden gaza geliyorum. Engiz'e gitmeyi, kahvaltı niyetine Merkez Lokantası'nda alemin en güzel kelle paça çorbasını sirkeli sarımsaklı, pul biberli tam tekmil götürmeyi hayal ediyorum. Ön izleme mükemmel; bir an kendimi orada ve sahnenin içinde buluyorum. Derenin kenarındaki kahvede ve de çınar ağaçlarının en kadiminin gölgesinde serin serin kitap okuyor, o sırada girerken sipariş verdiğim sade kahve yanında bir bardak su ile masama geliyor.


Elbette bununla sınırlı kalmıyor olan biten. Öğleden sonra, diyelim ikindiye az varken kadim çınarın altından kalkıyor, ağır adımlarla şirin kafe restorana doğru yürüyor ve masama gelen tatlı genç kıza bir yoğurtlu Adana kebap lütfen, diyor, yoldan yüksek verandanın en kenar masasında akan trafiğe göz atarken, kola ile götürüyorum kebabı...

Elbette tatlı gerek. Bundan iki yıl önce, pandemi zirvelerdeyken her şeyin makinede ve 60 derecede yıkandığını vurgulayan mini tabelası ile bizi bizden alan, iki tatlı, cıvıl cıvıl genç kızın garson olduğu, bir genç adamın çok zevkli bir noktadaki yol kenarı sevimli mekânı Engiz Balkaymak'a varıyorum bu kez. Limonlu, çilekli, cevizli, parça çikolatalı ve sade olmak üzere beş cins dondurma seçiyor, minik masalarından yola en yakın olana geçiyor, usulca ve günü batırırken dondurma kâsemi bekliyorum.


Cumartesi tüm bunları hayata geçirmek üzere çıkıyorum yola. Önce trenle o yöne gidecek minibüslerin olduğu garaja gitmem gerek... İstasyona yanaşırken sıcak ve minibüs, fikrime geri adım attırmaya çalışıyorlar.

Fikrimse direniyor.

Ben kendimi çınarın altında kitabımla görüyorum. Adımlarım kararlı. İstasyona çok az kaldı.

Fakat nem?!


Çelişkiler içindeyken ve istasyonun turnikelerine varmışken son anda fikrim planı değiştiriyor. Çıkardıklarının yerine en çok gittiğim kafeyi yerleştiriyor ve bu kez bulvarın gidiş yönüme doğru sağ tarafını tercih edip, sıklıkla karşılacağım trenleri sol yanıma alarak gezinti adımları ile yürümeye başlıyorum. Az gidip uz gidip Ömürevleri kavşağına varıyorum. Fikrim yine müdahil ve ben bir ikilemdeyim. Sola dönüp ışıkları geçsem en çok kitap okuduğum pastane...


Sağa dönüyorum.


"Bir San Sebastian lütfen,"

"Bir de limonata lütfen."



*

Başkana İki Ölü Balık Gönderen Adam, öyküleri ile beni benden alıyor. Aslında ilk bir kaç öyküde kısmen topallıyorum ki bu bazen olur. Louis de Berniéres daha önce okumadığım bir yazar ama Yüzbaşı Corelli'nin Mandolini'ni film olarak izledim. Dolayısı ile film yönetmenin imgelem dünyasından çıkmış bir görsel, elimdeki kitaba şıp diye adapte olabilmem için bir katalizör değil. Neyse uzatmim bir iki öykü sonra yazarın üslubuyla benim bünye senkronize oluyor ve ötesi lay lay lom.

Ama iki öykü var ki onlar için bile bu kitap alınır, diyorum.


Bunlardan ilki Emanet, diğeri ise Andouil ve Andouillette Tatile Çıkıyor.

Kitap fena sarmış durumda, bir nefes için kafamı kaldırıyorum o ara ki masamda Trileçe var; az önce çay içmişim, onların yanında poğaça yemişim, bir de limonlu soda söylemişim ve hiç farkında değilken gün pazar olmuş ve ben kitaba Afiyet Pastanesi'nde devam etmekteymişim.

Elbetteki şaşkınım; ne hayal ederken nerelere uğramış ve nereye varmışım. Allahtan kendime gelmem kısa sürüyor ve bunun babannemin hikâyelerindeki cinin işi olduğunu düşünüp şaşırmıyor ve olan biteni normal buluyorum.

İşte tam o sırada Prudente De Moraes'in Boş Gecesi adlı öyküye başlıyorum.

Kaptı beni ki bir kaç sayfa sonra içindeyim; ne yaman bir abla, zımba gibi, rabbim sahibine bağışlasın falan derken tam anlamıyla ters köşe bir final. Berniéres şahsına dönüp ne fırlamasın sen, diyesim geliyor da dilim yaşına hürmeten frene basıp salmıyor cümleyi dışarı.

Dilim cümleyi salmıyor ama ben bir zaman sıçramasıyla kendimi sahilde yürürken ve akabinde de bir dondurmacının balkonunda buluyorum.

Bulmasına buluyorum da durum çok ürkütücü!


Gün cumartesiydi, Engiz'de iki tatlı genç kızın garson olduğu, bir genç adamın yol kenarı sevimli mekânında beş cins dondurma seçip verdiğim sipariş şimdi, şu an, pazar günü aynı saatlerde şaşılası bir şekilde mahallemdeki dondurmacının masasının üzerinde...


*2 yıl önce..

14 yorum:

  1. Samsun rehberi niteliğinde yazılar bunlar ve nasıl keyifli:) Samsun'a gidecekler teker teker okuyup notlar almalı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu yazı zaman, mesafe ve mekan sıçramalı olduğu ve hayal içerdiği için yine de -özellikle- bu yazıdakiler yola çıkmadan önce sorulursa hayradır:)

      Sil
  2. Cumartesi günü yaşananlar arasından Corelli'nin Mandolini'ne yapılan atıf beni filmi izlediğim yıllara, duyguların tavana vurduğu zamanların anılarına götürdü... Şöyle bir yokladım zihnimi anılar arasında yiyecek namına hiçbir şey yok :)
    Nemli günlerde mahalleden dışarı çıkmamak en iyisi galiba, son fotoğraf bunun kanıtı :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yüksek nemli günlerde dışarı çıkmamak değil de kısmen uzak mesafeli yerlere gitmek için klimasız toplu taşım araçlarına binmemeli:)

      Sil
  3. Senin yazıları aç karnına okumamak gerektiğinin bir kez daha altını kalın kalın çizerek not ediyorum zihnime 😁

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir dahakine lütfen aç karınına okumayın diye not düşerim:)

      Sil
  4. Bizde de aşırı nem var, yağmur yağdıkça daha beter oluyor. Haftasonu hiç evden çıkmadık, devamlı balkonda oturduk . ama şurada az kaldı tatile, haftaya bende keyif gezilerindeyim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tatil ve keyif gezileri söz konusu olunca kim takar yağmuru ve nemi ki.. zihin serbeste çıkınca ikisinin de keyfi bence başka:)

      Sil
  5. Bak gözüm seyreyle dünyanın Karadeniz kıyılarını,
    Sevgili Okul Arkadaşım güzellikleri damıtmış yine. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çocukluğumdaki halini düşünüyorum aynı coğrafyanın da Sevgili Okul Arkadaşım, şimdisi Cannes, Copacabana gibi popüler sahillerle aşık atabilir, o açıdan şanslıyız kesinlikle:)

      Sil
  6. Buraneroscum kendini Afiyet pastanesinde buluvermen (!) çok hoşuma gitti. Hayat bazen ne güzel, ne keyifli akıyor değil mi? aman nazar değmesin :)

    YanıtlaSil
  7. Çok gençken biri bana hayat ileride daha güzel deseydi, inanmaz ve hayal bile edemezdim. Açıkçası bir planımda yoktu ama tüm yaşamdan biriktire biriktire gelince dedim ve diyorum ki güzel günler hep önümüzde, Sevgili Şule:) Radikal kararları alabilme cesareti varsa ve biriktirilenler güzelse hayat kesinlikle uçuruyor insanı... Ama ona başından itibaren gereken emeği vermiş olmak koşuluyla... bir de şaire kulak verilince... basit aslında:)

    YanıtlaSil
  8. Yazılarınızı okumayı özlemişim sevgili Buraneros. Çok keyifliydi. Tatlı kısmı özellikle. :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim Pek Değerli Yazarımız. Çok haklısın tatlı kısmı fena:)

      Sil

İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP