1 Haziran 2022 Çarşamba

Ya Altı Üstü Bir Resim Deyip Geçseydim...

Öncesi...


Rabbim beni kesinlikle seviyor...

Son ana kadar farkında bile değildim ve bugüne kadar hiç merak etmezdim ki gözüme bile çarpmazdı.

Ama kısmetin böylesi işte...

Dün akşam bu yazının fotoğraflarını yeniden sıralı olarak yüklemek üzere bloga girdiğimde gördüm ki toplam yazı rakamım 999'du. Bu o kadar şahane bir an ki... Bininci yazım olağanüstü bir rastlantı olmanın yanı sıra, tüm iyilik meleklerinin el ele vererek, üstelik bana hiç çaktırmadan yaptıkları bir organizasyon da sanki.

Çocuk sevinçlerim ayakta ve bu sürprizden kaynaklı mutluluğa ise paha biçemiyorum.

İlk fotoğraf köye ilk girişimizde bizi ne kadar üzmüştü oysa. Okulu o halde görmek heyecan veren hikâyenin yıkımıydı sanki. Ama sonrasında müdür beyin odasında bu işlemin okulu özellikle depreme karşı daha sağlamlaştırmak, güçlendirmek adına olduğunu öğrenmek bir anda cansuyu olmuştu. Yenileme biter bitmez yuvaya dönülecekti ki bunun önümüzdeki ders yılına yetişeceğini düşünmekteyim an itibariyle.



İkinci kez okulun önündeyiz, İsmail Bey ve Alpay Bey'le birlikte okulun bahçesine iniyoruz. Sanki okuduğumuz romanlardan edindiğimiz köy enstitülerine dair görüntülerin elle dokunulur, somutlaşmış hallerini yaşıyorum. Trafik eğitim sahasının yanı sıra beton kısımları tamamlanmış, üstüne serilecek malzemeleri hazır bir mini golf sahası... Serada gül yetiştiriliyor. O güller satılmak için değil; mutluluk günlerinde, kutlamalarda annelere, eşlere, nişanlılara, öğretmenlere, büyüklere götürülmek için. Çocuklara, sadece çocuklara değil köy halkına da kazandıracaklarını göz önüne getirince; o tomurcukların gelişimlerine, daha çok da duygu kumbaralarında yaratacağı, üstelik bunu elleri ile dokunabildikleri kadar somutlaştıran sevgi birikimlerinin hayatlarını nasıl zengin kılacağını görmemek, hissetmemek mümkün olamıyor; Alpay Bey'in anlatımındaki sade, kasılmayan, kolektiflik bağıran samimi coşkuya tanık olunca.


"Masal Evine buyurmaz mısınız?"

"Bahçesinde oturmaz mısınız?"

"O bahçede okul öncesi öğrencilerine masal okumaz mısınız? "


Hatta sırtınızı vadiye ve karşı dağlara vermişken mesela, yüzünüz minik ve şirin çocuklara dönükken masallarda buluştuğunuzu, onlar için aldığınız kitapların ilk okumalarını sizin yaptığınızı hayal etmez misiniz?

Tüm bu soruların yanıtlarını bildiğimi söylesem; nasıl telaşlandığımı, o günü nasıl beklediğimi, nasıl bir heyecanın beni o anda hayali gerçeğe çevirip andan kopararak şahane bir sanal gerçeklik yaşattığını şuraya yazsam; bana, edindiğim bu tutkuya çare olabilir mi, bilmiyorum. Ama artık ilk hedefimin bu olduğunu biliyorum.


Sabah ilk gelişimizde okulun önünde durmuşken ve hayallerimiz yere düşüp parça parça olmuşken solda park etmiş arabayı görmüş, burada oturmayan ama bu köyle ilişkisi olan birinin mezarlığı ziyarete geldiğini düşünmüştüm. Oysa o anda Tuğba öğretmen ve öğrencileri mezarlığın hemen girişindeki, tahminimce mezarlık görevlilerinin kullandığı, kuleye benzer ilginç yapısıyla dikkat çeken üsteki katı geçici olarak okul öncesi sınıfı olarak kullanmaktaymışlar. Daha önce Tuğba Öğretmenin çabalarıyla ve bulduğu desteklerle ve doğal ürünlerle yapılmış ve felsefeye uygun tasarlanmış fazlasıyla etkileyici bir sınıfları olduğunu okulun adresini bulmaya çabalarken görmüştüm ki şu an başka bir zorunlu gerçekliğin içindeyim.

Ve daha önüne varmamışken kulağıma gelen cıvıl cıvıl seslerse değer katıyorlar âna. Merdiveni çıkıyor, şen çocuk seslerine yaklaşıyoruz ve sahanlıktayız. Sandalyeler çıkıyor ama oturduğum balkon korkuluğundan memnunum. Semaver yanıbaşımda. Ve Tuğba öğretmenle tanışma ânı.


Bir iddiam vardır, bana bir fotoğraf verin size nasıl biri olduğunu söyleyeyim. Tüm iş hayatım boyunca veresiye alışveriş yapacak hiç bir müşteriden kefil istemedim, verilip verilmeyeceğine sadece yüzüne bakarak karar verdim. Diyeceğim o ki Tuğba öğretmeni hiç görmemiştim, bir tablo, bir dakika bilemedim iki dakika hayran hayran o tabloya bakmam, diğer tabloların yerleşme düzenleri ve uzaktan uzağa şöyle bir göz taraması, sonrasında internetten okula ulaşmama yetmişti.

Ama içinde bulunduğum süreç ve an bambaşka, heyecan şahane, pırıl pırıl bir genç kadın, parlak bir öğretmen, aynı zamanda bir anne... az önce telefonla konuşmuştuk, şimdi yüzyüzeyiz.

Ve yeni kankalarım; Aras, Haktan, Abdullah, Hasan, ikra, Fatma Minel ile de adımı söyleyip adlarını sorarak tek tek tokalaşıyoruz. Elbette büyüklerin ellerinden öpülür, kankalarım buna teşebbüs ediyorlar ama buna izin vermiyorum çünkü onlar birer sanatçı! Ve kazanan benim, onları tanıyıp tokalaşma şerefine erdiğim için.


Odun ateşinde semaverden gelen çaylarsa muhteşem. Buram buram samimiyet, yapılan işten ve verilen emekten yansıyan ve paylaşılan mutluluktan öte en ufak ama en ufak bir kasılma ibaresi yok. Üstelik buraya İsmail Bey'in özel arabasıyla geldik! Hayalimin ötesi bir andayım. Sergideki ilgisiz bilgisizliğim aslında kitap seçimlerimi de yanlış kılıyor çünkü benim tasavvurumda okul adından da kaynaklı olarak ilkokul öğrencileri vardı. Oysa sergi çok özel, önemli, bilinir ve de uluslararası olmasının aksine benim hiç bilmediğim bir yapının ürünü! Ve resme baktığım anda gördüklerimi de şu sözlerle ifade ediyorum:

 "Ben sizin resim öğretmeni olduğunuzu sanarak resme kısmen eliniz değdiğini düşünmüştüm. Ve tabii ki öğrencinin daha büyük yaşta olduğunu... Çünkü tablodaki yüz ifadesi, bluzun renklendirilmesi gibi detaylar çok etkileyici ve ustacaydı."


Onun açıklamalarıyla bir yaşıma daha giriyorum. Tüm öngörülerim, sandıklarım yerle yeksan oluyor. O okul öncesi öğretmeni olmanın yanı sıra bir Montessori öğretmeni. İzlediğimi pek söyleyemeyeceğim, bir iki dakikada geçtiğim sergi bu felsefe çerçevesindeymiş. Ve zaten bu projesinin  amacı da resimlerin baba çocuk birlikteliklerinin ürünü olmasıymış ki Fatma Minel'in babasını tanımak yeni hedefim. Üstelik çapını tahmin bile edemediğim sergide başta Amerika'dan, İtalya'dan olmak üzere farklı okul ve ülkelerden katılımcılar da varmış lakin bunların tümünden habersiz, dolayısıyla ilgisiz ben; baktığım resimle ilgili olarak bile sadece anlam açısından sınıfta kalmamış, ön yargılarımla birlikte- tespitim her ne kadar başka bir elin değdiği noktasında doğru olsa da aslında- kitap seçimlerim gibi yerle yeksan olmuşum. Çocuklar en azından kitapları okumak için sanırım çok beklemeyecek yaştalar. Ve benim de konunun özüyle ilgili cehaletime rağmen tüm bu anları, duyguları, heyecanı, keyfi, mutluluğu yaşamama sebep  kazançlarım ve iki kahramanım var:

Tanıdığıma çok mutlu olduğum, bu ülkenin bir gün kadın egemen bir ülke olacağına olan inancımı boşa çıkarmadığı için çok teşekkür ettiğim Sevgili Tuğba Cebiroğlu ve dünya tatlısı, beni önünde çakmakla kalmayıp buralara kadar sürükleyerek hayatımın en değerli günleri hanesinde yer alacak süreci yaşamama neden olan, resme babayla birlikte emek veren Sevgili Fatma Minel,

İyi ki Varsınız!





Demirci İlkokulu Ortaokulu Müdürü Sayın Alpay Ergun'a

Demirci İlkokulu Ortaokulu Müdür Yardımcısı Sayın İsmail Perçin'e,

Öncelikle iyi insan, iyi birer eğitimci oldukları için ve duyarlı tavırlarından dolayı, okulun tüm öğretmenleri ve çalışanlarına çokkk... ama çok teşekkürler...



Tuğba Öğretmenin İnstagram hesabı

25 yorum:

  1. Bininci yazı ve harika okulu ve sevgili öğretmenlerini kutluyorum. Böyle öğretmenler oldukça gelecekten umudumu kesmiyorum.Sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim, kesmemeliyiz çünkü sayılarının çok olduğunu biliyorum. Sevgiler...

      Sil
  2. Okul öncesi çağlar çocukların bedensel ve zihinsel gelişimleri için o kadar önemli ki! Bir çocuğun en büyük şansı o yaşlarda işini seven, iyi bir öğretmen ile karşılaşmak. Tuğba öğretmenin dokunduğu öğrenciler hayata 1-0 önde başlıyorlar eminim. Tuğba öğretmenimizi takibe aldım. İyi ki yolunuz sizi o sergiye ve ardından da o köye götürdü Sevgili Buraneros :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle aynı fikirdeyim, genç öğretmenlere güvenim sonsuz ki ben de unutulmaz bir -kadın- öğretmenin eseriyim.:) Mesele aslında sadece yolumun düşmesi değil Sevgili Öğretmenim; benim o farkındalığa sahip olmamı sağlayan öğretmenler!

      Sil
  3. Nasıl güzel bir anaokuluymuş orası hayran kalmamak elde değil. Montessori metodunu ta öğrencilik yıllarımda duymuş, daha doğrusu kütüphanedeki bir kitaptan kendim keşfetmiş ama içinden çıkamamıştım.
    Kitaplar anaokulu için değil ama Pal Sokağı çocuklarını görüp gülümsedim...Ne güzel kitaplar seçmişsin Buraneros. Biraz büyüdüklerinde okurlar.
    Bu arada Tuğba öğretmeni ben de takibe aldım.
    Sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Pal Sokağı Çocukları'nı 12 yaşımda okumuştum, bütün yaşamım boyunca çocuklara o kitabı kesin aldım, o arada benim kitabım yok oldu ve ama sonra çok özel ve muhteşem bir an yaşadım, üstelik kazık kadar adamken ve bundan bir kaç yıl önce:) Merak edersen şu linkteki ilk Pal Sokağı fotoğrafının altında hikayesi.

      https://laparagas.blogspot.com/2019/07/oysa-ki-sadece-saclarm-kestirecektim.html


      Sil
  4. Çok, pek çok duygulandım. O bahçede bitkilerin yanı sıra muhteşem özenle yetişen çocukları görmenin duygusu sardı beni ekranda.
    Her şey harika bir masal gibi... içinde hoplaya zıplaya geziniyorum ve hoplamaktan kafamı toplayamıyorum. :))) Sonra yine geleceğim. <3

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O bahçeyi okul taşındıktan sonra ve mevsim gereği 2 ay içinde ot basmış kısmen ama okulun canlı halini göz önüne getirmeme engel olamadı tabii ki bu, yenilenip geri taşındıkları gün orada ve masal evindeyim elbette :)

      Sil
  5. Çok etkileyici Buraneros'cuğum. İyi ki bu yola çıktın, bu güzel öğretmeni, öğrencilerini, okulu keşfettin. Montessori metodunu oğlum küçükken keşfetmemiş olmak beni hep üzer. Ne güzel böyle bir anaokulunun ve Tuğba öğretmenin varlığı. İçim aydınlandı sabah sabah. Tuğba öğretmeni de takibe aldım hemen. Bu güzel insanlar, bu güzel kadınlar kurtaracak bu ülkeyi, katılıyorum sana.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu tecrübe oldu bir bakıma Sevgili Şule, köyü yeterince dolaşmadım, sadece vadiye doğru inen bir sokağına girdim ve ilginç bir iki ev gördüm ve kuvettli başka bir hikâyesi olduğunu düşünüyorum. Bu köyle de tanışmaydı. Sonrası olacaktır..

      Sil
  6. Günün devamının bu şekilde gelmesine, Tuğba öğretmenin ve diğer öğretmenlerin çabalarına, çocuklara bayıldım. Gelecekten umut etmekten vazgeçmeme enerjisi verdiler. Çok yaşasınlar. :)
    Bütün bunları bir içgüdüden hareketle bulduğunuz için, size de teşekkürler Sevgili Okul Arkadaşım. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim Sevgili Okul Arkadaşım, aslında Tuğba öğretmenler o kadar çoklar ki.. ama ne yazık ki 12 Eylül ucubesi %10'luk seçim barajının sıkıntılarını yaşıyoruz yıllardır; bu ucube sistem %34'le, meclisin %70'ini birilerine vermeseydi bugünleri hiç yaşamamış olacaktık; Tuğba öğretmen ve benzerleri daha görünür olacaklardı. Bu ülkenin genç/yaşlı müthiş bir potansiyeli var, bunu hep gördüm ve hiçbir zaman da geleceğe dair umutsuz olmadım. Bir iktidar değişimi tıpkı bir turnusol gibi hızla bu ülkenin var olan öteki yüzünü gösterdiğinde aslında ne güzel bir ülkede yaşamakta olduğumuzu, Tuğba öğretmenlerin kadın/ erkek ne kadar çok olduklarını hep birlikte göreceğiz:)

      Sil
  7. Detaylara verdiğin önem ve iç güdün, hep "iyi ki" diyeceğim. Ucubelikler umutları kenar köşeye sıkıştırmış olsa da, bahar yine gelecek, seni okuyunca inancım tazeleniyor ki bilirsin genel havam umutsuzdur.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Görecek günler var daha!.. Sen de bilirsin ki bu ülke insanının şu an için görünmeyen, görünmelerine olanak verilmeyen potansiyeline inanır ve güvenirim. İnancını diri tut:)

      Sil
  8. Ah! Ah! Emeklerine, yüreğine sağlık! İyi ki gördün, düşündün, vazgeçmedin, uyguladın ve bizi bu güzel okulla, bu güzel insanlarla tanıştırdın. Gözlerim doldu, geleceğe dair umudum arttı.
    Özellikle bloglar aracılığıyla bir kez daha emin olduğum bir durum var ki İstanbul dışındaki bazı şehirlerde, köylerde, işini rahatça yapma imkânı bulan güzel yürekli ve becerikli eğitmenlerimiz sayesinde şahane okullarımız mevcut. Şu bahçeleri İstanbul'da nerede tasarlayabilirsin? Belli başlı bölgelerinde belki. O da az sayıda. İstanbul aşırı kalabalık, aşırı öfkeli bir ortama sahip, herkes sinirli, bezgin, resmen günü kurtarma motivasyonuyla yaşıyoruz ve bu durum öğretmenlerimize, öğrencilerimize de yansıyor. 2015 yılında sosyo-ekonomik açıdan düşük bir semtte bir okulda ücretli öğretmenlik yapmıştım. Sabahçı 2000 küsur öğrenci, öğlenci 2000 küsur öğrenci... Günler nasıl harala gürele geçerdi anlatamam. Farklı bir şeyler yapmak isteyen öğretmenlerin önünde nasıl engeller olduğunu da... Demek istediğim çok da özünü aşağı yukarı anlatabilmişimdir sanırım.
    Tekrar teşekkürler Buraneros... Sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok iyi anladım, bu ülkede umutlu olmak için her şey var aslında ve zımba gibi de genç bir nüfus. Tüm organizasyonsuzluğa rağmen emek verip, uğraşarak, açılmayan kapıları açarak yılmadan hayallerinin peşinden gidiyorlar ki Tuğba öğretmen bunlardan biri. Yaptığı o kadar kocaman ki anlatamam, öylesine bir koşturmaca, çalınmasa açılmayacak kapıları açma, anlatma, hiç yılmama, uluslararası bağları kurma ve onları gerçekleştirme...

      Bunu en bilenlerden ve anlayacaklardan biri de sensin öğretmenim, sayende biz bile neler neler öğrendik. Ben de sana teşekkür ederim; bu işin peşinden koşmamda senin yazılarından aldığım eğitimin katkısı mutlak... Onlar olmasa belki de Frida'nın önünde o filmle yetişme telaşıyla çakılıp kalmayacaktım ve bu anların hiç biri yaşanmayacaktı. :)

      Sevgiler...

      Sil
    2. Ah, çok çok teşekkür ederim. Her zamanki gibi çok naziksin.

      Sil
    3. Rica ederim, ama gerçek bu:)

      Sil
  9. Ben de içgüdülerime seninkine benzer sözler söylüyorum; bir anlık rastlaşmanın ardından sürekli itekledikleri için beni minnettarım onlara...

    Evet... kesinlikle iyi ki!

    Ve çok teşekkür ederim yazıya yönelik güzel sözlerin için.

    YanıtlaSil
  10. Geriden geliyorum ama sondan başa bu seriyi tek tek okudum. Ne güzel bir şey yapmışsınız. Alkışlıyorum!
    Bu arada ben de yakın zamanda Françoise Hardy Mon Amie La Rose'u koydum bir yazıma. Biz blogcular birbirimizden etkileniyor muyuz acaba? Yok canım! :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim:) Yazıyı okurken görmüştüm. Gülümsemiş ve demek mevsimlerden Françoise Hardy'deyiz demiş, sevinmiştim:)

      Sil
  11. İlk öğretmenler çok önemlidir. Çocuğa okulu ve pek çok şeyi sevdirebilir de tam tersini de yapabilir. Güzel öğretmenlerle karşılaşanlar çok şanslı oluyor. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle aynı fikirdeyim, ve ilk öğretmenim nedeniyle de kendimi hep şanslı saymışımıdır ki kendisinden pek çok yazımda da söz etmişimdir; fazlasıyla izi vardır bende:)

      Sil
  12. Zaman vardı ama aceleye getirmek istememiştim, iyi ki geniş zamanlara bırakmışım.
    Yaşasın Tuğba öğretmen ama yaşasın bizim Buranerosumuz da! <3 Siz ve sizin gibi insanlar oldukça umut asla bitmez!

    YanıtlaSil

İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP