29 Nisan 2020 Çarşamba

Karşı Ağaçtaki İki Kuş

Fotoğrafı bu ayın on üçünde çekmiş, başlığı da atmıştım. İlginç bir çiftlerdi; çocukları büyütmüş, bir yandan yuvadan uçanları düşünürken bir yandan da zorlu bir hayatın yükünü çekmiş iki emekli gibi yalnızlığı paylaşıyor ve o yalnızlığı, hep yan yana kalarak kalabalıklaştırıyorlardı. Bazen yuvalarının hemen altındaki teraslarına konuşlanır, ev işlerini bitirip ortalığı şöyle bir toparlayınca Hanımefendi, gelirdi beyinin yanına... Oradan deniz bakar, sessizce bakışır, belki de gençliklerini ve çocuklarını düşünürlerdi. Etkilenmiştim ve başlığı hazır bir yazı fikri konmuştu kalbime. İhmal ettim ve aradan kısa bir zaman geçmiş olmasına rağmen yazmadığım yazıyı yazmaya karar verdim, az önce.


Bir şey ve iki ihtimal birden tetikledi beni... Farkındasınız eminim,  geçmiş zaman kullanıyorum onlardan bahsederken...

Bu romantizmden ve çiftin olgun yarenliğinden etkilenmiş ben; Abiyi camın önünde yine susmaz bir sesle aryalar söylerken görünce bu sabah, birden uyandım; bir ihtimal dedim ve bu ihtimalle birlikte de onu anladım sanırım.

İhtimallerden biri; büyük bir kavga oldu ya da küçük bir sözcük maksadını aştı, bir hassas kalbi derinden vurdu ve bu vurgunu hazmedemeyen o kalp de uçup gitti. Bir diğer ihtimal de aklımı tırmalıyıp duruyordu elbette. Onu kabullenmeye pek yanaşmadı kalbim. Gözlediğim ve tanıdığım kadarıyla Abladan böyle bir eylem mümkün değildi.


Bu nasıl bir aşktı ki bir beyefendi, şu an bile, hiç susmaksızın doğaya sesler yolluyordu; ona, sevdiği, çocuklarının annesi kadına. Şu an, ben bu yazıyı yazarken o yine teraslarında; yanaşmıyorum, çünkü yanaşınca uçup hep karşı ağaca gidiyor, ben pencereden çekilene kadar da orada kalıyor. Tıpkı ikisi birlikte bakarken uzaklara, yarattığım ufacık bir tedirginlikle gittikleri, o günlerde henüz tomurcuk ve yapraksız ağaca...

Oysa biliyordum ki bana güveniyorlar. Yoksa neden ben camın önünden çekilince geri gelsinler ve damlalıktaki evi, üstelik daha kalabalıkken, kaç yıllardır terk etmesinler!*

Dün sabah Beyefendi inanılmaz güzel bir arya söyledi yine, ama inanılmaz güzel ve uzun bir süre; birisine olduğu o kadar belliydi ki... ve sanırım o da benim gibi düşünmeye başladı. Şimdilik bunu inkâr ediyor ve dün gibi sanki, ona, en güzel sesiyle, neşeli aryalar söylüyor. Arada, bir umut yüzünde güller açıyor, bir yalana inanmak istediği kesin... İçeri adım atmayı göze alamıyor, girerse umut bitecek diye düşünüyor, sanıyorum. Kafayı kaldırıp evlerine  bakıyor. Gözleri Onu arıyor. Onun evde olduğunu varsayıyor ve kalbine bunu inandırıp, yıkımını biraz daha erteliyor.


Pencerenin önüne konuşlanıp da yukarıya şarkılarla seslendiği noktaya yiyecek bir şeyler bıraktım bu sabah... Elini bile sürmedi. O, olmayınca sanırım, boğazından lokma geçmiyor. Camın solunda, onun huzurunu ve yalnızlığını bozmayacak bir noktada durursam; beni kolluyor ama alanı terk etmiyor. Bir sınır var, onu aşarsam pırrrrrr diye uçuyor ve karşı ağaca konuyor. Mevsim yaza doğru yol alıyor ve bu küçük ağaç yeşillenmeye başladı. Dün bahçe sığırcık doluydu, iki paçalı güvercin, ziyarete geldiler Beyefendiyi; sessizce selamladı ve sessizce oturdular terasta bir süre. Sonra, onlar gidince, sığırcıkların şamatası bitince... yalnızlık sökünce yeniden.... göz hizama geldi ve beni görmezden gelerek bir şarkı tutturdu, umutla. Öylesine yürekten...


Az önce, manzaraya paralel, salona açık mutfağımın çalışma alanı olarak da kullandığım masasında son cümlelerimi yazarken ben, O yine ama bu kez bir türkü tutturdu. Kahvemin son yudumunda ve delisi olduğum Migros ürünü kakao kaplamalı ve süt kremalı kek Amoris'in son lokmasındayken... Yüzümde pek tatlı bir huzur ve şahane bir gülümseme var... Onu dinliyorum.


*Serçe Ailesinin çocuklu ve çocukların halleri şu yazının 3. ve 4. paragraflarında

Ve teraslarının şu anki bomboş hali, Abi arada bir oradan söylüyor aryalarını:)



2 yorum:

  1. Sevgili Buraneros,
    Bizim evde, oturduğum zaman göz hizamda izleyebileceğim, günlük yaşamlarını, ruh durumlarını gözleyebileceğim bir kanatlı aile denk olmuyor. Kargalar ve martılar genellikle yukarıda, bazen balkon önünde pike yaparak uçuşuyorlar.
    sabah erken uyandığımda, apartmanın bahçesinden gelen kuş seslerine kulak veriyorum. Bir kaç değişik tür var, isimlerini söyleyemeyeceğim, ama, hepsinin uyanma ve ötmeye başlama saatleri farklı.
    Doğadaki canlıları izlemek ne kadar keyifli, değil mi? :)

    YanıtlaSil
  2. Sevgili Ekmekçi Kız,

    Kesinlikle keyifli ki bizim avantajımız, imara açılıp da parsellere bölününce arsalarımız, bina sayıları çoğaldı ama özellikle ana yolun bir altından geçen sokakla denize kadar olan bölüme 3 kattan fazlaya izin vermediler, ve hepsi de bahçeli, dolayısı ile kuşlar için fazlası ile alan var:) Kargalar savaş bile yapabiliyorlar:)

    YanıtlaSil

İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP