"... ben de derim ki bu hikayenin mutlaka devamı olmalı, yazılmalı ve okunmalı"
Ateş Böceği
"Daha önce de bu konuda yazmıştınız hatırlıyorum. En azından linkini
ekleseydiniz yazının altına. Yazmalı, tarihe not düşmeli değil mi dostum."
Aysema
"Ben gerçek tarihin, ufak ama gerçek hikayelerle oluşabileceğine ciddi anlamda inandım artık. Çünkü öyle insanlar var ki, başkalarının anılarını alıp kendi kanaatleri doğrultusunda şekillendirerek, tümüyle ticari öncelikleriyle yazıyorlar ve insanlar bu dolaylı ve biçimlendirilmiş anlatımlar yüzünden yanlış kitaplardan yanlış bilgiler alıyorlar.
O yüzden yazmaya devam Sevgili Dostum."
Buraneros
"Bu hikaye uzantıları ve kesişmeleri ile birlikte bir roman bile
olabilir. Mesela Kenan Evren ile yolların iki farklı kesişmesi vardır.
Artık onlar da henüz imalatta olan bira bardaklarının imalatları bitip
de ulaşacakları mekana kalsın."
Nisan 2012
***
Nasıl bir okuma olur, okuyana ne verir bilmediğim bir yazıya girişmeye karar veriyorum sabahın erkeninde; radyom açık, Radio Margeritha'dan ağırlıkla İtalyanca ve nitelikli pop şarkıları dinliyorum; deniz dün, hem dalgalar hem de boş buldukları denizde cirit atan kaçak balıkçı tekneleriyle yarattığı canlılığın aksi bir sakinlik içinde; güneş pırıl pırıl ve damlalıktan cıvıl cıvıl kuş sesleri geliyor. Sabahın erkeninden beri bir yazımın götürdüğü yerlerin keyfini yaşıyorum. Ruhum dingin, gülümsüyor ve bu zaman yolculuklarını çok seviyor. İlk olarak son yazımda küçükçe söz ettiğim kitaptan söz ettiğim yazımı hatırlıyorum ve buluyorum; ne derin zamanlarımdı o yazıyı yazdığım günler deyip gülümsüyor ve selam ediyorum! Linkini de bundan önceki, kitabın adını geçirdiğim son yazıma ekliyorum.
Kahvaltımı keyifle hazırladım ve yaptım; yazımın ve yukarıdaki yorumları yazmış olan sevgili dostlar eşliğinde... Ama kahvemin tadını bu yazının bitimine sakladım, onun tadını, bu yazı yayındayken ve bir okur gibi okurken çıkaracağım; belki de eleştirecek, hataları bulup düzeltecek, bazı ifadeleri abartılı bulacak, müdahil olacağım belki de yazıya. Belki çok eğlenecek, şu Buraneros'la dalga geçecek, onu fena kızdıracak, ayarını bozup güzel başladığı bugünü cehenneme çevirip, bu becerimin keyfini çıkaracağım. Yani ne olursa olsun bugün çok eğleneceğim. Günleri şaşırsam da şu kapanılmış süreçte, biliyorum ki bugün Cumartesi.
Kişisel tarihe bir iki kırıntı o halde...
Netekim, bu yazıyı tetikleyen; verilmiş ve edilmiş sözlerin gerçekleştirilemediği ve bu yazıyla bir adım daha atılacak ya da onu çoğaltmaya çalışılacak bir yazıdır* ki o yazı gerçekleşmemiş ama bira bardaklarının imalatları kısa bir sürede tamamlanmış ve o mekanda ve pek çok mekanda belki de defalarca anlatılmıştır.
Henüz Tırtıl fikir olarak bile yokken, Mussano'lu uzun bir gezinin ardından şehire döndükten sonra, gezinin Marmaris ayağında evlerinde kaldığımız, can ve militan ve birbirleri ile evlenen, sonra Marmaris'e yerleşen arkadaşlarımdan evin kadını olanından bir telefon alıyorum. Kendisinin bir muhassebe bürosu var ve küçük kuzenlerden en küçüğünü onun yanına yollamıştım. Ama daha önemlisi bu militan kız, Netekim Paşa'nın kurduğu vakfın, dolayısıyla da Paşa'nın en önemli karakteri, eli ayağı ve her şey onda bitiyor.
Yeni ve taze vakfa bir logo ihtiyacı var, Paşa olsun istiyor. Fakat enteresan olan şu: Ona nefret duyan, pek çok arkadaşı işkencelerden geçen, hiç bu işlere bulaşmamışları bile arkadaşlıkları nedeniyle demirparmaklıklar ardındayken, kendisine aşırı dercede kızgın olan, onca dipçik, jop yemiş, göz altına alınmış, ona ve cuntasına karşı bir sürü eylem yapmış bizler, onu sivil bir dede ve tatlı bir adam olarak görebiliyoruz! İçerinin, parmaklık ardının tadını -kollandığımız için- alamadığımızdan mı yoksa şu Stokholm Sendromu yüzünden mi bilmiyorum ama adamın üniformasız halini seviyoruz. Bunu düşünmeliyim!
Logo işi bana havale, telefondan alıyorum mesajı. Liseden bir arkadaşım var, zeki ve sosyal olamayan ama bunu çok isteyen çocukların hırsı vardı onda. Severdim de. Okudu ve grafiker oldu. Bir yer açtığını, bir başka arkadaş ofisine gittiğimde rastlaşınca öğrenmiştim. Ona gidiyorum. Konuyu açınca bayılıyor. Paşayı çok seviyor; Karpuzkaldıran'da bu asteğmenken, bir yaz kampa gelmiş Paşa, kamptan ayrılırken elini sıkmış, teşekkür etmiş ilgisinden dolayı, bizimkine. İnanılmaz mutlu oluyor, ona bir hizmet daha yapacağına. Biraz zaman ihtiyacı var ve özenli ve özel çalışacağının altını çiziyor. Bir süre sonra arıyor beni, gidiyorum, yüzlerce diyebileceğim logo var; kimisi birbirinin aynı olan ama ufak dokunuşlarla farklılaştırılmış yüzlerce logo... Vatana hizmet budur işte! Çok teşekkür ediyorum. Olay bana havale edildiğine göre parayı adamsam benim ödemem gerekiyor. Hem Paşaya bir borcum var!
"Seyfi, sevgili arkadaşım, lütfen," diyorum, "bak, bir emek, ciddi bir emek bu, ederi nedir biliyorum." Ne etsem ne yapsam, bari ederin yarısını al, desem de Nuh diyor Peygamber demiyor. Bırakıyorum parayı, vakfa bağış yap o zaman diyorum, onu da yaparım diyor ama zorla cebime tıkıştırıyor parayı. "Paşayı çok severim ben," diyor, "Onun yaptıklarına bu az." Hımmm yaptıklarına bu az!
Askerdeyim, muhtemelen bu olaydan 17-18 yıl önce, darbenin ertesi zamanlar ki çok özel o günü bir eksiği ile ayrıntılı yazmıştım. Olağanüstü bir sürpriz ve olağanüstü bir doğum günü; unutulmazım.** Paşayla bir gün tanışacağımızdan, ona bir hizmet vereceğimden habersizim. Harekat Merkezindeki o listeyi gördüğüm günden beri de can düşmanım, üstelik nefretim boyumdan büyük. Daha fazla uzatmamalıyım yazıyı diye düşündüm birden... Uzatmak berbat bir şey, söylim!
Ben o olağanüstü güzel ve sürpriz geceyi sıfır, daha hiç yatılmamış bir odada ve enfes bir yatakta geçiriyorum. Hayatımın en sızılmış gecesinin en güzel uykusunu ve sabahını yaşıyorum o yatakta üstelik... Ve öylesine güzel bir güne o yatakta uyanıyorum ki, tüy gibi hafif.
Severim şarkıyı... özellikle Müslüm Babadan... Hayat enteresan ve sever tesadüfleri, tıpkı aşk gibi.
Şimdi soru şu:
Sahibinin en kudretli olduğu zamanda, ondan önce kullandığım, süslenip püslenip hazırlanmış bu yatak odası ve yatak kimindi?
Nasıl da gülmüştü-k ama.
Marmaris Marmaris olalı duymuş muydu böyle kahkaha...
*Bir yazıdır ki
**O günün uyuma kısmı hariç detayları olan o yazı
OKUDUKLARIM 2024/77 GİZEMLİ KÜTÜPHANECİ
1 saat önce
Sevgili Buraneros,
YanıtlaSilDoğum gününüz kutlu olsun! Mutlu sağlıklı bir yeni yaşınız olsun! :)
Fark ettim ki, bugünlerde doğum günü olan tüm arkadaşlarım, kızım, yeğenim için hep sağlık dilemekteyim. Bu senenin yıldızı o.
Geçmişteki doğum günleri konusuna gelince, en çok hatırladıklarımız hiç beklemediğimiz anda birden şenleniverenler değil midir?
Sorunuzun cevabını tahmin ettim, netekim. Bilmiş miyim acaba? :))
Sevgili Ekmekçi Kız,
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim:)
Herkes için sağlık ki çalışma günü kısmının sıkıcı geçtiğini söylemeliyim, cumartesi pazar zaten tatil diye kolaydı... yine de şükür diyorum ki olası bir 15 gün fena:)
Kesinlikle öyle, ama o günün bir benzerinin olması mümkün değil; koşullar, riskler göz önüne alınınca:)
Bildiniz alkış:) Öteki dört oda da boş kalmamıştı, doğum günü olana torpil geçilmişti, sadece:) Ama daha ilginç ve hoş olan; -sade vatandaş- kendisine anlatıldığındaki kahkası ve esprisiydi:)
Her iki linke de ulaşıp okudum. Ben de ufak ama gerçek hikâyelerin gücüne inananlardanım. Bu yüzden yazılar farklı bir keyif verdi, bolca da duygulandırdı. İçlerinde bir dönemin yansıması var, dostluk var, hüzün ve neşe var. Her anlamda katkı olacak nice güzel anılar biriktirmen dileğiyle kutlarım yeni yaşını. Sevgiler...
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim, ben de sana dilerim ve ayrıca yazma hevesini, coşkunu çok takdir ettiğimi bir kez daha belirtmeliyim. Benden de sevgiler...:)
YanıtlaSilHayat her zamankinden daha da enteresan şimdi :) ve tesadüfleri sever ama velakin bilinir ki aslında 'tesadüfte tesadüf te yoktur!' Linkler arasında dolaşırken, 80'li yıllara uzandım bir anda!. Neredeyse 40 yıl olmuş...Geçen zamanı hiç anlayamıyor insan! Ne çok yıllar ve ne çok yaşanmışlıklar. Haliyle birikenler de taşıyor ve akmak istiyor. Yazılarındaki bu akış ve linkler arasındaki seferler son derece keyifli. Benim gibi uzun okumaları seven blogdaşların memnun. Kalemin hep var olsun. Yeni yaşın kutlu olsun (her ne kadar biraz gecikmiş olsam da ;)) güzel sürprizler, hoş tesadüfler yaşayacağın bir yıl olsun. Sevdiklerinle birlikte sağlıkla, huzurla, gönlünce geçsin. Bunu tüm kalbimle diliyorum. Esen kal...
YanıtlaSilKesinlikle daha enteresan ama alıştım da sanki, biraz da oyuna çevirdim; şu sayım günleri yasakları gibi:) Evden çalışabiliyor olmak iş günlerini kolaylaştırıyor ki bu güzel; bol bol okuma fırsatı var bu da güzel; e yazıyoruz da sonuçta; bu da güzel:) Dönemin kötüsünün -elbette hastalıkla mücadele ve ölümler dışında- ne olduğunu epeydir çevreye çıkmayan ben çıkınca anladım. Her zaman cıvıl cıvıl olan bölgemizdeki devasa boşluğu görünce... o gün fotoğrafları çektim, inşallah bir yazı yazacağım:)
YanıtlaSilZaman kavramı enteresan, bunu blog yazmaya başlayınca daha çok hissettim; misal kırk yıl öncesini yazarken yaşıyorum da birebir, sonra bugüne döndüğümde diyorum ki ne kadar uzun bir zaman yaşamışım:) Nokta alınca kısa duran hayat bir anda uzuyor yani:) Bir de o hayatın nelerle ve nasıl doldurulduğu önemli... Bir avuç blogger dostun hayatı boşa yaşayanlardan olmaması, bunların, satırlarından bize de yansıması sanırım kıymetini sürekli de artıyor bugünlerin ve genelde de yaşamın:)
Bugünler aslında taşıp da akmak isteyenler için bir fırsat da sanki:)
Çok teşekkür ederim... güzel dileklerin için; ben de aynı dilekleri sen ve eşin ve tüm camiamız için diliyorum bu vesile ile:)