27 Nisan 2012 Cuma

Muşta Lokantası

Burası kişisel olarak benim en sevdiğim yerlerin liste başıdır. Ve bir gün olmadığında yokluğuna en üzüleceğim, yerine hiç bir yeri sevemeyeceğim listemdeki tek yerdir.


Burayı sevme nedenim kendine has lezzetlerinden ziyade kesintisiz, sadakat dolu öyküsüdür. Bu öykü ve bu öyküdeki sadakat, samimiyet ve saygı kaçınılmaz bir biçimde etkilemektedir beni ve  ailemin tüm fertlerini.


Muşta Lokantasının yıllardır değişmeyen ve 5-6 çeşidi geçmeyen klasik bir menüsü vardır. Yemeklerin kuzinede piştiği lokanta bu meşakkatli geleneği sürdürmesi açısından da çok değerlidir.


Her şeyini sevdiğim lokantanın tepside pişirilmiş Patatesli Tavuğu ile İzmir Köftesini bir adım öne çıkarabilirim, ancak karışık bir yemek de yanında pilav ve ayran ile epey keyiflidir.


Belki burada yediğiniz yemeklerden çok daha güzellerini başka yerlerde yemiş olabilirsiniz. Burada yediğiniz pilav ya da kuru fasulye daha önce yediklerinizin tadını belki sarsmayabilir. Ama şunun altını çizerim ki burada yediğiniz sütlacı kıyaslayabileceğiniz bir başka sütlaç yoktur.


Biz buranın yemeklerini başka hiç bir yerin yemekleriyle kıyaslamayız. Buranın yemekleri, o yemeğe katılmış sevgi, mekana sadakat ve ustalara saygıyla harmanlanmış özgün bir lezzete sahiptir. Anılarla yoğrulmuştur İzmir Köftesi, her bir pirinç tanesinin duygusunu ileriki satırlarda anlatabilmeye benim kelimelerim yeter mi bilmiyorum. Ama şunu çok iyi biliyorum ki öyküsü bu kadar sürekli, sadakati, emeği, kurucularına ve ustalara saygısı bu kadar yoğun bir  mekan çok ama çok azdır.


Kısa süreli kapalı kalan bu lokantayı uzun zamandır Tuncay işletiyor. Tuncay, iki üniversite mezunu ve aynı zamanda basketbol hakemi olan genç bir adam. Bir de yardımcısı var ki bu şahane çocuğun adı Mert. Mert bir lise öğrencisi ve o yörede yaşıyor. Mesela bu fotoğrafların çekildiği pazar günü yalnızdı ve 6 kişilik masamıza kusursuz bir servis yaptı. Aslında Mert'i sevimli kılan halin altında yatan şey onun karakterinin yanı sıra duygusal bir geçişkenlik ve bir geleneğe sadakat


Tuncay da tıpkı Mert gibi çocukluktan itibaren bu lokantada çalışmaya başlamış biri... hem okumuş hem burada çalışmış. İki üniversiteyi bitirdikten sonra ne yapsam diye düşünürken, o esnada kapalı olan lokantayı devam ettirmeye karar vermiş. İşini o kadar saygıyla ve sevgiyle yapıyor ki onun ustalarından söz ederken ki cümlelerini duymalısınız... "Keşke daha fazla şey öğrenmiş olsaydım." diyor mesela.


Muşta Lokantası, yıllar boyunca misafirim olmuş herkesi mutlaka getirdiğim bir yerdir. Getirdiğim herkes de buranın ruhunu hissetmiş ve yemeklerini, özellikle atmosferini çok sevmiştir. Hayatında ağzına tatlı koymamış pek çok insan  sütlacının müdavimi olmuş ve bu yoldan her geçişte paket paket evine taşımıştır ki çoğu zaman uğrayıp bana da bırakırlar bir şükran ifadesi olarak.


Geçen gün Tuncay'la işler üzerine konuşurken aslında pek çok insanın burayı sadece ayranı ile tanıdığını ve diğer ürünlerin aslında pek farkında olmadığını söylemiştim. O da aslında hiç gönlü istemese de bir zamanlar şehirde  bir yer açmayı düşündüğünden söz etmişti. Doğal olarak "Sakın," dedim. Çünkü orada diğer lokantalardan biri olacak ve bu ruhundan ve hikayesinden kopacaktı.

Bu lokantada içtiğiniz ayranın ve yediğiniz sütlacın sütü hemen arkadaki köydeki ineklere ait. Yemeklerde kullanılan etler de köyden. Yanında dövülmüş fındık kavanozuyla sunulan sütlacın özel formülünü vermeyeceğim ama lezzetini çoğaltan unsurlardan birinin kuzinede pişirilmesi olduğunu söyleyebilirim.


Özenli ve kendine özgü masa örtüleri, perdeleri, kışın orta yerde yanan  sobası, tertemiz lavabosu ve öyküsüyle  Muşta Lokantası benim her daim EN'imdir. Onun bendeki  yerini asla bir başka yerle kıyaslamam.

Üstelik keyifli bir yemeğin ardından lokantanın arkasındaki yolda yapılacak uzun yürüyüş; başta Hilton olmak üzere vakti zamanından pek çok ünlü mekana tedarikçi olmuş Tavşan Çiftliği'nin (artık) tavşansız binasını görmenizi sağlayacağı gibi; biraz önce ayran ya da sütlaç olarak tadlarına baktığınız sütlerin imalatçısı inekleri görmenize de olanak yaratacaktır. Hatta ilk gözünüze çarpacak bir evin fotoğrafını çekme isteğiniz paçalarınızdan çekiştirecektir.

Olur da buralara yolunuz düşerse; Samsun'dan Bafra-Sinop istikametine giderken hemen Muşta Köprüsünü geçtikten sonra sol tarafta göreceğiniz Termopet'in içinde yer alan, ve nesli tükenmekte olan lokantalara en güzel örneklerden biri olan Muşta Lokantasını asla es geçmeyin derim ben.

3 yorum:

  1. muşta=sütlaç+ayran

    o güzel sütlaçı yediğimiz için çok şanslıyız :)

    YanıtlaSil
  2. Saklı lezzet durakları. Önceden bilseydim, kaçırmazdım. Maalesef şimdi çok uzağız, yine de Muşta Lokantasını aklımın bir köşesine yazayım:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında yol üstü ama yoldan geçerken şurada yesem fikri yaşatmayacak bir yer. Bir sürü cicili bicili mekan var etrafta. Babadan oğula bilenler ve onların tavsiyesi ile götürelen ya da gidenler yaşayabiliyor o keyfi:)

      Sil

İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP