Öncesi
Bir gece evvel entellektüel kadın doktor tarafından sepetlenen Şaşkın Ördek, ertesi akşamın ortalarına doğru yanına içine bol buz atılmış limon dilimli kolasını alıp, geçer ekranın karşısına... İşlerini bitirmiş, yemeğini yemiş bir şekilde aleme atar atmaz kapağı; kameralarını alemin bulvarına çevirip, "Akşam gezintisinde kimler var, kimler yok?" izlemeye başlar. Sonra, bulvarın en uç noktalarından birine konuşlanır ki burası yürüyüşü uzun bir volta şekline getirenlerin dönüş noktasıdır ve nispeten bulvarın ortalarına göre sakin olduğundan insanları tenhada yakalayıp, uzun konuşabilmenin avantajlı olduğu bir bölgedir.
Ufak ufak alemin mantığını kapmaya başlayan Şaşkın Ördek, artık, reel denen alemden elde ettiği kazanımları, tecrübeleri de usul usul kullanmaya başlamıştır. Ama algılaması ve niyetleri hâlâ saftır. Bu arada, bulvara henüz çıkmamışlar içinde arama yapmakta, yani alemin diğer mahallelerinin sokak aralarında dolaşmakta, oralardaki profillere de göz atmaktadır. Ve yine, satır araları derin bir profili gözüne kestirir. Kestirdiği profilin ışıkları yanmamaktadır. Belli ki o akşam, profilinde yoktur profilin sahibi. Şaşkın Ördek, profilden edindiği veriler doğrultusunda uygun bir mesaj yazıp profilin kapı aralığına sıkıştırır. Sonradan öğreneceği üzere, popüler bir üniversitemizde öğretim görevlisi olan bir kadındır profilin sahibi kişi.
Bu arada bulvar gittikçe artan bir şekilde kalabalıklaşmakta, kaldırım üzerinde çekirdek kabuklarının miktarı hızla artmaktadır. Dışarıdaysa, şiddetli bir yağmur ve yağmurla orantılı bir biçimde soğuk vardır ve fırtınaya dönmesi muhtemel rüzgar, gittikçe artan bir hızla esmektedir.
Sıcak evde, bulvara takılmış ve hülyalara dalmış Şaşkın Ördeğin ekranına bir mesajın ciklemesi düşer. ''Hayırdır inşallah!'' deyip, biraz da sevinçle açar mesajı... Memleketin nispeten muhafazakar ve çok erkek bir şehrinden gelen mesajda şunlar yazmaktadır: ''Umarım göbekli, şişko, tıknaz, çirkin ve çok esmer birisindir. Eğer öyleysen, keyifli bir gece ve geceler için senle herşeye varım, görüşelim.'' Şaşkın Ördek, şaşkın şaşkın mesajın rumuzunu tıklar, ''Nedir, kimdir bu ?'' diye... Açılan profilde durum aşikardır, profil oldukça zengin ve güzeldir. Hatta, profilin içeriğinde heyecan verici ve oldukça kışkırtıcı bir uç olma hali vardır. Görünüşte, cinsiyet yerinde erkek yazmanın ötesinde şaşırtıcı bir durum yoktur. Şaşkın Ördek, herhalde bir yanlışlık var saflığında devam eder okumaya profili ve anlar ki.. işin özü, mesaj bir travestiden gelmektedir. Yanıtsız bırakmaz mesajı Şaşkın Ördek; teşekkür eder ve şunları yazar: ''Ne yazık ki; göbekli, şişko, kısa boylu ve çok esmer değilim.''
O ara, biricik doktorumuz, en entellektüel kadınımız, arzı endam eder bulvarda... Kısa bir yürüyüşün ardından göz kırpar bizim ördeğe; en çapkınından ve en bilmişinden ... Ördek umursamaz bunu ve kaçanı oynamaya başlar. Gece ilerlemekte, dışarıdaki hava da iyice ve daha şiddetli yağmura, soğuğa ve rüzgara bürünmektedir. Dışarıdaki soğuğa inat sıcak, sakin ve sessiz evde, iyice kıvamlanmış kolasının keyfindeki Şaşkın Ördek birden, o klasik roman adlı kadının bulvarda dolaştığını farkeder. Bir anda kalp atışları hızlanır. Silinmişliğine üzüldüğü profili tıklar hemen, profil tüm gerçekliği ile durmaktadır, ya da yeniden yakmıştır yeşil köşkün lambalarını dalga saçlı kadın.
Sevinir çocuklar gibi... Sanki, yabancı bir şehirde kalabalık bir bulvarda yapayalnız, çaresiz turlarken ve öylesine bakınırken sağa sola, en tanıdık birine rastlamış gibi olur. Saat, gecenin ertesi güne devrileceği dakikalardadır.
Bu arada, doktor kadın sürekli göz kırparak kendini fark ettirme, "Onu alma, beni al" çabalarındadır. Ördek, bunun msn'ini aç anlamına geldiğini anlamıştır. Ama onun gözü o anda, sadece hayallerinde besleyip büyüttüğü, biçimlendirip vücut buldurduğu, gönlünün sultanı yapmaya niyetli olduğu klasik roman adlı asıl kadındadır.
Doktorumuz da işin kötüsü, çok ısrarcı bir biçimde kendini farkettirme telaşlarındadır; sürekli el kol sallamakta ve yazılı bir mesaj atamamanın çaresizliği içinde kıvranmaktadır. O esnada bir mesaj penceresi cikleyerek açılır, peşinden bir tane daha... Gözü, bulvarda permalı saçlarını savura savura yürüyen klasik roman adlı kadındayken, açar mesajlardan ilkini şaşkın ördek... ''İnşallah iyi birisinizdir. Üniverite öğrencisiyim, uzun zamandır ailemle görüşemiyorum. Acil görüşmem lazım ve kontore ihtiyacım var, yardımcı olur musun?'' türü, şimdi çok hatırlayamadığı bir mesajdır gelen... Bu yeni duruma da şaşıran Şaşkın Ördek, tüm iyi niyetiyle tıklar mesajın profilini, 25 yaşlarında bir fıstıktır resimdeki... Şöyle bir göz atar profile ve çek defterini çıkarır. Dersem de inanma okuyucu! ''Her ne kadar bu alemde ördekse de, kaçççın kurrrasıdır o !" ben çok iyi bilirim. Orayı, yani bu ihtiyaç sahibi, seksi ve güzel kızı umursamaz ve bulvarda salına salına yürüyen klasik roman adlı esas kadına mesaj yazmaya başlar.
O ara, daha önce cikleyen ikinci mesaj gelir aklına şaşkın ördeğin, yeni biri heyecanıyla açar onu da . Yazanlar şunlardır: ''Farketmez, o fiziğe uygun gerekli değişiklikleri yapabilirim fantazimde, sen al bu adresi ekle msn'ine, sevdim seni bir kere..'' Güler, bu muhafazakar özellikli kentimizin bu cesur erkeğine Şaşkın Ördek ve engeller onu... Bu arada, hayallerinin kadınına yazmakta olduğu "İyi akşamlar," diye başlayan mesajı tamamlar ve atar. Hemen bir yanıt gelir. Doktorumuz da kendini göze sokmak, kendini fark ettirmek için her türlü olanağı kullanarak sürekli çırpınmaktadır bu arada... Klasik roman adlı kadından gelen mesaj şudur: ''Şu an kendimle hesaplaşmaktayım, çok sarhoş ve kötüyüm. Artık burada değilim, e-posta adresim şu...''.
Şaşkın ördek panikler, aklı binbir sahne yazar kadının oradaki ve o andaki haline, iyi kalpli yüreği telaşlanır. Hemen şöyle bir mesaj atar en saf haliyle: ''Merak etmeyin! Siz gidene, ışığınız sönene kadar kadar, ben burada olacağım.''
to be continued... 6.Bölüm: Vay anam vay!..Neler oldu neler?;)
yazı dizileri... etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yazı dizileri... etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
11 Nisan 2009 Cumartesi
2 Nisan 2009 Perşembe
''Alemlerin En Siberine Düştüm Bir Zamanlar'' Yazı Dizisi 4.Bölüm
Öncesi
''Aldığım en uzun ve bu kadar farkedildiğime şaşırdığım bir mesajdı, ilginç!'' cümlesini içeren yanıt, şaşkın ördeği mutlu eder. Savaş alanında ilk zaferini kazanmış komutan gibidir. Artık gündüzlerin kargaşasını bile örtmektedir, alemlerin en siberinden konuk olmuş bu yeni varlık.
Dışa kapatılmış bir açılışın başlangıcı gibidir. Yeniden ses verecek, ses alacak bir varlık olarak yerini alır yaşamın içinde, bu roman adlı kişi. Uzun yıllardır, içindekinden dolayı dışa kapatılmış bir odanın kapısı aralanmıştır şimdi. El kapının kolunda, beden dışarısı ve içerisi arasında olmanın tadında bir noktadadır. İçeridekinden kurtulmak niyeti yoktur. O, hâlâ en sevdiğidir. Ama bu kez kızgındır. Çünkü, ülkedeki şartlar da ağırdır. O akşam, ekranı açıp aleme aktığında şaşkın ördek, direk o profile yönlenir. Her bir kelimeyi anlamlandırıp bir bedene giydirir. İlk kez, algısı tersten işlemektedir. O güne kadar yaşadıkları ve pratiği, önce fiziksel bir beğeni ve onun üzerine inşa edilen diğer özelliklerken, bu kez, belki çok uzun süre konuşularak elde edilebilecek birçok veri gözünün önündedir. Her bir soruya verilmiş yanıt, profilin bütünündeki tutarlılığı da ortaya koymaktadır. Sanki, çapraz bir sorguda kenara ayıklanıp sonuca gidilecek bir ipuçları manzumesidir ortada duranlar. Bu çok eğlenceli ve heyecanlı gelir bizim ördeğe.
Yıllarca, bir sürü insan gelip geçmiştir. Onları uzun yıllara yayılmış süreçler içinde tanımış, her bir kelimelerinin farklı ruh hallerindeki anlamlarını çıkarır olmuştur. Hatta, aynı kelimelerin farklı karakterlerde bulduğu anlamları da... Bu kez, önündedir her şey, belki de yıllarca sormayı aklına getirmediği, sormadığı, merak etmediği, zamanın akışında öğrenmeye bıraktığı bir çok veri; sanal denen alemde göz önündedir.
Sol profilden gördüğü resme, kiloya, boya bakarak bir karakter oturtmuştur, bir ses de yankılanmaktadır algısında... Süreç, yazıp okunan bir evreden çıkmış, kanlı canlı bir hale bürünmüştür beynin içinde; neredeyse elle tutulası... Ne yazık ki tüm bunlardan karşının hiç ama hiç haberi yoktur! Muhtemelen, hatta kesin, karşıdaki kişi bu evreleri çoktan geçmiştir. Belli ki o, deneyimlidir.
Oranın, bir kaç gün geçmesine rağmen ışıkları yanmayınca merak eder Şaşkın Ördek. Hatta profilin yok olduğunu görünce üzülür. Bir yandan da umursamaz. Her ne kadar umursamasa da aklı ondadır.
Bu arada, başka bir profilde, ''Ne kadar entellektüelsiniz?'' diye bir başlık görür. Özel ilgi alanı, bir takım etiketleri göze sokarak kendini ayrı bir yere oturtup "en" yapanlara bulaşmak, süngülerini düşürmektir Şaşkın Ördeğin.
Profili inceler... Dinlediği müzikleri, kitapları, filmleri falan... Kendi sevdiği yazar ve kitap da yazılıdır orada... Diğer bir çok veriyi de toparladıktan sonra, yazar can alıcı yerinden bir mesaj ve yollar. Gelen yanıt bir e-posta adresidir. Alıp ekler onu... Heyecanlanır, ilk kez bir yabancı eklenecektir ve ilk kez msn denen merette tuşlara basılacaktır. İşlem tamamlandıktan sonra karşıyı online görür. Ama nasıl başlayacağını bilememektedir.
Günlük hayatın şakıyan adamı, emekleme dönemindeki yüzü kızaran çocuk olmuş, nefes alış verişi hızlanmıştır. Elleri terler. Ne desemin kelimeleri kafasının içinde çorba olur. O esnada, pencere açılır ve bir "merhaba" gelir. Bir de fotoğraf vardır pencerede; sarı kısa kesilmiş saçlı bir kadın... Zaten, boy- bos belli olduğu için, hemen, algıdan bir beden giydirir resme Şaşkın Ördek... "Güzelmiş!" der, sevinir. Konuşma başlar. Ama adamımızın kelimeleri aklının hızına yetişememektedir. Muhtemelen, hatta kesin, karşıdaki kişi aynı anda bir başkasıyla da konuşmaktadır. Çünkü, ördeğimizin msn'ine Atatürkçü Düşünce Derneğinden biri ile ilgili bir dedikodu cümlesi düşer, sonra bir tane daha... "Hımm!" der, bizim adam. Dernek, Ne kadar entellektüelsiniz? sorusu ve bu kadın... Hemen Muro işi bir çözümleme yapıp, başlangıçtaki duygu yüklü saflığından çıkıp, başka bir mevziye konuşlanır.
Bu arada, kadının daha önce kendi şehrine yakın bir yerde görev yaptığını öğrenir. Karşıdan gelen sorulara baktığında, aşağı yukarı karakteri çözmüştür. Özellikle ''Bana mesaj atmanızın sebebi ne?'' sorusu son noktayı koymaya yetmiştir. Kadının bu soruyu sorarken ki kesin yanıtı hazırdır; hüküm verilmiş, sorunun kendince bilinen hatta emin olunan yanıtı da içine konmuştur. Şaşkın Ördek bunu sezmiştir. Ama buradan giden yanıt başkadır, bu gerçekteki yanıtıdır da aslında.
Adının meslek hanesinde doktor yazmaktadır kadının ve konuşmanın başlarında da doktor olduğu göze sokulmuştur zaten... Oysa Şaşkın Ördek, ''Ne kadar entellektüelsiniz?'' sorusundan yola çıkarak, ne kadar entellektüel olmadığını öğrenmek istemiştir onun. Zaten okudum diye yazdığı kitabı da bir arkadaşından almış, henüz de okumamıştır kadın.
Kadın da, Şaşkın Ördeğin profiline baktığında, eğlencesine ve meraklarına bir av görmüştür muhtemelen... Şaşkın Ördek; daha ilk soru ''Boşanmış değil de ayrısın, niye?'' olunca, hemen özel meselelere dalınınca, dalarken yargıları verilmiş "ben senin ciğerini bilirim" edasında bir sorgu haline bürününce konuşma.. tüm bunların başlıktaki "Ne kadar entellektüelsiniz?"le alakasızlığı, karşının konuşmanın insiyatifini alıp sürükleyen, aşırı emin ve ben bilirimci tavrı gibi verilerden haraketle, kendini oldukça rahatlatan bir bıyık ucu gülümsemeyi oturtmuştur yüzüne... Bir de kendine güveni gelmiş, o ergen telaşları atıvermiştir üzerinden.
Zaten yazmıştır o zaman ki profiline ayrı yaşıyor diye... Hem de profilinin istediği ilişki türü bölümünü de işaretlemiştir, e-posta arkadaşlığı diye... O zaman, bu sorular niye?
Karşının ısrarcı, bu ve benzeri sorularına sürekli daha sonra konuşabileceklerini söyleyip frenler yaptırınca; karşıda oluşan gerilim ve kızgınlık, "Baltayı biraz taşa vurmuş olmaya mıydı?" diye de düşünmüştür Şaşkın Ördek.
Ayrıca, Şaşkın Ördeğe göre büyük olasılıkla doktor ve entellektüel hanım; liseyi beş yılda bitirebildiğine vurgu yapan lise mezunu karakter ile profil arasındaki 7 farkı kurmaca olarak nitelemiş, onun da keyfini çıkarmaya hazırlanmıştır.
Av pek eğlenceli olmamıştır avcı için. Doktor olduğu doğrudur, derneklere üye olduğu da, ama bunu göze sokmak neydi? "Ne kadar entellektüelsiniz?" sorusuna notunu alamadan Şaşkın Ördek, kapanır gece... Bir de şaşkın ördeğin klavyedeki hızını sevmez doktor kadın ve sepetler onu... Ama!
5.Bölüm: İlk baştaki klasik roman adlı esas kadına doğru usul usul geliyoruz.
''Aldığım en uzun ve bu kadar farkedildiğime şaşırdığım bir mesajdı, ilginç!'' cümlesini içeren yanıt, şaşkın ördeği mutlu eder. Savaş alanında ilk zaferini kazanmış komutan gibidir. Artık gündüzlerin kargaşasını bile örtmektedir, alemlerin en siberinden konuk olmuş bu yeni varlık.
Dışa kapatılmış bir açılışın başlangıcı gibidir. Yeniden ses verecek, ses alacak bir varlık olarak yerini alır yaşamın içinde, bu roman adlı kişi. Uzun yıllardır, içindekinden dolayı dışa kapatılmış bir odanın kapısı aralanmıştır şimdi. El kapının kolunda, beden dışarısı ve içerisi arasında olmanın tadında bir noktadadır. İçeridekinden kurtulmak niyeti yoktur. O, hâlâ en sevdiğidir. Ama bu kez kızgındır. Çünkü, ülkedeki şartlar da ağırdır. O akşam, ekranı açıp aleme aktığında şaşkın ördek, direk o profile yönlenir. Her bir kelimeyi anlamlandırıp bir bedene giydirir. İlk kez, algısı tersten işlemektedir. O güne kadar yaşadıkları ve pratiği, önce fiziksel bir beğeni ve onun üzerine inşa edilen diğer özelliklerken, bu kez, belki çok uzun süre konuşularak elde edilebilecek birçok veri gözünün önündedir. Her bir soruya verilmiş yanıt, profilin bütünündeki tutarlılığı da ortaya koymaktadır. Sanki, çapraz bir sorguda kenara ayıklanıp sonuca gidilecek bir ipuçları manzumesidir ortada duranlar. Bu çok eğlenceli ve heyecanlı gelir bizim ördeğe.
Yıllarca, bir sürü insan gelip geçmiştir. Onları uzun yıllara yayılmış süreçler içinde tanımış, her bir kelimelerinin farklı ruh hallerindeki anlamlarını çıkarır olmuştur. Hatta, aynı kelimelerin farklı karakterlerde bulduğu anlamları da... Bu kez, önündedir her şey, belki de yıllarca sormayı aklına getirmediği, sormadığı, merak etmediği, zamanın akışında öğrenmeye bıraktığı bir çok veri; sanal denen alemde göz önündedir.
Sol profilden gördüğü resme, kiloya, boya bakarak bir karakter oturtmuştur, bir ses de yankılanmaktadır algısında... Süreç, yazıp okunan bir evreden çıkmış, kanlı canlı bir hale bürünmüştür beynin içinde; neredeyse elle tutulası... Ne yazık ki tüm bunlardan karşının hiç ama hiç haberi yoktur! Muhtemelen, hatta kesin, karşıdaki kişi bu evreleri çoktan geçmiştir. Belli ki o, deneyimlidir.
Oranın, bir kaç gün geçmesine rağmen ışıkları yanmayınca merak eder Şaşkın Ördek. Hatta profilin yok olduğunu görünce üzülür. Bir yandan da umursamaz. Her ne kadar umursamasa da aklı ondadır.
Bu arada, başka bir profilde, ''Ne kadar entellektüelsiniz?'' diye bir başlık görür. Özel ilgi alanı, bir takım etiketleri göze sokarak kendini ayrı bir yere oturtup "en" yapanlara bulaşmak, süngülerini düşürmektir Şaşkın Ördeğin.
Profili inceler... Dinlediği müzikleri, kitapları, filmleri falan... Kendi sevdiği yazar ve kitap da yazılıdır orada... Diğer bir çok veriyi de toparladıktan sonra, yazar can alıcı yerinden bir mesaj ve yollar. Gelen yanıt bir e-posta adresidir. Alıp ekler onu... Heyecanlanır, ilk kez bir yabancı eklenecektir ve ilk kez msn denen merette tuşlara basılacaktır. İşlem tamamlandıktan sonra karşıyı online görür. Ama nasıl başlayacağını bilememektedir.
Günlük hayatın şakıyan adamı, emekleme dönemindeki yüzü kızaran çocuk olmuş, nefes alış verişi hızlanmıştır. Elleri terler. Ne desemin kelimeleri kafasının içinde çorba olur. O esnada, pencere açılır ve bir "merhaba" gelir. Bir de fotoğraf vardır pencerede; sarı kısa kesilmiş saçlı bir kadın... Zaten, boy- bos belli olduğu için, hemen, algıdan bir beden giydirir resme Şaşkın Ördek... "Güzelmiş!" der, sevinir. Konuşma başlar. Ama adamımızın kelimeleri aklının hızına yetişememektedir. Muhtemelen, hatta kesin, karşıdaki kişi aynı anda bir başkasıyla da konuşmaktadır. Çünkü, ördeğimizin msn'ine Atatürkçü Düşünce Derneğinden biri ile ilgili bir dedikodu cümlesi düşer, sonra bir tane daha... "Hımm!" der, bizim adam. Dernek, Ne kadar entellektüelsiniz? sorusu ve bu kadın... Hemen Muro işi bir çözümleme yapıp, başlangıçtaki duygu yüklü saflığından çıkıp, başka bir mevziye konuşlanır.
Bu arada, kadının daha önce kendi şehrine yakın bir yerde görev yaptığını öğrenir. Karşıdan gelen sorulara baktığında, aşağı yukarı karakteri çözmüştür. Özellikle ''Bana mesaj atmanızın sebebi ne?'' sorusu son noktayı koymaya yetmiştir. Kadının bu soruyu sorarken ki kesin yanıtı hazırdır; hüküm verilmiş, sorunun kendince bilinen hatta emin olunan yanıtı da içine konmuştur. Şaşkın Ördek bunu sezmiştir. Ama buradan giden yanıt başkadır, bu gerçekteki yanıtıdır da aslında.
Adının meslek hanesinde doktor yazmaktadır kadının ve konuşmanın başlarında da doktor olduğu göze sokulmuştur zaten... Oysa Şaşkın Ördek, ''Ne kadar entellektüelsiniz?'' sorusundan yola çıkarak, ne kadar entellektüel olmadığını öğrenmek istemiştir onun. Zaten okudum diye yazdığı kitabı da bir arkadaşından almış, henüz de okumamıştır kadın.
Kadın da, Şaşkın Ördeğin profiline baktığında, eğlencesine ve meraklarına bir av görmüştür muhtemelen... Şaşkın Ördek; daha ilk soru ''Boşanmış değil de ayrısın, niye?'' olunca, hemen özel meselelere dalınınca, dalarken yargıları verilmiş "ben senin ciğerini bilirim" edasında bir sorgu haline bürününce konuşma.. tüm bunların başlıktaki "Ne kadar entellektüelsiniz?"le alakasızlığı, karşının konuşmanın insiyatifini alıp sürükleyen, aşırı emin ve ben bilirimci tavrı gibi verilerden haraketle, kendini oldukça rahatlatan bir bıyık ucu gülümsemeyi oturtmuştur yüzüne... Bir de kendine güveni gelmiş, o ergen telaşları atıvermiştir üzerinden.
Zaten yazmıştır o zaman ki profiline ayrı yaşıyor diye... Hem de profilinin istediği ilişki türü bölümünü de işaretlemiştir, e-posta arkadaşlığı diye... O zaman, bu sorular niye?
Karşının ısrarcı, bu ve benzeri sorularına sürekli daha sonra konuşabileceklerini söyleyip frenler yaptırınca; karşıda oluşan gerilim ve kızgınlık, "Baltayı biraz taşa vurmuş olmaya mıydı?" diye de düşünmüştür Şaşkın Ördek.
Ayrıca, Şaşkın Ördeğe göre büyük olasılıkla doktor ve entellektüel hanım; liseyi beş yılda bitirebildiğine vurgu yapan lise mezunu karakter ile profil arasındaki 7 farkı kurmaca olarak nitelemiş, onun da keyfini çıkarmaya hazırlanmıştır.
Av pek eğlenceli olmamıştır avcı için. Doktor olduğu doğrudur, derneklere üye olduğu da, ama bunu göze sokmak neydi? "Ne kadar entellektüelsiniz?" sorusuna notunu alamadan Şaşkın Ördek, kapanır gece... Bir de şaşkın ördeğin klavyedeki hızını sevmez doktor kadın ve sepetler onu... Ama!
5.Bölüm: İlk baştaki klasik roman adlı esas kadına doğru usul usul geliyoruz.
Etiketler:
yazı dizileri...
23 Mart 2009 Pazartesi
''Alemlerin En Siberine Düştüm Bir Zamanlar'' 3.Bölüm
Öncesi
Bomboş bir evle yüz yüze kaldığında... Bir süre elini ayağını, iş dışında ortalıktan da çekince, kendi normallerine dönene kadar konuşacak birilerini ararken, yani ihtiyaçtan keşfeder bu alemi şaşkın ördek... Üye olmadan önce; "Bu alem nasıl bir alem?" diye kurcalarken, yaş aralığı üzerinden bir arama yapmış, bir sayfa profile ulaşmıştır. İçlerinden bir tanesi dikkatini çekmiş, tıklayıp profilin tamamını açmaya çalıştığında buna yetkili olmak için üye olmak gerektiği uyarısıyla karşılaşmıştır. Rumuzu çocuklukta evin kitaplığında gördüğü, aklına kazınmış çok ünlü bir klasik romanın adı olan bu profilin mesleği, kendini anlatıyor bölümü, sistemle ilgili eleştirileri, beklentileri ve zevkleri üzerinden ipuçlarını bir bir tespit ettikten sonra hedefini belirleyen kahramanımız ertesi akşam olduğunda, hemen bir profil oluşturur kendine ve o hedefe bir mesaj yazar. Mesajı oluşturup gönder dediğinde gitmemekte direnen mesajın ardından, '' Hey kardeş! O kişiyle iletişimin için önce paraları sökül bakalım!'' uyarısı gelir. O anki statüsüyle sadece göz kırpılabildiğini öğrenince; o kişinin profilinde göz kırpmalara yanıt verilmeyeceği uyarısı olduğunu da farkettiği için onu kalbine gömüp, resimsiz bir başka profile yönelir. Göz kırpar, göz kırpmaya yanıt gelir. Ha, bu arada sistemin kendi messenger'ı olduğunu farkeder! Onu bilgisyarına kurup, oradan girişimlerde bulunsa da durum aynıdır. Kendisi sadece göz kırpabilmektedir. Günlük hayat, iş- güç, mevsim normallerinde devam ederken, ev hayatı hâlâ ıssızdır. Bu ıssızlığı, o alem meşgul etmekte, bir şekilde de doldurmaktadır.
Siberalem Bulvarı adını verdiği- on line olanların yürüyüşe çıktığı- bilgi bandını izlemek hoşuna gitmektedir. Bulvar kalabalık olsun diye on kadar favori eklemiştir. Bulvarda, o kitap rumuzlu esas kadın ile göz kırpmasına karşılık aldığı diğer kadını görünce; gurbette, yabancılık çektiği bir yerde iki tanıdıkla karşılaşmış gibi olmaktadır. Ama! Klasik kitap rumuzlu kadın henüz ondan habersizdir. Ve kahramanımız ona hiç bir şekilde ulaşamadığından, karşılıksız bir yakınlıktır bu... Bu arada, kendi profili göz kırptığı diğer kadında kabul görmüş olmalı ki kendisi bulvara çıktığında, o kadından mesajlar gelmektedir. Kadın adamın oyun oynadığını, onun da alemdeki diğerleri gibi olduğunu sanmaya başlamıştır, bu cevapsızlığı karşısında.
Sitemkardır kelimeler. Adamımız, bu yanlış anlaşılmaya çaresizdir. Oradaki genele benzetilmesine içerler. Ama kendini de ifade edemez. Karşıdaki selamı sabahı keser ve konu kapanır. Bu yanlış anlaşılma üzmüştür adamımızı. Aklı, aslında dalgalı uzun saçlı kadındadır. Bir süre daha karasız kalınca ve hayatındaki; yani zamanı tükenmiş mektubun satır aralarındaki kadın, henüz kırmızı ışıkta arabanın önünden geçen kız halindeyken... İpin gergin olduğu ama kopmadığı, öfkeli ama sevgili oldukları süreçte; aradığı bir başka kadın, bir başka aşk değildir. O, bir kelebek aramaktadır. İlerde bir gün, bunun ne demek olduğu sorulunca kendisine, anlatmıştır kelebeğin anlamını. Ve anlamıştır da kelebek değerini...
O günlerin en sosyal olayıdır alem. Akşamların yalnızlığını doldurmaktadır. Ve bir ay üyelik satın alır şaşkın ördek, dört evvel zaman önce. Alemde biraz büyüyüp, aklı iyice ermeye başlayınca, beş kuruş para vermeden de bu işin yapılabileceğinin, yani karşıdaki profille iletişim kurulabileceğinin yöntemini bulur. Kadınları çok çok daha fazla etkileyen ve çok iyi sonuç alan bu usul hoşuna da gitmiştir. Heyecan vericidir. Eğlencelidir.
Alemin acemisidir ama gerçek hayattaki davranışlarıyla oradadır; yalansızdır, tuzaksızdır, bir ince de fırlamadır. Ve an itibariyle fazlasıyla romantiktir, duygusal bir evrededir, karışıktır ve farkındadır. Parayı bastırıp geçiş hakkını alınca; o akşam, dalgalı uzun saçlı kadına uzun, özellikle rumuzuna vurgu yapan, profili dikkatli okuduğunu ortaya koyan, hatta o profilin derinliklerini de farkeden hoş bir mesaj yazar. Bir iki gün sonra mesaja yanıt gelir, başarısına sevinir. Şunlar yazmaktadır kısaca mesajda: ''Aldığım en uzun ve bu kadar farkedildiğime şaşırdığım bir mesajdı, ilginç!''
Uzun bir birliktelik sarsıntıdayken, hatta sona gideceği kesinken, ve çok uzun yıllardır gözlerini ve duygularını bir başkasına kapatmış bir sürecin sonuna ilerlerken; öyle ortada bir ruh halinde, ilk kez dışarıdan birine, bir başka kadına yönelişidir bu şaşkın ördeğin... Asıl kadın, hâlâ yerini korurken üstelik!
4.Bölüm; Kurguya bak!..
Bomboş bir evle yüz yüze kaldığında... Bir süre elini ayağını, iş dışında ortalıktan da çekince, kendi normallerine dönene kadar konuşacak birilerini ararken, yani ihtiyaçtan keşfeder bu alemi şaşkın ördek... Üye olmadan önce; "Bu alem nasıl bir alem?" diye kurcalarken, yaş aralığı üzerinden bir arama yapmış, bir sayfa profile ulaşmıştır. İçlerinden bir tanesi dikkatini çekmiş, tıklayıp profilin tamamını açmaya çalıştığında buna yetkili olmak için üye olmak gerektiği uyarısıyla karşılaşmıştır. Rumuzu çocuklukta evin kitaplığında gördüğü, aklına kazınmış çok ünlü bir klasik romanın adı olan bu profilin mesleği, kendini anlatıyor bölümü, sistemle ilgili eleştirileri, beklentileri ve zevkleri üzerinden ipuçlarını bir bir tespit ettikten sonra hedefini belirleyen kahramanımız ertesi akşam olduğunda, hemen bir profil oluşturur kendine ve o hedefe bir mesaj yazar. Mesajı oluşturup gönder dediğinde gitmemekte direnen mesajın ardından, '' Hey kardeş! O kişiyle iletişimin için önce paraları sökül bakalım!'' uyarısı gelir. O anki statüsüyle sadece göz kırpılabildiğini öğrenince; o kişinin profilinde göz kırpmalara yanıt verilmeyeceği uyarısı olduğunu da farkettiği için onu kalbine gömüp, resimsiz bir başka profile yönelir. Göz kırpar, göz kırpmaya yanıt gelir. Ha, bu arada sistemin kendi messenger'ı olduğunu farkeder! Onu bilgisyarına kurup, oradan girişimlerde bulunsa da durum aynıdır. Kendisi sadece göz kırpabilmektedir. Günlük hayat, iş- güç, mevsim normallerinde devam ederken, ev hayatı hâlâ ıssızdır. Bu ıssızlığı, o alem meşgul etmekte, bir şekilde de doldurmaktadır.
Siberalem Bulvarı adını verdiği- on line olanların yürüyüşe çıktığı- bilgi bandını izlemek hoşuna gitmektedir. Bulvar kalabalık olsun diye on kadar favori eklemiştir. Bulvarda, o kitap rumuzlu esas kadın ile göz kırpmasına karşılık aldığı diğer kadını görünce; gurbette, yabancılık çektiği bir yerde iki tanıdıkla karşılaşmış gibi olmaktadır. Ama! Klasik kitap rumuzlu kadın henüz ondan habersizdir. Ve kahramanımız ona hiç bir şekilde ulaşamadığından, karşılıksız bir yakınlıktır bu... Bu arada, kendi profili göz kırptığı diğer kadında kabul görmüş olmalı ki kendisi bulvara çıktığında, o kadından mesajlar gelmektedir. Kadın adamın oyun oynadığını, onun da alemdeki diğerleri gibi olduğunu sanmaya başlamıştır, bu cevapsızlığı karşısında.
Sitemkardır kelimeler. Adamımız, bu yanlış anlaşılmaya çaresizdir. Oradaki genele benzetilmesine içerler. Ama kendini de ifade edemez. Karşıdaki selamı sabahı keser ve konu kapanır. Bu yanlış anlaşılma üzmüştür adamımızı. Aklı, aslında dalgalı uzun saçlı kadındadır. Bir süre daha karasız kalınca ve hayatındaki; yani zamanı tükenmiş mektubun satır aralarındaki kadın, henüz kırmızı ışıkta arabanın önünden geçen kız halindeyken... İpin gergin olduğu ama kopmadığı, öfkeli ama sevgili oldukları süreçte; aradığı bir başka kadın, bir başka aşk değildir. O, bir kelebek aramaktadır. İlerde bir gün, bunun ne demek olduğu sorulunca kendisine, anlatmıştır kelebeğin anlamını. Ve anlamıştır da kelebek değerini...
O günlerin en sosyal olayıdır alem. Akşamların yalnızlığını doldurmaktadır. Ve bir ay üyelik satın alır şaşkın ördek, dört evvel zaman önce. Alemde biraz büyüyüp, aklı iyice ermeye başlayınca, beş kuruş para vermeden de bu işin yapılabileceğinin, yani karşıdaki profille iletişim kurulabileceğinin yöntemini bulur. Kadınları çok çok daha fazla etkileyen ve çok iyi sonuç alan bu usul hoşuna da gitmiştir. Heyecan vericidir. Eğlencelidir.
Alemin acemisidir ama gerçek hayattaki davranışlarıyla oradadır; yalansızdır, tuzaksızdır, bir ince de fırlamadır. Ve an itibariyle fazlasıyla romantiktir, duygusal bir evrededir, karışıktır ve farkındadır. Parayı bastırıp geçiş hakkını alınca; o akşam, dalgalı uzun saçlı kadına uzun, özellikle rumuzuna vurgu yapan, profili dikkatli okuduğunu ortaya koyan, hatta o profilin derinliklerini de farkeden hoş bir mesaj yazar. Bir iki gün sonra mesaja yanıt gelir, başarısına sevinir. Şunlar yazmaktadır kısaca mesajda: ''Aldığım en uzun ve bu kadar farkedildiğime şaşırdığım bir mesajdı, ilginç!''
Uzun bir birliktelik sarsıntıdayken, hatta sona gideceği kesinken, ve çok uzun yıllardır gözlerini ve duygularını bir başkasına kapatmış bir sürecin sonuna ilerlerken; öyle ortada bir ruh halinde, ilk kez dışarıdan birine, bir başka kadına yönelişidir bu şaşkın ördeğin... Asıl kadın, hâlâ yerini korurken üstelik!
4.Bölüm; Kurguya bak!..
Etiketler:
yazı dizileri...
21 Mart 2009 Cumartesi
''Alemlerin En Siberine Düştüm Bir Zamanlar'' 2.Bölüm
Öncesi
Şaşkın ördek başlayıp, usul usul büyüyen kahramanımız; ''Aradığı arkadaşı nasıl anlatıyor'' bölümüne de bunları yazmış:
Bu alemde, özellikle kadınların profillerinde bol miktarda uyarı levhası olması; kendilerinin ve erkeklerin neden burada olduklarının farkında olmadıkları (belki de fazlasıyla farkında oldukları,) bunun yanısıra, genelleme yapmaktan mümkün olduğunca uzak kalmaya çabalamama rağmen yine de çoğunluğun, tıpkı gerçek hayatın içi gibi; kendilerini ayrıcalıklı bir yere taşıdıkları izlenimi yaratan ve de bunun keyfini çıkaran bir anlayış içinde olduklarını zevkle izliyorum. Hem kendilerine gösterilen ilgiden memnun, bunun yanısıra da biraz yukardan bakan seçici bir tavır. Burada seçici tavıra bir eleştiri olduğu anlaşılmasın. Bunu samimi ifadelerle belirtenlere selam olsun. Benim eleştirim, ´´istemem yan cebime koy´´culara... Hayata dair bu kadar iddalı profiller yazarken, her akşam, birbirinden farklı ruh hallerinde yada arayışta, yaklaşık 3,4 bin kişinin yer aldığı bir platformda bir genelleme yaparak, kendilerine yazılan mesajların niteliğine bakıp en azından neyi istemediklerini belirten bir yanıt yazmamalarının ve umursamazlığın, kendilerini koydukları dünyabilirlik haliyle eylemleri arasında nasıl bir çelişki yarattığına ve sorgulanması gerekenin kim olduğuna dikkat çekmek istedim. Üstelik de, rahatsız edenleri yasaklamak gibi bir olanakları varken... Ve hayran listeleri boş kaldığında neler hissettiklerine tebessüm ederek...
Yani! Şairin dediği gibi: "Bir flarmoni orkestrası veremeyecek sana, kontraplak bir gitarda doğru basılmış bir fa diyezin mutluluğunu... Sevince lafı dolandırmadan söylediğin ´´seni seviyorum´´gibi, basit bir öpücük yetecek sana... Basit sıcak bir öpücük... Ve o öpücükle dolacak tüm günlerin, tüm düşlerin... Ve o öpücük için yapacaksın hayatının kavgasını... Bir ıslıkta bulabileceksin en uzun dostluk romanını... Bilmiyorum diyebileceksin bilemediğinde ve çok normal olacak bilemeyişin... Tek dereden su getirmek yetecek bir 'istemiyorum'´´diyebilmeye...
3.Bölüm:Sonra neler oldu:))
Şairden kasıt Nazım Hikmet'tir.
Şaşkın ördek başlayıp, usul usul büyüyen kahramanımız; ''Aradığı arkadaşı nasıl anlatıyor'' bölümüne de bunları yazmış:
Bu alemde, özellikle kadınların profillerinde bol miktarda uyarı levhası olması; kendilerinin ve erkeklerin neden burada olduklarının farkında olmadıkları (belki de fazlasıyla farkında oldukları,) bunun yanısıra, genelleme yapmaktan mümkün olduğunca uzak kalmaya çabalamama rağmen yine de çoğunluğun, tıpkı gerçek hayatın içi gibi; kendilerini ayrıcalıklı bir yere taşıdıkları izlenimi yaratan ve de bunun keyfini çıkaran bir anlayış içinde olduklarını zevkle izliyorum. Hem kendilerine gösterilen ilgiden memnun, bunun yanısıra da biraz yukardan bakan seçici bir tavır. Burada seçici tavıra bir eleştiri olduğu anlaşılmasın. Bunu samimi ifadelerle belirtenlere selam olsun. Benim eleştirim, ´´istemem yan cebime koy´´culara... Hayata dair bu kadar iddalı profiller yazarken, her akşam, birbirinden farklı ruh hallerinde yada arayışta, yaklaşık 3,4 bin kişinin yer aldığı bir platformda bir genelleme yaparak, kendilerine yazılan mesajların niteliğine bakıp en azından neyi istemediklerini belirten bir yanıt yazmamalarının ve umursamazlığın, kendilerini koydukları dünyabilirlik haliyle eylemleri arasında nasıl bir çelişki yarattığına ve sorgulanması gerekenin kim olduğuna dikkat çekmek istedim. Üstelik de, rahatsız edenleri yasaklamak gibi bir olanakları varken... Ve hayran listeleri boş kaldığında neler hissettiklerine tebessüm ederek...
Yani! Şairin dediği gibi: "Bir flarmoni orkestrası veremeyecek sana, kontraplak bir gitarda doğru basılmış bir fa diyezin mutluluğunu... Sevince lafı dolandırmadan söylediğin ´´seni seviyorum´´gibi, basit bir öpücük yetecek sana... Basit sıcak bir öpücük... Ve o öpücükle dolacak tüm günlerin, tüm düşlerin... Ve o öpücük için yapacaksın hayatının kavgasını... Bir ıslıkta bulabileceksin en uzun dostluk romanını... Bilmiyorum diyebileceksin bilemediğinde ve çok normal olacak bilemeyişin... Tek dereden su getirmek yetecek bir 'istemiyorum'´´diyebilmeye...
3.Bölüm:Sonra neler oldu:))
Şairden kasıt Nazım Hikmet'tir.
Etiketler:
yazı dizileri...
''Alemlerin En Siberine Düştüm Bir Zamanlar ''Yazı Dizisi: 1.Bölüm
Bu dizi La Paragas'ın bir sosyal hizmet projesidir !
Dört evvel zaman önce, şaşkın ördek günlerde, hiç bilmediği bir aleme düştü bir adam; reel denenin kurduydu da, sanal denen alem nasıl bir yerdi ki hele.. .Önce, kıyısından köşesinden baktı. Sonra, ilgisini çekmeye başladı. Sonra, alemin haleti ruhiyesine şöyle bir göz atıp, sosyolojisi üzerine gözlemler ve ona dayalı düşünceler de oluşturunca kafasında, başladı yepyeni bir hayat; eğlenceli, meraklı, sınırda bir heyecan... Sonra da, oturup bir profil yaptı. Aha da şöyle yazdı, kendini nasıl anlatıyor bölümüne:
Sonrası:
Anket defterlerine yanıtlar yazan okullu çocuk heyecanıyla gelmiştim buraya; ama gerçeğin tokadı fena şapladı suratımda... Gerçek hayata nal toplatır bir sahtelik ki sormayın gitsin.... Orada, hiç değilse gözlerine bakıp yakalayabiliyorsunuz... Burada, tam bir altı kaval üstü şişhane... Herkese,´´ yapıştımı bırakmayan bir ısrarcılık´´ gömleği giydiren hakim anlayış, ya da gerçekten yapışıp da bırakmayanlar (Burada kastedilen kadınların gözüyle erkekler...Gerçi zararlı haşeratı engelleyici aeresoller de var sistemde:)
Bunun yanı sıra; gerçek tavrını ortaya koyan, ne istediğini bilen, ama umarsız bir çığırtkanlık içinde kaynayıp giden ve bunların tümüyle farkında, hayatın sıradan insanları... Umarım yolları kesişir. Onlar, hayatın matrisinin dışında bir çabayla yaşarken, burada başka bir matrisin içindeler. Ben kendi hesabıma o ölüyor diye son bölümü seyretmediğim, bana kendimce bildiğim ama buradakilerin bir kısmının ne dediğini anlamadığım konuları anlatacak ve beni matristen uzak tutacak Triniti´yi arayan, dengeli bir duruşun yanında sınırda yaşamanın heyecanını da seven, buraya toy gelip sonra da biraz büyüyüp ilk yazdığı profilin romantizminden uzaklaşan, bütün eleştirdiği konuların aynı zamanda da gerçekliğini kabul eden birisi.
Büyümeden öncesi:
Hayallerimin peşinden koştum hep... geçmişten sesler, geçmişten yüzler... Yırtılmamış sevinçler,ve saklı hüzünler yaşadım hep... Ölümsüz idim. Mihenk taşı en büyük aşk... En bi şeydim işte... Sonra bir kış gecesi ansızın... Yıllardır aynı daktilonun,aynı tuşunda kaldığımı anladım birden... Acımasızca geçen mevsimler geçmiş, olan olmuştu... Farkında değildim. Mahalle bakkalı yoktu. Arka bahçedeki dut ağacı yoktu. Oysa ben, aynı aşkı aynı aşkla sevmiştim hep... Şimdi de, dağ başında bir kelebeğin peşinden koşuyorum. İyiyim...
2.Bölüm: ''Aradığı arkadaşı nasıl anlatıyor bölümüne de aha bunları yazmıştı''...
Büyümeden öncesi kısmındaki dizeler, Rıfat Fahir İskit'indir.
Dört evvel zaman önce, şaşkın ördek günlerde, hiç bilmediği bir aleme düştü bir adam; reel denenin kurduydu da, sanal denen alem nasıl bir yerdi ki hele.. .Önce, kıyısından köşesinden baktı. Sonra, ilgisini çekmeye başladı. Sonra, alemin haleti ruhiyesine şöyle bir göz atıp, sosyolojisi üzerine gözlemler ve ona dayalı düşünceler de oluşturunca kafasında, başladı yepyeni bir hayat; eğlenceli, meraklı, sınırda bir heyecan... Sonra da, oturup bir profil yaptı. Aha da şöyle yazdı, kendini nasıl anlatıyor bölümüne:
Sonrası:
Anket defterlerine yanıtlar yazan okullu çocuk heyecanıyla gelmiştim buraya; ama gerçeğin tokadı fena şapladı suratımda... Gerçek hayata nal toplatır bir sahtelik ki sormayın gitsin.... Orada, hiç değilse gözlerine bakıp yakalayabiliyorsunuz... Burada, tam bir altı kaval üstü şişhane... Herkese,´´ yapıştımı bırakmayan bir ısrarcılık´´ gömleği giydiren hakim anlayış, ya da gerçekten yapışıp da bırakmayanlar (Burada kastedilen kadınların gözüyle erkekler...Gerçi zararlı haşeratı engelleyici aeresoller de var sistemde:)
Bunun yanı sıra; gerçek tavrını ortaya koyan, ne istediğini bilen, ama umarsız bir çığırtkanlık içinde kaynayıp giden ve bunların tümüyle farkında, hayatın sıradan insanları... Umarım yolları kesişir. Onlar, hayatın matrisinin dışında bir çabayla yaşarken, burada başka bir matrisin içindeler. Ben kendi hesabıma o ölüyor diye son bölümü seyretmediğim, bana kendimce bildiğim ama buradakilerin bir kısmının ne dediğini anlamadığım konuları anlatacak ve beni matristen uzak tutacak Triniti´yi arayan, dengeli bir duruşun yanında sınırda yaşamanın heyecanını da seven, buraya toy gelip sonra da biraz büyüyüp ilk yazdığı profilin romantizminden uzaklaşan, bütün eleştirdiği konuların aynı zamanda da gerçekliğini kabul eden birisi.
Büyümeden öncesi:
Hayallerimin peşinden koştum hep... geçmişten sesler, geçmişten yüzler... Yırtılmamış sevinçler,ve saklı hüzünler yaşadım hep... Ölümsüz idim. Mihenk taşı en büyük aşk... En bi şeydim işte... Sonra bir kış gecesi ansızın... Yıllardır aynı daktilonun,aynı tuşunda kaldığımı anladım birden... Acımasızca geçen mevsimler geçmiş, olan olmuştu... Farkında değildim. Mahalle bakkalı yoktu. Arka bahçedeki dut ağacı yoktu. Oysa ben, aynı aşkı aynı aşkla sevmiştim hep... Şimdi de, dağ başında bir kelebeğin peşinden koşuyorum. İyiyim...
2.Bölüm: ''Aradığı arkadaşı nasıl anlatıyor bölümüne de aha bunları yazmıştı''...
Büyümeden öncesi kısmındaki dizeler, Rıfat Fahir İskit'indir.
Etiketler:
yazı dizileri...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)