Paganini etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Paganini etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Eylül 2020 Çarşamba

Bayıldığım Dizi Şaşırdığım Kitap

"Bir Amerikano lütfen."

"Bir de elmalı, tarçınlı, ballı kek lütfen."



                                                                                   .................

Güzel okuma Pusula'nın ardından her zaman olduğu gibi o mu bu mu kararsızlığı yaşıyorum. Günün çalışma saatleri bitti, dükkanı kapatıyorum. Yeni kitap için çalışma odasına geçiyor kitaplığın okunmayanlar bölümüne göz atmaya başlıyorum; o mu bu mu anının keyfini yaşarken  ara sıcak  fikriyle daha ince kitaplar arasında dolaşıyor, 176 sayfalık, kapağından anlaşıldığı üzere müzikli ve yine tanımadığım bir yazarın kitabını alıyorum raftan. Salona geçip kanepeye uzanıyor, gizem bağıran, uyanıkça yazılmış önsözünü okurken ardındaki hınzır gülümsemeyi de fark ediyorum.

O görmezden gelinen millet, başlıklı birinci bölümü geçip 14. sayfaya  kadar geliyorum ki onun üst başlığı da Ne olur gerçeği dinle! Bu kısa sürede de kitapla aramda kuvvetli bir bağ oluşuyor, seviyorum. Hatta Pusula'nın altındaki cin yoruma bu kitabı kastederek;   

Bu kitabın ardından başladığım kitap!

Bu kadar mı olur, dedirtiyor: yine bilmediğim ve ilk okuduğum biri, elim gitmiş; "mevzubahise, yani müzik kısmına şahane bir katılım yapıyor," ipuçlarını vererek... çekiliyorum."
  şeklinde bir yanıt yazıyorum.

Gizemli, farklı üslubuyla ve de şaşırtıcı kurgusuyla yazar Lev Matvej Loewenthal etkiliyor beni. Güçlü kitap Pusula'nın ardına gelmesini de kitap meleğimin beni hissediyor olmasına yoruyor,  şansıma seviniyorum. Fakat bu arada, zorlu ve geri dönüşlü bir okuma olacağını, şiddetle öneriyorum sözcüklerini kullanamayacağımı da hissediyorum.

Gönlümse zihinsel bir yorgunluk istemiyor, yoğun mesainin ardını lay lay lom ve emeksiz geçirme fikrinde. Kapatıyor kitabı açıyorum üyesi olduğum portalı, BBC First'de ne var ne yok diye bakarken yeni olduğunu düşündüğüm, bilmediğim ve adından hareketle komedi olduğunu sandığım bir dizi ile karşılaşıyorum ki başlama saatine henüz var. 3.bölümü olduğunu görünce de nasıl fark etmemişim diyerek, zamanda geri gidip birinci bölümünü arıyor, bunun zaman alacağını düşününce de portalın tekrar izle bölümüne geçiyor ve 2017 yapımı bu dizinin 3.sezonunun 12 bölümünün bana gülümsediğini görüyorum. Kısa özetin cümlelerine göz atınca da aramızda şiddetli bir aşk kıvılcımı oluşuyor... Ve birinci görev için Nepal'deyiz! Bu arada Doluca Kav Öküzgözü Boğazkere 2017'den bu üzümler için özel tasarlanmış, Paşabahçe-Nude serisinden bir kadehe bir miktar koyuyor, onu da kısa süre için buzdolabına, kadehin ağzını kapatarak serinlemeye bırakıyorum. Bu üzümler söz konusu olduğunda Buzbağcı* olan ama Tekel özelleşince de Kayra Buzbağ Rezerv'in başarılı bir kupaj olduğunu düşünen ben yemekle değil de aperatif fikri taşıdığında şarap: Kav'ın bu şarabının -eğer şişe bitirilmeyecekse- kadehte biraz havalandırıldıktan sonra içimini keyifli bulduğumun da altını çizmek istiyorum, yeri gelmişken.


Nepal'de deprem sonrası bir yardım için bulunuyoruz. Bu arada bölük ile tanışıyoruz. İlk anda seviyorum kendilerini. Çekim ve elbette sahne düzenlemeleri muhteşem, çok da başarılı bir reji ki bir film izlemiyor bizzat içine dahil oluyorum. Üstelik ilerleyen bölümlerden birinde bir Katmandu turu bile atıyoruz. Velhasıl-ı kelam diziye bayım bayım bayılıyor ve hayatımda ilk kez, Saga'yı iki bölüm üst üste izleme hallerim dışında ilk kez bir dizinin 6 bölümünü aynı gecede izliyorum. Nerelere gitmiyoruz ki ve yakın tarihten hangi terör grupları ve ateş altındaki ülke yok içinde...


İyice kanka oluyorum bölükle, heyecandan heyecana sürükleniyor, arada bir gülüyor, arada bir siperin ardında ter döküyor, uyuşturucu kaçakçılarının hakim olduğu muhteşem nehirlere ve Güney Asya doğasındaki güzelliklere hayran kalırken bir yandan da canımın derdine düşüyorum. Bir yanıyla da bunun Amerikan değil de İngiliz dizisi ve askerleri ve elbette BBC yapımı olmasına seviniyor, sempati duyuyor, nispeten tarafgil olmayan politik üslubunu seviyor bunu kendi okumalarımla sentezliyor, aynı düşünmediğimiz yerlerini ayıklıyor, kaliteli ve heyecanlı bir diziyi soluksuz izlemenin tadını çıkarıyor ve üç akşamda bitiriyorum diziyi! Elbette ki Emperyalizmin gülücük dağıtan güzellemeleri var, ne kadar yardım sever, ne kadar kollayıcı politikalarla oralarda oldukları masalını gözüme sokuyorlar lâkin bir yanıyla da terör gruplarının baskısı altındaki yoksul ve sivil halk gerçeği var. Solcu ve insan yanımı şöyle bir kaç adım uzağıma yolluyor, düzenin içinde yoğrulmuş kimliğimle dizinin keyfini çıkarıyorum.

                                                                                      ............


Kitapla arkadaşlığımız ise epey sürüyor, bazen geri dönüyor, sayfalar arasında bazı yerleri arıyor, onu, o an okuduğum sayfadaki durumu netleştirmek için buluyorum. Belki ara vererek okumanın sıkıntısını yaşıyorum, bilmiyorum. Ama yazarın beni zorlamış olsa da başarılı ve sıradan olmayan zengin dokundurmalı, ufuk açıcı bir polisiye yazdığını düşünüyorum ki bunun bir polisiye olduğunu anlamam ve kabul etmem zaman alıyor! Sonra her şey yerli yerine oturuyor: Bu kitabı mesela Enn Sevdiğim Kadın okusa, başladığı gibi bitirir, eminim ki çok tat alır, kolayca anlar ve anlatılanı kavrar, ve daha kesin cümlelerle bir anlatım bütünlüğü kurardı hakkında. Demem o ki bir kenara atmadan en çok iki gün içinde bitirmek ve biraz da emek vermek gerek!


Bir akşamüstüyse dükkanı kapatınca atıyorum çantama kitabı, çünkü onunla olmayı seviyorum. Küçük bir kitap gibi dursa da ben için zengin ve kocaman, müziğe dair çok bilgi var, tarihsel anlatılar, meraklandırıcı durumlar, üslup sanki 176 sayfalık bir kitap değil de en az beşyüz sayfalıkmış gibi doyurucu...

Açık havadayız, girişte siparişimizi verdik, hazırlanmasını bekledik, dışarıda, yola biraz uzak, denizi gören, yan sokağın sakinliğine teşne masaya oturup kahvemizi ve pastamızı masamıza yerleştirdik. Bölüm başlıklarına bayılmaya devam ederken gülümsüyorum... Mesala Oldukça tuhaf bir tahkikat!  Mesela, Tamam Müfettiş umutsuzluğa kapılma! Ve mesela, İşte şimdi yaratılanların ruhu kozmozun armonisiyle akorlanıyor viyolasında...

Bu arada Kahve Dünyası'nın elmalı, ballı, tarçınlı keki muhteşem: şekersiz Amerikano ile de rüya gibi. Bu tatlara karışmış kitabın tadıyla güzel yaz akşamının denizle buluşmuş serinini çekerken içimize, On İkinci Nota ile ben:  bu zorlu kitabı başarıyla çeviren Betül Parlak'ı da anıyoruz. Dip notlar şahane, Kudüs'e, Budapeşte'ye, Prag'a, Tel Aviv'e uzamak... Yahudi geçmişin derinliklerinde dolaşmak, Roma ve Paris'te aynı anda düzenlenen konserde Rachmaninoff çalınırken iki virtüözün düellosuna tanıklık etmek; kahve ya da hoş bir şarabı kitap ile birlikte, onun dünyasını dolaşarak yudumlamak muhteşem. Ve ayrıca Bomba, tablolar, Terezin gibi haller... kurmacadaki bulmacaları usul usul çözme, yazarın okurla konuşma anları çok çok farklı, ben için zorlu ama lezzetli ve hatırlanası bir okuma haliydi ki bir gün baştan sona hiç ara vermeden ve yeniden: sıfırdanmış gibi okumayı düşünüyorum.

Roma Müzik Parkı Konser Salonu, Paris, Paris Filarmoni, Villette Parkı?

Karmaşık bir mekanizma: bomba?

Paganini'nin Bir Teması Üzerine Rapsodi (24 Numaralı Kapriçyo)!

Kurmacacı bir yazar!

Daha ne olsun...


*Buzbağ Şarap!


İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP