20 Ağustos 2024 Salı

2010'da Vallahi Yazmışım

Günışığında Fenerimin Vurduğu Yerlere Bakasım Geldi




Yüzüne bakıldığında; ideolojik öfkelerini, peşin hükümlü görüşlerini, düz ve saplantılı amaçlarını görmenin mümkün olduğu... Sabit ve ideolojik önyargılarının dışına çıkamayan dar bir dünya görüşüne sahip, adalet sisteminin tüm kurumlarıyla ideolojik hesaplaşma niyeti aşikar, kavgacı, faşizan duruşlu, yüzü gülmez, militan tavırlı birini adalet bakanı yaparsanız, ortaya çıkan tablo hiç de sürpriz olmaz.

Bir de:

Sürekli hukukun üstünlüğünden söz edip, batı standartlarını tüm kurum ve kurallarıyla ülkemize getireceğiz denilirken...

Gözlemciler tarafından, HSYK'daki müsteşarın varlığı bile yargının siyasallaşması olarak değerlendirilip kuruldan alınması konusunda ülkemiz aleyhine rapor yazılırken...

Karara umursuz bir tavırla bakarak ve müsteşarın varlığıyla yetinmeyip, yargı mensupları tarafından seçilen üyeleri de meclise seçtirme uğraşı içinde olunurken...

Lehinize olanlarla, hasım gördükleriniz aleyhine çıkan kararlarda, ve başta ergenekon olmak üzere işinize gelen her durumda hukukun üstünlüğüne vurgu yapıp, davanın işleyişini ve insan hakları ihlallerini eleştirenleri, yargının bağımsızlığı vurgusunu yaparak hukuka saygıya davet ederken...

Sıklıkla ve altını çizerek, 'Türkiye bir hukuk devletidir' cümlesini, kendi tavırlarınızı eleştirenlere ve hak aramak için eylem yapanlara karşı sloganlaştırıp göze sokarken...

Şu anki tabloya, 'bu bir yargı darbesidir deyip' yargının siyasallaştığı vurgusu yapılmasının; karşıdan bakıldığındaki görünüşü ne olabilir ki?


Ne yazık ki bu ülkede; mevcut anti demokratik durumlardan (seçim barajı dahil) yararlanıp iktidara gelenler kendi durumlarını daha da pekiştirmek için, daha önce eleştirdikleri her yetkiyi daha da artırarak kullanıyor.

Ne yazık ki yine bu ülkede, barajın üstünde kalıp meclise girmiş her siyasi parti, muhalefette bile olsa, barajı aşamayanlar sayesinde milletvekili sayısını artırdığından dolayı barajın rakip ekarte ettiren durumundan memnunluk duyuyor.

Ve ne yazıktır ki; her siyasal parti bir gün o barajın imkanlarını kullanarak tek başına iktidar olmanın hayaliyle yaşıyor. Tıpkı YÖK sisteminin cumhurbaşkanına verdiği yetkiler kendi düşünceleri doğrultusunda kullanıldığında sessiz kalanların, o yetki bir başkasına geçtiğinde bağırıyor olmaları gibi...

Tüm bu siyasal işleyişe baktığımda, ülkenin durumunu bir gerçelik olarak kabul ediyor, bir eleştiriyi yaparken de tek başına iktidarı suçlamak açıkcası vicdanıma ters geliyor.

Türkiye'ye şöyle bir baktığımda; ruhunda ve iç işleyişinde demokrasi anlayışı ve örneği olmayan, demokrasiyi, demokratlığı içselleştirememiş, oturdukları koltuklardan bir türlü kalkamayan parti liderleri ve sivil toplum yönetecilerine sahip bir ülke görüyorum.

Futbol kulüpleri dahil, sivil resmi tüm kurumların başındaki insanların kendilerini peygamber yetkileriyle donattığı, ağızlarından çıkanların kullar tarafından itiraz edilip tartışılamadığı bir statüler ülkesi burası.

Evlerimizin içinde çocuklarımıza; otoritelerimize karşı söz söyleme hakkı tanıdığımız, kendi yanlışlarımızı kabul ederek onların fikirlerini de değerli saydığımız, onları kendi iradeleri olan bireyler olarak görüp en azından görüşlerine değer vererek tartıştığımız günler geldiğinde; gündemimizi fazlasıyla meşgul eden bu çağdışı kavgaların hiçbiri de olmayacak sanırım.

Benim umudum var.

Görsel La Loba'nın 'step by step' adlı fotoğrafıdır.

9 yorum:

  1. Umuda devam :/ Pandora’nın kutusunda bir o kaldı diyelim….

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Toputopu üzerinden 14 sene geçmiş, aynı tas aynı hamam. Aynen, umuda devam...:)

      Sil
  2. Zira insanız, umutsuz yaşanmıyor...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O halde inadına umut diyor ve her can sıkıntısında Edip Cansever'in Umuş'undan yapılmış Yeni Türkü şarkısını dinliyoruz Sevgili Okul Arkadaşım:)

      Sil
  3. Umut ederiz, hayal kurarız, yazarız, çizeriz, bir güzellik buluruz mutlaka 🌺

    YanıtlaSil
  4. Yoksa nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa:)

    YanıtlaSil
  5. Doğru söze ne hacet...Yazınızın üzerinden 14 yıl geçmiş, değişen bir şey olmamış. Son paragraf, yazının vurucu sözleri bana göre. Demokrasi ailede başlar. Aile, ülkenin köküdür. Kök sağlamsa, gövde de sağlamdır. Sağlam gövde, sağlıklı dallar verir. Dalın biri kırılsa bile yerine çok daha sağlıklısı yeşerir.
    Bazen umudum yerlerde sürünse de bir el atıp ayağa kaldırdığım oluyor. :)
    Tez zamanda umutlarımızın gerçekleşmesini görmek dileğiyle, kıymetli paylaşımınıza teşekkür ediyorum. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de siz teşekkür ediyorum. Umudumuzu yitirmeyeceğiz. Ülkeyi, hileli seçimler ve engellerle ele geçiren, üstelik ülkenin pek çok şeyini satarak -yine de- batıran müflislerin elinden alacağız. 12 eylülcülerin başımıza bela ettiği ucube seçim sitemi ve onun getirdiği %10 barajı yüzünden ödemekte olduğumuz maddi manevi bedelleri de tahsil edeceğiz. Çünkü güneş ufukta yeniden doğmak üzere bekliyor.:) Güzel günler göreceğiz, endişe etmeyin:)

      Sil
  6. Umudu büyüt, biz bu ülkenin ne engelleri aştığına tanık bir nesiliz:)

    YanıtlaSil

İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP