17 Temmuz 2020 Cuma

Adopte Un Veuf*

Önceki Gün Akşamüstü

Üyesi olduğum portalı açıyorum, saat 20.30'da Liverpool maçı var, onu işaretliyorum ki bana hatırlatsın. Sonra, hazır kanepeye uzanmışken kalkma bir de film izle sen, diyorum. Sonuçta bir bayram günü! Tıklıyorum favori listemi. Fazla uzağa gidemeden bir afiş "Ben," diyor. Açıyor, bilgilerine bakıyorum: Dram yazıyor ama bana hiç de dram gibi gelmiyor. Önce vazgeçer gibi oluyorum, hatta nette arıyorum fakat üzerine neredeyse hiç yazı bulamıyorum. Hatta düzgün bir afişini bile zor buluyorum. Aldığı puanlar vasat. Vazgeçmek üzereyim. Maça kadar vakit geçirirsin işte, diyor içsesim.

Ve tık!

Artık geri dönemem, sıkarsa dönerim ama!


Jenerik hoşuma gidiyor, yazı karakterlerini şık buluyorum. Bir yazı yazarsam bunun altını çizerim, diyorum. Sonra ana karakterle tanışıyorum, yorgun bir ihtiyar. İçim kararıyor, şu dram vurgusu kafamı tırmalıyor ve vazgeçer gibi oluyorum.  

Tamam, afiş komedi çağrısı yapıyor ama biliyoruz ki mutlu mutlu gidip de sonunda hüzün gölüne ulaşan filmler de var.

Görüntü yönetiminden etkileniyorum; Paris güzel, dış sahnelerden de çokça var, sonra ekmek satan dükkan, ekmek satan dükkandaki boşboğaz abla, Abinin can arkadaşı renkli kişilikler. İzliyorum. Bir kız çıkıyor ortaya, şu afişte ortada olan.

Aşağı yukarı tahmin ediyorum. Mesela sinema yazıları yazdığım, az da olsa profesyonelce baktığım dönemlerdeki ben "Bırak ya," dese de, "Dur bir bakayım yahu," diyerek devam ediyorum. O ara içimdeki Ukala da  kafayı uzatıp, "Al işte genç kadın, yaşlı adam, klişe..." falan deyip kasılsa da ben yine de devam ediyorum. Henüz beni yoracak hiçbir şey yok filmde.

İstediğim de bu değil miydi?

Tereddütlü evreleri çevre ile ilgilenerek -filmdeki çevre ile yani- savuşturuyorum. Kalk, bırak falan gibi sözel eylemler yapan uyarıcılardaysa an itibari ile tık yok. Ya umudu kesip ne halin varsa gör, dediler, ya da film onları ele geçirdi.

Çılgınlık, sızmak, renkler, üstelik orada, yaşından başından utan, denilesi haller hadi diyelim ki klişe

Tamam klişe de, her klişenin de kendince verdiği bir duygu yok mu? Ve bu duygu onu farklı kılıp bir beğeni, bir sıcaklık yaratamaz mı? diye, ortaya iki soru atıyorum. 

"Çok da hoşuma gidiyor ki..." diye başlıyorum yanıtıma, ama sanki duvara konuşuyorum. Muhalifler tam siper! 

                                                                           .........

Sonra gelişmeler gelişmeler...

Hoşluklar hoşluklar.

Soldaki genç kadın bir hastanede görevli, bir tatlı ergen de var; çok tatlı ama. İyi oynuyor, esprili ve diyalogları gülümsetici.

Filmin sıcaklığı, yakınlaşmalar, ilişkiler, kucaklayıcılık ve de bağlayıcılığı falan derken... bir bakıyorum ki hayattan kopmuşuz.  

Onlarla gülüp onlarla ağlayacağız, neredeyse.  

Hep kazansınlar ve mutlu olsunlar istiyoruz.

                                                                             .........

Yerim çok rahat ve hiç de kımıldayasım yok.  Serotonin damlacıkları yağıyor gökten.

Maceraysa macera!

                                                                               .........

"Şimdi zamanı mıydı peki, senarist efendi: her şey yolunda giderken, filmle kucaklaşmışken, oh ne âlâ hiç üzülmüyoruz derken, mutlu mesut tam da istediğimiz gibi bir film rahatlığındayken, bu yaptığın iş mi şimdi?"

Derken tam...

Kalemin mürekkebi bitiyor!




*Google bu kez tam anlamıyla saçmaladı çeviride ki ben bile anladım ve yazmadım;)

**Filmin Türkçe Adı ise Tuhaf Kiracılar.


6 yorum:

  1. Selam,

    Uzun zamandır böyle lezzetli bir bloga denk gelmemiştim, tam içinde kaybolmalık.
    Ellerinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Selam,

      Çok teşekkür ederim, hoş geldiniz:)

      Sil
  2. Merhaba. Pek keyifli bir yazı olmuş, elinize sağlık. Filmin Fransızca ismini 'bir dulu evlat edin' gibi tercüme edebiliriz sanırım. Yine uğrayacağım. Sevgiler..

    YanıtlaSil
  3. Merhaba,

    Çok teşekkür ederim, çeviri için de... Ben de öyle olabileceğini düşünmüştüm; Google çevirisinden sonra ki o "bir dul kadın," şeklinde pek manasız bir çeviri yapmıştı:)

    Sevgiler..

    YanıtlaSil
  4. Vasat puanları hiç umursamıyorum. Öyle sevdiğim filmler çıkıyor ki içerisinden.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de umursamıyor, hislerime güveniyorum çünkü puanların genelde yeni neslin sabırsız, okuduklarına ve izlediklerine emek vermeyen, kolaycı tayfasından geldiğini düşünürüm:)

      Sil

İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP