Yani, kendime kızmadım değil açıkcası... Sen hayatının en aksiyon günlerinin içinde barındığı bir dönemde önüne gelenle bir araba fotoğraf çektir ve o fotoğraflarda yer alanlar toplumun üzerine konuştuğu, en merak ettiği, dönemsel de olsa ülkenin en popüleri olma mertebesine bir türlü erişemeyenler olsun. Ama birlikte tek bir kare fotoğrafın olmayan da gün gelsin alemin en gizemlisi ve en şöhretlisi olarak gündemde kendine yer tutsun.
Ve sen; şöyle gerine gerine dostluğunuzu, yarenliğinizi simgeleyen bir fotoğrafı yayınlayama -üstelik de onca günü birlikte geçirmenize, enseye tokat ilişkinize, onca yakınlığınıza rağmen dünya aleme hava atıp böylesine güncel ve yoğun bir olgu üzerinden 'ben biliyom'un tadını çıkarama deyip; kahve kokusundan mahrum bıraktım uzun süre elimi.
Aslında onunla çok eskiye dayanan tanışıklığımızı ülkemizin gündemine düştüğü ilk gün yazmak istemiştim. Sonra bir baktım ki; hayatlarında ilk kez duyup tanıdıkları bu esrarengiz şeyle ilgili o kadar çok şey konuşuyor ki önüne gelen, o kadar bilmiş bilmiş anlatıyor ki herkes bu gizemli ad üzerinden olan biteni... Ülke tarihi hergün yeniden yeniden yazılıp öyle bir hesaplaşıyor ki ideolojiler... Ben bari bekleteyim dedim sözümü; toz duman dağılana kadar.
Onunla hikayemiz soğuk bir kış günü başladı. Günün geceye döndüğü bir vakitte yüksek dağların arasından kıvrılan yol ışıl ışıl bir kapıya gelince arabadan inip, beni getirenlerle vedalaşıp, o kapıdan kocaman bir binalar ve alanlar topluğunun olduğu ama herkesin birbirinin aynı giyindiği, düzenli ve güzel bir kasaba ölçeğindeki yeni yerleşim yerim ve yaşam alanıma doğru oldukça iyi eğitilmiş olmanın verdiği güven ve merakla süzülmüştüm. Aslında kapıdan bu ilk girişin ardındaki dakikalar, onun ertesindeki bir iki gün, başlıbaşına ve oldukça aksiyonel bir hikaye olmasına rağmen, bir gün üzerine yazılmak üzere şimdilik notu düşüp sadede geliyorum.
Bahsetmek istediğim: Adı ve varlığı üzerinden ülkenin günlerdir sallandığı, birilerinin kendilerine yönelik olmasının mağduriyeti üzerinden kendini parlatıp tadını çıkardığı... Bunu yaparken de en devlet adamlığı ve en nüktedan insan pozlarını takınıp bilgemsi(!) laflar ettiği... Ülkenin en bilenlerinin televizyon ekranlarından kendini parıl parıl parlattığı... Gündemin tamamını işgal etmesi yüzünden ülkenin gerçek gündemini unuttuğumuz... Dolayısıyla hak arama mücadelesinde olanları da telef ettiğimiz şeydir!
Bahse konu ve benim için 'şey' olmaktan öte anlamı olmayan şey: Üzerinde kopan tartışmaların ve uygulamaların -bir milat olması kasıtlarına rağmen- fare doğurmaktan öte bir işlevsellik taşımayacağı 'bir popüler kültür ikonudur' an itibariyle...
'Şey' dediğim şey; ilk karşılaştığımda, adına bakıp, o güne kadar okuduklarımdan zihnimde birikmiş uzay sırlarıyla ilgili bağlar kurduğum... Uzun gecelerde, içindeki olası belgelerden yola çıkarak aklımda uzay hikayeleri canlandırdığım... 'Lan demek ki uzaylıların olduğunun aslında bilindiği ama insanlardan saklandığı konusundaki haberler doğruymuş' diye düşündüğüm... Binasının ve bulunduğu katın önemi dolayısıyla -aslında doğru bir mantıkla- daha tecrübeli askerlerin nöbet tutmasının istendiği... Askerlerin bunu; teskereye yaklaşmış askere, soğuk kış günlerinde sıcak mekan kıyağı diye yorumladığı ve çoğunun da bir sandalyeye sığışıp uyuduğu 'konforlu nöbet alanı'nın olduğu komutanlık katındaki Kozmik Oda'dır.
Bir çok tugay ve üstü birlikte varolan bu odalar; başta oraya bağlı birliklerin savaş planlarının, daha açıkcası olası bir düşman saldırısı karşısında bağlı birliklerin konuşlanacağı yerlerle harekat tarzlarının planlarının -tam da bir futbol takımının analizini yaptığı rakibe göre oluşturduğu taktiksel ve stratejik öngörülerinin kağıda geçirilmiş halleri gibi- saklandığı yerlerdir. Her plan tatbikat döneminde güncellenirler ve her biri o odalarda saklanır.
Olayın saferberlik kısmına gelirsek; araçlarını trafiğe kendi kaydettirenler bilirler ki o kayıt esnasında askerlik şubelerine de bir belge bırakılır. Cinslerine ve plaka kayıtlarına göre tasnif edilen araçlar, o şehrin savunmasını da üstlenen karargahın emrinde olası bir savaşta nakil için görevlendirilirler ve onların kayıtları da kozmik odalardadır. Bir savaş esnasında fırınlar, yedek parçacılar, eczaneler gibi değişik türden işyerlerinden bazıları ihtiyaca göre; sivil savunma örgütlerinin emrinde, insanların yararı için kullanılmak üzere planların içinde yer alırlar. (Ne rastlantıdır ki Amerika'nın 1. körfez çıkarması sırasında olası bir durum halinde bizim dükkanın görevlendirildiğine dair bir yazı almış ve üzerinden kendi aramızda ne geyikler yapmıştık)
İşin kısası, şu anda gündemde olan bahse konu kozmik odalarda, varsayılan kontr-örgütlenmelerin belgeleri bulunmaz, bulunamazda... Onlar doğaları gereği tıpkı bahse konu ve açığa çıkarılamamış illegal yapıları gibi başka illegal odalarda olurlar. Şu an aranan yerlerde değil.
Üzerine çok detay yazılabilecek bu güncel konuyu hazır bu kadar uzatmışken bir ufak yanılgıyı da ortadan kaldırmak adına -bir erin babasıyla yaptığı telefon konuşmasının dinlenmesi sonucu ulaşılan- evrak yaktık bilgisiyle ilgili olarak şöyle bir bilgi vereyim: Tüm sivil ofislerde, işyerlerinde gün içinde kullanılan bazı çalışmaların taslak kağıtları akşam nasıl çöpe gider ya da yakılırsa, askeri birliklerde de öyle yakılır ve bu işlem rutindir. Kayıt altına girmiş herhangi bir sonuç belgesinin yakılması uzun bir prosedür gerektirir. Dönemseldir ve bir erin telefonla babasını arayıp haberdar edebileceği bir durum değildir. Eğer Kozmik Odalar askerlik yapan herkesin görebileceği ya da bilebileceği bir şey olsaydı; şu an ki gibi bir dezenformasyon ortamı yaratmak ve durumu siyasal olarak kullanmak mümkün olmazdı! Anti militarist olalım ama sapla samanı da karıştırmayalım!
Şahane bir 'Kozmik Oda' nöbetçisini uykuda yakalama anını da bir başka yazıya bırakalım.