6 Aralık 2025 Cumartesi

Üçübiryerde

Enfes bir akşam, kış hiç gelmeyecekmiş tadında. Uzun bir yürüyüş yapıyorum, yol boyunca hayaller kuruyorum. Bi ülke hayal ediyorum ve o ülkeye gitmesi kesin bir kadın üzerinden düşünüyorum. Yüzüm her ne kadar bana güvenmiyor olsa da bu kez umutlu.

Gülümsüyorum...

Düşe devam ediyorum. Bi mekânda kahve içsem mi diyorum, sonra evde beni bekleyen kahvemi hatırlıyorum.

Yeni bir marka, Guetemalalı, denedim, hatta kahve ölçüsünü artırdım ve sevdim.

Gökyüzü ise dürtüyor beni, hedefim İskele; çilingiri kurmuş, rakısını yudumlarken müziğini dinleyen abiyi içimden alkışlıyorum, cesaretine ve meydan okuyuşuna hayranım. Karşısına oturup -kabul ederse- hikâyesini dinlemeyi onunla bi tek atmayı hayal ediyorum. Bi kadeh de bana ikram ederse hayır dememeyi düşünüyorum.

Ay ben de katılırım size diyor, çünkü şu an denizden usul usul çıkıyor. Fotoğraflarını çekiyorum, iskele bugün sakin, ya balık yoktu, ya bereketliydi ve nafakasını yüklenen evin yolunu tuttu. Şimdi benim istikametim de bizim eve doğru. Fotoğraf makinemi alıp tam bizim evin karşısına geçeceğim, çünkü ay bana göz kırptı, biraz daha yükseleceğim dedi ve mum ışığı tadında olacağının altını çizdi. Midyeci abinin önünden hızla geçtim, denizin dibine vardım ve başladım fotoğraf çekmeye...


Tanıştırayım;

Tıçkırık.

Şahane bir uyanık, çok eğlenceli, sapına kadar delikanlı, komik. Kapının önünü mekân bellemiş, bi iki gündür görünmüyor, alt kattaki komünde takılıyor diye düşündüm ama yok, birinin kapıp götürdüğünü düşünüyorum; kedisever olduğu mutlak. Lakin Karamanın koyunu bugün çıkar oyunu deyip şimdilik meseleyi geçiyorum.

Ay yükseldikçe muhteşem; epey fotoğraf sonrası eve dönüyorum. Hayallerim, o hayali gerçekleştirme isteğim bu kez büyük. Eğer caymazsam, hayalimi yarım bırakmazsam ve gerçeğe ulaştırırsam sanırım olan biteni yazmam ciltler alır.

Dilimi ısırıyorum.


Denizin karşısında ve yeniden midyecinin önündeyim, baloncu ile sohbet tavan, geçenlerde zabıtalar almışlar malını, çünkü belli bir öteden sonrasında dolaşmaları yasakmış; buna da şükür, mantıklı, çünkü gezinti alanlarını da uzun tutmuşlar.

Ve muhtemelen birbirlerinin bölgesine girmesinler diye de sınırlarını belirlemişler.


Tıçkırık hâlâ ortalıkta yok, siyahi ve karma desenli kardeşi bizimle, sanırım Tıçkırık'ı daha güzel bulan biri onu aşırdı. Bir sürprizle karşılaşmayı da ummuyor değilim. Avarelikten döner diye umuyorum çünkü bizim kediler avaredirler, başka diyarlarda takılıp eğlenmeyi, yeni kızlarla sohbetin dibine vurmayı severler.

İçimde sakin bir ateş var, bir ülke hayali ile soğuyor. Daha epeyi zaman var, son dakikalarda bir şey çıkmazsa, daha doğrusu ben vazgeçmezsem...

Giderim sanki... Elbette iç sesim bu kaçıncı sanki demeden duramıyor, olsun o tat da güzel. Enfes bir güneş bahar tadı dağıtıyor, bedava, şimdilik yetişen alıyor ki az önce tadını çıkardım. Zihnimde bir rakı masası var, duyan da ayyaş sanır beni; oysa ben bazı anlarda, mevzularda içmeden sarhoşlardanım ve bu evrelere bayılırım. Aslında içimi bi bıraksam yularını bi daha tutamam. Bu kez başaracağız başaracaksın diyor iç ses, melül melül denize bakıyor, bir yandan da bu satırları yazıyorum.

Kendimle çarpışmaya bayılıyorum; bi yanım etme eyleme gidelim diyor, bir yanımsa sen son dakikada satarsın yine bizi kesin diyor. Aslında avare gönlüm bu ikilemleri de pek seviyor. Bakalım ya da kimbilir, bu sefer tamamdır. İşte o zaman tutmayın beni o ülke ise söz konusu olan;

öyle yazarım ki gönüllerin en iyisi ödülünü alması kesin!

O halde o yörelerden gelsin şarkı,

ben bizim denizin güzelliğine dalıp gideyim,

eğer gidemezsem bu kez de...

o kadının güzelliklerini yine de,

uzaktan...

taa uzaktan seveyim...



2 Aralık 2025 Salı

Çocuklarımla Bir Günbatımı Rüyası

Güneşli enfes bir gün ikindisi, küçük oğlum ve onun sevdiği konuşkan, yürekli ve güzel kız benimle birlikte zaman geçirmek için geliyorlar.

Bir önceki akşam pek tatlı ve girişken kızımızın doğum gününü enfes bir mekânda, ailemizin diğer gençlerinin katılımıyla ve keyifle kutladık, gecenin sponsoru şahane bir adamdı; amca yani...

Keyifliyim, pazar günlerini de sevenlerdenim. Evden çıkıyorum, güzel şehrimizin uzun plajlarının ve enfes denizinin kenarından usulca geçiyoruz. Bildiğim pastanenin bildiğim ama daha önce hiç gitmediğim, güzel kızımın da daha önce çalıştığı sakin ve sessiz manzaralı şubelerinden birine doğru, deniz boyunca -çok hoş kelimeleri dilimizden dökerek- gidiyoruz. Dizi dizi plajların önünden güzel güzel cümlelerle ve neşeyle akıp geçiyoruz. Sanırım ben güzel kızımın girişken, atak, güler yüzlü, çalışkan ve yürekli halini yaş evrelerini de gözeterek pek seviyorum. Deniz esintili hoş mekâna varıyor ve hoş masalarından birine oturuyoruz. Önce kahve siparişi veriyor sonra kahveye enfes ve kremalı pastalarını ilave ediyor ve keyifli bir sohbetin kapılarını da ardına kadar açıyoruz.


O sırada bir gün önce çektiğim fotoğraflar aklıma düşüyor. Fikrim hemen topa giriyor ve bu taze fotoğrafları yazında kullanmalısın diyor. Hem aynı denizin uzantılarında bir yaşam diyerek beni bünyemin diğer paydaşları ile birlikte uyarıyorlar. Öneri aklıma yatıyor ve fotoğrafları kullanmaya karar veriyorum.


Tatlı kızım okuluna dönecek, ondaki özgüvene bayılıyorum. Bugünümüz çok güzel, sonramız için bir fikir yürütmek istemiyorum. Önümüzde bir süreç var ve şimdi tadını çıkarma zamanı. Sohbet gittikçe gelişiyor, zaman bize yetişemiyor. Kulaklarını bize dikmiş olduğunu fark ediyor, zamana çaktırmıyor bu keyifli sürecin tadını çıkarıyorum. Sonra toparlanıyoruz; şimdi bizim mahalledeyiz ve küçük kardeşin evinde. Otomobil yarışlarını izlerken sohbeti güle oynaya ve keyifle çoğaltıyoruz. Konuya kısa da olsa askerlik giriyor ve anılar da peşisıra dökülüyor. Kokteyller kardeşten, deneyseller ve sürücüye yasak çünkü o kızımızı evine bırakacak.


Zaman hızla akıyor yine, vakit geliyor ve o tekerleme bir güzel akşamın finalinde yine dile geliyor.

Herkes evine sıçan deliğine...

Ben bu satırları sabah erkeninde yazarken de pek tatlı kızım yeni yaşıyla birlikte otobüste ve okuluna doğru yol alıyor...

O'nu çok sevdik,

ve seviyoruz...
Sınavlarında başarılar diliyoruz!

24 Kasım 2025 Pazartesi

Biz Biraz Olsa da Büyüdük mü Acaba?

Benim orta okulumun günü, haberdar ediliyorum,

sabah kahvaltısı planlanmış!

Bu da işime geliyor çünkü hava tam anlamıyla yaz tadında, ben sabah kahvaltıya katılacağım çünkü yeni başkan sınıf ve sıra arkadaşım!

Velhasıl istikamet Şehir Kulübü!

Hazırlanıyorum, okula ve pazar gününe yakışır, spor bir giyim tercih ediyorum. Sonrası için bir planımız var, enn sevdiğim kadınla konuşuyor, anlaşıyor ve mutabık kalıyoruz. Benim okul buluşmamın ardından ve gün ikindiye yol almaya başlarken onunla buluşacağız.

Çok keyifli okul buluşmasının ardından usul usul dağılıyoruz, heybelerimiz doldu, çok eğlendik, geçmişi yad ettik, sohbetlerimiz senfoni tadında bir lezzet içerdiler ve son sarılıp öpüşmelerin ardından dağıldık.

Oysa benim için gün yeni başlıyordu.

Enn sevdiğim kadınla mekân seçiminde mutabıkız, bu güzel ve güneşli günde istikamet elbette Çarşambalılar Lokali olmalıydı. Enn sevdiğim kadın otobüsle gelmeyi tercih etmişti ki bu da bana şehir içinde bir kaç tur atma fırsatı veriyordu. Son turumda yönü lokale çevirdim, ağır adımlarla, şımarık bir çocuk tadında mekâna vardım.

Kenar masalardan ve miss kokulu olanlardan birinin altında oturdum.

Masa açmadılar, çünkü kiminle buluşacağımı ve hangi masada oturacağımızı en iyi onlar biliyorlardı. Hava tam anlamıyla missti ve çiçek kokuyordu. Zaman biraz uzamıştı, aslında uzayan zaman değildi de içimdeki heyecandı... Onu bir an önce görmek istiyordum sanırım, ve sarılıp öpmek.

Yerimde duramıyordum, gözüm onun gireceğinden emin olduğum bahçe kapısındaydı, yine de dayanamadım ve aradım. Varmasına az kalmıştı. O demir kapıdan süzülürken içim zıp zıp zıplamaya başladı. Ayaklandım, sarıldım ve her zamanki masamıza doğru yöneldik.

Ekranda maç vardı, spor severler yerlerini almışlardı. Bu hal görsel olarak da sevimliydi. Arka masamıza bir kadın grubu geldi, şahaneydiler; muhtemelen beyler maç alanındaki masalara şutlanmıştı; ablaların her biri genç kız tadındaydı. Meze seçimlerimizi enn sevdiğim kadın yaptı, buz gibi 35'lik rakı, masadaki yerini aldı lakin ben yine ve hâlâ gözümü ondan alamıyordum. İlerleyen zamanlardaki sohbet, iyice çözülen dilimden akanlar, rakının muhteşem eşlikçiliği ile sürekli gelişen keyifler... ve istenen bir 35'lik daha...

İçimde bi uzman türemişti, sanki yaşadığımız keyfi kategorize etme çabası içindeydi, gülüyordum, kendi haline bıraktım.

Gece ne kadar güzel akıyordu ve ben artık hiç şaşırmıyordum lakin bu muhteşem anları yazıya dökebilecek beni de bulamıyordum. Oysa yıllardır aynı kadınla aynı aşkı yaşıyordum, biraz rutine döner ve aynıyla benzeşir, benzeşiriz sanıyordum. Oysa her seferinde ilk akşamlarını yaşayan bir çift görüyordum.

Son trene yanaşma vakti gelmişti, kalktılar ve yokuşu inmeye başladılar. Birlikte yürüyorduk fakat ben arkamızdan yürüyen bir gözlemci olduğunu da farketmiştim. Çünkü o kişi yine de yaşadığı anları, geçirgen duyguları anlatmayı pek de beceremiyordu.

Tren geldi, bindiler, arkalarından baktım, hâlâ derin, eğlenceli ve mutlu bi anın tadını çıkarıyorlardı. Gülüyorlardı ve sanırım;

her geçen dakika birbirlerini daha çok seviyorlardı!

20 Kasım 2025 Perşembe

Yaz Tadında Bir Sonbahar Akşamı

Hut'a gidelim dedi çocuklar, başım gözüm üstüne dedim,

... iç sesimle.

Yöresel ifadeleri yaşatmak ve öğretmek gerek, yeni nesile.

Söz yüzükleri parmaklarında, gecenin bitimine yakın bir zamanda artık baba demek istiyor ve bunu kullanacağını ifade ediyor tatlı kız.

Bir fikir beyan etmiyorum.

Masa mezelerle donanıyor. Manzaramız deniz, mekân sakin, müzik güzel.

Mahalle bizim, ev biraz biraz ötede. Masa çok keyifli, sohbet kaynaktan şırıl şırıl akan su gibi.

Zamanın kumandası bizde, sakin bir dere gibi akıyor akşam.

Kelimeler güzel, cümleler şık, gelmiş geçmiş masada. Her ne kadar fikirde olan marka rakılar, mesela Kulüp olmasa da... Sevilenlerden bir 35'likle açıyoruz geceyi.

Zaman bende diyor gece, şüpheniz olmasın, akacağım yavaş yavaş.

Pazar akşamı sakin, iskele ışıl ışıl.

Mekânda akşam sakini bir kaç masa ve adap bilir insanlar.

Muhteşem bir gökyüzü, sakin bi deniz.

Çok özel de bir anlam ve enfes de bir hikâye var masada, şahane.



Enn Sevdiğim Kadın'la yemeğe çıktığımız ilk gün; gündüz rakısı, gün aydın, deniz muhteşem, ince bir yağmur, mevsim sonbahar, deniz sakin mekân kimsesiz, karşımda enfes bi kadın; ilişkinin hiç bitmeyecek tatlı anları. Sözcüklerimizin buluşması anlatılabilir gibi değil. O an yılların nasıl pozisyon aldığını ve her bir günü hatırlıyorum, aslında hiç unutmuyorum. Coğrafyanın o anını, akşamın ruhları tetikleyen saatlerini, üzerindeki kıyafetlerini tek tek yazabilirim. İnce bir yağmurun altında enfes bir sonbahar gününde onun sözlerinde yok olmak olağanüstü güzeldi. Yılların içinden gelip geçerken biz, yılların biz için  uzun ve enfes hikâyeler yazacağını bilmiyoruz henüz. Süreci masadaki gençler de tahayyül edemiyorlar. Masamızdaki bahsi çokça geçen kadınla henüz tanışmadı genç kızımız,

eğer yanlış hatırlamıyorsam...

Pek tatlı genç kız geceye kayıt düşecek fotoğraf için hazır, üçümüzün içinde olduğu üç poz çekiyor. Enn sevdiğim kadın festivalde... Şu an dönmüş durumda. Bu masanın kalabalık bir tekrarı olacak elbette, ama öncelikle kızımızın okuluna dönmesi gerekiyor.

Gece topraktan yeni çıkan bir kaynak gibi akıyor, rakının keyfi yerinde... Tam da o sırada ben artık baba demek istiyorum diyor bir ses, boşluk bırakmadan bir ilave yapıyor ve altını kalın kalın çiziyor!

Baba...

İkinci 35'lik masada, deniz şarkı söylüyor. Sohbet güçlü ve keyifli... Birlikte bu masada bir fotoğrafımız olmalı diyor gençler...

Pek tatlı genç kız ayakta, telefonunun kadrajı ayarda, gülümseniyor ve andan bi görüntü hayata kaydoluyor. Ama sohbet...

Muhteşem.

Bir kitabı olmalı bu akşamın.

Bir genç kız, çok tatlı, girgin, artık baba demek için kararlı, amca ifadeleri ikiden bire düştü, kardeş masada değil, amca yani; bir düğüne katılmak zorundaydı ve henüz masaya oturulmamışken ve evden yeni çıkılmışken, bahçe kapısından taze ayrılmışken o köşeyi döndü ve yola koyuldu. Bizse deniz ile sohbet ede ede sevdiğimiz mekâna varmış idik... Akşamsa elinden geleni yapıyordu, zamanı şahane kullanmış, masanın ve akşamın keyfini adeta damıtmış idi... Muhtemel ki yaşamın enn güzel akşamlarından birinde enfes bir masada güzel müziklerin çaldığı bir mekânda güleryüzlü ve mutlu şarkılar söylemişti hayat.

Son yudumlar bitti, iki 35'liğin hakkı verildi, zaman dolu dolu ve su gibi aktı. Oğlumuz, kızımızı -yürüyerek- evine bırakmak üzere hazırlandı. Vedalaşıldı, bir ses baba demek istiyorumun ilk adımını attı.

Ve çok tatlı ama çok tatlı festival kızı festivalden dönüş yolundaydı, döndü, telefonla uzun uzun konuşuldu, muhteşem bir konser başlamak üzereydi!

Trense bize doğru yanaşmaktaydı, en sevilen kadın çok keyifli ve pırıl pırıldı, evine vardı, yavru kedilere masallar okuyup, besleyip uyutmadan da kapısını açıp evinden içeri girmedi. Taa ki benim telefonum çaldıktan yarım saat sonraya kadar...

O sohbette çookkkkk güzeldi...

Çookkkkk ama!

İLETİŞİM İÇİN

mucanberk@hotmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP