1.bölüm için buradan lütfen
Hafta başından beri ısrarlı cümleler kuran Tırtıl'ın talebi üzerine Recep İvedik 3'e gitmeye karar vermiştik. Filmi önemsemediğim ve değerli de bulmadığım için izleyeceğimiz sinemanın da önemi yoktu açıkcası... O yüzden şehrin merkezindeki sinemalardan biriydi tercihim. Sinema öncesi denetlemem gereken bir yeri aradan çıkarır, oradan da yakındaki bir sinemaya gideriz fikrindeydim. Tırtıl'ın en bayıldığı işlerden biri ajan modunda yaptığımız bu denetlemelerde bana eşlik etmek. Her çocuk gibi yaş aldıkça hayallerine farklı meslekler konuşlandırdığından, bir dönem Arka Sokaklar dizisi yüzünden komiser olmuşluğu da vardı. Bana eşlik etmek istediği durum da tam hale uygun olduğundan, biraz daha besleyerek komiser figürünü, ajanlık haline getirmiştik işi. Olay yeri incelemelerimizin ardından, onun gözlemlerini de paylaştığımız sohbetlerin keyfine doyum olmadığının altını da, gülümseyerek çizebilirim. Sonuçta, ikna yeteneği güçlü Tırtıl'ın dediği oldu ve gizli denetimimizin ardından biz üçüncü kere el değiştirip adı Oscar Sineması olan mekânın sevdiğimiz salonunda bulduk kendimizi...
Yazının giriş kısmını akıp giden zamana bir not olarak düşüp de filme gelirsem; kesin kanaat getirdim ki Recep İvedik, bir film karakteri olmanın ötesinde bir kimlik artık. Bir topyekünlüğü içermese de saptamam, belli yaş grubundaki gençler için bu gerçeği kabul etmek zorundayız. Ve onlar büyüdükçe kitleye ilave olan yeni yaş gruplarını kattığımızda, serinin Recep İvedik 4, 5, 6, 7 diye devam edeceği de belli olduğuna göre; bu gerçeklik halinin daha da pekişeceğini ve ileriki yıllarda Recep İvedik'in başbakanlıktan cumhurbaşkanlığına kadar her makam için desteklenen ve önerilen bir kimlik olarak ülke gündeminde yer tutacağını söylemek ve bunu öngörmek abartılı bir düşünüş olmaz(!)
Filmi izlerken etraftaki yaş grubuna ve o çocukların filme katılma hallerine bakarak genel tepkileri, gülme halleri ve katılımcı espirilerinden yola çıktığımda; Recep İvedik'in perdede oynayan sanal bir figür değil de salondaki benden bile daha kanlı canlı bir varlık olduğunu hissettim. İşin garibi, ilk filmi Mussano'yla birlikte seyrettikten sonra üzerine Recep İvedik Sosyolojisi diye uzunca bir yazı yazmış ben bile, izlediğimin bir karakter değil de hayatımızın içinde zaten var olan bir insan üzerine yapılmış biyografi olduğu duygusuna kapıldım. Yani Recep İvedik, hayatın içinde var olan, medyadan, oradan buradan bir şekilde tanıdığım kanlı canlı bir şahsiyetin perdede bir aktör tarafından canlandırılmış hali gibi geldi bana. Bu algılama biçimime ve kanıksama halime şaşırdım açıkcası...
İlk filmi izlerken; çok küçük yaşlarda izlediğim, 002 Yavruyla- Katip tiplemesinin bütünüyle yalaklık üzerine kurulu, mizahın kenarından bile geçmeyen komik(!) filmlerini hatırlayarak, Recep İvedik'in de o kategoride bir figür olarak sinemada yer tutacağını düşünmüştüm. Bilemiyorum, belki de bugünkü yaygın iletişim ve bilişim teknolojileri yüzünden, sürekli hayatımızın içinde, dip dibe yaşadığımız ve göz önünde bir karakter olduğu için Recep İvedik; onların ötesinde ve daha başka bir yere oturmuş gibi geldi bana...
Birinci İvedik seferleri sırasında yorum yazdığım sinema sitesinde, iki farklı görüş arasında süren meydan savaşlarının tam ortasında, uzunca bir gözlem yazısı yazmış, savunanları anladığıma da vurgu yapmıştım. Filmi eleştirenlere topyekün ve ellerine geçirdikleri her türden kelime ile saldıran İvedik hayranları durumu kavramış ve bana pek bulaşmamışlardı. Bu filmi izlerken, o durumun aşıldığını ve Recep İvedik'in toplum tarafından artık tam anlamıyla kabul gören olağan bir varlık halini aldığını farkettim. Her alandaki lümpenleşmenin artık eleştirenleri bile bezdirdiğini ve dirençlerin kırıldığını gördüm.
İlk yazımda, Şahan bunu kullanarak aslında daha sağlam senaryolar üzerinden mesajları da olan bir film yaratıp niteliği artırabilir ve gerçek bir sanatçı kimliğine bürünerek düzeyli ve gerçek anlamda bir mizahi figür yaratabilir diyerek bir eleştiri noktası üzerinden göndermede bulunmuş, elindeki malı iyi satan ve ondan para kazanan tüccar kimliğine vurgu yapmıştım. Bu filmde gördüm ki, içine koyduğu durumlarla sadece kendini eleştirenlere cevaplar veren, ucuz göndermeler ve sataşmalar içeren sosyal sorumluluk mesajları(!) vermiş.
Filmde gülüp eğlenmedim mi? Hem güldüm hem düşündüm! Recep İvedik'e bir karakter olarak baktığımda, ön cümlelerde belirttiğim gibi bir figür görüyorum. Ama onu yaratanın sinema sanatı ve sanatın işlevi açısından ortaya koyduklarını görünce, hakikaten üzülüyorum. Çünkü sadece eğlendiren bir film olarak bakamayacağımız kadar yanlış göndermeleri ve etkisi olan bir film bu.
Recep İvedik için 7+ yazıp, 13 yaş altının aileleri yanlarında olmak şartıyla gelebilmelerine izin veren makamı da ayrıca sorgulamak gerekiyor. Benim bakışımdan ve bugünkü gençliğin yaşamı algılama düzeyini göz önüne aldığımızda 16 artının bile üzerine çıkıp 18 + ibaresini koymak gerekiyor bu filme... Sanatın ölçüsü olarak filmlerinin izleyici sayısı ve yaptığı hasılatı gösterge kabul eden sanatçılara ve bunun üzerinden değerlendirme yapan kitlelere de en azından şu farkı hissettirmek gerekiyor: Yahşi Batıya'da gitmek istemişti Tırtıl, ben ısrarla engel olmak istemiştim ve filmde 13+ ibaresi olduğunu söylemiştim. O da aileden bir büyükle gidilebildiği noktasında diretmişti. Bunun üzerine o hafta sonu filmi izlemek üzere AFM ye gelmiş, gişenin yanında yasak yazısını farketmiş, içindeki 'yanında bir büyük olsa bile' cümlesini ona da okutmuştum. Hatta bununla yetinmemiş, gişedeki görevliye 'aile ile de olsa mümkün değil mi' diye sormuştum. O da bunun kesin bir kural olduğunu belirtmişti. O filmin yapımcıları da isteseler benzer bir izni alır ve yelpazeyi geniş tutabilirlerdi. Sanırım onlar biraz daha sanatçıydı ve ufak da olsa bir sanatçının taşıması gereken sorumluluğu taşıyorlardı.
Yani bu film ve seri en azından 16+ olsa, ben de gülüp geçecek ve bunca yazıyı da yazma gereği duymayacaktım.:))
20 Şubat 2010 Cumartesi
Recep İvedik Sosyolojisi 2 : Gözlemler Düşünceler
13 Şubat 2009 Cuma
Recep İvedik Sosyolojisi: Gözlemler Düşünceler...
Ülkenin; politik bilincin yüksek, savunulan değerlerin bugünkü kurak iklime göre daha nitelikli ve tartışılabilir olduğu bir sürecine tanıklık etmenin insanı besleyen olanaklarından mümkün olduğunca yararlanmış biri olarak gençleri eleştirirken, kendimiz nasıl ki benzer süreçlerde (başkaldıran) anarşist bir akılla yetişkinlerimizin bizi anlamaz gördüğümüz tavırlarıyla çatıştıysak, onların (yaşları gereği) benzeri tutumlar takınarak kendi yaşadıkları iklimin biçimlendirmeleriyle, genç olmanın çıkışlar ve kimlik arayan ruh hallerinde aynı refleksleri gösterdiklerini ve de bunun çok doğal olduğunu anlamalıyız.
Onları anlamak adına temelde görmemiz gereken ve bir çok yazımda aynı kelimelerle sürekli tekrar ettiğim ve edeceğim bir nokta daha var ki bunu asla reddedemeyiz: Bu ülkede yakın tarihli bir nokta koyma(12 eylül) döneminin ardından, farklı oyuncaklarla düşünmekten uzaklaştırılan, evcilleştirilmeye çalışılan, biçimlendirilen, düşünme ve tartışma alanları daraltılan ve bunda hiç bir sorumluluğu olmayan bir nesil bu... Ve hepimizde biliriz ki insan algısı (merak duygusuyla eleştirel ve sorgulayıcı bakmayı öğrenemediği sürece) sunulanlarla biçimlendirilebilir bir şeydir. Tüm bunların ışığında sanırım yapılması gereken direkt ve şiddetle bu çocukların savundukları filmi yerden yere vurmaktan ziyade onları anlamaya çalışıp, hiç tepeden bakmadan ve sabırla gerekçeler ortaya koyup, onlarla eşit koşullarda ve onlara saygı duyarak tartışmak. Ben bu yazıda son derece iyimser çabalarla bunu yapmaya çalışacağım.
Önce Recep İvedikseverlerin filmi taşıdıklar yere bakınca; kafadan kendimi savunacak şeyler yazim ki toplu bir saldırıya uğramim. Filmi seven arkadaşlar şunu bilsinler ki; Şahan'ı izleyen, henüz popülizmin ticari yanlarına bulaşmamış halini seven biriyim. Birinci İvedik'i de ilk haftasında izlemiştim. Nasıl bir filmdi üzerine bir şeyler söylerken, aynı zamanda (hiç işe yaramaz bulanlar için) iyimser bir bakışla ne tür yararını gözlemlediğimi de söyleyeceğim.
Bir kere, sinemanın kapısından adım atmamış bir kısım genci salonlarla tanıştırarak onların diğer filmlerden çıkan insanların varlığından, diğer filmlerin afişlerine bakarak onlardan, sinema kültüründen haberdar olmaları gibi bir olanak sağlamıştı, sağlıyor. İçlerinden bazıları ilk kez yaşadıkları bu ortamı belki sevecek; sonrasında belki farklı filmlere gidip kendilerini geliştirecek ve film seçme konusundaki beğenilerini yükseltecekler. Ayrıca her İvedik filmi sonunda ve önünde uzun bir süre yoğunca tartışıyorlar farkındaysanız. Belki tartışma kültürünün olgunlaşması anlamında yararı da oluyor kendilerine...
Filmi çok beğenen fanatikler tarafına gelince: Sizlerin niyetlerinizi ve sahiplenme duygularınızı anlıyoruz, bu yeni filmle birlikte bir kez daha anlayacağız. Bunu normal de karşılıyoruz. (En azından ben) Ama lütfen sizde aynı hoşgörüyle şu yazdıklarımın ne derece doğru olabileceğini bir düşünün... Son derece az para ve emek harcayıp, hedef kitlenin beğenisine göre çok para kazanacak bu filmler sanatsal anlamda aşağı, ticari anlamda yukarı doğru bir başarı ve zeka örneğidir; ve hepsi budur. Şahan'ı bu anlamda kutlamak gerekir! Ama bir ''sanatçının'' kesesini doldurmaktan öte sorumlulukları vardır dersek: Böylesine büyük bir kitle oluşturmuş, popüler kültür ''ikonu'' olmuş zeki birinin, bu zekâyı daha ahlaklı ve doğru kullanarak, aynı karakterle yine masrafsız ama daha sağlam bir senaryo üzerine kurulu, daha nitelikli filmler yapması da olanaklıdır sanki! (bunu iyi düşünün) Bu filmler sadece komiktir(!) ve sadece cebinizdeki parayı almaya dönüktür. Komedi!(mizah) falan deyip fazladan anlamlar yüklemeyin. Hiç kimse bu filmleri Türk sinemasının diğer nitelikli komedi filmleriyle kıyaslayıp bir yerlere de taşımasın. Bunlar sadece Recep İvedik'tir .
Bu filmleri sevip dünyanın en güzel filmleriymiş gibi payalendirmeden: ''Gülmekten yarıldım, çok manyak bişey yapmış'' gibi ifadeler yerine düzgün sözlerle anlatın ki ne demek istediğiniz bir anlam kazansın.
Şunu unutmayın! Hayat uzun bir yol ve insanın düşüncelerini sürekli geliştiriyor. Büyüdükçe daha iyi şeyler görüp gerideki düşüncelerinize güleceğiniz günler de geleceği için lütfen saldırmadan, güzel sözlerle savunun filminizi. Karşı görüş belirtenlere saygı duyun. Yorumlarını dikkatlice okuyun. Belki, hakikaten çok mu abartıyoruz diye sorular oluşur kafalarınızda ve çok da yararlı olur sizler için.
Şu sorunun yanıtını lütfen düşünün! Eğer tv de izleyip sevdiğiniz, sonra değişik sitelerde videolarını tekrar tekrar izlediğiniz bir karakter halini almadan, sadece bu filmlerle ortaya çıksaydı Recep İvedik; filme yine de gider miydiniz ve bu kadar sever miydiniz? İyi düşünün! Tartışma ortamlarında, özellikle film sitelerinde ve forumlarında yazdıklarınızın niteliğinin sizi, eleştirenlerle daha saygılı bir çerçevede buluşturabileceğini düşünerek lütfen düşüncelerinizi yakışır bir dille yazın ve içinde nedenleriniz mutlaka olsun. Çok kanlı geçen Birinci İvedik Savaşlarında olmamıştı da... Bu kez uzlaşı olur umudundayım. İkinci İvedik savaşlarıyla birlikte izleyicide oluşan değişim ve gelişimi izlemek de çok keyifli olacak.
2.bölüm için buradan lütfen