Düğün etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Düğün etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Haziran 2023 Pazar

Oğlan Bizim Kız Da Bizim!

10 Haziran Cumartesi


Kahraman dedem ve Babıda'yı baz alırsak bizler 3.kuşağız.

Vakit saat gelince şık kıyafetlerimizle bir araya geliyoruz.

Elbette yine kız almıştık ve nişanlılık döneminin ardından işin resmi imzaya bağlanacağı nikah töreni için hazırdık.

Önce damat evine ulaşıyor, sonra da konvoy tamamlanınca, gelin evine doğru yola çıkıyoruz.

Kısa süre sonra da kapıdayız.


*

Davula güm güm vuruluyor, zurna da gerekli çağrıyı pek hoş yapıyor. Mahalleyi inlettik desem yeridir. Üstelik caddeden geçmekte olan, çocukları sırt ve kucaklarında, yabancı oldukları net ve çok hoş bir çift; bir düğüne ve ona bağlı olarak da bir geleneğe denk gelmenin keyfini çıkarmakla kalmıyor, bizimkilerden etkiyle ve aynı ritmle oyunlara uyum sağlıyorlar.

O sırada, şehrimiz düğünlerini nasıl haber aldığı üzerine bize kafa yorduran, yaşı konusunda şüpheler içinde olduğumuz, diğerlerinin üzerinden -gerektiğinde- arabayla geçerken ona kıyamadığımız için paraları bayıldığımız ve kendisi ile en çok rastlaştığımız yerin nikah salonunun önü olduğu, şehrin müstesna karakteri, gelin arabası önü kesicisi ile karşılaşmak; hâla yaşıyor mu sorularımızla birlikte hepimizde şaşkınlık yaratıyor. Buradan nasıl haberi olduğu konusunda çeşitli görüşler ortaya atıyor ama yine de işin içinden çıkamıyoruz.


Coşku zirveye doğru yükselirken, gelin ve damatla birlikte oynamakta olan ve erkek kuzenler sıralamasında 6. sırada bulunan kuzen, 2. sıradaki kardeşime yanaşıyor ve bayılıyor.

Ağanın eli tutulmaz elbette!

Alına yapıştırılan para da kuzen eliyle davulcunun davuluna sıkıştırılıyor ki bu akşam bir takım çocukların yüzlerinin güleceği kesin...

Kardeşim üç harflisi ile sağlam bir pozisyon almıştı zaten. Düğün salonuna gittiğimiz güzergâh boyunca öne geçmeye çalışanlara bir kez daha nal toplatıyor ve otoparka ulaşıp da hep birlikte düğün salonuna çıkınca da kız tarafı ve erkek tarafı için, imzaların atılacağı platformun iki kenarına ve dikine yerleştirilmiş uzun masaların bize ait olanına yerleşiyoruz.

Yaş ortalaması küçük, son nesil çocuklar arasındaki kız sayısının sıfır olduğu güzel bir aileyiz biz diye düşünmüyorum... istesem de düşünemiyorum! Ama bu ailenin bir ferdi olduğuma masadaki tüm paydaşlarım gibi; ben de bir kez daha çok seviniyorum.



Masamızdaki sohbet şen şakrak... Her yaştan çocuklarımız şık ve fıkır fıkır. Hepsi pırıl pırıl ve kaçınılmaz derecede gururlandırıyorlar insanı. Birbirleri ile iletişimleri ve ânı paylaşım tavırları tıpkı biz kuşağı gibi. Ve içlerinde hiç kız olmayan o kuşağın liderinin, biz kuşağının benden sonrakilerinin de sonrasında kim olacağını biliyorum sanki. Elbette bunu dile getirmiyor, kendimde saklı tutuyorum. Bu oy vererek olacak bir iş değil... Doğal akışın bir sonucu olarak tıpkı benden önce olduğu gibi şekillenecek bir hal... Lazım olan tek şey liderlik vasfı ve birikim. Şu an adını açıklamadığım ve açıklamayı asla düşünmediğim ama emin olduğum kişi belli, henüz 20'sine varmadı, önünde epeyi kişi var. Karizma muhteşem, özgüven doruk, kariyer yolu diğer çocuklar gibi 10 numara beş yıldız.


Nikah memuru göründü. Kıyım aşaması geliyor. İki taraf için de son çıkış. Ancak aşk gözlerden akıyor. Yüzükler el değiştiriyor, evet'ler yüksek sesle çıkıyor...

Ve gelin alnından öpülüyor.

Resmiyet kazanmış, karı-kocalık makamına ulaşmanın ardından ilk dans...

Eğlence gittikçe yükseliyor. Gelin çiçeği sırt dönülerek atılıyor, ancak kimse kapamıyor. İkincide bir şanslı havada kapıyor. Orkestra kıvamında. Bir zirve olmasa da sempatik ve tam manasıyla düğün orkestrası tadında.

Gençler hiç gaz kesmiyor ve o sırada... gelin sahneye fırlıyor, damat anında orada.

Show must go on...


Salondaki coşku genç. Ve dozu gittikçe yükselen bir keyif hakim; sanki keyif tozları periler tarafından sihirli değneklerle salondaki herkesin üzerine boca ediliyor. Bütün yüzlerde mutluluk parıltıları. Çok eğlenildiği o kadar belli ki... Üstelik tüm salona hakim olan son derece doğal bir zarafet. Genç kayınvalide, yani bizim gelinimiz, her ne kadar ünvan gelin olsa da kardeşimiz, doruğu nereyse o kategoride bir şıklık içinde. Hakeza kuzen, yani kayınpeder, yüreği güzel adam zarif ve şık takım elbisesi ile ışıldıyor.

Lakin ailenin büyüğü olarak da benim gözüme takılan iki -öğrenci- genç var. Eğer ben duygu okumayı, hâl ve hareketlerden yola çıkarak biraz hissedebiliyorsam; dikkatimi çektiği andan beri izlemekte olduğum iki genç bana güzel şeyler fısıldıyor. Bu ikiliden tek kulağındaki küpesine bayıldığım uzun boylu, naif ve çok yakışıklı -bizim- oğlanı boş anında yanımdan geçerken durdurup oturtuyorum. Bir süredir konuştuğu kıza dikkat kesilmiş durumdayım. Düşüncemi, hissettiklerimi ve beğenimi onunla paylaşıyorum. O bir yanıt veriyor... Sadece gülümsüyorum. Ama muhteşem sahne, bakışlar, tebessümler ve heyecan düğün bitene kadar çok kere tekrar ediyor ve gözümden kaçmıyor.

Sanırım ben geleceği görüyorum ve o nedenle öngörülerimi tarihe bir not olarak düşüyorum.


Tüm bunların yanı sıra salonu, konuklara sunulanları ölçülü ve hoş bulduğumu da söylemeliyim. Bütünüyle şık, abartısız, sıcak ve sevimli bir tören akşamıydı ve artık dağılma vakti gelmişti. Gelinimize bazı erken ölümler nedeniyle ailenin - hazırlıksız ve zorunlu- en büyüğü olarak ve halam törene katılmadığı için iki kelam etmek sanki bana düşerdi. Elini tuttum ve geniş ailemize katılımı manasında,

"İyi ki geldin...

Hoş geldin,"


dedim.


Otoparktayız,

arabalara doluştuk ve eve gidiyoruz.

Bizim eve...

Çocuk anılarımızla dolu, eski kıyafetlerini yenileriyle değiştirmiş, imar uygulamaları nedeniyle eskinin yerine yeni binalar diktiklerimiz içinden onda oturmayı tercih ettiğimiz, ilk evimizin olduğu yerdeki binamıza...

Kardeşin dairesindeyiz ve viskileri kola ile servis etmeyi tercih edenler nedeniyle hazırlanmış bardağıma, itiraz bile etmiyorum. Sohbet muhteşem, bütün büyüklerimizi içine kattığımız ne anılar paylaşıyoruz. Çocuklar maç izliyorlar ama kulaklar bir yanıyla da bizde. Ardı arkası kesilmiyor anıların. İki kuzen artık Marmaris de yaşıyor olsalar da iletişimde bir kayıp yok. Özellikle çocuklar arasındaki bağ çok hoş, gelinlerimiz, yani kardeşlerimiz o kadar candan ve sıcaklar ki ve bu hal dışarıdan bakanlar için o kadar imrendirici ve dikkat çekici ki; insan ister istemez, yani bu satırları yazan kişi olarak ben, her seferinde bu geniş ailemle gururlanmadan duramıyorum.

Ve şöyle düşünüyorum:

Babıda ve Dede, onca yoksulluğa rağmen öyle bir "imparatorluk" kurmuşlar ki kaç nesil sonra bile, ve artık bir kısım mesafeler söz konusu olsa da aynı soyadı taşıyanların imparatorluğunda bir çatlak bile oluşmuyor!


Ve sansürlediğim son fotoğraf!

Onu da akıp giden zamana bırakıyorum.

Bir yanıyla da acaba bu sefer...

ve ilk kez, -uzun vadede- yanılacak mıyım testi yapıyorum...


26 Kasım 2021 Cuma

Düğün Dernek Ve Karantina

Kısmen vahşet içerir!


Çok hevesliydim. Geçen cuma gününden itibaren başlayacak ve geniş aile için bir arada olma fırsatı yaratacak önemli bir mutluluk anını doya doya yaşayıp hafta başında da büyük bir keyifle tam da magazin tadıyla ve daha çok fotoğraf kullanarak güle oynaya yazacaktım. Ankara tayfası kardeşin evinde, İstanbul tayfası otelde, bir kişi de benim evimde konaklayacaktı.

Konuklar geldi. O akşam şirket çalışanlarının da katılacağı, menünün pide olduğu iş yemeğinin yanı sıra kadınlar grubunun katılacağı kız evinde kına gecesi vardı. Gerekli dağıtımlar yapıldıktan sonra bizce şehrin en iyi, aynı zamanda ülkenin pidecileri arasında önde Turhan Usta'da tüm kuzenler bir aradaydık. Kısa bir konuşma ardından yemek başladı. Sohbet de çocukluk anılarından başlayıp, uzadıkça uzadı. Yalnız pideciden önce kına ile yemek saati arasındaki boşlukta, zaman geçirmek için elbette, ben, kuzen Oğuz ve yakışıklı Asker Kuzey, aynı mıntıkadaki Muşta Lokantası'nda alemin en şahane sütlacını yemeden durmadık ki, bu fırsatı boş geçmek bize de yakışmazdı.

Biz, yani erkek ağırlıklı ailenin erkek tayfası pidecide sohbetin dibindeyken, ailenin kadın kısmı kına evinden kesintisiz haber akışı yapıyordu ki an itibari ile damadın yani Alp'in davul ve zurnacılarla kına evine yaptığı baskının canlı görüntüleri masamızdaydı.

Sonra, bıraktıklarımızı kız evinden alıp eve geldik. Vakit günü devirmişti ve yarın büyük gündü.

Sabah kahvaltıya kardeşe indim. Güle oynaya, bol sohbetli ve de esprili kahvaltı gerekli enerjiyi verince artık Asker Kuzey ile seri operasyonlara çıkabilirdik. Ankara'dan epey silah ve cephaneyle gelmişti. Önce operasyona dair gerekli istihbaratları yaptık ve bir brifingle son şekli verilmiş planlarımızı gözden geçirdik. Operasyonun gerektirdiği silahları seçip, cephanelerimizi yanımıza aldık. Son derece sessiz, işaretlerle konuşarak, çok kısa sürede ve hızla bir çok hedefe baskın yaptık ve çok şükür ki hiç sağlam adam bırakmadık. Kusura bakmayın lütfen, biraz da vahşiydik. Çünkü bazılarını tavana astık ve pişirdik, sonra döner gibi kesip isteyene ekmek arası isteyene dürüm yaptık. Üzgünüm ki gün içinde bunları tekrar etmek durumunda kaldım ki erkek nüfusu çoğul ailelerde kaçınılmaz bir durum bu. Elbette çocuklar için zararlı gibi gözüken bu hâl çok şükür ki ailemizin içinden bugüne kadar bir canavar çıkarmadı. Sanırım genlerimizde vahşilik yok ve bunun bir parodi olduğu duygusu nesillerden nesillere komik bir eğlence gibi aktarılabiliyor. En büyük olarak tüm nesillerle çarpışmalara katılmış, onlara öncülük etmiş ben bu olduğuma göre, ne kadar sert görünsek de güzel insanlarız ki aramızdan henüz bir arızalı da çıkmış değil.


Gelin alma saat 14:30'da. Gelin arabası küçük kardeşin üç harflisi. Çok sade ve şık süslendi ve hazır. O ara konvoyu oluşturacak diğer arabalar da bizim kapının önünde sıra olmaya başladı ve davullar gümbür gümbür vurmakta. Gençlerimiz bir yandan oynarken bir yandan da diğer arabaların aynalarına renk renk ama sade ve şık tüller bağlıyorlar. Tabii ki gelin arabasını damat kullanacak.

Konvoy gidişi sahilden yapıyor ve gelin evinin önündeyiz. Gelin arabası siteden içeri girdi ve yerini aldı.

Vursun davullar bir kez daha!.

E gelin evi naz evi. Olsun o kadar. Bekleriz. Çok eğleniyoruz ama. Sanki bir kaç saat evvel ateş saçan vahşiler biz değiliz. Asker Kuzey en salon adamı haliyle geceye hazır. "Komutanım koruma yapalım mı?" diye sordu. Gerek görmedim. Dedim "Keyfine bak sen." "Benim koruma ekibim şu an   görünmez moddalar ve gerektiğinde gerekeni yapacaklar."

Gelini kaptık. Yelken Kulübe kadar 15 kilometre civarı yolumuz var. Biz Kuzen Oğuz'un yani Asker Kuzey'in babasının arabasındayız. Gelin arabasının kuyruğundan ayrılmaya niyeti yok ama üçüncü şerit de bizimmiş gibi davranıyor. "Oğlum Kulübü kapattık yolu değil," demek zorunda kalıyorum. Oradan haraketle de havamı atmadan duramıyor ve yıllar yıllar öncesi gelin arabası olduğumda damadın başına neler getirdiğimizi anlatıyorum.*


Kulübe önden giriyoruz. Asker Kuzey ile gerekli önlemleri almamız, ortalığı kontrol etmemiz gerekiyormuş, öyle dedi. Kıramadım.

Nikâhı ilçe belediye başkanımız kıydı ve İstanbul Sözleşmesi'nin altını bir güzel çizdi ve bol bol alkışı aldı. Bir buzlu votka kola içtim ki ikinciye gittiğimde kızkardeşin, yani taze kayınvalidenin  kendi yapımı koca bir şişe vişne likörünü barda gördüm. Bir an votka vişne geçse de aklımdan dedim zaten votka ile yapıyor bunu. Bahçeye çıktım ki bizim üçüncü kuşak gençler ateş başında, biz ikinci kuşak olsak da aramızdaki iletişim pek genç. Çok hoş sohbetler ettik; ayışığının altında ve denizin kokusunda. Uzun süredir görüşemediğimiz pek çok insanla bir araya gelmek pek hoştu. Düğün bitimindeki büyük aile yemeği de kızkardeşte, yani benim alt katımdaydı.


Günün sabahı

Annem çok erken ölen babamın bir hayalinden söz ederdi. Büyük çocuk bendim. Bir torunu olduğunda,  o zamanlar şehrin en şık alışveriş noktası olan, trafiğe kapalı Mecidiye Caddesi'nde  omuzlarına oturtup dolaşırken o ne isterse alacağı bir alışveriş arzusuydu bu. Ne yazık ki değil torun, çocuklarının evlenişini bile göremedi. Ama bu isteği benim zihnime nakş oldu. Geniş ailenin tüm çocuklarını mutlu etmek için elimden geleni ardıma koymadım. Küslüklere hiç izin vermedim ki içimizden çok şükür ki arızalı insan hiç çıkmadı.

Şu an en küçüğümüz 5 yaşındaki Kuzey. Üstelik Fenerbahçeli. O halde yapılacak şey belli. Fenerium'a gidiyoruz.

Fikrim net. Fakat anne, baba ve babanne, yani biricik halam müdahil. Dedim karışmayın ama onlar sürekli müdahil. Dedim arkadaşlar lütfen. Dediler ortak ödeyelim. Ahh arkadaşlar demek, bir bilseniz diye konuyu açmak vardı da tabii ki o topu sahaya hiç sürmedim ama baskımı artırdım, sesimi yükselttim ve konu kapandı.. Annesi bayrağı geri bıraktırdığını görmediğimi sandı! 

Düğün akşamındaki aile yemeğine katılmadım. Gelinle damat yoktu ve haklı olarak gençler alemlere akıyordu. Olsalardı "her şeye rağmen" kesin katılırdım!

Halam aradı, çok ısrarcı oldu. Dedim Enn Sevdiğim Kadınla konuşuyorum.

Pazar sabahı erkek kardeşte kahvaltıdaydık. Asker Kuzey için başarı belgesi içeren bir sertifika hazırladık. Elbette çok da güldük, başarı dallarına. Halama bilirsin beni dedim ve gerekçelerimi anlattım. Sanırım hak verdi. Kahvaltı sonrasında deniz kenarında midye kabuğu toplamaya karar verildi. Eve montumu almak için çıktığımda ve kapıyı açtığımda telefon çalıyordu. Yetişemedim. Tırtıl'dı. Geri aradım. Korona pozitif çıktım, dedi. Şaşırtıcı derecede soğukkanlıydım ama içim gitti. Aşıları tamdı. Ama şu yazıyı keyifle yazma hayalim suya düştü. Ne blog okuyasım geldi ne de yazasım. Yataklara düşmesem de çalışma alanım yatağım oldu, aslında hoşuma da gitti. Kargo'dan gelen kitaplarımı bile orada inceledim. Telefonlar, okumakta olduğum kitap, iş defterlerim hepsi yatağı benle paylaşıyorlar. Her gün aynı saatlerde konuşuyoruz. Hatta pizza ısmarlim sana dedim, istemedi. Üç gecedir gece ateşi yok. Test bilgisi ilk anda  aile doktorumuz Oğuz'un telefonuna da düşmüş ve hemen aramış, ilaçları konusunda gerekeni söylemiş. Dün sadece sıkıldığını söyledi. Biliyorum dedim. Sosyal medya var da dedim ama kesmedi, yine de 14 günün yarısı gitti.


Durum iyi yani, karantinası Aralık 3'de sona erecek, siyasetle de bir partide aktif olarak ilgilenen ve kurucu il sekreterliğinden istifa edip, bunu çok da şık bir şekilde duyurduktan sonra üniversite şehrinde aynı partide devam etmekte olan bu ateş çocuğu evde ve pasif bir hayatta tutmak tabii ki zor. Ama katlanıyor. Ve karantina sonrası giremediği sınavları var.

Ancak... Ne olursa olsun kapalı ve kalabalık alanlarda maske şart!

Duyurulur.


*Bir Nikah Günü

İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP