Arthur Rambo etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Arthur Rambo etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Eylül 2022 Salı

Dolunaylı Gece Ve Ters Köşe Bir Film

Pencereden bakıyorum.

Aman Allahım!

Denizin dibindeymiş de, kafasını şöyle bir uzatmış da, bir yandan gözlerini ovuştururken ve bir yandan esneyip gerinirken kendini bir an önce gökyüzüne atma afacanlığı ile gülümseyen bir turuncu; burnumun dibinde, yusyuvarlak, taptaze ve bebek kokulu.

Şahane bir akşamın müjdecisi.

Sırt çantamı alıyor ve yola koyuluyorum.

Bir fikrim var ama zamanım yok. Biraz da hızlı haraket etmeliyim. İstasyondayım ve trenin varmasına 1 dakika var. Enfes bir son yaz akşamı. Ay aklımda. Şu an bulunduğum noktadan görme şansım yok ki çıkardım da aklımdan; ta ki yol bana sürprizlerini sunana kadar.

Onunla saklambaç oynamak çok keyifli ancak an itibariyle bu, trenle onun arasındaki bir mesele; bana, ikisi arasındaki son derece afacan ama iyi kalpli saklambaçın keyfini çıkarmak düşüyor.

Tren denizden uzaklaşıyor, o sırada ay saklanıyor, benim nereye saklandığı konusunda bir fikrim var, tren söylemem için binbir şirinlikle asılıyor ama bende gülümseme dışında tık yok. Tren denize yaklaşıyor ve keyifle sobeliyor. Böyle böyle devam ederken ve yeniden saklanmışken ve Kürtün Irmağı üzerindeki köprüyü geçerken tren; en şahane haliyle yeniden arz-ı endam ediyor ay. Yelken Kulüp coğrafyası boyunca ve denizin bir karış üzerindeyken de havasını atıyor. Atletizm sahasına henüz varmadan, barınağı hemen geçtikten sonra Sheraton'ın ardına saklanıyor ve uzunca süre tren onu aramak zorunda kalıyor. Tren köprüye tırmanmaya başlayıp da da zirvesine vardığında ve tatlı virajı alıp da inişe geçmeden hemen önce limandaki gemilerin arasındaki görünüşü ile bir kez daha sobelense de ay, sen var ya sen, dedirtiyor.

Filmin başlamasına 15 dakika kala istasyondayım.

İniyorum ve hızlı hareket etmem lazım.

Güvenlikten geçiş ve yine hızla sinema katına... Gişenin önünde bir hanımefendi bilet iptalinde çünkü küçük oğlunun yaşı seçtikleri film için uygun değil. Bense terastan ayı seyretmek ve onunla iki lafın belini kırmak istiyorum. Ama henüz sorun çözülmedi ve ben için gergin bir bekleyiş. Nihayet biletimi alıyorum ama film başlamak üzere, onunla antrakta görüşebileceğiz. Koltuğumdayım. Ve film başlıyor.


Perdede mesajlar akıyor. Bir twitter kullanıcısı değilim, telefondan mesaj atmam. Sadece arada bir kardeş atar ben onu yanıtlarım ki bu da ayda yılda bir. Garipsiyorum, takipte zorluk yaşıyorum. Makine hızında çalışan parmaklar, sürekli tuşlanan telefonlar ve perdeye yansıyan mesajlar. Önce bir anlam veremiyorum. Hatta sıkıntı basıyor. Çünkü filmin ana temasının sosyal medya, telefon kullanımı olduğunu düşünüyorum. Başrol oyuncusu Rabah Nait Oufella'ın oynadığı Karim D.'yi de sevmedim.

Mutsuzum, erken çıkmayı emeğe saygısızlık olarak almasam kaçabilirim. Film biraz da geçmişte yediğin hurmalar durumu. O hurmalar atılan tweet'ler oluyor. Tam da popüler olmuşken, ayıkla pirincin taşını şimdi.

Kahramanımız -taze- bir yazar. Bende ise onu yazarlığa yakıştıramama halleri. Bir kitabı basılmış ve bir tanıtım partisindeyiz. Karim D. bir sosyal medya fenomeni; 200.000 takipçisi var. Ve ben için sıkıntılı haller devam ediyor. Küçümsemeye de devam. Ölçümse yaş, davranışlar, sosyal medya popülizmi, mesajlar ve fiziki durum. Nedense bir yazar kalıbına sokamıyorum. Kitap için verilen partide ve sonrasında ırmak hızla tersine akmaya başlıyor, çünkü yeni sözleri nedeniyle takipçilerce eleştiriliyor ve hızlı bir terk ediş. Yayınevindeki toplantıda durum gergin, oysa kitaba ciddi bir yatırım yapmışlar ve sıkı da bir reklam kampanyası hazır ama sosyal medyada durum feci.

Yönetmen Laurent Cantet ise ilmek ilmek örmeye devam ederken mevzuyu, bana ayar vermeyi de ihmal etmiyor. Çünkü filmin başlangıcındaki sahneler nedeniyle önyargılı davranan ve filmin biletini kesen ben utançtan koltuğuna saklanmış ama filme kapılmış, bazı nüansları da kapmış durumdayım. Yine bir göçmen sorunu, yaşadığı ülkede yabancı olma hali ama hakikaten iyi işlenmiş, mantıklı, bir ajitasyon ihtiyacı duymuyor, sade bir gerçeklik ve gönül teline dokunuyor.

Ve hiç abartmadan, tüm nüanslarıyla, hiçbir şeyi göze sokmadan, hayatın doğal akışına uygun biçimde, ince ince işleyerek, fark ettirerek ve düşündürerek izleyicinin kalbine filmin fikrini işliyor. Keyif almasını sağlıyor.

Müzikleri, yan rolleri ile de ve son jenerik dahil izleyicileri koltuklarına çakıyor.

Bu arada Arthur Rambo'nun kardeşinin ve annesinin oyunculuklarına ve sözlerine dikkat. Bir de yazar abla var (Anne Alvaro), kısa bir sahne olsa da Karim'e tavrı ve sözleri beni çok etkiliyor.

Yabancı bir ülkede oralı olmak ama bir türlü de oralı kabul edilmemek, dolayısı ile oralı hissedememek üzerine, büyük laflar etmeyen ama meseleyi anlatabilen sıcak bir film. İzleyiciyi filme dahil eden nitelikli bir görüntü yönetimi olduğunun da altını çizmeliyim.


İyi bir film izlemenin keyfiyle çıkıyorum salondan. Bu keyfi çoğaltmam gerek. Mado'nun terasında meyveli ağırlıklı, deniz ve dolunay manzaralı bir dondurma nasıl olur?

Fikrin üzerine atlıyor ve Mado'dan içeri süzülüyorum. Denize karşı güzel de bir masa buluyorum ve kalabalığa da karışmıyorum lakin AVM'nin, dolayısı ile Mado'nun kapanmasına 10 dakika kalmış. Oysa ben deniz ve üzerindeki dolunay ile filmden aldığım tadı, bazı sahneleri öne çıkararak ve hatta geceyi yavaşlatarak gözden geçirecektim.

Sonuçta yürüyen merdivenleri tek tek iniyorum. Ay zaten denizle oynaşı bitirmiş, çoktan kara tarafına geçmiş. Renk turuncudan beyaza dönmüş. O uzakta ve dağların ardına çekilmek üzere. Asansörle üst geçide çıkıyorum. Biraz bakışıyoruz, sonra el sallaşıp vedalaşıyoruz. İstasyona geçmemle de tren gözüküyor. AVM'nin son insanları ile biniyoruz. Keyifli bir yolculuk ve artık mahallemdeyim. Bir an Mavi'de takılsam, bir bira söylesem ve denize bakarken filmi gözden geçirsem diye düşünüyorum ama bundan vazgeçiyorum. Denizin dibinden eve doğru yürüyorum. Enfes bir son yaz gecesi.

Keyfim gıcır.

İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP