Muhteşem bir gün, güneş bas bas bahar bağırıyor. İnanmamak elde değil. Bir helikopter tepemden geçiyor. Bakmadan söyleyebilirim ki askeri. Şaşırmayın! Bu coğrafyada kimseler yokken biz vardık. Ve o helikopterlerler göz hizamızdan yükselir, bizim evin neredeyse pencere düzeyinden geçer, denize doğru uzar, sonra da sağa veya sola dönüp uçmaya devam ederlerdi. Selamlaşırdık dersem de gülmeyin. jandarma komandonun olduğu yere kadar üçü yazlıkçı olmak üzere biz vardık, yazın üç ayından sonra diğer 9 ay boyunca tek evdik. Denizi mirengi alırsak sol yanımızda Topraksu Kampı, sağ yanımızda da Meteoroloji Bölge Müdürlüğü vardı ki uzun süre yerlerindeydiler... Ta ki birileri iktidar olup da tüm kampların arazilerini yandaşlarına peşkeş çekene kadar. Şimdi yüksek yüksek binalar var ve artık o eski tat yok biz büyümüşler için, etraf kalabalık; deniz müstakilimizken artık herkesin.
Yazı iple çekerdik, çünkü kamptaki müziği Selçuk Abi belirler ve düzenlerdi, onun cihazları muhteşemdi. Selçuk abi beni çok severdi, ben de onu; aşağıya linkini bırakacağım yazıyı yazacak kadar çok. Blogdaşlarımın bir çoğu bilirler, bilmeyenleri de merak ediyorlarsa eğer linke alalım lütfen; çünkü tanışacakları adam sıradan bir müzisyen değildir!
BİR Günlükleri'ni bitirmeme üç kaldı. iki yazı sonrasındaki yazım taze bir yazı olmayacak, çünkü olağanüstü bir geceyi anlatacak. Yaşanmışlığının ve yazılmışlığının üzerinden çok uzun yıllar geçmiş O yazıyı yazanın ben olduğuma bir türlü inanamadım; daha doğrusu zihnimde kalanın bir yazı olduğuna... Efsane bir an yaşamıştım, gerçek miydi yoksa bir rüyanın içinde kaybolmuş muydum?
Oysa bir bunalmışlık ânı içindeki karşının talebiyle bir araya gelinmiş, sözlerin sözleri açtığı, okulu asmış afacan gençler tadında, enfes bir dertleşme anıydı. Tüm bunlara rağmen yine de başka, bambaşka bir şeydi diyorum yaşanan.
Rüya desem rüya değildi,
Hayal desem hayal de değildi.
Üzerinden onca yıl geçmiş olmasına rağmen hâlâ tanımlayamadığım başka bir boyuttu ve başka bir tattı paylaşılan an, daha ötesi, gerçek miydi?
Şu an bile her bir dakikası cümle ve kelime olarak geçmiyor zihnimden, bir film gibi akıyor sanki gözlerimden.
Sakın abarttığımı düşünmeyin, yayınladığımda aynı etkiyi alır mı okuyucu bilmem ama benim için bambaşka bir tattı ve öyle de kalacak. Ve yanlış anlaşılmasını da istemem yazının, ve karakterlerinin! Aşk var mıydı bilmiyorum ve yıllardır da yaşanana bir ad koyamıyorum. Bir rüya anıydı deyip işin içinden çıkıyorum.
İlk yazıyı serinin son yazısı olarak yayınladığımda, o gecenin devamı bir yazı için de bir link bırakacağım.
Ve ilginç bir şekilde o iki buluşmadan sonra; bir tek kez bile bir araya gelmediğimizin altını da çizerek!
Aslında bir cevabım var!
O gün de vardı...
Belki bir gün onu da yazarım...
Selçuk Abi, namı diğer TİMPA Selçuk
İKİDE BİR-SON / 25 HAZİRAN
57 dakika önce
Ben küçükken evimizin yakınlarında bir askeriye vardı evimizin bir yanı kocaman boş bir arazi diğer yarısı da orman askerler cam hizamıza kadar gelirdi o kadar hoşuma giderdi ki daha sonra boş araziye iner tatbikat yaparlardı büyük ihtimal askerler helikopter sürmeyi öğreniyorlardı yada pratik yapmak için geliyorlardı inanılmaz keyif alırdım o günlerimi çok özlemişim gerçekten yazınızı okuyunca o günlere gittim. İlk cümleniz beni öyle bir alıp götürdü kii diğer cümlelere odaklanamadım bile...
YanıtlaSilÇocukken ben de çok hevesliydim, sonra heves ettiklerimi birebir yaşadım. Çok anı biriktirdim, ülkenin en zorlu dönemiydi. Aksiyon alabildiğineydi, o yaşanmışlıklar sayesinde çok da yazdım, hem de epeyi hava attım:))
Silheyecanla bekliyoruz :)
YanıtlaSilİki yazılık mesafede son yazı Şule, umarım bu hafta hallederim:)
YanıtlaSilgiderek artan betonlaşma ne çok anıyı, ne çok varlığı yok etti.. bu seri hoş oldu okuduğum kadarıyla, methettiğin anı konusunda da meraklandırdın yine:)
YanıtlaSilİnşaat ya Resulallah diyen birileri başımıza geçmeseydi, başka bir ülke olacağımız kesindi. Şehirlerin ve kasabaların içine ancak bu türden bir inşaat anlayışı ve tutkusu ile edilebilirdi. Dünya uzaya giderken biz inşaatla büyünebileceğine inandık, inandırıldık. Türk liramızı da bu sayede uçurduk:) Buna rağmen umutsuz değilim, ülkemin gerçek potansiyelinin ne olduğunu biliyorum çünkü, şimdilik görecek günler var daha aldırma gönül aldırma, diye düşünerek gülebiliyorum yine de:) Anı benim görsel hafızamda görsel olarak da hâlâ muhteşem fakat karşıya nasıl geçer bilmiyorum?!
YanıtlaSilYazının sonu merak uyandırıcı olmuş. Seri bitiyor demek üzücü. :)
YanıtlaSilBirazdan yayınlanacak yazıdan sonra iki tane kalıyor:)
Sil