Sabah uyanıyorum. Gün erken. Çalışma masamdan güne bakıyorum.
Gülümsüyorum,
çünkü eski yazılarımdan bir kaçını okudum. 2008 ve 2009'dan... İçimden bir ses sürekli dürtüklüyordu, bunlardan birini seçip yayınlasana diye... İstekli olduğumu fark ettim, kendimle bir savaş haline geçtiğimi de gördüm,
gülümsedim.
Bir yanım bu konseptte olmalılar, yakışırlar diyor, fena halde gaz veriyordu. Ayakları yere basan diğer yanımsa boş vermem gerektiğinin altını çiziyordu. Ve aslında iki yanım da yanlış anlaşılmak istemiyordu. Evet o yazılardan en az biri BİR Günlükleri'nde olmalıydı. Dün akşamüstü hava soğuk ve güneşsizken, işi kapatıp dışarı atmıştım kendimi; önce köşedeki midyeci ile sohbet etmiş, sonra ağaçların fotoğrafını çekmek gelmişti içimden.
Verilen bir karar doğrultusunda ışığı da açılmıştı fikrin, ben fotoğraf için ağaçlara yürürken...
Seçeceğim yazı yıllar önce yayınladıklarımdandı,
uzunlardı ve romanımsı etiketi taşıyorlardı. Karakterleri ise muhteşemdi. Sanki ben daha önce bir başka yüzyılda bir başka hayat yaşamışım gibi hissettim yine, bunları ben mi yaşayıp yazdım diye düşünmedim bu kez ama başka bir zaman dilimine ait olduklarını düşünüyor ve ben mi yaşadım bunları girdabından da çıkamıyordum.
Tam bu iki farklı ben arasında karmaşalar yaşarken, telefonum çalmış ama ben salonda bıraktığım için duymamıştım. Mutfağa geçerken gördüm ve aradım.
Enn Sevdiğim Kadın,
epey lafladık, o şehir dışında... Bülent Ortaçgil ise şehrimizde, gitmemi önermişti. Kararsızdım. Ortaçgil geçmişimde vardı ama bugünümde ne kadar var bilmiyordum. Önce gitmeyi düşündüm, sonra bunun kendime bir dayatma olacağı kararını verdim. O burada olsa kesin giderdim. Bu düşünceler içinde uzun bir yürüyüş yaptım. Gülümsedim. Ve hep önlerinden geçtiğim ağaçların fotoğraflarını çektim. O sırada iki lafın belini de kırdık kankalarımla...
Uzun yürüyüşün dönüşündeyim. Fikrimin seçenekleri bol, içinden ayıklama yapmakla meşgul. Kozmoz'da oturup kraft bira içme fikri baskın. Bira alsam ve evde içsem fikri sürekli kafasını uzatıyor. Hatta şimdi kalabalıktır orası deyip beni yoldan çıkarmaya çalışıyor. Görüyorum ki Kozmoz dolu ve gençler gümbür gümbür, benim aradığımsa sessizlik; usul bira yudumları, denizle laf alışverişi ve tüm bu süreçleri yaşarken de kafamdan geçip gülümseme yaratan bazı fikirleri hayata geçirme planları.
Ve an itibariyle dediğim ve istediğimse sessizlik...
ama koyu bir sessizlik değil!
Bira olayı yatıyor. Dönüş yolundayım, sahilden iç kesimlere yöneliyorum. Bir yerde bir şeyler atıştırma fikrindeyim. Işıklardan karşıya geçiyorum. Eve dönme fikri sürekli dürtüyor beni, bira'yı ise bugüne erteliyorum.
Son eylem olarak midyeci ile ayküstü sohbet, bugün işlerin durgunluğundan şikayetçi... ve eve varış.
Ve sonrasında ilk paragraftaki olayın gerçekleşmesi.
Ama bunlardan bir kaç dakika önce bir genç durduruyor beni. Telefonunu uzatıyor. Bir berberi arayacak ve ben konuşacağım, traş fiyatlarını sormamsa talebi. Gülüyorum, neden aramadığını soruyorum. Aldığım yanıttan anlıyorum ki sürekli berberi ve konuşmayı kendi yapmak istemiyor. Komik bir an. Diyorum ki yıkatmazsan 300 TL, ile 350 TL arası... Onun başka soruları da var ve benim aramam konusunda ısrarcı, muhtemel ki sürekli gittiği berber, çekinme ara diyorum, ve arıyor.
Şimdi istikametim eve doğru, midyeci ile biraz daha sohbet. Bira keyfini bugüne erteliyorum. Hava an itibarı ile İskandinav grisi, denizde sakinlik, yürüyüş yapan insanlar yok, erken uyanan bendeyse pazar keyfi hüküm sürmekte, hayatın uyanışına bir kaç saat daha var. An itibari ile kesin olan, bugün bira alemi yapılacak, belki tek şişe ile... Soru ise şu: Bu bir mekânda mı olacak yoksa bilgisayar açıkken onunla hayata dokunup, denizin enfes halini evden seyrederek mi götürülecek bira-lar?
Ama kesin olan şu ki: Sabah kurcalarken eski ve kıymetli anlara dönük bir yazımın altında gördüğüm Manga'nın Şehr-i Hüzün'ü, kesin paylaşılacak ve albüm sabah keyfiyle dinlenecek ve belki de bu yazıdan, söz konusu o akşama bir link verilecek...
Belki ama!
Bir dönemin hayaleti
40 dakika önce
Bir Günlüğü ne ara 24 olmuş, çok şey kaçırmışım. :) Eski yazılarınla yeniden bağ kurman, o ikilik hali – yayınlasam mı, beklesem mi – çok tanıdık geldi. Ve Şehr-i Hüzün’le kapanış... Tam yerinde! Manga dinlemeyeli epey olmuş, özlemişim bu grubu resmen.
YanıtlaSilEn sevdiğiniz kadınla size güzel bir hafta sonu geçirmenizi diliyorum.. :)
Çok teşekkür ederiz, biz de sana güzel bir hafta sonu diliyoruz:) Bir Günlüğü muhtemelen önümüzdeki hafta sonuna kadar 30'a tamamlanmış olacak:)
Silburaneros gerçek isminizi bilmiyorum ama şunu söylemek istiyorum ki yazılarınızda bir tat var samimiyetin arzunun özlemin yaşama sevincinin bilmiyorum bir şeyin tadı var ve okurken akıp gidiyor gerçekten yazılarınızı çok seviyorum ve aklıma gelip ne yazdı acaba diyip baktığım çok nadir bloggerlardan birisisiniz. Çok nadir girsemde buralara umarım siz yazmayı hiç bırakmazsınız ve ben her seferinde ne yazmış diye bakarım.
YanıtlaSilGerçek ismim blog ismimde saklı. Ben latinleri sevdiğim için onda biraz oynadım ve o hale getirdim:) Çok teşekkür ederim, sözler fazlasıyla gülümsetti beni. Yazmayı bırakmayacağım, son nefese kadar. Aslında mesleğimle hiçbir benzerliği olmayan bir şey benimki, yazmak yani. Dear Monarosa'da adıyla benim dikkatimi çekmişti, yazılar seyrek olsa da takip edilmeli diye düşünmüştüm.
SilBoran, Soner, Bora bulabildiklerim bunlar aklıma son zamanlarda popüler olan bir video geldi :D neyse konuyu dağıtmayalım siz bu yorumu okurken ben yeni yazınızı okumaya gidiyorum. Sevgileer
SilOnlar değil:)
YanıtlaSilSevgiler...
en iyi ihtimali en sona saklamıştımm Ensar ?
YanıtlaSilHayır, oradaki isim doğru, bir tek harfe ihtiyacı var sadece:)
Silhmm bulamadım sanırım. size buraneros demeye devamedeceğim son olarak bersan diyeceğim ama saçma olabilir inanın bilemedim. sildiğim yorumum da bir hata sonucu yarım kalmış o yüzden silmek zorunda kaldım. sevgiler
SilTamam daha fazla uğraştırmıyorum Dear Monarosa:) İsmi Latinleştıren eros''u atıyoruz, onu attıktan sonra kalan kısımdaki r'nin yanına bir h koyuyoruz ve işlem tamamdır:))
Silaklıma gelmedi değil !! ama o kadar zeki olmadığım için yazmamıştım. neyse ki öğrenmiş oldum içim rahatladı :))
SilOysa ben yazılarda zekayı görebiliyordum... Rahatlandığına göre de mesele kalmadı:))
SilBu şarkı manga'nın en sevdiğim şarkılarındandır. Ortaçgil'e bakış açınız benim manga'ya bakış açımla aynı sanırım... Yine an'ı yaşatan bir yazıydı.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim, bu ara anlar üzerinden bir sınav veriyorum.:) Şarkıyı, dolayısıyla Manga'yı nerdeyse unutmuştum, yazıda söz ettiğim üzere bir tetiklenme onunla aramızdaki sorunu da halletti:)
SilBülent Ortaçgil'in konserine gitmeyi istiyorum ama denk gelemedik bir türlü:) fotoğraflar çok güzel, bu şarkıyı çok severim içeriğe uygun olmuş, Buraneros farkı her dizede, her sanatsal seçimde kendini mutlaka belli eder:)
YanıtlaSilBuraneros şu an şımarıkça gülüyor olabilir:) Çok teşekkür eder ayrıca, bu güzel sözleri kitabını bayılarak okuduğu sağlam yazan bir yazardan işitmiş olmak da zıp zıp zıplatıyor olabilir Buraneros'u:)
SilYazıyla, yazmak eylemiyle kurduğun bağ müthiş. Gözünün ve gönlünün değdiği her şeyden sayfalar dolusu fikir çıkarabilmek ve bunları okuyucuya su gibi aktarabilmek hüneri var sende Buraneros. Tekrar belirtmek istedim ki daha fazla kişiye ulaşmalısın:)
YanıtlaSil(BİR Günlüğü teker teker okuyorum şu an:)
Kocaman sevgiler benden...
Çok teşekkür ederim, haklısın yazmak eylemi ile kurduğum bağ güzel... Ama benim avantajım, olanı, gördüğüm, tanık olduğum ve yaşadığımı yazmak... Yani malzeme hazır, o malzemeyi iyi yoğurduğumu kabul edebilirim fakat sıfırdan, yaşamadığım ya da tanık olmadığım bi şeyi yazamam, bir de disiplin gerek uzun emekler için, işte o da bende yok:) Ama otomobil dünyasından ve o meslekten iyi anladığımı kabul edebilirim:) Benden de kocaman sevgiler...
YanıtlaSil