... O, o günkü sıkıntılarına değecek bir şefkat eli arıyordu.
Oysa daha dün, onu Tadelle'lerle seven, kendince çok haklı ama yine de umursuz bir telefon konuşması sonunda evliliğe gidecek olan sevgilisi ve O'nun en can arkadaşı gelmemişler miydi?
Kesmemişti!..
... Kapıdan çıkarken karşıdaki bina bir başka sayfayı açıyor. Çünkü o evin katlarında şehrin en popüler kumaşçısı ailenin abisi, yengesi ve ablası, bir katında ise kurucu babası ve annesiyle birlikte, "Kiminin her şeyini sunarak bir türlü yaratamadığı duyguyu; yalnızca çantasından çıkardığı bir Tadelle'yle yaratabilen, bir kartpostalın arkasına yazdığı şiirle duygularımı göz ucuma yığabilen insan güzelliği..." oturuyordu.
... Usul rakı yudumları, su olup akan cümleler, anılar, gündemler derken bir ânda; bugüne kadar hakkında yazmadığım ama yazmaya karar verdiğim, hayatımın en zor yıllarından, asker ve taze bir yirmilikken, ve belki de üzdüğüm, bir seçilmiş olarak televizyon ekranında O siyah beyaz gözükmüşken; Kenan Evren ve avanesinin tam kadro katıldığı 12 Eylül 1980 darbesi sonrasındaki ilk 19 Mayıs günü ve ilk kez yapılan canlı yayında; bayrağı Bandırma Vapuru'ndan aldıktan sonra limandan uzun bir mesafe koşarak onu tören alanına taşıyan, bizim bölük gazinosunu yengemiz koşuyor diye tıkabasa dolduran, tek kanallı siyah-beyaz TRT ekranından akan, elbette kasılmama sebep olan ve sonrasında adı -şehrimizde- Bayrağı Taşıyan Kız olarak kalana geliyor. Ve başka mekânlara, başka ânlara doğru yürüyor kelimeler...
*
Yıl 1982 ya da 81'in ortaları, askerlik sonrası hayallerimi bir ölüm nedeniyle erteleyeceğimi hayal bile etmiyorum, güçlü ve uzak coğrafyalara dönük planlarım var. Askerliğiminse son demleri. 20. yaş 21'e selâm duruyor. Askere gelirken tüm eski ilişkilerimi kapatmaya ve dönüşte yeni bir sayfa açmaya karar vermiştim. Baba öleli bir yılı biraz geçti. Artık ben kardeşlerimin de bir anlamda babasıyım. Onlar henüz biri kolejde olmak üzere öğrenciler, ben de asker. Şehrime sıklıkla gelebiliyorum; işlerle ilgileniyor, okulu bırakmak zorunda kalan ve henüz 15 yaşında olan kardeş ise mağazayı yönetiyor ve birliğim bu nedenlerle izin konusunda bana anlayışlı davranıyor.
Yakın arkadaşım olmakla birlikte benden bir kaç yaş büyük K. evlenmek üzere, henüz nişanlı. Bir gün tanıdıkları, arkadaşları olan bir kızdan söz ediyor bana. Tanıdığım biri değil ki bu normal, benden iki, üç yaş küçük. Bu durum o yaşlardan bakınca, ne yani bebe mi büyüteceğiz dedirtiyor erkeğin ukalasına. Askere gelirken kendime vaad ettiğim üzere tüm eski ilişkileri sonlandırmış ve artık kitabımda yeni sayfalar açmaya karar vermiş bir durumdayım. Fakat tam da o zamanlarda yukarıdaki çerçeve içine alınmış cümleleri bir gün yazılarımda kuracağımı bilmiyor, hayal bile etmiyorum.
N. voleybolcu, okul takımının kaptanı, endamı yerinde ve şehrin en güzel kızlarından biri; ellerine ve parmaklarına ve ojeli tırnaklarının rengine bayılıyorum. Boy bos onda ve iyi bir smaçör. Lise camiasının tüm öğrencileri kendisini tanıyor ve bu anlamda çok da popüler. O'nu beğeniyor ve seviyorum ve K. ile eşinin evinde bir hafta sonu tanıştırılıyorum. Şehre geldiğim her dönemde işlere bir göz atıyor, kardeşle durumu değerlendiriyor, bunun dışındaki tüm boş anları ise N. ile geçiriyorum. Elbette küçük amcam hafta sonu yengemi ve kuzenlerı alıp bize geçiyor, ben de amcamdan devraldığım anahtarlarla amcamların evine... Seks beni zihinsel olarak da rahatlatıyor, bu anlamda bir sorun yok ama onunla iken sınıra gelebilirim ama o sınırı aşmamam gereken de bir nokta var. Bunu hissediyorum ve o sınırı sadece bir şartla aşabileceğim ise teklifim üzerine sade bir dille bana ima edilmiş durumda, bu durumu o günlerden bakınca anlıyor, yadırgamıyorum da... Benim şehrime gidemediğim zamanlarda o en can arkadaşı ile beni görmeye birliğime kadar geliyor ve o günkü yüklerim, koşullarım açısından bakınca gerçekten de varlığı ve sevgisi hayatıma son derece iyi geliyor. Seviyorum, varlığı çok kıymetli, bünyem it lakin sanki gönlüm de onu seviyor. Bunda bulunduğum durumun ve duygusal ihtiyacımın yanı sıra fiziksel ihtiyacımın ve arzumun bir etkisi var mı? O an için bunu sorgulayamıyor olsam da sanki var diyebilirim, varlığından mutluyum, onu seviyorum çünkü çok nadir olan bir şey yapıyor, talep ediyor ve onun bana verdiği bir fotoğrafı yanımda taşıyorum. Fotoğraftaki kızı fiziken de seviyorum.
Süreç devam ediyor, şevişmek önceliği olan bir genç adam, buna itirazı olmayan bir genç kız, tüm bunlara rağmen nerede durması gerektiğini -o sınırı aşmak isteği baskın olsa da- bilen bir genç erkek. Her şey mutlu!
Üzerimdeki sorumluluklar ve baskılar tansiyonumu hoplatıyor, enn amcam olaya el koyuyor ve üniversite hastanesinde çekap'tan geçiriliyorum.
Hoş geldin yüksek tansiyon!
Askeri hastanede ve takipteyim. Çok sürpriz biri ziyaretime geliyor, tanıdığım en özel insanlardan biri, o ziyareti anlattığım yazımda şöyle de bir cümle kuruyorum: "Oysa daha dün, onu Tadelle'lerle seven, kendince çok haklı ama yine de umursuz bir telefon konuşması sonunda evliliğe gidecek olan sevgilisi ve kız arkadaşı gelmemişler miydi? Kesmemişti!.. O, o günkü sıkıntılarına değecek bir şefkat eli arıyordu."
Bir üçgenin içindeyim. Evlilik hayalim ve planım yok. Yaşım tam bir hergele, ben istesem bile o kabul etmez. Birlikte olduğum kız çok popüler, hayali var, onda da çok tutarlı ve samimi ama an itibariyle evlilik fikri bana çok uzak. Tam da o sırada bir İzmir seyahatimde Cemal ile onların dükkânı önünde otururken şehrimde öğretmen olan İzmirli bir kızdan söz ediyor, bu işime geliyor ve şehrime döndükten itibaren de onunla başka bir hikâye oluşmaya ve gelişmeye başlıyor. Diğerini üzme pahasına...
O'nunla sonra hiç bir ortamda rastlaşmıyoruz. Sonra, aradan geçen uzun bir zaman sonra, Tırtıl ve ben yürürken karşıdan gelen siyah kot takımlı, vücut hatları mükemmel, 35 sonu-40'lı yaşlarda bir kadın dikkatimi çekiyor, bir göz teması oluşuyor ama kısa, yan yana geçtikten bir süre sonra bende bir ışık yanıyor ve geri dönerek bakıyorum, o sırada onun da geri dönüp bana baktığını görüyorum ve jeton düşüyor, çünkü O...
aşk her yaşta güzel. tadelle de :) ne güzel anlatmışsın yine sevgili Buraneros :) şarkı da ayrı güzel bu arada. daldım gittim uzaklara, dinlerken...
YanıtlaSilTadelle bambaşka bir candır, özellikle ilk çıktığı o zamanlarda:) Şarkıya ilk fark ettiğimde bayılmıştım zaten, hikâyeme de pek uygun gelmişti... Çok teşekkür ederim Şule, ben aslında az güzel bile anlatmışım, hakkı kısa roman olabilecek bir yaşanmışlıktı, hayatımın en zorlu dönemine ortak olmuş bir güzellikti varlığı, erken yaşlarda ve öncelikleri farklı bir süreçte rastlaşmamış olsam başka başka evrelere de ulaşabilirdi belki... Ama o zaman enn sevdiğim kadına ulaşamazdım. Eros haritamı doğru oluşturmuş sanırım:))
SilBayıldım, ne güzel anlatmışsınız, kaleminize sağlık.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim:)
SilŞarkı çok güzel, tam olarak bu yazının fon müziği olmuş. :)
YanıtlaSilŞarkıyla ilk rastlaştığımda bir kenara koymuştum onu, sonra derin dinleyince ben de derinlere gittim, o zaman dedim bu şarkının fon olacağı bir hikâye var bende... oturup güzelce yazdım, yaşadım, kaç keredir dinliyorum bilmiyorum, sayamadım:)
YanıtlaSilYazınız geçmişin içindeki karmaşayı ve duygusal gelgitleri öyle derin bir şekilde ele almış ki her satırda bir dönüm noktasına tanıklık ediyorum gibi :) Özellikle o içsel çatışmalar ve zamanın içinde kaybolan duygular beni de düşünmeye sevk etti. Herkesin bir sınırı var ve o sınırları zorlamak, içsel dengeyi bulmak gerçekten zorlayıcı... Onun dışında evet, aşk ve aşka dair her şey güzel. :) Kaleminize sağlık...
YanıtlaSilSanırım hayatın bazı evrelerini derin yaşıyorum ama o anların kıymetleri bende hayat ilerledikçe serpiliyor gelişiyor. Bu yazıyı o yaşlarda yazmış olsaydım, tam bir erkek şımarıklığı ile olurdu, kendime prim yaptırırdım. Ama hayatı doğru okuyunca ve karşındakinin de duyguları olan bir insan olduğunu kabul etmeye başlayınca ve büyüdükçe şöyle bir geriye dönüp bakıyor insan. O çocuğa yine de kızmıyorum, o büyüdükçe benim de büyümüş olduğumu farkediyorum sadece, bu da enfes bir hissiyat:) Senin de olgun ve özgüveni yüksek yorumun için çok teşekkürler ve bir yazıdan tetiklenip düşünmek de bence sağlıklı ve muhteşem bir yetenek:)
SilBugünün gözüyle o günlere gitmek; insanın çok iyi bildiği, hâtta kendi yaşadığı ve yazdığı hikayelere de yabancılaşması demek. En güzel yorumlar, büyüdükten sonra yazılıyor.
YanıtlaSilBüyümek biraz sancılı geçerse, yorumlar da öylesine derinleşiyor.
Bu özel ve güzel paylaşım için teşekkürler... Ve ayrıca bana biraz da "yazarın kendisiyle yüzleşmesi" gibi gelen bu cesur anlatı için çok çok tebrikler.
🌺
Ben de çok teşekkür ederim. Aslında onca şey yazdın hayata dair ama bu mevzudan hiç söz etmedin dedim birden ve oturdum yazdım. Karaktere bir borcum olduğunu düşündüm biraz da...
Sil