Bu yazıda da yer bulacak ama her seferi benim için taptaze tekrarlarıma da bayılıyorum.
*
Sevdiğimiz bir mekân, eskinin enfes binalarına sahip bir sokağın içindeki enfes binalardan aynı bahçenin içinde bulunan ikisi; hani bir müteahite verilse kat kat üstüne çıkılacağı kesin. İyi ki bir derneğin elinde, iyi ki koruma altında ve iyi ki tam da eski çağlardaki zarafete sahip. Garsonları da küçüğünden büyüğüne eski zaman adamları gibi.
Yani daha önce de söz ettiğim ve bayıldıklarımızdan bir mekân.
O halde cumartesi orada buluşuyoruz.
Ben trenci, enn sevdiğim kadının tercihi otobüs. Günün en güzel saatleri; ay Şubat ama hava enfes bir yaz. Bir rakı masası için her şey şahane. Önce varan benim mekâna. O sırada büyük demir kapının devrilme sesi geliyor ve altında bir abi kalıyor; elbette telaş. Sonra ambulans. Çok şükür ki hasar az.
Ama o grubun tadı kaçıyor ve hep birlikte hastanenin yolunu tutuyorlar ve o sırada en bayıldığım kadını arıyorum ki o da varmak üzere.
İki enfes binanın arasından bir manken zarafetiyle süzülüyor. Şimdi ben bayılmayayım da kimler bayılsın. Bir deri pantolon kime bu kadar yakışabilir acaba, aksesuarları zaten can yakar. Abartısız bir şıklık. E bana da kasılmak düşer.
Olay yerini ve olayı kısaca özet geçiyorum, ve sonra iki kişilik masamıza oturuyoruz.
Hani hiç bir şey gelmese ve olmasa da masada,
ve ben saatlerce onu seyredip onu dinlesem,
arada bir de sohbete eşlik etsem bile yeter bana.
Lakin rakı da ısrarcı, çaktırmasa da masamızda olma arzusunu hissedebiliyoruz. O halde,"Bir 35'lik rakı lütfen."
"Yoğurtlu patlıcan kızartması, peynir, beyin ve Arnavut ciğeri lütfen."
Arnavut ciğeri henüz hazır değilmiş, ne gam.
Sonuçta onsuz kuruluyor masa.
Ve beş saat nasıl geçiyor, doyamıyoruz. Sıcacık Arnavut ciğeri tam da olması gereken anda masada oluyor. 35'lik dört saatte boşaldı, bir de duble o halde.
Yine akıp geçti zaman ve yine Çanakkale'de yaşamak arzumuz depreşiyor. İstanbul buluşmasını, dolayısı ile mevsimini de konuşuyoruz. Saat henüz 19 bile değil, caddeler ve alışveriş merkezleri canlı, bizim kafalar tam da olması gerektiği ayarda ve sanki buselik makamında.
O eski ve tarihi apartmanın önünden geçerken kısa zaman önce buluştuğumuz dostlarımızı anıyoruz, elbette Birtat'ta oturup keşküllerimizi de yiyor, limonatayı götürüyor, hâlâ günün canlı saatlerinde olmanın tadını çıkarıyoruz.
Kısa bir market alışverişi, Tahsin Amca ve Güngör Teyze'nin biz henüz lisenin başındayken oturdukları apartmanın önünden geçerken kısa hikâyeler ki biri Tahsin Amca'nın viskilerini ufak ufak götürmemiz ve oluşan boşlukları demli çay ile doldurmamız üzerine...
Gar İstasyonu, banklar, sarmaş dolaş bekleyiş ve tren.
Sonraki istasyonda yerlerimizi büyüklere bırakıyor, trenin en arkasında birbirimize sarılarak destek alıyor, benim başım onun saçlarının kokusunda dönüyor, sonra boşalan koltuklara oturuyor ve benim istasyonda vedalaşıp, el sallaşıyoruz.
Eve girdiğim andan itibaren onun telefonunu bekliyorum. Etrafta ve mekânlarda ise gece henüz yeni başlıyor.
Ve telefon çalıyor;
Enn Sevdiğim Kadın.
Kitabında aşık olmak diye bir cümle olmayan adam, bilmem kaçıncı kere daha, o kadına aşık oluyor.
Offf ki of! Ey aşk, sen nasıl güzel bir şeysin ki yaşayan ayrı mutlu, okuyan ayrı mutlu!
YanıtlaSilCümlene bayıldım, cevaben ekleyecek başkaca bir sözüm yoktur.)
Silaşk en çok tren garlarına yakışmıyor mu sence de ? :) before sunset ve sunrise nedeniyle mi böyle düşünüyorum acaba ?
YanıtlaSilKesinlikle... Muhtemelen:) Bir de çok popüler olmadığı zamanda Kars'a giden Doğu Ekspresine ve mevsimlerden kışa... gidişi ayrı dönüşü ayrı güzel-di:)
Silgeçen hafta kars'a giden doğu expresindeydim, biliyor musun :) ben bu bilgiyi paylaşmış mıydım da Buraneroscuğum bu cümleyi yazmış diye düşündüm bir süre!
SilPaylaşmamıştın, ben yorumun üzerine öneri olarak yazmıştım. Ne iyi yapmışsın:)
Silama bu kadar üstüne gelir yani, neyse yazdım artık üşenmeden Kars gezisini :)
SilOkudum yazını, siz turla gittiniz muhtemelen. Biz bu turlar başlamadan hemen önce normal yolcular olarak trenle gittik ve trenle döndük; ikinci kez gittiğim şehir ki biri çocukken. Ve şehir bana tam 13 yazı yazdırdı, sinemasına bile gittik, film izledik ve sinemanın enfes hikayesini öğrendik:) Keşke gitmeden bir diyalog geçseydi aramızda, Vahit Abi'yi tanımanı çok isterdim, bir bakkal kendisi, merak edersen Kars yazılarımın içinde var.:)
Silokudum hepsini, ama keşke gitmeden önce okusaymışım dedim. kısmet bir daha gitmeye artık :)
SilBir daha gitmek de pek keyifli olur aslında mesela yazda ve normal trenle:)
SilAşk güzel bir duygu, iyi yaşayın...
YanıtlaSilÇok teşekkürler Özlem, iyi yaşıyoruz sanırım:)
SilAşk gibisi yok galiba bu hayatta, tadanlar çok şanslı.
YanıtlaSilSanırım yok, kabul ediyorum ki ben o şanslılardanım:)
SilEnn sevdiğim kadın ne güzel bir duygu . Aşk , sevme o kadar güzel ki. Sevgilerimle.
YanıtlaSilKesinlikle, varlığının ve yaşadıklarımın bana kattıklarına paha biçemem. Sevgiler...
SilNe güzel yaşıyorsunuz aşkınızı...💖
YanıtlaSilTeşekkür ederiz, hayat sevince güzel:)
SilDemir kapının altında kalan kişi aklıma takıldı. O nasıl kapıymış öyle, yerinden çıkıyor, akıl alır gibi değil. Neyse ki o kişiye pek bir şey olmamış. İşte bu sevindirici bir haber.
YanıtlaSilYapıya baktım da bitkilerle hakikatten de pek zarif duruyor. Koruma altında olması, gurur verici. Umarım bozulmaz, hep öyle kalır.
Enn Sevdiğiniz Kadınla size afiyet olsun. Nice keyifli zamanlar diliyorum size. :)
Çok teşekkürler Nazlı Hanım. Binaların şimdilik bozulma ihtimali yok ki şimdiden sonra da zor. Sürgülü kapı ve açarken onu tutan kısmı geçmişler ve öyle düşmüş. Aslında yanlış kapıdan girilmiş, normal giriş kapılarını kullansalardı böyle bir şey olmazdı.
SilBence de çok güzel anlatılmış bir buluşma lakin ben cümlelerin arasındaki Istanbul buluşmasına takıldım! :D Bir tarih belirlendi mi acaba?
YanıtlaSilİstanbul buluşması için henüz bir tarih yok, ben planlar dahilinde olduğu için yazıda bahsettim.:)
SilAlgıda seçicilik derler ya, ben de Joe'cuğum gibi İstanbul buluşması kavramına takıldım, Sevgili Okul Arkadaşım. :)
YanıtlaSilBekliyoruz valla, artık ada sahillerinde mi olur, Moda'da mı, İnciraltı'nda mı kısmet diyelim, bekleyelim. :)
Biz de baharı bir görsek ve dışarılarda oturulabilse mi acaba diye düşünmekteyiz Sevgili Okul Arkadaşım, gerçi bu fikir daha çok bende... Ama boynumda kıldan ince, onun iş durumu da önemli ki sanırım bu hafta sonu net bir tarih söyleyebilirim, elbette sizlerin durumuna göre revize de edebiliriz:)
SilAşk kitabında olmaz ki insanın, yüreğinde olur, öyle olunca da aşık olunur. Bak laflara bak... Boş buldu meydanı kaz gibi kabarıyor :))) Eh demeden geçemeyeceğim, nicedir demedim sonuçta: Kalem tutanın yazarlığı da hali hazırda kaz olunca, okuyucu eldeki tavuk ile avunur durur :)))
YanıtlaSilSenin galiba en ama en çok akıp giden zamana yazışını seviyorum, insan bu kadar güzel sever ve bu kadar güzel kaleme alabilir mi anlarını ve elbette en sevdiği kadını... Daim olsun aşk.
Okuyucunun yazarlığının önünde saygı ile eğiliriz, hatta feyz alırız ve elbette kabarmak hakkıdır:)) Onları benden daha iyi yapan şahsınızdır efendim, kısacası güzel seven insanlarız sanki... Daim olsun, cümle alem için de:)
SilYazınızı okurken sanki o mekânın tadını, o anın heyecanını ve romantizmini yaşadım gibi hissettim. İlk satırlarda bir irkildim gerçi, kapı olayında. Neyse ki hasar çok değilmiş!
YanıtlaSilNe güzel, o duyguyu sana hissetirebildiğimiz için sevindim:)
YanıtlaSilSevgililer gününüz kutlu olsun o zaman. İstanbul buluşmasını ben de bekliyorum bilginize. Hülya
YanıtlaSilTeşekkür ederim, sizin de kutlu olsun. O buluşma mutlaka olacak:)
SilHer daim güzel buluşmalarınız olsun güzel insanlar...
YanıtlaSilNot: Biz de sizi anıyoruz:)
Çok teşekkürler... Boşuna kalp kalbe karşıdır dememişler:)
Sil