Sanki bir senaryo üzerinden hayata geçmiş, aynı zamanda da oyuncuları olduğumuz bir filmi bire bir yaşıyoruz: Eski zamanlarda olsa, eski zamanlar dediğim de bundan çok çok 10-15 yıl önce, hadi bilemedim 20 yıl önce olsa, belki yine ürkütücü olacak, belki gazetelere, kısmen televizyonlara bakıp da soğukkanlılığı önde tutma derecemize göre şöyle göz atıp geçerek "sıradan" bir sağlık meselesi gibi algılayacağımız; mevcudu, bir durum olarak kabul edip ona göre önlemlerimizi alacağımız bir vakayı; sağolsunlar ki iletişim teknolojisi, haberciliğin geldiği nokta ve bir tık daha fazla alsak güzel olur düşüncesindeki, sosyal medya alanlarından pek de farkı kalmayan, iyice ticarileşmiş, haberi bir satılacak ürün haline getirmiş yazılı, görsel basın ve de asıl meselelerden uzaklaştırmak için bunu fırsata çeviren yönetici politikacılar sayesinde, bir başka alemi yaşıyoruz sanki. Oysa söz konusu sayılarsa gün içinde bu virüsün öldürdüğünden daha çok insan savaş alanlarında, trafik kazalarında ve başka başka mecralarda, başka hastalıklarla ölüyor zaten. Elbetteki bilimin koyduğu çabaları, insan hayatını gerçek gündem yapmış bilim adamlarını, popüler kültürün seline kapılmamış, toplumun korkması için değil de bilinçlenmesi için yazan, çizenleri görmezden gelmiyorum. Ama yeni, kolaycı ve popülerliğe şapka çıkaran insan topluluklarının ve insanlığın; uyarıyoruz ve bilinçlendiriyoruz diye, onları da bu aleme katarak, film tadında bir maceranın içinde "sanal gerçeklik" yaşatmasını da hoş bulmuyorum.
Çok şükür ki bu köpürtülmüş, bu popülerleştirilmiş gerçeklik sayesinde, bir süreliğine de olsa bu tadı, ben de yaşadım! Oysaki gün içinde normal hayatımı sürdürmüş, anlaşması bitmek üzere olan internet üyeliğimi yenilemiş, şahane bir mekanda, hoş eşlikçileri ile birlikte güzel bir öğle yemeği yemiş, yeni açılan bir AVM'yi gezmiş; deniz manzaralı, balkonlu kafesi de olan kitapçıyı beğenmiş ama AVM'yi beğenmemiş; deniz kenarından yürüyerek dönmeyi düşünürken bundan vazgeçip trenle de dönmüştüm. Olağan ve güzel bir günden öte değildi hissiyatım. Taa ki Tırtıl oğlumun telefonuna kadar!
Okullar üç hafta tatil, deyince telaş etmedim; güzel, istersen kal, gez dolaş, dedim. İstersen de gel. O gelmekten yana oldu. Başımla beraber, dedim ki bu ben için ne güzel bir yöresel deyişdir.
Başımla beraber de!..
Giriyorum en sevdiğim havayolu Sunexpress'in internet sitesine. Hiç sıkıntı çekmeden bilete kadar geliyorum; gün seçenekleri için arıyorum oğlanı; bilet 189 TL olarak göz kırpıyor. Diyor ki alma, henüz net değil tatil. Diyorum ki tamam.
Bir süre sonra tekrar arıyor: Baba al bileti, tatil kesin. Saat muhtemelen 19-20 gibi, aradan geçen süre 20 dakika ya var ya yok. Tamam, diyorum. Dedim de ne tamam! Gir girebilirsen internet sitesine... Otobüsler dahil, aktarmalı gelenler dahil, tüm havayolu sitelerini sürekli takip hali başlıyor bende ki hiç biri açılmıyor. Epey uğraş ve umuttan yanıtsız kaldıktan sonra, VPN üzerinden gireyim, diyorum ve bingo! Girdiğim Sunexpress sayfası şüphe oluştursa da, sonra emin oluyorum. Bilete ulaşıyorum. 189 TL hâlâ geçerli... Fakat bu kez de alıyor beni bir korku; sonuçta bir tüneldeyim ve onun üzerinden göndereceğim kart bilgilerim, bilmediğim birilerini çok mutlu edebilir, diye düşünmeye başlıyorum. Oğulla paraların riski, sonrasındaki uğraşlar arasında epey de bir tereddüt yaşıyorum. Bir yanda oğlan gelsin, bir yanda ele geçirilmiş bir kart? Soğukkanlı ve mantıklı yanım, babalık duygularımın önüne geçiyor. İnternetle mücadelem sürüyor ama! Ulaşım sektörü dışında tüm sitelere giriyorum, hiç bir sorun yok. Mantık iyice uçuyor bir ara, tek hedef, Oğlan gelsin. O ara THY'ye ve Pegasus'a ulaşıyorum, aktarmalıyı Oğlan istemiyor ki tek direk uçuş sevdiğim hava yolunda... Tırtıl İstanbul'da havaalanında aktarma beklerken ki beş saat, Covid-19 rahat durmazsa, onca insan içinden beni severse, korkusu yaşıyor. Tıklıyorum bu kez TCDD'yi, TCDD'de de tık yok. Bana mısın demiyor o da; Ankara'ya gelir yataklıda, diye düşünüyorum, oradan buraya ulaşım kolay nasılsa. O ara ağır ağır olsa da yakalıyorum Sunexpress'i, ağır ağır olsa da geliyorum yeniden bilete, onu halledince varıyorum ödemeye ki sorun yok, her şey yolunda. Bilet bu arada 209 TL olmuş, uçak doluyor! O ara, her şey yolundayken, site tekrar gitmesin mi?.. Olsun, diyorum, gerilsem de bu akşam işim bu. Ahhh işte yakaladım, diye seviniyorum bir an. Saat olmuş 23. Giriyorum ki çok yavaş olsa da, sabır taşını çatlatsa da yol alıyoruz. Kredi kartı bilgileri girildi, her şey yolunda. O ara şeytan dürtüyor ki hayra olacağı kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi; bileti bir kez daha kontrol ediyorum. Eyvahlar olsun Covid-19 sana! İzmir-Samsun olması gereken bileti Samsun-İzmir olarak düzenlemişim. Hadi dön başa!..
Saat biri geçiyor bu arada, başarıyorum siteye girmeyi yeniden. Dikkatlice işlemlere başlıyorum. İzmir çıkış, Samsun varış kısmını güzelce dolduruyorum, gördüğüme inanamıyor, tekrar tekrar kontrol ediyorum. Mutabık kalınca ruhumla, devam ediyor, yolcunun bilgilerini yazıyorum. Bir hata olup olmadığını tekrar tekrar kontrol ediyorum. Bu arada bilet 229 TL olmuş. Girdiğime şükrediyorum ki bir sonrasında belki 500TL olacak, ya da hiç bilet olmayacak. O ara Türkiye'deki bir çok evi, bir çok anne babayı hissediyorum. Sunexpress sayfasında bile kaç iyi yürekli insanla bilet kapma mücadelesinde rekabet içinde olduğumu düşünüyorum. Fırında sıra beklerken kızacağım pek çok insana, o an kızamıyorum. İçimden sıcacık, şefkatli bir gülümseme çıkıyor, hâlâ bir telaş içinde olanları düşünüyorum.
Çıktımı alıyorum. Oğlana mesaj gidiyor. Seviniyorum, hafifliyorum... Normalleşiyor, kitabımı ki Brahms müzikleri eşliğinde okuduğum, bitirince yazacağım şahane bir kitap, alıp yatağıma çekiliyorum.
Sonrasında da derin, uzun ve huzurlu bir uyku...
Londra'dan Brighton'a Günübirlik
1 saat önce
Bazen bana da oluyor. Her şeyin sonuna gelmişim. Bir bakıyorum gidiş yönü yanlış. Hadi sil baştan. Allah kavuştursun oğlunuzla.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim:)
SilBugünlerde pek çok iş ters gitme eğiliminde...
YanıtlaSilSağlık olsun da, aksilikler düzelir. :)
Düzeldi bizimki sonuçta.:) Elbette sağlık olsun, bu da geçsin gitsin; belki sonrasında bir alınmış ve özümsenmiş ders kalır dünyaya. Belki aynı gezegenin insanları olduğumuz, aynı kaderleri paylaşacağımız gerçeği nüfuz eder zihinlere de bir adım daha güzelleşir dünya:)
Silçok sevdigim bir abi vardı ben bunalınca bana bir iki derdini anlatır geri çekilirdi bende ..canın sagolsun
YanıtlaSil