Koliden çıktığı ilk akşam onu alıp banklara gittim. Onu okuma lambası ve ağaçlarla tanıştırdım. Denizi ve hemen arkamızdaki ayışığını çok beğendi. Ben de kendisini...
Henüz ilk sayfalardayken içim kıpır kıpırdı.
Bir yandan başarımın tadını çıkarırken bir yandan da "Bunu hemen paylaşmalıyım!" arzusu, bir mektup yazmak üzere 23. sayfada beni eve taşıdı.
Bu kez direk kendisiyle tanıştırmaya karar verdim.
Karakteri çok sevdim, memleketle ilgiliydim ama Andrey Platonov tam anlamıyla vurdu.
Tasvirleri, inceden alaycılığı, düzen ve ideoloji eleştirisi, duyguları kelimelere dökme biçimi fazlasıyla etkiledi.
İlk sayfalardaki yakıştırmam bunun bir yetişkin masalı olduğuydu; çok naif bir masal.
Yani bayıldım, henüz önümde 100 sayfa varken üstelik.
-Yasaklı Yazar- Andrey Platonov'un diğer kitaplarını da tümüyle içgüdülerime dayanarak favorilere eklemiştim ve ilk okunan kitabından alınan tattan anlaşıldığı üzere kendisiyle ilişkimiz yılbaşına kadar sürecek.
Ertesi sabah hafif bir yağmur atınca banktan geri dönmüştüm fakat yaklaşık 20 dakika sonra banklarla buluşma yeniden gerçekleşti.
Kitapla ilgili düşüncem olumlu yönde daha da gelişti ki Stalin Sosyalizmine göndermeleri pek güzel..
Moskova Çestnova ve diğer karakterlerden 3 tanesi listemde kendilerine seçkin bir yer edinecek gibi...
Ayrıca kendimi 1900'lerin başındaki Moskova'yı gezmiş gibi hissediyorum.
Yazarı kısacık bir kitapta bu kadar derinlik sağlayabildiği için gönül defterimde ayrı bir yere koyuyorum.
Kitabı, insanı ve onun yalnızlığını hissettirmedeki başarısı nedeniyle Gece Uçuşu'na benzettiğimin altını çiziyorum.
Bu kitaba karşı şu an tarif edemeyeceğim bir sevgi oluştu içimde.
Üstelik tekrar okuduğu kitap sayısı üçü bile bulmayacak ben, bu kitabı bir kez daha okumak konusunda çok istekli gördüm kendimi.
Kesinlikle yakın bir tarihte bir kez daha -sindire sindire- okuyacağım.
Kısa ama etkili kitaplar candır.
Baharların Sonu
17 dakika önce
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder