
3. kitabının 9. Bölümünde Devrimden böyle bahseder Montaigne.
Montaige'nin yüzyıllardır hücuma uğramış biricik kitabından kısacık bir yazıya gecemi vermek Montaigne'e ve cümlelerine bağışlanabilecek hatırlık bir zamandır. Montaigne'i eleştirmede cüssemin yetersizliğinin farkındayım öncelikle…
Bir devleti değiştirmenin onun öldürmekten farksız olduğunu savunan bu adam için aklımın uçlarına dayanan ilk şey “Cumhuriyet” olmuştu. 17. Yüzyılda şehrinden kaçıp evinin kuytularında kendini denemelerini yazmaya adayan adam için aklımda muhalefet yaratan ilk cümle buydu. Motaigne'nin her türlü kitabı edinip okuduğunu, bilgiye aç ve doyumsuz yaklaştığını öğrendiğimde, yazılarının pek çoğunun neden bir senfoni eşliğinde ruha hitap ettiğini anlamak hiç de zor olmadı. Devrim denemesini eleştirmeye kalkan aklım, onun, 20 yüzyıl havadislerinden bihaber olduğunun da farkındaydı.
Devrim… eylemin iskeletini, hızlı ve radikal, nitelikli ve kitlesel değişimlerin var ettiğini bilerek, Cumhuriyet Devrimine bir bakış atmamak da imkansızdır. Bizler bir sabah uyandığımızda yeni bir rejimle, bir başka sabah yeni bir dille, diğer bir sabah yeni anayasayla uyanmadık mı? Ve bütün bu cesur yeniliklerin akıl almaz ölçüde hızlı meyve verdiğini de gördük. Öyleyse Montaigne devrim eylemine neden bu kadar sert ve kesin yargılarla yaklaşmıştı?
Öylece sordum işte kendime. Ardından Paris´de uyumuşum.
ve yine der ki Monteigne;
YanıtlaSilBizi yöneten, dünyayı ellerinde tutan kimselerin bizim kadar akıllı olması, bizim yapabileceğimiz kadarını yapması yetmez. Bizden çok üstün değillerse bizden çok aşağı sayılırlar! "burda gülümsedim :)"
Çok şeyler vadettikleri için çok şeyler yapmak zorundadırlar.
(Kitap-3, bölüm:7)
Monteigne 16. yüzyılın karanlığı içinde dahi sıradışı bir bakış açısı ile bugün bile bizleri düşünmeye sevk ediyor...İlginç gelir bana ve bazı sözlerinin üzerinde durur durur düşünürüm!...
....
Ve;
Fransaya ne kadar kızsamda Paris'e kötü gözle bakamam....
diyerek düşündürmeye devam ediyor...