30 Ocak 2009 Cuma

Davos'ta;Bir Öfkeye Teslim Ettik Çok Şeyi...


Dün gece Davos'ta, ulusal gururumuza zirve yaptıran, geleneksel öngörüsüzlüğümüzün ve kontrolsüz aklımızın ürünü bir an yaşadık! Donanımsızlığın tavan yaptığı bir andı bu...

İç siyasette, içinde yaşadığı toplumun genlerinde varolan bilgisizliğe yakın, serinkanlılığa uzak, aceleci, olaylara anlık tepkiler veren, uzun vadeli ve serinkanlı bakışları içinde barındırmayan hamasete dayalı söylevlerde içgüdüsel coşkular yaşayan halkına karşı sürekli zemin bulmuş uslubundan her zaman sonuç alabilen başbakanımız, bu tavrını, ne yazık ki bakışları anlık değil de uzun vadeli ve serinkanlı olan insanların olduğu bir başka zemine taşıyarak, orada temsil ettiğinin kendisi değil de bir ulus olduğunu unutarak, müthiş bir gaf yapmıştır. Üstelik de, bu anın ardından düzenlediği basın toplantısında, bu çekip gidişin nedenini, statü anlamında kendine eş olmadığı gibi, diplomatik hiç bir değeri de olmayan bir insanı protesto maksatlı yaptığını beyan ederek, koskoca Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık makamını küçük düşürmüştür. Türkiye Cumhuriyetinin ya da herhangi bir ülkenin hangi başbakanı bu güne kadar bir moderatörü muhatap alıp, ona öfkeden çekip gitmiştir acaba? Eğer tavır Peres'e karşı olsa, bu bile yanlış da olsa anlaşılabilir bir şeydir, onuru vardır. Başbakanlık makamı, üstelik bütün dünya medyası önünde bir modarötöre kızıp, onu muhatap sayıp meydandan çekilme alanı değildir. Olmamalıdır.

Kendi yarın siyasetten çekilip gittiğinde, uluslararası ilişkilerin devamlılığı çerçevesinde başkalarının üstleneceği süreçleri hiç gözetmeyerek, tam bir racon kesme haliyle hareket edip; aslında çok ama çok haklı olduğu bir konuda bir çuval inciri berbat etmiştir. Serinkanlılık ve uygar karakter, karşındaki ne yaparsa yapsın meydanı terk etmek değildir. Aksine, o meydanda sonuna kadar haklarını savunmanın savaşını vermektir. İşin kötüsü, medyamızın duyurduğu doğru ise Peres özür dilemeye yönelik bir mesajla da insiyatifi ele almıştır. Gerginlik üzerine anlık bir öfkeye teslim olmayarak ve görüşlerinden vazgeçmeksizin; sadece, tavrına yönelik bir özür dileyip, tezlerini ve sözlerini savunma noktasında bir adım öne geçmiştir. Elbetteki dereyi geçene kadar sessiz kalıp dayı diyecektir. Ulusal çıkarlarının gereğini elde ettiğinde tıpkı Irak'ta başımıza geçirilen çuval benzeri bir anı da sürekli kollayacaktır.

Ortadoğu gibi dengelerin, çıkarsal ilişkilerin sürekli yer değiştirdiği kaygan bir zeminde, kısa vadeli, özellikle duygusal bakışlar ve tavırlar kimseye yarar getirmemiştir. Filistin sorunu daha uzun yıllar çözülmesi mümkün görünmeyen bir sorundur. Bizim derdimiz ve önceliklerimiz kendi çıkarlarımız olmalıdır. Elbetteki elimizi, ayağımızı, duygularımızı oradan çekmemeliyiz. Ama daha akılcı ve duygulardan uzak bakmamızın gerekliliği de ortadadır.

Kendimiz yıllardır çektiğimiz terör belasının içinde hala yaşarken, başkaları bizim terör örgütüne sahip çıktığında bas bas bağırırken, bir başka ülkeye bela bir terör örgütüne bu kadar sahip çıkmanın anlamı nedir? Başbakan, ideolojik anlamda yakın durabilir, sempati duyabilir ama ağzından düşürmediği empati lafından yola çıkarsak, kendisi İsrail başbakanı olsa (söylediklerinin bir çoğu doğru olmasa bile o kişinin) nasıl davranır, ne sözler ederdi acaba?

Olay iç siyaset açısından kazanım gibi görülüyor olsa da, coşku da yaratsa, sonuçları uzun vadede çok da Türkiye'nin yararına olmayacaktır. Oysa, doğru bir diplomatik tavırla ve biraz serinkanlılıkla yıllar boyu kaymağı yenebilecek bir an; üstelik başbakanın ifadeleri anlamında son derece doğru ve haklılıklar da taşırken, bir öfkeye ve küçük düşünmeye heba edilmiştir. Bu bir zafer değildir. Önümüzdeki günler, zaten son yirmi gündür insiyatifin elimizden usul usul gittiğini farkedemediğimiz İsrail Filistin sürecinde sözün, nasıl başka ülkeler doğru kaydığının bir göstergesi olacaktır. Üstelik, tüm dünyada bu sürece en doğru gözle, en insani ve en samimi bakan ülke bizken...

Keskin sirke gerçekten küpüne zararmış bir kez daha gördük. Olayın uzun vadedeki sonuçlarını göreceğiz. Aslında başbakanın basın toplantısı, kendisinin diplomatlarca uyarıldığının ve kendinin de yaptığı yanlışı fark ettiğinin bir göstergesidir. Umarım bu farkediş, son derece akıllı, serinkanlı bir tavırla yönetilecek bir süreçte kazasız belasız atlatılıp, işler yeniden rayına sokulur. Benim umudum var.

7 yorum:

  1. Dün gece saat 04:00'e kadar izledim, o eseri..!

    Çok güzel sahneye konulmuş, baş aktörlerinin de mükemmel oyun segiledikleri, sahneleri ayakta alkışlayarak izledim. O ne müthiş bir oyunculuk gösterisiydi ki, bu güne kadar böyle bir tiyatro izlemedim desem yeridir.

    Tayyip bey, kendisine verilen rolü çok şahane oynamıştır. Bu sergilediği oyun sonucunda, kendisine verilecek ödülü sonuna kadar hak etmiştir.

    "BOP" adlı bu eseri hem yazıp, hem de yöneten ABD'yi kutluyorum. Böyle usta oyunculara sahipken, daha çok oyunlar seyrederiz.

    Seyretmeyi seven bir milletiz..!

    YanıtlaSil
  2. Tayyip Erdoğan hiçbir zaman benim liderim,AKP'de partim olmadı.Ancak yazını bütünüyle duygusal buldum.Tayyip'i ve AKP'yi sevmemek ayrı,Tayyib'in orada koyduğu tavra çok daha objektif bakabilmek ayrı bence.Mustafa Kemal Atatük'ün gerektiği zaman masaya yumruğu vuran tavrını alkışlayan bizler,Tayyib'in protestosunu sırf Tayyip olduğu için eleştirirsek ne derece hakkaniyetli olur?O sebeple dün gece Tayyip'i izlerken,zerre kadar Tayyipçi olmadığım halde,ülkem adına göğsüm kabardı.İşte bu! dedim.Mesele Tayyip değil,bu ülkenin Avrupa ve Amerika karşısında ezik halinden çıkması ve masaya yumruğu koymasıydı.Tabii içimden şunu da dedim,keşke bu ülkenin liderleri her haklı olduğumuz konuda ve ABD karşısında da gerektiği zaman böylesine dik bir duruşu gösterebilse.Bunlar bütünüyle içimden geçen samimi duygulardır.

    YanıtlaSil
  3. Yazıyı biraz daha dikkatli okursan düşüncelere karşı olunmadığını hiç önyargızsızca doğruluğunun kabul edildiğini anlayabilirsin.Ki bu tür durumlarda kimsye duygusal bir bağla bakmam.ve yazı duygusallıktan çok öte bir bakış içermektedir.Eleştirdiğim,çıkışın modaratör baz alınarak basın toplantısında buna vurgu yapılmış olmasınadır.ben dik duruştan şunu anlarım.Orada peres'e o kadar giydirmişken.Ardından gelen basın toplantısdında olması muhtemel şeyleri düşünerek çark edip,Peres'e hiç değinmeden tepkinin modaratöre olduğuna vurgu yapılmasınadır.Türkiye Cumhuriyetinin başbakanının muhatabı ya da hesaplaşacağı zat modaratör değildir.çocuklar gibi küserek bir daha davosa gelmem demekde değildir.Bu sözde bir dik duruştur ve tümüyle iç politika malzemesidir.Atatürk'ün duruşuyla benzeştirilmesi hiç mümkün değildir.Eğer benzetmeyi buradan yapacaksak,konuşacak fazla bir şey yokda demektir bu...O ulusal bir kurtuluş savaşıdır ve tam bağımsızlık üzerine vücut bulmuş herkesede kafa tutulmuş bir eylemdir.BU bir kendinden menkul sıradan zatın tavrına tepkidir.Yazıyı bir kez daha dikkatli okuyup düşünmekte yarar olduğunu düşünüyorum:))Yorum için teşekkürler

    YanıtlaSil
  4. Dünya Ekonomik Forumları yapılırken her zaman öncesinde zaten tüm anlaşmalar yapılmış olur. Bizim izlediğimiz işin görsellik kısmı. İzlerken farkedildi mi bilmiyorum ama Tayyip çok sakin ve ezberlenmiş bir konuşma yapıyordu. Replik sırası sizde buyrun denmiş gibiydi. Hepsi bir şovdu. Bu adamın uzun dönemli düşünmesini kim bekleyebilir ki? Uluslararası sahne gereğince tekrar seçilmesi için bir şov düzenlenmiş bana kalırsa hepsi bu. Yoksa Gazze'ye ve pek çok yere dair projeler ve anlaşmalar kamera arkasında çoktan yapılmış.
    Ama Tayyip'in amacına gayet güzel malzeme topladığı, içerden çok destek aldığı kesin.
    Bir şova teslim ettik herşeyi aslında sevgili dostum...

    YanıtlaSil
  5. hala umudu olan insanlara şaşıyorum ben de. tüm bu oyunlar sürerken üstelik.

    YanıtlaSil
  6. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  7. Valla ben anlamıyorum bu insanların hayata hangi gözlüklerle baktıklarına halimizi kimse görmüyomu ağlanacak halimize nasıl gülüp herşey sütlimanmış gibi davranılıyor ilginç :)

    YanıtlaSil

İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP