Farkındayım ki; yaz uykusundan bir türlü uyanamayan yüze yerleşmiş serserilik, mutlu ve aptalca bir tebessüm, yazma konusunda inatçı bir tembellik, o tembelliğe çeşit çeşit bahaneler üreten öğrencilik halleri umursuz bir avarelikle hüküm sürmekte hâlâ...
Oysa, "Bizim operada sezon başlar ve ben yazarım," diye düşmüştüm ya bir cümle, bir yazının içine, iki ay önce... Artık, sevgili kişinin cümlesindeki gibi; kırmızı kar'ı bekliyorum ben... Çok tembelim artık, çok!
Her sabah, evet bu kez oturup yazacağım, diyorum. Heyecanım had safhada... Sonra oturup kalıyorum, bir sürü geyiğe takılıp öylesine oyalanıyorum. Aslında o kadar çok şey birikti ki... Yani malzemeden yana sıkıntı yok. E siyaset gündemi de fazlasıyla dolu... Günlük hayat dinamik. Üzerinde bir yıldır çaba harcadığımız bir önemli projenin gerçekleşmesi için harcadığımız emeğin karşılığını alacağımızı gösteren önemli gelişmeler de yaşıyoruz. Ama bir türlü yazamıyoruz. Yani ben!
Mesela, tarafımızdan pek kayda değer bulunmamakla birlikte yine de tiplemeleriyle güldüren Sinek Kadar Kocam Olsun Başımda Bulunsun izlendi, yazılamadı...
Behiç Ak tarafından yazılmış, iki muhteşem oyuncu Seray Gözler Yeniay ve Adnan Biricik'in dört karakteri canlandırdığı; ilişki, iktidar, sevgi, evlilik, monotonluk, aşk ve macera, kadın ve erkek, birey ve politika üzerine çapraz ve paralel ilişkileri anlatan, muhteşem bir oyunculuk gösterisi olan, konusu sağlam, ritmi lezzetli, şiddetle tavsiye edeceğimiz "2x2" izlendi, yazılamadı...
Profesyonel ki üzerine çok lezzetli bir yazı okunarak not alınmıştı akıl defterine... İzlendi, yazılamadı. Zaten bahsi geçen yazının üzerine çıkacak bir yazı da yazılamazdı!
Carmen izlendi, yazılamadı.
Binbir Gece Masalları bale gösterisi izlendi, ki eleştirilecek bir iki balerine rağmen çok da beğenildi, yazılamadı... Ama cumartesi gecesi izlenen Bir Tenor Aranıyor, yazılacak sanırım bir iki güne kadar... Üstelik bu sezon; Tırtıl, Zeyno, Naz'la birlikte gidiyoruz gösterilere, sonra paylaşıyoruz izlediklerimizi ve oyuncular hakkındaki görüşlerimizi... Onların şahane tespitleriyle öğreniyor ve büyüyorum ben de biraz daha...
Gelirsek ana konumuz Vera'ya; başlığı okuduğunuzda yarattığı çağrışımı ya da algınızın seçtiğinin ne olduğunu tahmin edemiyorum. Açıkçası ben de bu yazıya neden olan cümleleri ilk okuduğumda doğru bağlantıyı kuramamıştım.
Yazı, geçenlerde aldığım bir e-posta üzerine aslında... Ve blog yazmanın bana kazandırdığı tanışıklıklardan yeni bir tanesi üzerine... Yazıya övgü ile birlikte, oradaki iki şarkı için "Nükhet Duru'nun şarkılarını ben duymamıştım, sayenizde öğrenmiş oldum, harika oldu. :) Benim de size bir önerim olacak..." kelimelerini içeren, iki de link eklenmiş, Arel Koray Nalbant imzalı bir e-postaydı aldığım.
Belki de kim ki bu Arel Koray diyeceksiniz. E-posta kutumda, kişilerimde olmayan ve daha önce duymadığım bu adı görünce, virüs falan da yemesem şimdi, diye düşünmedim değil açıkçası. Fakat konusuna dikkat kesildiğimde gördüğüm "Kürk Mantolu Madonna hakkında" ibaresi, elimi çabuk tutturdu ve açıp okuttu e-postayı... Kürk Mantolu Madonna üzerine bir yazı yazmıştım yaklaşık iki yıl önce...
Arel Koray, Vera adlı bir grupları olduğundan, kendisinin hem şarkıları yazdığından hem de
grubun vokalisti olduğundan söz ediyordu. Onun, Kürk Mantolu Madonna için yazılmış bir de şarkısı vardı.
Vera, Denizli'li gençlerin kurdukları bir grup. Sitelerini ziyaret ettiğinizde; amatör ruhlarının yanı sıra seçtikleri müzik yolunun ne olduğunu göreceksiniz. Belki bir gün oldukça yukarılara tırmanmış bir grubun ilk yıllarına tanık olacaksınız. Vera'nın Kürk Mantolu Madonna'sı ve diğer şarkıları için buradan. Grup hakkında ayrıntılı bilgi için de buradan lütfen: veraistanbul.com
Görsel: Kapının önü