makarnacı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
makarnacı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Şubat 2022 Cumartesi

Makarna Üç Adım

Unutamadığım bir makarna var. 70'li yılların ilk yarısı; Mihri'nin öyküsündeki mahalleye yeni taşındığımız, fuarların konsept olmadığı gibi kapalı alanlara tıkıştırılmadığı yıllar. Aylardan Temmuz ve fuarımız açık. Ailece oradayız. Özellikle kamu kurumlarının reyonları muhteşem: YSE, DSİ, TCK, Topraksu, MKE, fındık ezmesi ile bizi tanıştıran Fiskobirlik gibi kamuya ait bölümlerde kurulu, içinde akarsular da olan, ışıl ışıl elektrik direkleri ve minicik barajları; dağları tepeleri, yolları, sokakları ve evleri ile maket köyler Gulliver tadı yaşatıyor bünyelerimize. Henüz inşaat halindeki Boğaz Köprüsü'nün miniğinin üzerinde yürümek, hatta o sallantı tadını yaşamak için defalarca geçmek paha biçilemez bir tat. Elbette Kızılay'ın reyonunda çekilişe katılmak yardım etme tadı vermesinin yanı sıra ne çıkacak heyecanını yaşamak anlamında da muhteşem. Fuarı ikiye bölen tren rayları ise başka ve olağanüstü bir keyif. En büyük dileğimiz trenle orada rastlaşmak. Sonra altından geçtiği köprünün ahşap merdivenlerini hızla çıkıp en üst noktasındaki düzlükten kömür kokuları yayarak geçen treni seyretmek. Hele bu makas değiştirme manevrası içinse ve durduktan sonra öteki makasa geçip geri bastıracaksa daha daha muhteşem. O yıl beni benden alan bir yer var fuarda ve ilk. Evde makarna yapılıyor elbette. Genelde sade. Bazen peynirli, belki kıymalı. Piyale mini bir reyon açmış. Bir de şoför kısmının arkası mutfak şeklini almış Volkswagen minübüsü var. Makarna tenceresi kaynıyor; başında da tam tekmil kıyafetli bir aşçı; filmlerdeki gibi. Önce biraz izliyoruz. Sonra makarna yemek istiyoruz. Bunun için babam fiş alıyor. Makarnalarımız elimizde, oturabiliriz. Bir filmin oyuncularıyız artık. Çünkü hayalimiz hep filmlerde gördüğümüz makarnalar. Şöyle uzadıkça uzayanlar. Oysa bizim evde kırılarak pişiriliyorlar ve temiz sudan geçiriliyorlar. Şu an görmekte olduğumuzsa sanki makarna değil! Biz makarnanın bir gariban doyurucu olduğunu sanırken o aslında bir asilzadeymiş hissi içinde bakıyoruz; her doldurulan tabağa. Sanki İtalya'da tatildeyiz. Ve birazdan eve dönünce bir an önce sabah olsunu bekleyeceğiz ki makarnayı, üzerindeki sosu, sanki İtalya'dan henüz dönmüş heyecanla anlatalım arkadaşlarımıza.

Ama üzerindeki o sos, ve aynı sosun acılısı. Onların makarnaya kattığı anlam, anlatılabilir gibi değil.

Sonra peşini fuar süresince bırakmıyorum tabii ki ve her yıl Temmuz ayını bekliyorum.

Porsiyonu 5 TL.

Henüz sıfırlarla tanışmamış, belki hayalini bile kuramamış 5 TL.


Son 15 gündür güzergâhım üzerindeki bir sokakta, denize bir kahve mekânı uzakta küçük bir dükkândaki faaliyet gözüme çarpıyor. Kare bölünmüş, İrlanda yeşili ahşap çerçeveleri ve minik verandası ilgimi çekiyor; sevimli buluyorum, bana iyi şeyler vadediyor, içimde bir sıcaklık var, ziyaret edeceğim de kesin.

Bir kaç gün sonra ise tabelası şekilleniyor. Bir makarnacı. Ondan bir kaç gün sonra da verandada insanlar görmeye başlıyorum ama sokağa henüz girmiyorum.

O sokakların hepsi dünkü çocuklar, imar uygulamalarının ardından türediler, sonrasında biz köyün bile taşralılarıyken bir anda görüyoruz ki şehirli olmuşuz.


Geçenlerde bir gün şehire iniyorum. İşlerimi hallettikten sonra bilgisini enn sevdiğim kadından aldığımı bir pişi dükkânına takılacağım. İşlerimi hallediyor ve şehrin havalı semti 56'lardaki sokak arası mekânı elimle koymuş gibi buluyorum ancak içerideki kalabalık girme fikrime set oluyor. Sonra makarna yesem fikriyle kendimi trende buluyorum. Bizim istasyona varınca da fikrim beni bir kez daha çeliyor ve Adem Usta'ya takılıyorum. Yeni bir garson var; ben bunu bir yerden tanıyorum diye düşünüyor bir türlü de çıkaramıyorum. Doymuş bir meraklı olarak makarnacının sokağına üstten girip sahile inerken kendisine iyice bir göz atıyorum ve ertesi gün, yani dün oradayım.

Süzülüyorum içeri. Çok hoş bir ortam. Bir sürü genç kız. Yatay dikdörtgen mekânın tamamı kadar bir mutfak. Şimdilik tek tip bir makarna yapıyorlar; fettucinne. Take away düşünülmüş bir işletme. Uzun pencere önünde yüksek tabureli uzun bir masa var ki şirin. Şu kadim eve bakıyor. O ev bizim kılık değiştirmemiş evle aynı zamanın ürünü. Şehrin en bilinen ve zengin ailelerinden birine ait havuzlu bir yazlık. Şehirdeki ilk evimizde de karşı apartmandan komşularımızdılar ve kızları kızkardeşimin kolejde 7 yılı birlikte okudukları sınıf arkadaşıydı. Aynı popülerliklerine ve katmerlenmiş zenginliklerine İstanbul'da devam ediyorlar. Burayı satın alan kişi ise hisse senetleri borsada işlem gören bir un fabrikası ve vesaire sahibi kişi. Satmayı düşünüyor ama tok satıcı olunca yıllardır bir babayiğitin çıkmasını bekliyor; ana yoldan denize uzayan ama imar sonrası tek parçalığı ikiye bölünen bu arsa.

Makarnam 15 dakika sonra seçtiğim sos ve üzerinde parmesanla geliyor. Verandanın denize bakan yönündeyim. Evimiz üç adım ötede. Coğrafya benim çocukluğumu, ilk gençliğimi, gençliğimi, şimdimi bildiği gibi ben de onun kelimenin tam anlamıyla ciğerini biliyorum. Severiz yani birbirimizi. Makarnayı beğeniyorum ama bir eleştirim var. Biraz sonra bunu ödememi alan genç kıza söyleyeceğim ve bir kaç öneride de bulunacağım. Önce keyfini bir çıkarayım ama...


Verandada otururken burada şarap ve bira olmalı diye düşünüyorum. Bir de küçük tahta kaşıklar ve çatallar take away için tamam da masada oturup yiyen için keyifsiz bir uygulama olarak geliyor bana. Porselen tabaklar ve metal kaşık çatallar, bir kadeh şarap ya da bira yakışırdı diye hayal ediyorum. Makarna çeşitliliğinin olmamasını başlangıç için yadırgamıyorum. Ödememi yaparken tüm bunları genç kıza söylüyorum. İlgiyle dinliyor ve bunları patrona ileteceğini söylüyor; samimiyetle gülümseyen yüz ifadesiyle. Ürün yelpazesinin genişleyeceğini, Ravioli ve Tortellini'nin menüde olacağının da altını çiziyor. Bir eğitim alıp almadıklarını soruyorum ve kimin hamuru yapıp pişirdiğini ekliyorum. Bir abla bu. Gülümsüyor elindeki açmakta olduğu hamurla birlikte. "Elinize sağlık," diyor, beğendiğimi ifade ediyorum. Gülümsüyor. Bu günlere ve genel fiyatlara bakınca da, bulunduğu noktayı da göz önünde tutarak, 25.TL'yi, sıfırları atılmış da olsa makul buluyorum.

İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP