Sınıf Arkadaşları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sınıf Arkadaşları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Ekim 2025 Cumartesi

Bir Günü Delicesine Sevmek

10.10.2025 Cuma
Palmiye Kafe


Başkanımız arıyor, buluşma gününü ayarlamış, Serdar şehrimizde, artık bir gelenek olarak yine Palmiye Kafe'de olacağız. Bize, duygularımıza çok uygun bir mekân. Denizin dibi ve oldukça sevimli. Ayrıca bana çokk yakın. Bu kez Zennur da bizimle... Merakla bekliyorum, Serdar'ı görmeyeli çok uzun zaman oldu. Bir İstanbullu artık O. Zennur ile rastlaşmayalı da uzun zaman oldu, çünkü ben çok uzun zamandır, ama çookkk uzun zamandır şehir merkezine uzak ama daha güzel, gittikçe kalabalıklaşan, denizin dibi bir coğrafyadayım. An itibariyle saate bakıyorum ve biraz gecikmiş arkadaşlarım için endişe ediyorum, arasan mı acaba diyor içsesim, biraz daha bekle diyor, soğukkanlı bünyem.

Çünkü başkanım saniye sektirmez.

Dayanamayıp arıyorum. Varmak üzerelermiş, anlıyorum. Üç ayrı yoldan üç araba olarak varıyorlar, Zennur bir tık geride. Şimdi kapıdan içeri giriyorlar, ufak aralıklarla... Serdar'ın oğlu da bizimle. O artık Samsunlu... Otomobili ile birlikte bana emanet... Zennur görünüyor ve kapıdan içeri süzülüyor. Mini mini birler artık yetişkinler, ama ruhları taptaze. Çokkk keyifli bir sohbet başlıyor. Gülünesi espriler sıra sıra, aradaki, yıllara varan, zaman boşluğu şu an sıfır. Sanki hep burada bu masadaydılar; elbette pastaların, kahvelerin, gerekirse çayların tadını çıkaracaklar. Hasta arkadaşlarını unutmuyorlar ki kısa süre önce hastanede ziyaret etmişlerdi, Hüseyin Başkan, doktor olması nedeniyle de hassas bir terazi ile takip ediyor Gürsel'i, bir kaç gün önce hastanede, Gürsel'in odasında epeyi şamata yapmıştı bu haşarı öğrenciler.


Buluşmaya giderken Hüseyin Başkan'ın, arkasına hoş kelimeler yazdığı ve bana verdiği ilkokul yıllarından önlüklü ve vesikalık bir fotoğrafını yanıma alıyorum. Masaya koyduğumda şaşırıyor. Unutmuş, hatırlamıyor bile, tabii ki çok seviniyor ve hemen telefonu ile fotoğrafını çekiyor. Oysa benim ilkokula dair muhteşem bir arşivim var. Bundan bahsediyorum. O fotoğraflar şu an yeni bir buluşma günü için hazırlar. Ve o gün arkadaşlarım çokk şaşıracaklar.

Aslında bir duyarsız tenekeyim ben, bazı konularda; fakat şu fotoğraflar konusunda ben de kendime şaşırıyorum. Onları yıllardır saklıyor olmam bence de muhteşem. Üstelik sürekli alıp bakıyor olmam da söz konusu değil; muhtemelen ara ara baktığım, uzuuuun aralıklarlı zamanlarda göz atmalarımla, hafızamda epeyi yer etmiş olmalılar diye düşünüyorum. Bundan sonraki buluşmada yeni katılımcılar olması ihtimalini düşündükçe yıllardır bekleyen bu sürprizin büyük olacağını hissediyorum.

Serdar'ın oğlu özellikle arabası konusunda artık emanetimiz, başı sıkıştığı her anda da yanında olmak yeni görevimiz. Biz sanırım birbiri ile bağı çok kuvvetli sınıf arkadaşlarıyız, elbette çok sık görüşmedik, mesafeler açısından; belki de tembellikti benim halim, çünkü birçoğunun olduğu şehirlere çok kere gitmiştim. Ama şimdi zamanım bol, sağlam bir geleceği kurmuşum ailemizin tüm fertleri adına... Artık listemin başında arkadaşlarla geçirilecek zamanlar var, elbette derdi olanın burnunun dibinde bitmek de baş görevimiz.

Yazıyı çok uzatmak istemiyorum, bu yazı hoş bir giriş sayfası oldu bence. Dünkü soğuk bile ısındı, güneş pırıl pırıl, daha kalabalıklaştığımızı hissediyorum ve yaşamın geri zamanlarına dönmüş olmak sanki level atlattıyor bana. Mutluyum. Çokk mutluyum... Elbette durmak yok, olanaklar çerçevesinde daha çok buluşmaya, birbirimize koşmaya, o bağın tadını çıkarmaya ben hazırım. Ve ufak ufak çoğalıyor olsak da bunun dahi verdiği haz muhteşem! İyi ki Hüseyin Başkan'ımız var, bizi toparlayan, çok kıymetli bir şeyin, arkadaşlığın kıymetini hatırlatan O oluyor.

İyi ki bizim -sınıf- başkanımız O!

Bu yazı farklı segmentte zaman zaman, hatırlandıkça yazılan, eldeki fotoğraflarla desteklenen bir seri olsun istiyorum. Umarım arzuladığım gerçekleştirmeyi de başarırım, ve umarım bu muhteşem bağ kopmaz, gittikçe çoğalır, gittikçe de güç kazanır!


27 Eylül 2025 Cumartesi

Toplantı

26.09.2025 Cuma 
Palmiye Kafe



Sabahın en sakin saatinde fırından dumanı üzerinde ekmekler, cami avlusundaki minik dükkândan da poğaçalar aldım; elbette bir de içi tahin dokunuşlu enfes bir açma. Bugün önemli bir gün, akşam telefonuma bir mesaj düştü, aynı mahallede büyüdüğümüz sınıf başkanımdan; şimdi ilkokuldayız. Benim eve yakın deniz kenarında bir mekânda toplaşacağız. Çok uzun zamandır görmediğim, artık başka şehirde yaşayan gözü kara ve eylemci bir arkadaşım bizimle. Organizasyonu yapan da her zaman olduğu gibi ilkokuldaki sınıf başkanımız. Kendisi bu işleri çok gönülden yapıyor ve O bizi bir araya getirmese sanki biz yokuz.

Şu an çalışma masamdan coşkun denize bakıyorum; zaman yine evriliyor. İlkokul öğretmenimizi, Gülseren Kaya'yı bir kez daha anmadan geçemiyorum. Çünkü bizi yontan, her birimizden emsali bulunmaz biblolar çıkaran kişi O. Deniz müthiş, yükselen dalgaların üzerinde sörf yapan köpükler muhteşem. Gün kış tadında, güneş saklı. Ben ilkokul sınıfımda sıraları dolaşıyorum. Biraz sonra görevli arkadaşlarımız sıcacık süt güğümlerini getirecekler, poğaçalar fırından yeni çıktı. Miss gibi kokuyorlar. Yazıyı burada kesmeye karar veriyorum, uzun bir yazı olmasını istemiyorum; çünkü şu an geçmişteyim ve o günlerin tadını çıkarıyorum. Elimdeki işleri en azından öğle sonrasına kadar savsaklamış durumdayım. Bir korkum var derinimde, bu hava şartlarında iptal olur diye toplantı...

Bana bir nefes mesafede mekân, işim kolay, lakin bakıp göreceğiz, hava şartları engel olabilecek mi hiç bitmeyen arkadaşlığımıza...


Mini mini birler tadında yürüyorum. Fotoğraf makinem yanımda ama onu kullanmak istemiyorum, bugünü anlatmaya tek fotoğraf yeter diye düşünüyorum. Başkanımla sık görüşebiliyor olsak da Uğur'la çok uzun zaman oldu görüşmeyeli, Palmiye Kafe'ye yaklaşıyorum, buluşma saatinin son bir dakikası. Endişem var, ya tanıyamazsam diye! Kapıdan giriyor yola bakan masalardan en dipte olana oturuyorum. O sırada biri geçiyor kocaman camın önünden, biraz kilo almış olsa da bu Uğur, aynı mahallenin çocuğuyuz, tanımasan çok ayıp olurdu diyor içsesim, o mekâna kıvrılıyor, kendisi uzun zamandır şehrimde oturmuyor.

Mihrap yerinde, biraz kilo almış olsa da... Elbette kucaklaşmaca, Hüseyin başkanım benim soluma oturuyor, ikimizin cephesi de Uğur'a dönük. Mini mini birler bugün için tamamlandı. Sohbet koyu, lise yılları önde, serde devrimcilik var. Ortak anılar masaya seriliyor. Öyküler tadından yenmiyor. Başkanım Gürsel'i arıyor, onu telefonda yormak istemiyoruz, selamlarımızı Hüseyin Başkan yolluyor. Sonra laf lafı açıyor. Gelmişimiz geçmişimiz masada. Her şey başkanımızın telefonunda, çokkk uzun zamandır görmediğim kız arkadaşlarım var, Hüseyin başkanın telefonundan bakıyorum, yolda görsem kesinlikle tanımazdım diyorum. İnsan ezberinde olan karakterlerinin yeni hallerini çoookkkk uzun zaman sonra görünce tuhaf oluyor, oysa Hüseyin Başkan'ın böyle bir sorunu yok, o bağlantıyı yıllardır kopartmıyor. Ben ilkel bir telefon kullanıcısı olduğum için telefonun derinlerine dalıp cevherler çıkarabilen sonra onları da saklayan biri değilim, bu belki de iyi bir durum; şu an tüm kız arkadaşlarımızın içlerindeki genç kızı yok etmedikleri enn son hallerini görebiliyorum, onlarla gurur duyuyorum.

Sonra dedikodu yapıyoruz elbette, sokakta görsem kesin tanıyamazdım diyorum ve bu halin Hüseyin Başkan'ın sayesinde ortadan kalkmasına seviniyorum. Bu yetişkin kadınlar benim için artık, çok iyi yetiştirilmiş, yetişmiş ama ruhlarını yitirmemiş hep genç ve şahane kadınlar.

Çokkk uzun kalıyoruz, masadan kalkmaya niyetimiz yok, öyle güzel konuların, anların, insanların içinden geçiyoruz ki gün yetmez filmin sonuna varmaya. Aşk mevzusuna hiç girmiyoruz, sanırım bunu özellikle yapıyoruz çünkü her birimizin hayatı kimler geldi kimler geçti şeklinde... ama içimizde bir burukluk yok mu? Bu duygu ilkokulda erkekler bir arada oynarken kızları oyunlara almamak üzerine, oysa sınıfta ve bahçede yürürken, top oynarken, farklı, tatlı sözü olan çocuklar da bizdik.

Dışarı çıktığımızda kendimi zaman tünelinden geçmiş gibi hissediyorum. Zihnim boşalıyor ve tüm o anları, çocukluğu başımdan aşağıya boca ediyor. Güzel kızların artık güzel genç kadınlar olduğunu görmek beni çok sevindiriyor, yıllar sonra bu güzel kalpli kadınları görmek başlangıçta beni şaşırtmış olsa da hissediyorum artık: Bunlar benim güzelliklerinden hiçbir şey yitirmemiş iyi kalpli arkadaşlarım. Tüm bu süreçte bir umudu da yeşertiyor bünyem. Keşke diyorum, şu hayattan göçmeden biraraya gelebilsek; çünkü fotoğraflar arkadaşlarımı artık hayal olmaktan çıkarmış durumda. Ortak yaşanmışlıklarımız sınıfımızın ziftli tahtalarının kokusunu hissetmek kadar yakın bana ve çok hoş. Ve sanırım ben, tüm arkadaşlarım içinde en çok ilkokul arkadaşlarımla geçirdiğim ve sonrasında uzak kaldığım sınıf arkadaşlarımı ve onlarla geçirilen zamanları özlüyorum. En çok güven duygusunu onlarla yaşadığımı ve biriktirdiğimi hissediyorum. Tüm arkadaşlarımı koşulsuz seviyorum ve onlarla aynı sınıfta okumuş olmanın hayatın bana sunduğu enn büyük şanslardan biri olduğunu biliyorum.

Öyle derin bir duygu ki bu! Çoğu zaman sandıklarda saklanmış olsalar da bugünkü buluşma gibi olağanüstü bir sevgi ile özlemin kokusunu açığa çıkarıyorlar.

Öğretmenimizi ziyaretimizde ve onun bir kaç gün sonraki ölümünde hepimizin ortak duygusu şuydu tartışmasız: Başka öğrencileri kıskanmasın ama Gülseren Kaya'nın enn sevdiği sınıfı ve öğrencileri bizdik!

Sanırım...



Ve Hüseyin Başkan'ımıza sevgiler; onun liderlik ruhu bizi birbirimizi görmesek de duygusal manada ve derinlerimizde saklı hislerimizin ışığında, tüm arkadaşlarımızla bir arada tutmayı başarıyor. Teşekkürler başkanım, sen olmasan bu yazı da olmazdı, emin ol!:)

14 Mart 2025 Cuma

BİR Günlüğü 6- SEVMEK

Mezarlığın önünden geçerken öğretmenimizin mezarını ziyaret edip etmediğini soruyorum kardeşime ki mezarı bizim ailenin mezarlığına yakın.

Sonra öğretmenimizin kıymeti üzerine konuşmaya başlıyoruz.

Ölmeden bir süre önce sınıf arkadaşlarımla birlikte evinde ziyaret ettiğimizde o yardımcısı tarafından odasında hazırlanmıştı. Salona girdiği anda günaydın diyerek bizi ayağa dikmiş, sağol dedikten sonra da mini mini birler halini alarak, şahane sohbet etmiştik.

O gün vasiyet etmişti; cenazeme gelin, diye.

Gülseren Kaya: Hayatıma derin izler bırakan, nikahıma dahi gelerek beni mutlu eden, kıymetli ve enn sevdiğim kadınlardan biri!*


Ben ilkokulu bitirince kardeşim başlamıştı, dolayısı ile ikimiz aynı öğretmenin öğrencileriyiz.

 Kadınlı erkekli ziyaretimizde, 

sıradan bir giyimle öğrencilerinin yanına geçmeyi düşünmemişti.

Onu her zamanki saç modeliyle ve gülen yüzle görmek hepimize iyi gelmişti.

 

Sonrası muhteşem bir sohbetti. Cenazeme gelin demişti. Biz öğretmenimizin ölecek olmasını zihnimizden silmiştik. O gün mini mini birler olarak girdiğimiz evden de yetişkin insanlar olarak çıkmamıştık. Onun yüzündeki "Sizinle hep gurur duydum çocuklar," ifadesi muhteşemdi.

Biz öğretmenimize ölümü yakıştırmasak da O, o gün vasiyet etmişti...

Gülseren Kaya hayatıma derin izler bırakan, nikahıma dahi gelerek beni mutlu eden, kıymetli ve enn sevdiğim kadınlardan biridir!

Evet aile büyüklerim açısından da şanslıydım; giriş katı bir kiralık evde ve kenardan bir mahallede 8 nüfus yaşıyorduk ama evdeki kültür düzeyi tepelerdeydi; bu şanstı ve zihinsel olarak çok iyi beslenmemizi sağladı.

Annemin öğretmen olarak Gülseren Kaya'yı seçmesi olağanüstü bir güzellikti biz için. Kitap okuyan, hayata soldan bakan büyüklerimizin katkısı ile birlikte nitelikli bir öğretmenin elinde yetişmemiz; yaşamımızın sonrası için de kesintisiz bir devrim oldu, hepimiz için.

Sonrasında yaşamı ilmek ilmek ördük ailece. Önce bir apartmandan daire aldık ki bu bir anlamda sınıfsal bir sıçramaydı da...

Sonra yürüdük gittik.

Taa ki ben 20 yaşımda ve henüz acemi birliğinde askerkene kadar... Çünkü baba öldü.

Artık sorumluluk bendeydi. Küçük kardeş Lise bir ilk yarıda okulu bıraktı, mağazaya geçti ki yaş 15.

Müdür muavini ve öğretmeni Pembe Hanım çırpındı bırakmasın diye ki o öğretmenin yeri de çok özeldir biz için.

Şimdi halamdan sonraki en büyük benim. Bir sürü kuzenim var. Ama aileden ve öğretmenimizden aldıklarımız hâlâ bizi bir arada tutuyor; Kahraman dedem ki demiryolu aşkımın sebebidir ve babıda'nın, - minikken dilimin o kadar döndüğü, anlamı babanne olan bir deyiş- kurdukları düzen, aşıladıkları sevgi nesillerdir kazaya uğramıyor.

Şu an  halam 1 numarada bense 2...

Bu bağlanmışlık nedeniyle ve her zaman etrafı kıskandıracak ölçüdeki sevgilerimizle,  iyi ki bu geniş ailenin çocuğuyuz der, bundan gurur duyar, içimizden de asla bir kötü çıkarmayız...

  

İLETİŞİM İÇİN

mucanberk@hotmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP