Justin Timberlake etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Justin Timberlake etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Ağustos 2022 Perşembe

Ve Film Çiviyi Söker


Son üç yazımın içinde kaybolmuştum.

Ummadığım derecede bir zaman yolculuğuydu.

Yazarken yaşamak, tüm detayları zamanda sıçrayarak, başka bir boyutta yaşarcasına hissetmek çok enteresan bir deneyimdi.

Belki de çok sarsıntılı bir süreçten, alınmış radikal kararlardan bir nefes için kaçıştı o yolculuklar!

Çivi çiviyi söker ifadesinin bende vücut bulmuş halleriydi belki de.

"Her neyse, neydi işte!" diye düşünürken şimdiki zamana dönüyorum ve Filmgündemi'nin sayfasına göz atıyorum.

Bir başka çivi arıyorum ki geçmişten gelip bünyeye yerleşen mevcut çivi sökülsün ve ben bugüne dönebileyim.


*

Başka Sinema filmleri listesinde Coen kardeşlerin bir filmini görüyorum.

Hemen bizim sinemanın filmlerine koşuyorum.

Ve Bingo ki hem de ne bingo; Coen Kardeşlerden Sen Şarkılarını Söyle.

Ahh Buraneros, al sana serotonin!

Toparlanıyorum. Mesaimin son saatleri. Son verileri almadan kapatıyorum bilgisayarı.

Bir şeyler yemeyi düşünüyorum ve sonuçta yürürken yerim diyor, hazırlanıyor, çıkıyor, bir börek ve bir üzümlü kek alıp böreği yerken ve yarısındayken istasyona varıyorum.

Kapılıp gittiğim ve içinde, ve gerçekten içinde olduğum zamandan bugüne, şehrime dönmüş gibiyim ve bu his muhteşem.

Trendeyim.

Mutluyum.

Şimdi gişenin önündeyim; koltuğum kapılmış.

Şimdi terastayım.

Bir sürü gemi alargada. Fotoğraf makinesi neden almadım yanıma bilmiyorum.



**
Sanırım... Son üç yazıyı yazarken gerçekten o günleri yaşadım.,

Bu kadar detayı hatırlamak şaşırttı beni.

Kıymetliydi evet.

O süreci yaşamasam devrimi yapamayacaktım belki de?


Çivi çiviyi mi sökmüştü acaba?



*

Penguen'den içeri sızıyorum. Gözüm raflarda. İlk anda çarpmayınca görevliye soruyorum. Bilgisayardan bakıyorlar ve yerini tespit ediyorlar. Elimde kitapla kasaya gidiyorum. Çok tatlı bir genç kız. İnternet kitapçımdan aldığım fiyatı söylüyorum ve bu durum ne yazık ki kitapçılar için fena diyorum. İkinciyi neden aldığımı soruyor. Enn Sevdiğim Kadın için diyorum. Gülüyor. Romanı merak ediyor. Kısaca özetliyorum ve okumasını öneriyorum. Bugün şanslı günüm çünkü birikmiş bonuslarım varmış, o nedenle biletimi az önce indirimli aldım ve kitap maliyeti düştü, diyorum.

Gülüyor.


*

Salondayım.

Ve bu kez koltuğum satılmış olduğundan bir yanındaki koltuktayım. Bugün salon benim için kapatılmış değil diye düşünürken ilk kez bu kadar kalabalık oluyoruz: Tamı tamına 11 kişi.

Ve antrakta "Bugün gözlerimi yaşarttınız çocuklar," diyorum.

Diyorum da... İkinci yarıda kalabalıktan sıyrılıp alt koridorun olduğu sıradaki orta koltuğa oturuyorum... Ve şimdi tek başımayım sanki salonda.

Bu çok hoş.

O kadar alışmışım ki tek izlemeye; neredeyse tamamı benimle aynı koltuk sırasında olan kitle nedeniyle bir türlü tutunamıyorum filme...


Şimdi her şey yolunda. Ayaklarım bugünde ve yere basıyorlar. Ben de filmin karakteriyim artık. Hani tarihini bilmesem filmin, kuracağım kesin cümle şu: 60'ların Amerika'sında olmak.

Jean Berkley karakterindeki Carey Mulligan'a bitmiş durumdayım.

Bazı kadınların diline küfretmek acaip yakışır.

Çok hem de!

Ve şahanedir.

Kesin bilgi!

Llweyn Davis, yani Oscar Isaac, müthiş. Kendisi sonradan öğrendiğime göre Guatemalalı bir müzisyenmiş.

"Komiksin abi, bi de çok sempatik ve sevimlisin," dedim.

Tabii ki şarkılara bayıldım. Gitar zaten...

Fakat John Goodman!

"Abi ne şahane bir adamsın sen yahu."

"O ne şahane bir karakter Coen biraderler," de dedim.

Çizgi film karakteri gibiydi diyeceğim ama dilimi ısırıyorum.

Sıradanlaştırmak istemem; sıradan olmayan, siyah beyaz, çizgileri son derece nitelikli, ciddiyetli ama kara mizah bir çizgi romanın kahramanı sanki kitaptan tüymüş de gelip filme kurulmuş. Bir de şoförü var ki o da arabayla birlikte kitaptan filme kaçmış. Beş parasız bizim Llewyn'de onların arabada yancı. Şikago'ya gidiyoruz. Elimizde bir uzunçalarımızla. Enfes bir kar atıştırıyor ve gecenin bir yarısı.

Fakat Jean Berkly karakteri de aklıma fena takılmış durumda.

Haaa evet evet...

Niyeyse bu evetim onu da pek anlayabilmiş değilim. Altından yine kalkamayacağım karakterlere ve o sahnelere dalmam için gaz veriyor muhtemelen!

Sahneler muhteşem; filmin rengi karlı bir gün gibi. Bense bu detaylara hiç girmemeliyim, diye düşünüyorum çünkü ballandıracağım kesin. Fakat bu yazıyı net cümlelerle kısa kesmek istiyorum.

Ve yaşasın!

Başarıyorum mu?

Filmin karakterleri birbirinden hoştu eyvallah, lakin filmde bir de sarman var ki bence o da başroldü.

Yani 60'lar, Amerika, şahane şarkılar, sızdırılmış bir Bob Dylan şarkısı, gitar, Justin Timberlake sürprizi, olmazsa olmaz bir yol hikâyesi ile gülümseten, kulaktan pası alan, güldüren, insanın içini sıcak tutan bence enfes bir film.


Yazıdan çıkmak üzereyken kendime fren yaptırıyorum ve geri sarıyorum.

Salondayım.

Filmin kapanış jeneriğinin son cümlesi sahneden çekilene kadar 11 kişinin hiçbiri yerinden kalkmıyor. İki olasılık var: Ya hâlâ çalan şarkılar için ya da bu gençler bilinçli gelmişlerdi ve gerçek sinema seyircisiydiler.

Çok hoşuma gidiyor akşam.

Bundan sonra filmleri önü koridor olan sıradan izleyeceğimse kesin. Ama Enn Sevdiğim Kadın Piazza'yı protesto inadını kırarsa ki yumuşadığını hissediyorum. O zaman bana her koltuk Trabzon*


*

İstasyondayım. Saat 21'i geçmiş durumda. Samsunspor tesislerindeki minikler antremandalar. Ay muhteşem. Aklımda enn sevdiğim kadın. Sırt çantamda ona aldığım kitap.

Tek tuş...

Ve O.

İçime doğmuştu. Yanılmamışım. Az önce ev telefonumu aramış.

Sesi bana ne kadar iyi geliyor.

Ona filmi ballandırıyorum.

Ay'dan söz ediyorum.

Onunla ortaklaştığımız bir an.

O sırada tren gözüküyor.

Ayaklarım yere basıyor.

Ona çok övdüğüm bir kitabı, Sütçü'yü bulmuş olmanın keyfi, ay'ın en sevilesi hali ve gecenin içine akan tren.

Vee...

17:55'de yayınlansın diye ayarladığım Affet Beni Akşamüstü'nü  ve yorumları taslaktan değil de blogdan bir okur gibi okuyacak olmanın keyfini hayal ediyorum...

Gece uzun olacak...

Kesinlikle bira almalıyım!



Ve filmden bir Bob Dylan şarkısını Llewyn söylemeli...




*Trabzonspor seyircisinin "Bize her yer Trabzon," sloganından evrilmiştir ve benim Trabzon'la hiçbir akrabalık ilişkim yoktur.

Filmgündemi ise burada


İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP