Şöyle yazmıştım, kitabı aldığımda ve henüz okumaya başlamadığımda:
Blog arkadaşımızın emeğine, anime sevgisine, bir kitap yazmasına ve onun basılmasına ve bu yoldaki çabasına hayranım. Kitabını da bir merakla aldım. Blog yazılarından hareketle üslubu konusunda bir fikrim var elbette, fakat bu tür kitaplar okumayan ben için de şahane bir deneyim olacak bu. Sevip sevmediğim konusunda acımasız bir sonuç bildirgesi yayınlayacağım elbette... Yalnız şöyle bir tehlike var, düşüncelerini ve eleştirilerini kim olursa olsun söze ve yazıya döken de biriyim!
Tereddütlüydüm. Fantastik edebiyata uzaktım. Blog yazarı arkadaşımız Duygu'nun yazılarını okuyordum, zevk de alıyordum. Sonuçta onlar bir yazıydı. Romanı çıkınca alsamla almasam arasında bir süre kaldım. Umutlu değildim, daha çok da kendimden; çünkü bu tür kitaplara uzaktım, bir deneyimim yoktu ama blog arkadaşımıza bir desteğim de olsun istiyordum.
Ve kitabı sipariş verdim.
İlk sayfalarda biraz patinaj yaptım, çok sayıda karakter vardı ve genelde ben bu tür kitaplarda başlangıçta bunları nasıl aklımda tutacağım endişeleri yaşardım,
ve bir kez daha yaşadım.
Sonra ufaktan ufaktan ve bana hiç hissettirmeden kitap beni çekip aldı dünyasına ve ayrılamaz oldum. Karakterlerle ilişkimiz kankalık düzeyine varmaya başladı. Sanki mahalle arkadaşlarımdılar ve isim isim aklıma kazınmaya başlamışlardı. Sonra bir baktım ben de kitabın içinde bir karakter olmuşum.
Bu sanırım yazarın başarısıydı, dil son derece akıcıydı, cümleler işlevsel ve yazarın üslubu kesinlikle kendine özeldi. Artık bir kitap okumuyor bizzat yaşıyordum; çünkü üslup kitaptan kopmaya olanak tanımadığı gibi kendine özel karakterleri ile beni sürekli kankalık düzeyine taşıyordu.
Ve fark ettim ki ben de artık tüm günü onlarla yaşarken aynı zamanda tartışma ve çatışma alanlarındaydım da. Yazarın yarattığı muhteşem ve fantastik bir başka dünyada onlarla birlikte, aynı koşullar altında yaşıyor, onlarla benzer duyguları da hissediyordum.
Ahh o ikili arasındaki ince aşk; o kadar tatlı ve bir o kadar da istemem yan cebime koy tadındaydı ki!
Bir büyüsü olduğu kesin romanı her açtığımda ve okumaya başladığımda, kısa sürede kelimeler sayfalardan yok oluyor, ben güçlü tasvirlerin içinde yoğruluyor, bir başka dünyada, yazar tarafından yaratılmış bir ortamda, kahramanlarla aynı koşullar altında yaşıyor, ancak kitabı kapattığım ve ara verdiğim anlarda gerçek dünyama dönüyordum.
İnanılmaz bir keyifti. Karakterler çok özeldi ve yazar bir nakış gibi işliyordu her bölümde öyküsünü. Sonra kitaba ara verip de arka kapağını her kapattığımda bir rüya zihnimde pırıl pırıl akıyordu, ve ben o andan itibaren kitap karakteri dostlarımı özlemeye başlıyordum.
Muhtemelen bundan sonra özledikçe kendilerini, dünyalarına dönüp, bölümlerden birini rastgele açıp, hasret gidereceğim kendileriyle...
Ve yazarın bir sonraki kitabını da,
sabırsızlıkla bekleyeceğim sanki!