Akşam...
Enfes bir kar başlıyor.
Pencereden fotoğraflar çekiyorum. Aklımda fır dönenler var ve yepyeni hayaller; hepsi plan aşamasında.
Ve kısa mesafelere yönelik.
Özellikle yakın tarihli bir kaçışta, bir arka sokakta rastlaştığım, ağırlıkla gençlerin takıldığı, ışık düzenine ve ayrıca ses düzenine bayıldığım, o gün üzerine hayaller kurduğum, çok detay göremediğim kapısından içeriye baktığım anda kankalık ilişkisi kurduğum, birbirimize sarıldığımız anda bayılacağıma emin olduğum bir genç mekân. Asla rakı içmeyi düşünmedim! Ana karakter bira ve elbette bir kaç farklı içkiden tek nefeste içilecek şatlar... Şu an bile, şu yazıyı kurarken görsele dönen kelimeler sayesinde öldüğüm hayali bile güzel... Tren, gece, müzik ve eski bir konakta- belki bir bedene sarılarak- uyku...
Etraf bembeyaz. Kar hakkını vererek yağıyor. Evden dışarı atıyorum kendimi. Ayak altımdaki beyazlık zengin ve yumuşacık. Palmiye Kafe'de kapıdan içeri süzüleceğim; yalnız oraya varmadan kardan adam olacağım büyük olasılık.
Ve kapısının önündeyim.
Yamurluğumu silkeliyorum.
Şimdi girebilirim.
Bir çay lütfen,
fincanla.
Bu akşam Jale Sancak ile birlikteyiz. Aklımda enn sevdiğim kadın. Onunla ilgili enstantaneler akıyor zihnimden. Bir fincan çayım masamda.
En çok kitabını okuduğum yazardır kendisi. Hatta onun kitaplarını anlattığım bir yazımda şu cümleleri kurdurmuştur bana: "Jale Sancak işte! Gözlemleri kuvvetli, kalemi masalcı, güzel insanların, mekânların ve duyguların efendisi... Şu yanımdaki kahvesi dabıl şat, şekeri tek, sütü dik duran esmer şekeri aşmış ölçüde, kahvesi 4 dakika dinlendirilmiş, sütü mikrodalgada 40 saniye ısıtılmış ama senkronize edilerek aynı anda kahve ile buluşturulmuş sütlü sabah kahvesi tadında,
kesinlikle!
Çok seviyoruz kendisini, elde değil!"
Elimdeki kitabı röportajlar tadında... Seçtiği karakterler gençler. Kitabı 2018 Ağustos'da almışım. Dün birden onu okumak geldi içimden. Ve ilk karakterle de etkildedi beni. Muhtemelen şu enfes beyazlık ve köpüklü denizin çekiciliği nedeni ile yine Palmiye Kafe'de devam edeceğim okumaya. Büyük fincan çay 15 TL. Sanki kitaba çay daha yakışıyor. Dün akşam birden öyle hissettim. Üstelik çok uzun bir zaman önce çaya şeker atmayı bırakmıştım ve şekersiz hali sanki çok daha keyifli.
Minik gül biraz büyüdü, tomurcuk halinden usulca soyunup yapraklarını açmaya başladı. Ben onu kolları altına alan ve büyümesine tanıklık ederken de onu koruyan babasına hayranım. Muhtemelen anneyi kaybettik, diye düşünüyorum.
Gerçi anneyi hiç görmedim onlarla birlikte...
Evi terketmiş de olabilir.
Şu an kar yeniden hızlandı. Erimiş noktaların üzerinden bir ressam titizliği ile geçiyor,
ve o çirkinlikleri kapatıyor. Neredeyse deniz görünmeyecek. Bir polis arabası tepe lambasını yaka yaka ilerliyor. Tüm bu güzelliklere tanıklık etmek muhteşem. Bir kahve hazırlasam mı kendime acaba?!
Yalnız dostlar, şimdi şu enfes kar yağarken,
trende olmak vardı anasını satim!
21'imden 22'ime
12 dakika önce