Avalon Jazz Band etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Avalon Jazz Band etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Haziran 2021 Cumartesi

Alelade Bir Yaz Sabahı

Bu sene baharla birlikte  salona açık mutfağımın çalışma alanı olarak da kullandığım manzaraya paralel masasını terk etmeye karar veriyorum ve tekrar kitapların, plakların, CD'lerin, dergilerin, geçmişten gelen tüm fotoğraf ve belgelerin ve gerçek çalışma masamın olduğu ve güneşin ilk düştüğü odaya geçiyorum.

Denize bakan pencerenin Fransız korkuluğunun üzerine kuşlar konuyor. Mevsimlerden Aşk! Çatının hemen altından geçen damlalıksa bir getto!

Kuşlar!..

Muhteşemler...

Her ne kadar ilk yaz sabahlarının ışıkları ile birlikte aşk oyunları  pek pervasızca olsa da Allahdan jaluziden kaynaklı olarak, muhtemelen beni göremedikleri için huzurlarını da kaçırmamış oluyorum.*

Öylesine kavak yelleri ki ne ben ne de dünya, umurlarında değil! Sabahın körünü bir kaç dakika geçmişken ve çoğu gettolarında uyuyorken mesela -ki benim de uyuduğumu düşünüyor olmamalılar-  bir tanesi sessizce sıvışıyor ve gelip Fransız'ın üzerine konuyor. O ara gözleri yukarıda... Hadisene ya da nerede kaldın dercesine bir bakış... Seslenmiyor, ayak ucunda yürüyor. Ufaktan havalanıyor, gettonun bir kaç adım uzağında ve havada asılı kalıyor, sonra aynı yere dönüyor. Gözler hâlâ yukarı bakıyor. Diğeri geliyor... ve sonra. Yazan tam da buraya bir adet necefli maşrapa koyuyor!


"E gençlik başta duman," diyorum. Görmezden geliyor hiç de rahatsızlık vermiyorum. Kendimi yetişkin sandığım çocukluk günlerime gidiyorum. Şanslıydım! 15 dönümlük alanda beş evdik. Köydük. Ne şans ki bu beş evde ben yaşlarda -gelenlerini gidenlerini saymazsak- 8 kız yaşıyordu. Bir de sol sınırımızda kamp, sağ sınırımızda da yemyeşillik içinde lojmanları, sosyal alanları ve kurum binası olan ve hâlâ yerinde duran bir resmi daire vardı. Tabii ki o lojmanlarda da kızlar... Ve nasıl oluyorsa o mesafeden soyunurken beni görüyorlarmış! Gecelerin uzadığı, buraların boşaldığı sabahlarda okula şehirden memurları alacağı için erken yola çıkan dairenin servisiyle gidiyordum. Ders saatine epey vakit kaldığı için de aynı okulda okuduğumuz  kızla henüz gözlerini ovuşturmakta olan caddelerde yürümek, ikimizin de çok hoşuna gidiyordu. Çünkü yaz sonuyla birlikte mıntıkada kıtlık baş gösteriyor ve o kız bana iyi geliyordu, ancak O birazdan bahsi geçecek olan değildi.

Yazlar elbette başkaydı. El ayak çekilip, ev halkları uyuyup da sessizlik saçılınca geceye; en görülmez ve duyulmaz sandığımız saatlerde bizim evin kılık değiştirmemiş halinin arkaya düşen mutfak balkonunun  altına geçmek keyifli, aynı oranda da meraklı, bir o kadar da çocukça bir eylemdi ben için! Ama akşam boyunca o anı bir türlü eve gitmeyi bilmeyen grup üyeleri bir an önce gitsinler diye sabırsızca beklemek de zordu, ama kıymetliydi. Çünkü o balkonun altına saklanarak ilk öptüğüm kız olarak tarihime kayıt düşenle acemice öpüşmek, o tadı keşfetmek ve zamanla geliştirmek fazlasıyla heyecan vericiydi. Sanki karanlığa seslenen anne ya da baba sesleri bize ulaştığında; geçen zaman bir dakikaymış gibi gelirdi.

Önceki sabah Sevgili Okul Arkadaşım'ın yazısındaki  Put The Blame On Mame adlı şarkı aslında bu yazıya sebep oldu... Bir zaman yolculuğunun fitili o siyah beyaz klibi izlerken ve ezelden bayıldığım o şarkıyı dinlerken ateşlendi. Aslında benzine kibriti çakan jaluzilerin arasından odanın yabancı yazarlar ve okunmayı bekleyen kitaplar hanesinin bir kısmına düşen güneşin izleriydi.

 Ben dünyaya dönemedim.

Ama bir kızın hayallerini yıktığım için üzüldüm.

Elbette çocuktuk ve önümüzde uzun yıllar vardı. İçselleştirdiğim bir durum değildi, sevmek ve aşk da söz konusu değildi. Ama öpüşmek güzeldi. Gündüzleri mağazada ölesiye çalışıyor, sürekli kendime iş yaratıyordum. Çünkü akşam, yol kenarında, bahçe duvarının üzerinde kalabalık oturmanın pek bir önemi kalmamıştı. Vakit tez geçmeli, el ayak çekilmeli, sadece ikimize kalmalıydı gece...

Sonraki yıllarda özellikle askerden döndüğümde onun beni sevdiğini, hayallerinde yerim olduğunu, umduğunu  anladığımda, artık kocamandık; bir başkasıyla çıkıyordum ve onun ruh halindeki psikolojik destek almaya neden olan karmaşanın sebebinin ben olduğumu bilmiyordum. Çocuk günlerde de aşık değildim ve sonraki yazlarda tüm yaklaşımlarım arkadaşçaydı. Fırsatı çocukça ve çocuk kalbiyle de olsa kabul ediyorum ki ganimete çevirmiştim. Beklentilerini fark ettiğimde ve içine düştüğü ruh haline baktığımda ve kısa süreli hayal kırıklığının yarattığı sarsıntıyı hissettiğimde çok üzülmüştüm. Sonra evlendi ve  bu şehirden gitti. İyi arkadaşız ve sıklıkla karşılaşıyoruz, kırgınlık bir çocukluk anısı olarak geride, başım sıkıştığında yanımda... Ve komşuyuz.

İşte sabah, içeri düşen güneş, parlayan ipiyle camın önünde tepeden inmekte  olan örümcek, denize ve odanın içine vuran muhteşem güneş hep birlikte ruhu tetikleyerek keyifli kılınca sabahı... Ben  Sevgili Okul Arkadaşım'ın yazısını* okuyup paylaştığı şarkıyı bitirince ve altına "Linke gittim tabii ki, epey erken bir saatte dinledim. Sonra o bana bir fotoğraf çektirip bir de yazı yazdırdı... ve o sayede bir de keşif!"  cümlelerini de içeren bir yorum yazınca; Youtube bunu da  seversin diyerek Avalon Jazz Band'i önüme bırakınca; aklıma direk Juliet geliyor. Blog dünyasında henüz yeni bir hevesle takılmaya başlamışken, belki de ilk paylaştığım klip onun Avalon adlı, dinlemekten bıkmadığım şarkısıydı.

Bir an "Acaba?" dedim.

Ama demekle kaldım, çünkü ilgisi yokmuş.

Sonra Avalon Jazz Band'in sitesini buldum.** Sonra da Spotify'da takipçileri oldum. Besame Mucho'yu  onların yorumuyla dinlemeye başlamıştım ki yorumlarına ve neşelerine ekstra bayıldım. Sonra pek çok şarkılarını dinledim... Bir tadımlık sunmalı, belki kendilerini ben gibi bilmeyenler de vardır diye düşünerek paylaşmalıyım, dedim.

Aslında bütün numara jaluzilerin arasından yere süzülen güneşin ve odaya dolan ışığının yarattığı etkideydi... O köşeyi çekmeden duramadım. Yere oturup da vizörden baktığımdaysa ruhum ayaklandı. Bir alt yazıyken düşündüğüm... Bir sürü şey... Bir anda...

Duygularımın tadında dökememiş olsam da yazıya...

Diriliverdi!



*Kuşların kısa bir hikayesi ise şu yazının ilk fotoğrafının altındaki paragrafta

*Sevgili Okul Arkadaşım'ın yazısı

**Daha çok Avalon Jazz Band içinse buradan lütfen.

İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP