Dün alttaki yazıyı yerleştirdikten, gün ışırken fotoğrafladıktan ve yayına hazır hale getirip otomatik olarak yayınlanması için yayın saatini belirledikten sonra, bir anda, yayın saatine 10 dakika kala yayından çektim. O ana kadar tereddütsüzdüm. Taa ki içimdeki serinkanlı ve duygusuz ben müdahale edene kadar. Oysa çok kıymet verdiğim an'lar silsilesi ve süreçti, Düş'e Alt Yazılar'ı O'nun için yazıyordum ve muhteşem bir iletişim vardı aramızda. Üstelik de tüm günahları benim boynuma olan bir bitirmişlik.
Ve üstelik de bana hiç ama hiç yakışmayan bir tavırla!
Aradan yıllar geçtikten sonra bir yolculuk yaptım; sırf özür dilemek için sabah uçağı ile gidip akşam döndüğüm. Blogda Günahım Var Boyumdan Büyük başlıklı bir metin yazdığım...
Ve dün akşam netleştim, sanki yürek yemiştim, yaşadığım sürecin kıymetinin farkındaydım. 29. yazı ile bitecek bu konseptte 2008'de yazılmış o cümlelerim kesinlikle olmalı, dedim.
ARALIK 2008
adam sessiz bir tebessümle "Galiba," dedi...
kalktı yürüdü...
elleri tebessümde camın önünden dışarı baktı...
dün akşam gün batarken birer bacaklarını odun çıtırtılarının yanındaki kanapeye çekmiş yüz yüze otururken; sağ elinin dört parmağının usul bir temasla kavradığı boyunun kalp atışlarını duydu; avucundaki yanağın nefesini hissetti...
baş parmağı yanaktan kulağa doğru hareket ederken,
gideceği yeri bilen öpücüğü düşündü...
alev alev güldü.
bir başka zaman içinde tutulan ender anlar gibi:)
YanıtlaSilKeyifli de, bazen yazan ben değilmişim gibi okuyorum, hatta ben mi yazdım bunları diye de düşünüp kendime gülüyorum.:)
Sil