Öncesi
İlginç bir yaşam çizgim var benim. Kesişmeleri muhteşem. En büyük avantajım baba mesleği ki çok erken ölünce baba iş başa düşmüştü. Şahane insanlar dünyasındaydım, devrin adamları ise kaliteliydi. Çok farklı mesleklerden çok insan tanıdım. Elbette pek çok kamu kurumunun da işleyişini gördüm. Ve tanıdığım insanların pek çoğu yaşamla ilişkileri kuvvetli ve zarif insanlardı. Bir tıfıldım ama iyiyi anlama kabiliyetim yüksekti ve çocukluktan itibaren çok hikâye biriktirdim; güzel adamlar kuşağına dair.
Önemli müşterilerimizden biri o zamanki adıyla Rasathane Müdürlüğü idi ve ilginçtir oturduğumuz mahalle de Rasathane Mahallesi idi, ben ilkokulun başındaydım ve doğal olarak şehrin kısmen yüksek bir yerindeyik.
Sonra, kader işte, Rasathane şehrin dışına, bizim içine bir ev yaptırdığımız arsamızın yanına taşındı ve komşuluğumuz kaldığı yerden devam etti. Artık adı Meteoroloji Bölge Müdürlüğü'ydü.
Ben okula onların servisleri ile gitmeye başladım. Kolejde okuyan kızkardeşim ve en küçüğümüz erkek kardeşimse daha geç saatte babamla gitmeye... Sonra servisteki bir kızın ilgisi ilgimi çekti; babası kurumda mühendisti ve enfes bir ilişki gelişti aramızda ki ona dair uzun da bir yazı yazmıştım.
Yani sevgili dostlar ben alaylı bir meteorologum. Çocuklukta ve lise yıllarımda balonların en yakın arkadaşı, onlar görevlendirme ile göğe gönderilirken, çoğu zaman, el sıkışıp alkışlarla uğurlayanlardanım.
Elbette o yıllardan bu yıllara teknolojide çok şey gelişti, işin içine bilgisayarlar girdi. O yuvarlak odanın konuşlandığı binanın tabelasında Hidrojen Jenaratörü yazıyor artık. Ve balonlar onunla şişiriliyor. O zamanlar şöyle bir laf vardı ve biz çocuklar için bir macera tadındaydı. O balonun altındaki ölçüm aletlerinin çok kıymetli olduğu söylenirdi, çoğu tarlalara düşerdi ve bulup getirene de ödül verilirdi. Muhtemel şimdi o tür şeyler bir masal olarak arşivlere geçti, bilgisayarlar her şeyi şıppadanak kaydeder hale geldi ve işin romantizmi de makineleşti.
Elbette sadece bir fotoğraf diye yola çıkmışken, o yıllara ait ne abiler gözden geçti. Bir kantini vardı kurumun aynı alan içinde. Ve onun üst katı da kafeterya idi. Dışarıdan gelen tanıdık misafirler girebilir onun dışında kimse giremezdi. Alttaki kantinde alkollü içki bile satılırdı ve tüm çalışanlar bir ailenin ferdi gibi yaşardı. Kurumun arabaları ağırlıkla Amerikan'dı ve kurum bizim en iyi müşterlerimizden biriydi. Servis bazen çalışmazdı, pek çok yazımda söz ettiğim gibi servisteki tek araba kullanabilen ben olduğum için Dodge pikabın direksiyonuna geçer, onu otobüsün tamponuna dayar, iteklemeye başlardım ve yeteri kadar eter yemiş ve ısınmış Ünimog'un motoru debriajdan ayağını aniden çeken sürücünün vurdurması ile çalışır, sonrasında servis alkıştan yıkılırdı. Ve ben son derece havalı bir şekilde pikap'ı park eder, otobüse bindiğim anda kopan alkışlarla birlikte o tatlı kızın yanına oturur, onun tutmakta olduğu kitaplarımı kucağıma alırdım.
İşte dün akşam ben sevdiğim pastane Afiyet'de kitabımı okurken ve çayımı yudumlarken o günleri bir kez daha anmanın yanı sıra, artık bir doktor olan ve başka bir şehirde yaşayan ve lise çağında bana çok güzel anlar yaşatan o kızla geçen hoş zamanlarımı düşündüm.
İçinde onun olduğu yazılarımı okudum.
Değer miydi.....
1 saat önce
erlend joe okurken tatlı anılar ortaya çıkmış :)
YanıtlaSilErlend Joe candır lakin anıları tetikleyen o olmadı, önceki yazıda gece içinde bir bilmece yaptığım şu beyaz kulenin fotoğrafıydı:)
SilUçan balonlar çocukların masalımsı dünyasında ne güzel bir düş tasarımcısı idi. Uçan balonlara elindeki iplerle hükmederek satış yapan bir çocuğun, elinden koparak yükselen balonların uzaklaşmasını çaresizce izleyişini hatırladım birden.
YanıtlaSilKuşlar fotoğrafı harika. " Üzümsüz pastalar" da bir değişimin sonucu mu ? "İşin romantizmi de makineleşti" deyişi ne güzel.
Uçan balonların üzerindeki boyalarla ortaya çıkan desenler de muhteşemdi. Hâlâ öyleler mi diye merak ettim şimdi. Özellikle artık olmayan fuarımız açıldığında en büyük zevkti o balonlar. Ve müthiş emeklerin sonucuydu o desenler, Makbule Öğretmenim. Üzümlü pastalar var, bize yakın bir pastane arada bir yapıyor, ama sorduğum gün yoktu ve ifade Sevgili Momentos'a bir gönderme:) Fotoğrafa övgü için çok teşekkürler, o kadar çok martı var ki bizim sahilde anlatamam, insan hangi hallerini çeksem diye şaşırıyor ve insanlarımız da onları beslemeye bayılıyor, hatta lokantalar:) Bizler inadına romantizme tutunmaya devam ediyoruz, edeceğiz de:)
Silhmm haddim olmadan daha çok merak ettim şimdi arkadaşınıza yazdığınız yazıları anıları.. Güzel bir lise geçirmek hele ki iyi bir liseye gitmek güzel anılar biriktirmek evinizin yanında rasathane olması.... muhteşem şeyler. tecrübe etmek isterdim
YanıtlaSilO muhteşemliklerin yanında muhteşem sıkıntılar da vardı. 1980 darbesi ile birlikte çok da acılar yaşandı ki bir yanıyla çocuktuk hepimiz. Merak edersen blogdaki içindekiler bölümünden Aksiyonlu Günler başlığını tıkladığında o döneme dair yazılara ulaşabilirsin. Arkadaşıma dair yazdığım yazının başlığı ise Sıcak Böreğin Dayanılmaz Hafifliği, blogun arama motoruna yazarsan seni yazıya götürür lakin bir uyarı olarak da söylemeliyim ki hafifçe bir erotizm içerir!
SilBuraneros, tavsiyen üzerine ''Aksiyonlu Günler'' başlığına tıklayarak bütün yazılarını okudum. Açıkçası okuduklarım en başta bana bariz abartılmış bir uç yaşantı gibi gelse de sonradan akrabalarımın da aynı yollardan geçtiğini anımsadım. Bazen bazı yollardan geçersin hiç bilmediğin daha önce rast gelmediğin bir yoldan ama tanıdık gelir ya işte öyle bir his uyandı içimde. O üstünden öylesine geçtiğin hapishane günlerinin nasıl olduğunu tahmin bile etmek istemiyorum. Eniştem son darbe girişiminde (15 Temmuz 2016)dan hemen sonra duygularını kontrol edemeyerek intihar etti. Kendisi solcu görüşlü ve darbe zamanı hapishanenin o işkence odalarını tatmış biri olarak maalesef aramızdan ayrıldı. 2016 da üniversiteye başladığımda Mustafa Kemal ATATÜRK ile ilgili bir anma yürüyüşüne katıldım. Bir anda bir kalabalığın kaldırımın sol tarafına geçtiğini bir kısmının ise sağ taraftan yürüyerek karşılıklı slogan atmaya başladığına şahit oldum. Yıl 2016’ydı ve ben yolun ortasında kalmıştım. Açık konuşayım hayatım boyunca bana sağcı solcu militan sempatizan kelimeleri komik gelmiştir. Neden bir tarafta olmak zorundayım ve neden herkesin amacı aynıyken biri farklı bir bakış açısı ile baktığı için kabul etmemeyi ve saygı duymamayı tercih ediyorum. Elbette ki herkesin kendine göre doğruları, tolerans sağlayamayacağı hassasiyetleri vardır. Fakat ne olursa olsun ben bu ikiye ayrılmanın nedenini anlayamayacağım halbuki eski aşk hikayeleri okuma hevesiyle gelmiştim bahsettiğin ‘‘Sıcak Böreğin Dayanılmaz Hafifliği’’ yazını bulamadım. Hayatının nasıl devam ettiğini darbe sonrası neler olduğunu hangi işle meşgul olduğunu babanın ne iş yaptığını bu kadar küçük yaşta neden siyasi meselelerle bu kadar ilgilendiğini aşırı merak ediyorum. Yorumlarımı senli-benli bir eda ile yazdığım içinde çok özür dilerim yazdığın her satırı okurken lise arkadaşımla kantinde çay içiyormuş gibi hissettirdi.Sayfana daha çok uğrayacağım o yüzden sıkca lütfen yaz. Sevgilerimle
SilÖncelikle senli benli yazmanın benim açımdan hiçbir sakıncası olmadığının altını çizeyim, hatta memnun olurum:) Sonra bazı açıklamaları alt alta sıralayayım:)
SilAbartılmış gelmesini hiç yadırgamadım, yıl 1980 ve 20 yaşında çocuklar ânı yaşıyorlar, daha önceden bir çatışma tecrübeleri yok ve silahla yakınlıkları askerlikle birlikte, doğal olarak o ân onlara uzun ve şiddetli geliyor ve korku da var her şeye rağmen, ve yazar o hali filtre etmeden bütün çıplaklığı ile anlatıyor.:)
Aslında bu olayın o kısmı ile ilgili, bir açıklama var blogda; farklı, başka konulara da değinen, aşağıdaki açıklamayı da içeren ve uzun bir yazının içinde. Linkini paragrafın hemen altına bırakıyorum.
"Yazı çok "sıradan" tanıklıklar içeren, gerçek isimlerle yazılmış gerçek olayları, kişileri ve önemli bir tarihsel sürecin bir bölümünü özet anlatır. Yazı, içinde bir çatışma ânından söz eder, ânın kısalığına dair ipuçları içine bırakılmış olsa da, okuyucunun zihninde o çatışma ânını çok uzun ve zorlu sürmüş hissi yaratarak, büyütebilir. Yazının ana fikri çatışma değildir, çatışma döneme ait "olağan" bir fondur. Yazı ânın içindeki çocuğun dilindendir; bu çocuk kadar, diğer çocuklarda da yaşanan ânın korkuyla birlikte ne kadar uzamış olabileceğini, o baskı altında hızla akıldan geçenleri, sanmaları, okurken göz önünde bulundurmak gerekir."
https://laparagas.blogspot.com/2021/05/sizi-sradan-seylerin-yasandg-bir-gune.html
Merak ettiklerini anlamak içinse 1980 öncesini, 1980 darbe sürecini ve sonrasını ve o günün koşullarını bilmek gerekiyor.:) Ve yorumundaki sorgulamalarına da bayıldığımı beyan edeyim:)
Sıcak börek de burada:)
https://laparagas.blogspot.com/2021/09/scak-boregin-dayanlmaz-hafifligi.html
Benim dilek balonu sandığım meteoroloji balonuymuş meğerse. :))
YanıtlaSilNe hoş anılar anlattınız yine Sevgili Okul Arkadaşım, geçmiş günlerin iyi taraflarının hatırlanması en ideğerli olanı. :)
Sizin gökyüzüne yol alırken gördüğünüz dediğiniz gibi meteoroloji balonudur Sevgili Okul Arkadaşım:))
SilNe güzel bir yazıymış bu, meteoroloji balonunu daha önce görmemiş bir cahili mutlu ettin Buraneroscuğum :)
YanıtlaSilFotoğraftaki kulenin önemli bir işlevi yok, balonlara yüklenen hidrojen nedeniyle alttaki bölüme baca işlevi görüyorlar sevgili Şule. Balonlar zeminden elle salınıyor ki bir kaç gün içinde olayın tüm aşamalarını fotoğraflamayı düşünüyorum:)
SilAnılar güzel olunca hatırlaması da kolay oluyor sanırım. Olsun arada sırada varla yok arasında olmak da iyidir, test fırsatı verir . Kim daha çok merak ediyorsa o daha çok sevendir:) Bu şaka tabii ki:).
YanıtlaSilçocukluk anılarındaki masumiyet ve iyimserlik sonradan uçup gittiği için mi bu kadar özeldir o zamanlar:) Buraneros üslubu diye bir şey var, o eski anılara hemencecik ışınlayan:)
YanıtlaSilKimbilir, belki de bazı bünyelerden uçup gitmiyorlardır.:) Çok teşekkür ederim, öyle bir üslup varsa ve bunu yazılar hissettiryorsa uçarım ve bir türlü yere konamam ben şimdi:)
SilGülümsettiyse ne mutlu, rica ederim:)
YanıtlaSilAnılarınızın her biri birbirinden keyifli okunuyor. Son derece naif ve son derece lezzetli. Bir gün bu anılardan uzun soluklu bir dizi çıksa ve ülkemizin 'kendine gelmesinde' rol oynasa; ne şık olur 🌺🥰
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim, ülkemiz kendine gelir merak etme. Biz aslında ses getirecek nitelikli bir çoğunluğuz, ama şu an abuk ve faşist akılların seçim sistemi yüzünden görünür değiliz.:)
Sil“…yaşamla ilişkileri kuvvetli ve zarif insanlardı.”
YanıtlaSilBu cümleyi birkaç kez okumuş olabilirim. Ve sonrasında bir süre derin düşüncelere daldım. Belki de yaşamla ilşkilerin koptuğu ve o zariflikten giderek uzaklaşan insanların olduğu bir dünyada yaşıyor olduğumuz için.
Muhtemelen o nedenle. Evet eskinin o insan ilişkileri nispeten yok oldu. Ama şu kalabalık dünyada yine de bir şans var. Görmesini bilmek gerek sanırım. Zarif ve güzel insanlardan bir dünya kurulabildiğinin en güzel örneklerinden birini de sanırım biz blogcular gösteriyoruz.
SilMasal olarak arşivlere geçen anılara ve alaylı meteoroloğa selam olsun!
YanıtlaSilEdindiğiniz baba mesleğini sürdürmenize büyük saygı duydum. O zamanların kaliteli, zarif insanları her yerde vardı. Yıllar geçip de nüfus arttıkça kaliteli kişi sayısının azalmasına şaşırıyor insan. Nasıl oldu, niye oldu anlamak zor.
Sizi anılara götüren gizemli küre hoş görünüyor. Önceki yazınızda geçen bahsi tahmin edememiştim. :)
Suda yüzen ördeğin kareye girmesi ile martılı fotoğraf gerçekten enfes bir çekim olmuş. Gözlerinize sağlık olsun.
Güzel hisler barındıran anılar olmasa ne yapardık acaba derim hep. Galiba boş tuvale bakar gibi boşlukta salınır dururduk. İyi ki hoş anılar var.
Bu güzel paylaşım için teşekkür ediyorum size.
Çok teşekkürler Nazlı Hanım, bizden de size selamlar:) Bizim buradaki ördeklerle martıların ilişkisi muhteşem, ama o ördeği farketmiş olmanız ise harika:) Kesinlikle o hoş anılar var ama kendimizi de küçümsemeyelim, o hayatın sunduklarını doğru okuyup doğru yaşayanlar da bizleriz. Ben de size farkındalığı yüksek yorumunuz için çok teşekkür ediyorum.:)
Sil