Sonuçta 160 sayfalık 9 hikâyeden oluşan bir kitap 
Dönüş ve 
ben bu tür kitaplarda;  her son sayfada bir etabı tamamlamış, mola verip tazelenmiş ve varışa biraz daha 
yaklaşmış, yolun tadını dibine kadar çıkaran sürücü gibi hissediyorum kendimi.
O yüzden gözümde büyümüyorlar. 
Üstelik bu bir kısa mesafe yolculuğu.
 
Platonov kendine hayran bırakmaya devam ediyor. Hikâyelerin sonunda insanı üzmemesiyle de can kendisi. Benim 
adamım. 
Şu hikâye çok güzel derken bir başka hikâyede yeniden vuruyor.
Doğu Park sahilinde, yok yok gölün kenarında  
bitmiş olacak sanki. Ben yanıma bir kitap daha almalıyım bu hevesle.
Öncelikle kitabın ikinci hikâyesinin çok tatlı ve naif olduğunu söylemeliyim. 
Adamımın tasvirlerine bayılıyorum 
ya!  
Derin ama aynı oranda kolay yazılmışlar hissi veren, politik anlamda güzel dokunan, kahkaha attırmayan ama bıyık 
ucuna şefkatli tebessümler yerleştirmeyi başaran,"Al şimdi şu cümlelerin her birinin başını okşa." diyen, sapına kadar insan bir üslubu var. 
Sanırım ben hayatımda ilk kez bu amcanın bütün kitaplarını okuyacağım. Bunda kendi yaşadığımın, -son hikâyeyi kast edersem- 
sevme ve sevilme biçimimin rolü fazlasıyla var. 
Kesinlikle müthiş bir hikâyeydi ve elbette kitap. Mutlaka okunmasını isterim.
Sırada Çevengur var!
Bakacağım artık.
Fotoğraf: Babamın ağaçları
 
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder