Harenda'nın pub bölümünden atıldığımızda saat gece 2'yi gösteriyor. Atılmadan kastım, 1 saatten fazla sipariş vermeyince garson zırt pırt yanınıza gelip: "Birşey daha ister misiniz?" diye sormaya başlıyor. Hesap 75 zlotiye yaklaşınca, yapacak birşey kalmıyor. Sabah 6'da Krakow treni olan 6 tane Erasmus öğrencisi, kendilerine oyalanacak yeni bir sıcak yer bulmak zorunda. Hostele dönemezler; çünkü uzaklıktan dolayı oraya gidip gelmek en az 2 saat sürecek.. Peronda beklemek sıkıntı, çünkü soğuk.. Varşova Centralna'nın yer altına kurulu olması soğuğu engellemeye yetmiyor; güvercinlerin, tünellerin içinde fink atmasını da.. Üst kat Information'ın ve bekleme salonunun bulunduğu yer. Oradaki az sayıdaki bankı da Polonyalılar parsellemiş durumda. Bu bölüm daha sıcak, ancak oturacak yer yok: Tek yol gece otobüsüyle 3 saat şehir turu yapmak..
Sabah saat 4.30'da Praga tarafında bir otobüs durağındayız. Gece otobüsüyle 1 saat yolculuk yaptık. Praga yoksul kesimin yaşadığı semt olduğundan genelde korkulan bir yerdir; ama bu kez korku salan biziz. Bu saatte orada otobüs beklemek yürek ister çünkü..
Saat 6'da tren geliyor. Krakow'a doğru yola çıkıyoruz. Kompartımanlar şansımıza tıklım tıklım. Halbuki trene binmeden önce 3'er 3'er, 2 farklı kompartımana yayılma yönünde hayaller kuruyorduk. Şimdi bir kompartımanda 7 kişiyiz. Ayaklarımı uzatıp yayılma şansım yok..
9.30'da Krakow Glowny'deyiz. Akşam 10'da 3'ümüz buradan Prag turuna katılacağız. Krakow'da gezilecek yer çok vakit dar. Tuz madenine gitmek 1 saat, Auschwitz 1.30 saat, Old Town gara 5 dk.. Yorgunluksa hat safhada.. Tercih, Krakow Galeria'da Türk yemekleri yapan Merhaba adlı self servis restaurantta birşeyler yedikten sonra Auschwitz'in yolunu tutmak. 500 gramlık bir tabak 15 zloti tutuyor bu arada..
Saat 11.40'da Oswiecim trenine yer buluyoruz. Oswiecim, kampların kurulu olduğu küçük bir şehir. Burada bile kebapçı var! Gardan dışarı ayak basar basmaz karşımıza çıkıyor.. Saat 14.00'da Auschwitz Müzesi'nin kapısındayız. Uzun pazarlıklar sonucu kendimizi grup ve öğrenci yazdırıp kişi başı 30 zloti'ye içeri giriyoruz. Bizi öncelikle bir sinema salonuna alıp, Auschwitz'i anlatan kısa bir film seyrettiriyorlar.Saat 15'e doğru rehberimiz metin bir şekilde geliyor ve toplam 15 kişilik bir grubun içinde zorlu tura başlıyoruz. Burası Auschwitz..
Avrupa'nın her yanından toplanan 1 milyondan fazla kişi Naziler tarafından yakıldı, gaz odalarına atıldı, ölene kadar çalıştırıldı, kimyasal deneylerde kullanıldı. Günlerce kuyuların içinde bekletildi, kurşuna dizildi, elektrikli tellerde can verdi. Kadınların saçları kesildi, çocukların oyuncakları ellerinden alındı..
Ellerinde 25 kiloluk çantalarıyla kampa gelen trenler dolusu insan, 25 tonluk acı gördü. Çalıştılar, yaptılar; ancak özgür olamadılar. Kurtulan çocuklar adları ve milliyetleri sorulduğunda, kollarındaki numaraları gösterdi. Üzerine gelecek inşa edebilecekleri bir geçmişleri yoktu çünkü.. Fırsatınız olursa Auschwitz'e gidin. Savaşın, acının, bağımsızlığın, özgürlüğün ne demek olduğunu birkez daha görün..
Sabah saat 4.30'da Praga tarafında bir otobüs durağındayız. Gece otobüsüyle 1 saat yolculuk yaptık. Praga yoksul kesimin yaşadığı semt olduğundan genelde korkulan bir yerdir; ama bu kez korku salan biziz. Bu saatte orada otobüs beklemek yürek ister çünkü..
Saat 6'da tren geliyor. Krakow'a doğru yola çıkıyoruz. Kompartımanlar şansımıza tıklım tıklım. Halbuki trene binmeden önce 3'er 3'er, 2 farklı kompartımana yayılma yönünde hayaller kuruyorduk. Şimdi bir kompartımanda 7 kişiyiz. Ayaklarımı uzatıp yayılma şansım yok..
9.30'da Krakow Glowny'deyiz. Akşam 10'da 3'ümüz buradan Prag turuna katılacağız. Krakow'da gezilecek yer çok vakit dar. Tuz madenine gitmek 1 saat, Auschwitz 1.30 saat, Old Town gara 5 dk.. Yorgunluksa hat safhada.. Tercih, Krakow Galeria'da Türk yemekleri yapan Merhaba adlı self servis restaurantta birşeyler yedikten sonra Auschwitz'in yolunu tutmak. 500 gramlık bir tabak 15 zloti tutuyor bu arada..
Saat 11.40'da Oswiecim trenine yer buluyoruz. Oswiecim, kampların kurulu olduğu küçük bir şehir. Burada bile kebapçı var! Gardan dışarı ayak basar basmaz karşımıza çıkıyor.. Saat 14.00'da Auschwitz Müzesi'nin kapısındayız. Uzun pazarlıklar sonucu kendimizi grup ve öğrenci yazdırıp kişi başı 30 zloti'ye içeri giriyoruz. Bizi öncelikle bir sinema salonuna alıp, Auschwitz'i anlatan kısa bir film seyrettiriyorlar.Saat 15'e doğru rehberimiz metin bir şekilde geliyor ve toplam 15 kişilik bir grubun içinde zorlu tura başlıyoruz. Burası Auschwitz..
Avrupa'nın her yanından toplanan 1 milyondan fazla kişi Naziler tarafından yakıldı, gaz odalarına atıldı, ölene kadar çalıştırıldı, kimyasal deneylerde kullanıldı. Günlerce kuyuların içinde bekletildi, kurşuna dizildi, elektrikli tellerde can verdi. Kadınların saçları kesildi, çocukların oyuncakları ellerinden alındı..
Ellerinde 25 kiloluk çantalarıyla kampa gelen trenler dolusu insan, 25 tonluk acı gördü. Çalıştılar, yaptılar; ancak özgür olamadılar. Kurtulan çocuklar adları ve milliyetleri sorulduğunda, kollarındaki numaraları gösterdi. Üzerine gelecek inşa edebilecekleri bir geçmişleri yoktu çünkü.. Fırsatınız olursa Auschwitz'e gidin. Savaşın, acının, bağımsızlığın, özgürlüğün ne demek olduğunu birkez daha görün..
Okurken -özellikle son kısmında- tüylerimin diken diken olduğu ve bir ürpertinin bedenimi sarstığı ender yazılardan biriydi bu... Belki konu üzerine çok film izleyip kitap okumuş olmanın etkisiyleydi bu hallerim. Belki de olay mahalinde çektiğin fotoğrafların tümüne, buraya koyduklarından daha çoğuna ve farklılarına baktıktan sonra yazını okumuş olmamdandı. Kısacası beni fazlasıyla çarpan bir yazı oldu. Yazılarına yorum yazmak pek adetim olmasada tarihe bir not düşim istedim:))
YanıtlaSilPardon:)) Asıl çarpıcı bulduğum yanı eklemeyi unutmuşum ilk yorumda.. Yazının birinci bölümü ile ikinci bölümü arasındaki müthiş ironi çok vurucuydu. Hani "bizim yaşadığımız ve belki de şikayet ettiğimiz hal de ne ki" manasında:))
YanıtlaSilKeşke daha çok foto olsaydı.:((
YanıtlaSilHala korkutucu ve ürkütücü ne yazık.
görsel hafızam mı bunu yaşatıyor her seferinde bilmem ama sanki oralara ve o zamanlara ait ne okusam, görsem, izlesem, içimde bir yer acıyor sanki onları ben yaşamışım gibi.
YanıtlaSilve belki de çektiğin diğer fotoğrafları da bildiğimden; özellikle bavullar, gözlükler, traş malzemeleri, protezlerin olduğu fotoğraflar beni çok daha fazla sarsmıştı...
ne kadar şanslı olduğunu düşünmeden edemiyorum. iyi ki erasmusa katılacak kadar cesaretli ve başarılı oldun... kıskanıyorum mu diye soran kendime de bir itiraf... eee valla kıskanıyorum. :)
bu aralar ne kadar çok gidipte görmek istediğim bir kamp..daha dün Terezinden bahsederken yine aklıma düşmüştü bu post içimi ürpetsede Auschwitz biraz olsa görmek hoşuma gitti..teşekkürler bu güzel paylaşım için..sevgiler
YanıtlaSilof ya of yürek kaldırır mı... ama herşey çabuk unutuluyor başlıyor savaşlar yeniden bitiyor mu demek gerek belki de...
YanıtlaSil