23 Kasım 2009 Pazartesi

Şenkal Hamdi Usta...

Cumartesi günü; sanki gelecek kar yağışının önünden yağan yağmur gibi keskin ve soğuk akıyor gökyüzü... Şehrin en eski camilerinden birinin avlusunda, çoğu tanıdık bir kalabalığın arasındayım. Musalla taşında bir tabut var.

Geçenlerde bir gün, bizden bir kaç yaş ufak, en arkadaşlarımdan birinin kuzeni bir doktorla sohbet ediyoruz. Ortak tanıdığımız bir büyüğün ölümünden söz ediyor ve ekliyor: ''Ne kadar çok ölüm var bu ara, ne kadar çok cenazeye gidiyoruz.'' Aslında o kadar çok cenazenin eskiden de olduğundan söz ediyorum, o zaman cenazelere büyüklerimizin gittiğini, dolayısıyla bizim haberdar olmadığımızı, büyümenin böyle bir farkındalık ve sorumluluk yüklediğini ekliyorum.

Cenazeler; kişinin sağlığında biriktirdiklerinin sağlamasının yapıldığı, onun nasıl bir insan olduğunu, değerini ve çevredeki insanlar için anlamını ortaya koyan en önemli aynalardır. Ben öyle inanırım.

Cenazelerde insanlar, yaşamlarında olağanlıkla var olan insanların, yarınlarından çekilip alınmış ve artık yok hallerine bakarak, uzun bir geçmiş muhasebesi yapar ve kendi yaşamlarında yeri olan bir taşın eksildiğini farkederler. Ölene ait ne kadar anı varsa bir bir geçer gözlerin önünden.

Hiç tanımadığınız bir cenazede bile, ölenin değerini, insan olma özelliklerini, orada toplanmış kalabalığa bakarak anlayabilirsiniz. Kasttediğim kalabalık sayıca bir çokluk ifadesi değildir. Duyguların yüzlerdeki, seslerdeki ve anılardaki yansımalarıdır.

Hamdi Usta bu şehrin sahip olduğu en iyi oto boyacısıdır. Hatta ülkenin en iyilerinden biri diyebilirim. Eskinin usta çırak ilişkileri çerçevesinde yetişmiş, o kültürü almış, o kültürün devamı olarak ustalar yetiştirip hayata salmış bir neslin son kuşağının son temsilcilerinden biridir.

Beni ve kardeşimi baba dostuyuz diye seven Hamdi Usta, bu şehirde oluşmuş en önemli markalardandır. Benim kuşağımın Hamdi Abisi, önündeki kuşağın Hamdisi, akranlarının Hamdi Ustasıdır. Tıpkı kıyafetlerini taşımanın prestij olduğu terziler gibidir. Arabayı ona boyatabilmiş olmak önemli bir ayrıcalıktır. Boya profösörü diye çokca yer almışlığı vardır gazetelerde...

O gün, onca yağan yağmurun altındaki kalabalık; en küçük tamirci çırağından en büyük ustasına, yedek parçacısından hırdavatçısına, doktorundan profösürüne, sigorta eksperinden kömürcüsüne, sporcusundan belediye başkanına, televizyon sahibinden sanatçısına farklı mesleklerden, farklı sosyal yapılardan, farklı ekonomik düzeylerden pek çok insan: aynı duygularla, aynı saygı ve vefayla aynı saflarda yanyana durmuşlardı. Bu şehirde kocaman bir izdi, büyük bir markaydı, iyi, şen ve sosyal bir insandı Hamdi Şenkal. Öyle de uğurlandı.

Görsel: Deviantart

4 yorum:

  1. ''Ne kadar çok ölüm var bu ara, ne kadar çok cenazeye gidiyoruz.''

    verdiğin cevap düşündürdü beni, büyümek ölüme yaklaşmak gibi...
    şenkalsın hamdi usta, kaç kişinin ardından yazılıyor ki böylesi satırlar... başınız sağolsun.

    YanıtlaSil
  2. teşekkür ederim... valla ben babanın gideceğe yerlere gitmek durumunda olduğum için o cümle... Senin kasttettiğin ölüme yaklaşma hali etraftaki akranlar gittiği zaman düşünülecek bir durum:)).. daha epey vaktin var yani:)

    YanıtlaSil
  3. iyi, iyi epey vakit olduğuna sevindim açıkcası :))
    ne de olsa ben hala fırında makarnayı bekliyorum ısrarla, belli mi olur belki gelecek bahara, bir mangal partisine gelir kokusu burnuma...

    YanıtlaSil
  4. ardında böyle "baba" cümleler bırakabilen birinin kızı olmak, kızı olarak kalacak olmak büyük gurur veriyor.elinize, yüreğinize sağlık. babam adına teşekkür ederim..

    YanıtlaSil

İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP