Uyanıyorum. Gün erken. Çalışma odama geçip masaya oturuyorum. Gün gözlerini kamaştırıyor. Enfes bir gün doğumu, güneş saklıdan göz kırpıyor. Süre kısıtlı, koşturmam gerek! Bir an vazgeçiyor gibi oluyorum, sonra elimi çabuk tutmam gerektiğini fark ediyorum. Üzerimi değiştirip makineye koşuyorum. Asansördeyim, telaşlı. Hızla çıkıyorum binadan. Gün hızla aydınlanıyor. Hedefe vardım ama istediğim rengi kaçırmış durumdayım. Her şey bir kaç saniye içinde değişti. Masama boş dönmek istemiyorum. Sabah soğuğu bıçak gibi. O halde iki poz... Çektim. İstediğim sonuç değil, eminim. Henüz fotoğraflara bakmadım. Yazıyı bitirene kadar da bakmayacağım. Gün taze. Bense nasıl bir gün olacağını merak ediyorum. Bira hâlâ gündemimde! Saat an itibariyle 05:06.
Son yazımı düşünüyorum.
Saat 05:58, çalışma masamdan denize bakıyorum. Pırıl pırıl bir mavi. Usulcacık dalgalar kumsala dokunuyor. Önce ışığını gönderen güneş ağır adımlarla varlığını da yükseltiyor. Martılar uyanmış, denize doğru uçuyorlar. Oysa ben güne dair planlar içinde değilim. Her şeyden uzak duruyorum ve tüm olabilecekleri güne bırakmış durumdayım. Gülümsüyorum, bu bir oyun. Birden oluştu ve gelip zihnime kondu. Giriş kısmen belli, buraya kadar yazdıklarımdan. Sonrasını çok merak ediyorum. Saat 06:06.
Ve ara!
Saat 07:19, Uyuyorum, kısa bir kestirme... Saat 08:30, tansiyon ilaç vakti, içiyorum. Ve duştayım... Şimdi yazmaya ara verip dışarı çıkıyorum, o süreçte durumu netleştirip seçtiklerimle klavyenin başına geri dönmeyi düşünüyorum.
Bir planım var. Şu an dışarıdayım, sahil kalabalıklaşmaya başlıyor, bizim kızlar sabah sporunda, iki lafın beli kırılıyor. Beraber büyüdük, abla olanla aynı lisede okuduk. Sahil kalabalıklaşmaya devam ediyor.
Henüz kahvaltı etmedim ve kahve içmedim. Güneş pırıl pırıl, deniz masmavi. Spor yapan insanlar yürüyüşte, adımlar hızlı. Dalgalar mutedil. Kahvemin yanına bir şey gerekli, seçenekler arasında kararsızım. Fikrim kafamı karıştırabilir, burada bu pastanede oturup da yesek diyebilir... O nedenle kararlılığımı fikrime altını çizerek ve direnerek göstermem gerekiyor.
Saat 10:58, pastanedeyim; "Bir kruvasan bir de anne kurabiyesi lütfen." Onlar sırt çantamda, o halde fırına, "İki ekmek lütfen."
Saat 11:50, filtre kahvem kahve makinesinde hazırlanıyor, kruvasanım ve anne kurabiyem tabakta ve çalışma masamın üzerinde, kahve ben hazırım diye sesleniyor ve şekersiz, o da masada yerini alıyor...
Kaloriferi kapatıyorum. Yaz geldi hoş geldi sanki; oysa enfes bir bahar. Bir kaç günkü havaya inat, birazdan kendimi dışarı atmayı düşünüyorum. Saat 13:56. Bu satırları yazıyorken tam da burada ara veriyorum. Henüz bira meselesini netleştiremedim. Bizim balkonda denize selam çakarak mı içsem, yoksa mekânda mı takılsam?
Diye düşünürken birden keskin bir kararla dışarı çıkıyorum. Hava enfes, bir kumar oynuyorum. Uzun bir yürüyüş yapacağım ve muhtemelen çok tanıdıkla karşılacağım ve belki çok aklıma yatan biriyle bir mekânda oturup akarsular gibi konuşurken dünden ve bugünden; şişelerin dibini bulacağım!
14:28, Ortalık cıvıl cıvıl. Güneşe susamışlık var sanki. Şehirde kimse kalmamış da hepsi buraya akmış sanki. Midyeci ile sohbetteyiz. Oğlu yolun öte tarafında, insan selinin arasında miss gibi çamların altında, sürekli "Midye... taze midye," diye anons da. Selam çakıp batı yönüne doğru yürüyorum. Masalar kurulmuş, çocuklar top peşinde. Zihnimde bira, az önce Kozmoz'un önünden geçiyorum, takılmıyorum. Etrafa göz atarak epeyi yürüyorum, mıntıka bizim, şehirden gelenler bizden değildir. Bir mekânda takılma fikrimden vazgeçtim. Elbette o bira içilecek! Dönüşte sahilden ayrılıyor kadim marketimize selamı çakıyorum. Saat 16:50, "Bir Bomonti Filtresiz lütfen," "Bir paket de Kaju..."
Onlar sırt çantama... ve birlikte eve doğru...
Balkondan vazgeçiyorum. Çalışma odamda ve klavyenin tuşlarındayım. Arada bir denize göz atıyor olsam da bu yazıyı bitiriyorum. Şişemde hâlâ biram var, çünkü yazarken çok az içtim. Şimdiyse keyif zamanı, şu yaşamdaki en sevdiğim anlardan biri; sanki yazan ben değilmişim de bir okurmuşum gibi yazıyı baştan sona okumak.
Hoşuma giderse bir daha okumak!
Sonra bir daha...
ALTINI ÇİZDİKLERİM
1 saat önce