31 Ağustos 2025 Pazar

Sözümüz Vardı Ey Dostlar!

Bir kaç hafta önceydi, Tırtıl kız arkadaşı ile beni tanıştırmayı istiyordu. Ben de ayak diretiyordum, önde askerlik vardı, her ne kadar bedelli olacaksa da benim için bir savunma hattıydı. Sonuçta üçümüz birlikte sevdiğimiz bir mekânın deniz manzaralı terasında buluşmaya karar verdik. Ben genelde topu boş sahalarda gezdiriyor, durumu test etmeye çalışıyordum. Ve aynı zamanda bana dönen verilerden genç kızın kendine güvenine dönük verileri de topluyordum.

Özgüven muhteşemdi, ben bir savaşçıyım tavrı dikkat çekiciydi, ve aynı oranda ben bu savaştan geri adım atmam tavrı da muhteşemdi.

O gerçekliğinde nasıl başı dikse ben de rolümü bazen topu boş sahalarda dolaştırarak güzel oynuyordum.

İki genç de kararlıydı ve hiç de geri adım atacak durum verileri sağlamıyorlardı. Bir zaman sonra ben pes ettim, onlardan gelen, gelecek kararlılık noktasında değil ama, direnişlerini sevmiştim. Ama o an konuyu orada bıraktım, konuşmayı ilgisiz alanlara çekmeye çalıştım. Bir fikir de oluşmuştu kafamda ve bana lazım baklayı da çıkarmıştım ağızlarından. Bir yıldan önce evlilik yok noktasında mutabık kalmıştık. Genç kızın okulu bitecek, o arada Tırtıl'ın başvurduğu bedellisinin tarihi belli olacak ve son karar bir yıl sonraki duruma göre onlar tarafından verilecekti. Ultimatomlarım tamamdı.

O halde istemeye gidilebilirdi. Bu buraneros'un ilk kez kız isteme eylemi olacaktı aynı zamanda.... Ve bakalım nasıl bir performans gösterecekti!


Cumartesileri severim. Saatler ayarlandı. Bizim takımın gençleri kızlı erkekli hazırlar, ben de hazırım. Erkek kardeşim olayın başından beri çiftin yandaşı. Benim tarafımda tek bir soru var, aileyi tanımıyorum. Gideceğimiz ev bize yakın, kızımızla tanışma evresinde edindiğim izlenimler, haklılığı ile meydan okuyuşu, sözlerini başı dik savunması ve elbette altını bir kez daha çizeceğim üzere sahiciliği olağanüstü.

Ve karşılaştığım kalabalık aile muhteşem, en küçük çocuğundan en büyük insanına kadar... Bizim yetiştiğimiz, büyüdüğümüz süreçte tüm büyüklerimizi kaybettiğimiz, büyükler kategorisinde kız kardeşim, erkek kardeşim, halam ve benim kaldığımız ailemizle çokça benzeştirdiğim, o tadı aldığım bir aile ile karşı karşıyayım. Bu beni çok mutlu ediyor; hem oğlumun seçimi hem de tanıştığım güzel aile gözümü arkada bırakmıyorlar.

Ve buraneros iş başında. Kendinden çok emin, soğukkanlı ama sıcak. Koltuğundan kalkıyor ve kız babasının karşısında şimdi. Dimdik. Sözcükleri kısa, net, kendinden emin ve sıcakkanlı. Kız babası biraz bekliyor ve sonra ayağa kalkıyor, hayırlı olsun dilekleri ile tokalaşıyorlar, sıcacık bir final. Aile fertlerinin yüzünde sıcacık gülüşler. Evin küçük çocukları, ablalar, teyzeler herkes mutlu, yüzler güleryüzlü. Pastalar kesilebilir, ikramlar şahane... Ama en çok o kaynaşma, yüzlerdeki iyi niyet ve mutluluk muhteşem. Evet biz de sizi sevdik, iyi yetiştirilmiş olduğunuz kesin ifadeleri pırıl pırıl. Lakin tüm bunlara rağmen buraneros fotoğraf makinesini yanına almamış olmanın pişmanlığını yaşıyor. Mesele o salonda olan bitenleri çekememiş olması değil, çünkü çok hoş ve güleryüzlü bir hanımefendi tüm fotoğrafları büyük bir ustalıkla çekti, enfes videolar oluşturdu.

Mesele buraneros'un yüksek kattaki dairenin balkonundan kocaman bir alana yayılmış olan ve muhteşem duran çatı ormanlarını çekememiş olması!

Yazıdaki fotoğraf ise bu sabahın en erkeninde... Buraneros uzun bir yürüyüşün dönüşünde bu sabah birden bu anla göz göze geldi ve çekti fotoğrafı; yüzleri gülen uzun bir yürüyüşün hatırına. Mutlu ve hatta seçimleri nedeniyle aferin oğluma diye bir mesaj da yolladı evrene... Ve elbette tüm bu güzel anlara ve ifadelere karşı "hayat bu," cümlesi de bir opsiyon olarak, bence yazının tam da şurasında durmalı!

Ama bir de bu gecenin devamı var elbette, Hut'a gidelim dedi gençlerimiz, telefonla yer ayırtıldı, masa amca hediyesi olarak donandı, Buraneros'un telkini ile Kulüp rakısının yeni versiyonunda karar kılındı. Rakılar keyifle içildi. Sohbetler genç ve neşeliydi. Sonuç itibariyle şahane bir mutluluk günü geceye katıldı, gittikçe çoğaldı. Sonrasında herkes evine sıçan deliğine tekerlemesi ile birlikte bu muhteşem gecenin sonuna varıldı. Oğlumuz genç kızımızı evine bırakmak üzere ayrıldı, bizlerde güzel bir ailenin çocukları olarak evlerimize doğru yürümeye başladık. Elbette tüm masayı ödeyen küçük kardeşten de teşekkürü eksik etmeyerek...



30 Ağustos 2025

24 Ağustos 2025 Pazar

Okur İçin Tadımlık

Sabahın sessizliğine, mini çadırlara ve sabah kaçkınlarının varlığına bayılıyorum. Görünmez bir bıçkınlığı var sabah erkeninin. Şu gençler mesela, her sabah, ortalık sakinken denizin kıyısındalar ve suya doğru uzuyorlar. Denizle oynaşacaklar, kanoları da mutlu ve onları taşımalarından, bu eylemselliklerini izlemekten olağanüstü bir keyif alıyorum. Ben erkenciyim, onlar birazdan gelecekler, bense güneş denizden çıkmaya başladıktan itibaren üst üste fotoğraflar çekeceğim, sayısını bilemediğim kadar.


Benim gençler göründü, kızlı erkekli bir grup, fotoğrafta görüldüğü üzere malzemeler taşınıyor, belli bir süre sonra ilerledikçe ve tamamlandıkça malzemeler kanoların üzerine çıkacak, biraz daha açılınca, tadını dibine kadar çıkararak denizin, belli bir ritmle küreklere asılacaklar.


Kim bilir gün gelir bir gün bu çok tatlı grubu şu iki enfes mekândan birine davet eder, açılışı yeni yapan sabahta onlara bir şeyler ısmarlar, haberleri olmadan çektiğim fotoğraflardan birer tane de onlara veririm,

belki oldukça büyük ölçeklerle, duvarlarına asmaları için...

17 Ağustos 2025 Pazar

Balık Avında Uyuyan Adam

Bu aralar sabah erkeninde kalkıp yollara düşüyorum. Yol dediysem de kastım çok çok uzaklar değil; evden çıkıyor, sahil bandından pek kopmadan uzaklara doğru yürüyorum. Can dostum fotoğraf makinemle genelde fikir birliğine varıyor, makinemin deklanşörüne sıklıkla dokunuyorum. Bunların çoğu yazılara dönüşmüyorlar. Bu kez karar verdim, tembelliğimi şöyle kenara iteledim ve muhteşem pazar günü erkeni ile ortaklaşarak gördüklerimin bir kısmını yazıya döküverdim. Aslında bu şahane sabah uğraşını daha önce hayata geçirmeliydim.


Güneşi gırtlağından yakaladım. Koşu insanları ve yürüyüşçüler genç adımlarını öne atarak yürümeye başlamışlardı. Deniz mutedil, dalgalarsa müzik notaları tadındaydılar. Arada tanıdıklarla rastlaşıyor, spor yapan insanların çokluğuyla coşuyordum. Sabah insanı olmak şahane bir şey diyor, erkenciliğe selam çakıyordum. Yaşam ise bu eylemlerimin karşılığını bana kusursuzca veriyordu. Müzikçalarını kenara bırakmış, sabah sporunu keyifle yapan genç kıza bayılmıştım, onun fotoğrafını seçtiği yer dolayısı ile çekmeden duramazdım. Bu gizli ve izinsiz bir çekim olacaktı ama çekmezsem de hayat bir eksik kalacaktı. Sonra şöyle düşündüm: Bir sabah dedim, oradan geçerken bunu ona söyler, bloguma bakmasını öneririr, izinsiz olması nedeniyle de ve sakıncalıysa da özür diler ve yazıdan çıkarırım dedim.


Tam o sırada hayat bana sadece benim duyabileceğim bir ıslık çaldı. Kafayı o yöne çevirdim ve deklanşöre bastım. İçimden bir keşke ayağa kalktı. Bana çok çok güzel bir açı daha var dedi ve işaret etti. Bayıldım, hayata teşekkür ettim... Hem de çok teşekkür ettim. Banklardan birine oturdum. Makinemi ayarladım ve iki kare çektim. Ona günün fotoğrafı adını verdim. Çünkü yakıştırmıştım. Balık avında uyuyan adam. Güzel bir başlık diye düşündüm. Çektiğim fotoğrafı çok sevdim.


O ara genç kıza biraz daha yaklaştım. Ne tatlı dedim. Denize uzayan iskele üzerinde açtığı müzik ile dans ederek spor yapan bir genç kız. Bir ara gidip ondan izin almayı ya da fotoğrafı biraz daha yakın plan yapmayı düşündüm. Sonra bundan vazgeçtim. Dimyata pirince giderken bulgurdan olmayı istemedim.


Bu sabah gemi azıya almıştım. Yolu iyice uzattım. İlaç saatime yetişebilecektim. Kafeler henüz açılmamıştı ve benim ilaç saatime de epeyi vardı. Günü senkronize edebilmeyi yine başarmıştım. Daha önce vazgeçtiğim bir şey için hayat bana bir olanak daha sunmuştu. Sabah erkeninde genç sörfçüler eğitimdeydiler. Bayrakları asılı, aileleri oradaydılar. Sanırım bugün de dün gibi sınav vardı. Bir süre izledim. Kıyıya varmak üzerelerken de olay yerini terk ettim. Yolu uzatmaya karar vermiştim. Bu enfes günün tadını çıkarmak boynuma borç idi. Bir açık mekân bulursam sabahın bu erkeninde hayat bana bayramdı.


Yarışı sonuna kadar izledim. Bolca fotoğraf çektim. İzinsiz oldukları için yine yakın plan kullanmadım. Biraz da günü ve hislerimi öne çıkarmak istedim sanırım. Ben günle ortaklaşmış, duygularımı onunla da tanıştırmıştım. Bundan iyisi ise şamda kayısı idi. Ama bir sonrasında biraz daha geç gelip, gözüme kestirdiğim mekânlardan birinde en erken açılış saatinde kahve içmeyi kafama koymuştum. Yönümü eve doğru çevirdim. Oysa eve trenle dönmeyi düşünmüştüm. Sanırım bunca güzelliği benimle paylaşan hiçbir şeyi yalnız bırakmak istemedim. Belki biraz da bencil idim. Onlarsız olmayı eve varana kadar istemedim.


Kıyı boyu, ucuna kadar yürümeye devam ettim. Yeni açılmış mekânları sevdim. Eskilerden sevdiklerimi ve bende izi kalmış olanları gülümseyerek hatırladım. Aheste adımlarda değil de artık dönüş yolunda yürüyüş adımlarımla ve yolun karşı tarafındaydım.


Bu trenli ve okul otobüslü ve çok sevimli mekânı daha önce görmüştüm. Saat itibariyle kapalıydı. Yaratım süperdi. Aklıma not aldım ve bir gün uğramayı düşündüm. Merak ettim sadece yoksa yeme içme adına bir ortaklaşma olmadı aramızda.


Veee geri dönüş yolunda önünde kaldığım, aslında aklıma kazınmış olan insansız ama oltalı sandalyeye bulunduğu yer itibariyle de bayılmıştım. Bu kez yaklaştım. Yine insansızdı. Değişik fikirler ürettim. Muhtemel ki dedim, bir arkadaşı uğradı onun teknesi ile denize açıldılar, abi de dönüşe bereket dedi, oltlarına güvendi ve dönüşte ganimeti toparlayacak. Ve aslında dönüş yolumda başka fikirlerim de vardı. Sonra dedim, sen hazır eve varmışken otur oturduğun yerde, fotoğrafları hazırla, yazıları tembele bırakma... bitir ve yayınla bugün dedi.



2 Ağustos 2025 Cumartesi

Doğum Fotoğrafçısı



Sabah erkeni, salon penceremden denize bakarken, pencereye yanaşıyorum.



Olan bitenden haberim yok.



Önce durumu pek kavrayamıyorum. İki yetişkin serçe ve tüysüz bir mahlukat.



Yavaş yavaş zihnim kavramaya başlıyor durumu. Bir doğum anındayım, kesin.

Koşup fotoğraf makinemi alıyorum. Uygun bir açıda değilim, ışık dahil her şey aleyhimde. Bir kaç fotoğraf çekiyorum, beğenmediklerimi de elerim diye düşünüyorum. İşlemler sanırım çoktan başlamış.



Yan odanın pencere önünde iki kuş sürekli atak halindeler.



Kardeşleri olabilir mi diye düşünüyorum.



Çekilsem kesinlikle kardeşlerinin ve annelerinin yanına gelecekler diye düşünüyorum.



Anneye destek olansa, kesinlikle baba.



Dipdibeler baba olay yerini asla terk etmiyor ve anneye sağladığı destek muhteşem.



Diğer kardeşler merak içinde, engelleri benim. Biraz sabır diyorum, şefkatle de gülümsüyorum. Kendi kardeşlerimin doğumlarını hatırlıyorum. Güvercinlerin penceremize bıraktıklarını da... Yıllar sonra anlatılınca anlıyorum, masal yazdıklarını bizimkilerin. Sözde kuşların getirip de camımızın önüne bıraktıkları parmak çikolataları götürdükten yıllar sonra...Penceredeki yansımalar fotoğraf kalitesini düşürüyorlar, çift cam olmasıydılar keşke diyorum. Pencereyi açsam çok zarara sebep olacağımı biliyorum. Sevimli bir telaş içindeyim. Bir yandan onları izlemem bir yandan da markete gitmem gerekiyor...

Ve dönüşte ilk işim olay yeri, koşuyorum. İşlem tamamlanmış, her şey toparlanmış ve olay yeri tertemiz...

İLETİŞİM İÇİN

mucanberk@hotmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP