Mihri'yi tanımayanlar için daha önce yazılmış uzun bir yazıdan kısa bir özet!
"Yine akşamları buluşuyor, oyunlara devam ediyor, saklambaça körebe, hatta futbol falan da ekliyoruz. O her zaman pırıl pırıl. Yüzündeki ufacık çilleri ile çok tatlı. Beni ne kadar sevdiğini hissediyorum. Duygularını anlıyor ve seviyorum. Havalıyım. Çocukça... Aşık olmak bir zayıflık durumu sanki. Karizmayı çizdirmek bize yakışmaz. Oysa iyi kalpli ve romantik bir evin çocuğuyum. Bugünden bakınca bir odun alıp kafamda paralayasım geliyor. Halimi aslında hangi kelime ile anlatabilirim onu da bilmiyorum. Oysa şımarık bir çocuk olmadığım gibi iyi kalpliyim de...Sonra bayram geliyor. Birbirimizle bayramlaşıyoruz. O ortada yok. Türkan bayram kartları hazırlamış, özenle her birimizin adına yazmış zarfların üzerini ki birini bana veriyor. O an açmıyorum. Hepimiz dağılınca açıp okuyorum. Bir kutlama ve siz hitaplı. Ama içimi yıllardır her aklıma geldikçe yakan bir cümle de var içinde: "O sizi çok seviyor. O başkasını sevse bile ben yine de onu severim diyor."İçim cızz ediyor elbette, ama yeniyetme şımarıklıklarım bunu başarıyla perdeliyor. Sonraki yıllarda hep aklıma geliyor. Gitsem, arasam bulsam, onu bir pastaneye davet etsem, ellerini avuçlarıma alsam, gözlerine baksam, sözlerimi döksem ve özür dilesem....Bunu çok kere, aklıma her düştükçe, delicesine istiyorum. Ama sonra... sonra diyor ve vazgeçiyorum. Ve sonraki yılların hiçbirinde, hiçbir yerde karşılaşmıyoruz. Biz şehrin dışında yazlık niyetiyle yaptırdığımız sonra sevip kaldığımız bir yere geliyoruz. Ortaokul ve lisede ben çok daha aktif bir hayatla haşır neşir oluyorum ama; aklıma O her geldikçe; onu üzdüğüm için kalbimden bir sızı bana, hep onu hatırlatıyor, merak ediyorum. Bir yanımla da aslında ne kaçırdığımı biliyor ve o yaşanmamışlık için belki de hayıflanıyorum.
Bilmiyorum."
***
Dişçimdeyim. Kendisi uzun yıllardır komşum. Randevulaşıyoruz ve verilen saatte oradayım. Giriş katında, çok hoş düzenlenmiş alanda bir koltukta oturuyorum. Çalışan kızlar dikkatimi çekiyor, mekânın huzur veren bir ruh hali var. Ve müşteri ifadesini pek yakıştıramasam da, müşteriler ıssız, ve bir güven duygusu ile sessizce ve hoş düzenlenmiş bir alanda bekliyorlar. Kasa ve her şeyle ilgilenen bir genç kadın var, bankonun arkasında. Abartısız, hoş şıklığı ile dikkat çekiyor, yaklaşımı güler yüzlü. O ara doktorumun beni beklediğini söylüyor, asansörle o kata çıkıyorum. Komşumla iki lafın belini kırarken o yol haritamı da oluşturuyor. Asistanı, çok tatlı ve ölçülü genç kıza da teşekkür ediyorum. İkinci randevum veriliyor ve ben başka işlerim için caddeye çıkarken önünden geçtiğim turuncu takımlı genç kadına hoşçakalın diyorum.
Ertesi gün.
Mekâna giriş yapıyorum. Turuncusu ölçülü ve güzel takım elbiseli genç kadın gülümsüyor, hal hatır soruyoruz. Ben koltuklardan birine geçiyorum lakin genç kadın bana yabancı gelmiyor. Elbette benden yaşça çok küçük, farklı zamanların gençleriyiz ama heyecanlanıyorum, çünkü bu yazının başlığındaki isme inanılmaz derecede benziyor. Onun kızı olduğunu düşünüyorum ve sözde soğukkanlıyım. Doktorum çağırana kadar genç kızın tüm mimiklerini inceliyorum.
Kan mı çekiyor ne?
Bu durum dişçime gittiğim süre boyunca devam ediyor. Devam ediyor ancak heyecan da bende gittikçe yükseliyor. Sürekli zihnimle irtibat halindeyim ama heyecan komutayı ele almış durumda. Ona uysam yandım.
Genç kadınla aramızda tatlı, güleryüzlü bir iletişim de gelişiyor bu arada. Ben Mihri'nin kızı değilse bile akrabalarından birinin olduğunu düşünüyorum. İlk aklıma gelen Gülşen Abla.
Bu arada Mihri'yi düşünmekten geri kalmıyorum. Elbisesinden, yüzünün tatlı çillerinden, hippi tarzı askılı çantasından, sakinliği ve şirinliğine kadar tüm detayları hatırlıyorum ve kendisini olağanüstü derecede ve tekrar edeceğim üzere bankodaki hoş kıza benzetiyorum. Bu aradaki gelip gitmelerimde genç kızla ilişkimiz gelişiyor ama daha önemli bir gelişme oluyor.
Çocukluk mahallemizdeki caddede yürürken bir anda fotoğraf stüdyosu olan bir arkadaşıma uğramak geliyor içimden, oysa bir yerde keyfini çıkararak yemek yemeyi düşünüyorum, yolumu değiştirip o caddeye iniyorum. O sırada bir pastanenin önünden geçiyorum; ilgimi çekiyor ve içeriyi de süzüyorum. Bir kadın var, biz yaşlarda... Biz bu kadını tanıyoruz diyorlar tüm hücrelerim, nefes alışverişim yükseliyor, çünkü O, cesaretim arkama saklanıyor. Onca yıla rağmen yüz hatları ve beden beni onaylıyor. Ömer hemen komşusu, onun kapısından içeri süzülüyorum. Ömer'le sohbet koyu ancak bendeki kalp atışları 8 silindirli Amerikan arabası gibi. Ömer'e sormakla sormamak arasındayım, Ömer bizden bir kaç yaş küçük ancak çocukluktaki o fark bir türlü kapanmadığı için Ömer benim gözümde hâlâ çocuk. Sormuyorum, çünkü peşimden hemen koşup anlatacağını biliyorum.
Pastaneden içeri girmeyi istiyorum. Eğer tanırsa nasıl bir tepki alacağımı bilmiyorum. Ceren'in bir sözü gelip zihnimin baş köşesine oturuyor. Çünkü bir yazımı okurken O demişti ki bırakın öyle kalsın, daha hiç dokunmayın.
Üzerine gitmeyi hem düşünüyor hem düşünmüyorum. Nasıl bir sonuç ortaya çıkar bilmiyorum ve bu yazıyla birlikte bu konuyu kapatmayı düşünüyorum. Bir sonraki randevuda merak dayanamıyor. Bankodaki güleryüzlü genç kızla diyalog halindeyiz, işim bitiyor. Vedalaşırken bizi ziyaret edin, diyor. Ben de sizi birine çok benzetiyorum diyorum ve adı Mihri olan bir akrabanız var mı diye soruyorum. Benim çok özel çocukluk arkadaşlarımdan biridir kendisi derken; Gülşen Abla sizin anneniz mi sorusunu da hemen cümlenin ardına ekliyorum. Ve yüzümde bir gülümseme ile trene doğru yürüyorum.
Ne demişti -üstelik benim bayıldığım ve yine bir yazımda kullandığım- şarkıda Müslüm Baba?
AŞK TESADÜFLERİ SEVER!
Ne tatlı bir hikaye bu! Tam Buranerosluk! Gerçekten öyle, Sevgili Okul Arkadaşım. :)
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim Sevgili Okul Arkadaşım:)
SilVay, çok etkileyici, çok hoş...
YanıtlaSilÇok teşekkürler Leylak Dalı öğretmenim:)
Silaaaaa ne güzel olmuş. pek severim böyle tesadüfleri.
YanıtlaSilÇok teşekkürler Şule, biraz da aynı mahallede yetişmiş olmamızın da etkisi var sanırım. Çocukluğum ilk gençliğim orada geçti, diş kliniği de o bölgede, pastane de, yazıdaki karakterlerin evleri de, sadece ben uzaktayım ama klinik orada olunca hikaye de tamamlanmış oldu:)
SilBu kadar müthiş bir anlatıma sahip olmak nasıl bir his Sevgili Buraneros? :)
YanıtlaSilÇok hoş bir tevafuk olmuş.
Şarkı... Bayılırım!
Çok teşekkür ederim öncelikle güzel sözlerin için. Hoş bir his, elbette güçlü kalemi olan yazarlardan alınan geri dönüşler hoşuma gidiyor:)
Silson paragraftaki sorulara yanıt gelmedi herhalde de mi :)
YanıtlaSilSır vermiyoruz:)
SilE ama şimdi bu son beni çok sersemletti oldu mu böyle, oruç aklımla anlayamadım mı acaba, gidip bir daha okuyayım. :)
YanıtlaSilBazı şeyleri olması gerektiği yerlerde kısa bir cümle ile sonlandırmak gerekiyor bazen, o bakımdan yani:)
SilRomantik bir hikaye, gerçek gibi.
YanıtlaSilÇok teşekkürler...
SilNe güzel anlatmışsınız, romandan bir kesit okur gibi oldum. Bazı anlar unutulmazdır. :)
YanıtlaSilTeşekkür ederim, anlar unutulmaz, lakin kitabı çıkmış ve zevkle okuduğumuz yazarlara da erişemeyiz:)
SilBence yazmak içten geldiği için öğrenilmez, yazarken kendini keşfeder insan. O yüzden herkes yazar olabilir. :)) Siz de çok iyi yazıyorsunuz.
SilÇok teşekkür ederim:))
SilKitap çıkarmalısın. Herkes okumalı.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim yakıştırmana.... Ancak kitap çıkarmak benlik bir iş değil:))
SilAşk tesadüfleri sever ama son pişmanlıklar da fayda etmiyor Sayın Buraneros. Ne kadar çok kafada odun paralansa da...:)
YanıtlaSilÇocuklukta yaşanan orada kalmıştır. Bunlar aslında güzel anılardır. Ceren'e katılıyorum, saf ve duru yaşanmışlıklara dokunmayalım. Ama işte sekiz silindirli Amerikan arabası gibi kalp atışları olunca insan merakına yenik düşüyor tabii. :)
Gülümseten anılarınız bitmesin hiç.
Çok değerli yazınız için teşekkür ediyorum size. Var olun.
Aslında benim hayatımda Mihri kadar etkilendiğim pişmanlıklar yok. Çocuk sayılabilecek yaşlarda bir dönemde rastlaştık, kalabalık bir arkadaş grubuyduk. Onu Love Story'nin yıldızı Ali MacGraw'e benzetirdim, saçları sarı olmak şartıyla:) Ama ben neyim delisi de olmuştum biraz, çünkü az sayıda erkektik çok sayıda kız vardı etramızda.
SilBen de size çok teşekkür ederim, siz de var olun, ve hep buralarda olun:)
Yine ne kadar güzel bir hikaye okudum ben! Yazılarınızdaki tesadüfi anları çok seviyorum ben de :) Ve belki bu anlara tesadüf deyip geçemediğim için ben de bir yerlere yazarım bu anları. Bazı şeyleri olduğu gibi bırakmak en güzeli ama buna aykırı bir merakım var benim de yaa....
YanıtlaSilTesadüf güzel bir sözcüktür ve bence derin anlamlar içerir kişiye göre... 2009 yılında ki blogdaki ilk yılım, bir cümle kurmuştum, muhtemelen sen anlayacaksındır içeriğini, çünkü biliyorsun anlamını ve tadını. Şuydu:
YanıtlaSilTesadüf denilen an gerçekten tesadüf müdür? Yoksa, algıda varolan bir hazırın ötekiyle yolunun kesiştiği an(mı)dır?