17 Şubat 2023 Cuma

Bir Masaldı Galiba!

Başka denizlere benzemeyen deniz çekiyor. Oltaya gelmemek mümkün değil. Güneş, cam altlarındaki fotoğraflar gibi parlatıyor onu. Sırtımız Musa Dağı'nda. Alabildiğine Akdeniz. Ellerimiz mandalina kokulu. Tüm politik yaklaşımların uzağında, tüm tarihsel süreçlerin dışında, bir masal yaşamak istiyoruz. O da buna çağırıyor zira.



Şu karşıdaki ev ne sevimli. Pamuk Prensesle Yedi Cücelerin mi? Çıktığımız yokuş umurumuzda değil. Neden bu kadar çiçekli ve bakımlı olmuyor diğer köyler? Kendi içinde kenetlenmek ve biraz da öksüz hissetmek olabilir mi sebebi? Oyun parkı derin bir yalnızlık. Tüm çocukları eskideymişçesine bir özlem. Huzurlu bir sessizlik. Usul bir rüzgâr.


"Biz varız amaa!" 

Şeniz üstelik!

Birimiz kaydırağın tepesindeyken ve diğerimiz  Akdeniz'e doğru uçarken; göğe doğru uzattığımız dümdüz ve bitişik bacaklarımızla yararak havayı, gittikçe artırıyoruz hızımızı.  Yeşilin, huzurun ve sessizliğin her tonunun tadını çıkarıyoruz bir zaman. İki yaşlı insan çıkıyor o ara yokuşu. Kim bilir kaçıncı kez? Oyun parkıyla masal evin arasındaki yola kıvrılıyorlar.

Selâm veriyorlar.

Selâm veriyoruz.

Sonra... merakla, onların gittiği yolu yol edip yürüyoruz. Bi güzellik bi güzellik ki sormayın.



Hıdırbey'e geçerken -aklımız kalarak- süzdüğümüz bu küçük köyü tavaf etme zamanı.

Önce likörlerin ve şarapların tadına bir bakalım mı?

Yirmi sekiz kadının oluşturduğu kooperatifin ürünleri bunlar. Tabii ki reçeller ve zeytinyağları da... Tezgahtaki kadınlardan daha genç olan İskenderun'dan gelin gelmiş köye. Diğeri eltisi. Tadım yapıyoruz likörlere. Kendi yaptıklarımızdan çok farklı gelmiyor önce. Sonra meyvelerin dalından oluşu çıkıyor öne. Şaraplara dokunuyoruz... Taşıma sorunu... Taş yerinde ağır bir de! Her yere kargo ile gönderiyorlarmış. Alıyoruz kartlarını... Yandaki bina dikkat çekici.  Pansiyonmuş meğerse...  Ah bilseydik keşke! Köyde uyanmak! Hımmmm... Vakıflı'da. Vadiden gelen portakal mandalina kokuları eşliğinde solumak sabahın serinini ve verandasından bakmak Akdeniz'in ötelerine... Misafir olurduk bir akşam yemeğine; Ermeni mutfağı ve yerel şaraplar eşliğinde, koyulturduk bir geceyi mesela. Yapacağız ama. Kesinlikle. Belki bir bağ bozumunda, belki de sadece lezzetleri için yeni bir Hatay turunda.


Kilisenin adını soruyoruz, tadarken likörleri. Sonra manasını. Kilise ile ilgilenen ve sorumlusu hanımefendiye yönlendiriyor bizi, bilmediğini ekleyerek gelin. Bir üstte zaten kilise. Surp Asdvadzadzin Ermeni Kilisesi. Bir kaç kadın kapısının biraz yanındaki bir masada, tam da evin kapısında, sohbetteler. Hanımefendi gülen gözlerle kalkıyor, açıyor kapıyı ve giriyoruz birlikte kiliseye. Pırıl pırıl. Sorularımızı tek tek yanıtlıyor. Sonra -anahtarı bize teslim edip- yalnız bırakıyor. Gönlümüzce para atıp  kumbaraya, alıyoruz mumları. Yakıyor ve gömüyoruz kuma, dileklerimizle birlikte. Bu toprakların genelinde yaşanmış ve yaşanmakta olan acılara dualarımız. Olmasalardıya yok bir faydası elbet, ama geleceğimiz olsun kardeşçe diye.


Kimler geldi kimler geçti köyden merakımız. Giriyoruz mezarlığa. Bazıları taze. Üzerlerinde kırmızı fenerler, ışıyorlar kırmızı camların içinden. Bazılarında aynı aileden 3-5 kişi. Dualarımız hepsine. Olağanüstü huzur veren bir coğrafyada sessiz bir köy Vakıflı; küçük, sakin, ama cansız değil. Peri kızları dolaşıyor içinde. Gözlerimle gördüm desem inanır mısınız?  Yoksa bir masal mı benimkisi?


Mezarlığın hemen yan tarafında, yoldan yüksek bir set üzerinde, bir çeşmenin dibinde bir banka oturuyoruz. Karşımız pansiyon. Tepemizde mandalinalar. Sağ tarafta, uzak tepelerde, peri kızın başının biraz  üstünde rüzgar santralleri. Ne kadar daha rastlayacağız bu coğrafyada. Ne güzel.

İçimizde bir hayıflanma... ve bir derin ukde. Bir gün mutlaka... Hatta,  Hıdırbey'e giderken minibüsün köye doğru döndüğü virajın solunda kalan, ve aklımızı alan, seyir teraslı restoranda içeceğiz bir akşamüstü rakısı. Bu ucundan, Cebelitarık'ı görecekmişçesine bakacağız Akdeniz'e.



Çok Teşekkürler Vakıflı'nın 28 Kooperatifçi Kadını...

Çok Teşekkürler Hanımefendi...

Çok Teşekkürler Bize Göründüğün İçin Peri Kızı...

Ve Bir Kez Daha Çok Teşekkürler İki Güzel Abi...

Görüşmek Üzere...*


*Edindiğim bilgiye göre köyde depremden ölen kimse yok, bir iki ufak hasar var, ancak İki Güzel Abi'den Mehmet Abi Samandağ'da yaşadığından ve ora da yerle bir olduğundan Görüşmek Üzere vurgusu yine soluk... Kooperatifteki kadın sayısı da 32 olmuş.


16 yorum:

  1. Ben sizden sekiz sene önce gitmişim o coğrafyaya Sevgili Okul Arkadaşım. Ona rağmen, Vakıflı'da çektiğiniz fotoğraflar, tam aklımda olan yerin fotoğrafı ve halen öyle kalmış olması büyük teselli.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynı hisleri taşıyorum Sevgili Okul Arkadaşım, şu anından haberdar olunca acı azalmadı elbette ama o bölgede yıkım olmaması bir minik teselli oldu.

      Sil
  2. Arya ile sadece 2 ay önce oradaydık. Ne aklım ne kalbim anlamıyor olanları...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hangimizin kalbi anlıyor ki, görünce ve sevince gözden ırak tutabilmek mümkün değil malesef, çünkü iyi kalpli bir coğrafya ve güzel anılarla yolcu ediyor gidenleri, bu sızılarımızın fazlalığı biraz da o yüzden.

      Sil
  3. Bir yıl sonra da biz geçmişiz aynı güzellikten. En azından hala ayakta oluşu mutluluk. O insanların atalarının zamanında yaşadıkları sıkıntılar yeter...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Musa Abi ile ilgili bir veriye ulaşamadım orayla ilgili, ortalık biraz yatışsın arayacağım köyü.

      Sil
  4. tam bir hayat masalı, yaşanmış anlatı, yaşattı bizlere de Vakıflı'yı kısaca, sevgiyle, kayıpsız olaydı keşke her yerinde Akdeniz'in...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Keşke... yitip giden o kadar çok şey var ki aslında... binalar sonuçta yerine konulacak ama o güzel insanları işte!

      Sil
  5. Ne güzel bir uğurlama yapıyorsunuz kaç gündür canım Buraneros, kalbimde bir sızı ile okuyorum hepsini...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Onun verdiklerinin ve hayatımıza kattıklarının yanında benim ki hiçbir şey, sadece ben için değil o coğrafyayı gören herkes için.

      Sil
  6. İnsanın içi hiç ayak basmadığı, bağı olmayan topraklar için bile kan ağlayabiliyormuş meğer. "Olağanüstü huzur veren coğrafya" ne güzel bir tanımlama olmuş, ne de doğruymuş ki oralara yolu düşmüş herkes bunu söylüyor. Tekrar eski ruhuna bürünebilir buralar umarım..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yeni ama eskiyi aratmayan bir ruha bürünürse ve bu yeniden inşa geçmişinin değerini bilenler tarafından yapılırsa güzel olur. Ancak nüfusunun oralı ya da o şehrin ruhunu ve kıymetini bilen insanlardan oluşması da önemli... Fakat ne yapılırsa yapılsın eskinin geri döndürülmesi çok zor. Ve eskiyi bilenler için başka, yeni halini görecek olanlar içinse başka bir şehir olacağı ise kesin.

      Sil
  7. Okurken bir yandan gülümseme, bir yandan hüzün...
    Ne diyeceğimi bilemiyorum...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Malesef öyle... ancak bu yorumun daha önce üzerine hiç düşünmediğim bir hikaye verdi bana; bu yazıdaki son fotoğrafla ilgili olarak. Bir ara o fotoğrafı kullanarak yazacağım bunu.

      Sil

İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP