Bugün karşımdaki 10 kişiden 8’i işsizdi. Ve işsizim derken sanki topluma ve karşısındaki herkese karşı bir suç işlermişçesine utana sıkıla bu çaresizliklerini dillendirmekteydiler. Bu kişilerden iki tanesi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “ kurtarın” talimatına istinaden kredilendirilen işletmelerinden birinden aylardır maaş alamayanlardandı. Şirketi kurtarmak için bir yerlerden hatırı sayılır miktarlarda paralar aktarılmıştı. Ama aktarılan paralarla ne işçilerin aylardır ödenmeyen maaşları ödenmişti ne de şirketin tekrar işler hale getirilmesi sağlanmıştı. Gözlerindeki yaşları zor zapt eden, omuzlarındaki acımasız yük yüzünden çareyi antidepresanlarda bulmuş emekçinin sessiz çığlıklarını birilerine duyurmak istercesine; “çocuklarınızın karşısında onların ihtiyaçlarını karşılayamayan, onu kazandığı üniversiteye gönderemeyen bir baba olmak nedir bilir misiniz, anlayabilir misiniz?” deyişinde çığlık çığlığa bağıran onca ses vardı ki! İşletmeye sunulan bu imtiyaz karşısında patronlar aylardır maaşlarını ödemedikleri işçilere “helalleşelim ve yolumuza devam edelim” demişlerdi. Ama helalleşip de yola devam etmek o kadar kolay mıydı? Helalleşmeleri gereken o işçilerin eşleri, çocukları aylardır çektikleri sıkıntıların, çaresizliklerin hesabını kime soracaklardı peki? Yarattıkları tahribatların zerrece farkında olmayan ve kapitalist sistemin uşaklığında kusur etmeyen hükümet politikalarının ya helalleşelim ya da hesabımı öbür tarafta veririm gibi laflar etmesi bilindik argümanlardan değil mi artık? Peki bugün kazandığı üniversiteye babasının işsizliği yada emeğini ortaya koyup da karşılığını alamadığı için gidemeyen gençler hesaplarını kime soracak ya da kimle helalleşecek bir bileniniz var mı?
Onlar utana sıkıla işsizliklerini söylerken ben de karşılarında bir işi olan ancak onları zerrece kucaklayamayan, yaralarına merhem olamayan insan olarak onlar kadar mahcuptum aslında… Birisi yüreğinden akan yaşları gözlerine biriktirerek kan ağlıyordu sorduğum sorulara cevap vermeye çalışırken… Bir diğeri umudunu bir yerlerde bırakmış ve artık geleceğe dair beklentilerde bulunmaz olmuştu. Onlara sorduğum soruların hançerle ve binlerce öfkeyle kuşatılmış şeklini sormam gerekenler başkalarıydı aslında! Ve ben soruları soramadığım yerlere inat her sorduğum soruda acımasız hançerlerce hançerlendim verilen cevapları duydukça… Yüreğim kanadı, bildiğim ve bilmediğim her şey yağmalandı…
Ben bugün karşımdaki çaresizlere çare olamamanın çaresizliğinde derbeder olurken, televizyonda birden karşıma çıkan Eurovision Şarkı Yarışmasının yarı final elemelerine takıldı gözüm… Zerrece bir heyecan duymazken ülkelerin ya komşularına ya da çıkarlarına oy verdikleri Eurovision Şarkı Yarışmasına, ki bu durumda her ne kadar İngilizce olsa da sözleri güzel şarkısıyla bizi temsil eden Hadise vardı karşımızda...Ama buna rağmen içinde bulunduğumuz hadiselerin vahametinin çırpınışlarındaydı yüreğim…
Sonuçta Hadise finale kaldı ve Türkiye’nin şanına yakışır bir başarıydı!!! Peki Hadise finale kaldı eyvallah da, “işsizlikleri yüzünden” yürekleri ile birlikte gözleri de kan ağlayan bunca işsiz ve onların eşleri ile çocukları hangi final arası elendiler bu ülkenin yüreğinden?
26 Kasım Salı
15 dakika önce