Kemal Amcanın fayton zili çalan bir kornası da olan enfes bir Pontiac'ı var. Geleneksel şehir turunda biz onda ve konvoyun en önündeyiz. "Şoför abi yavaş Samsun'u dolaş," şarkılarını söyleyerek turu tamamladık ve kesimhanedeyiz. Kemal Amca şahane, şakacı ve yaratıcı bir adam. Yaşamayı bilen, şık bir rol model. Kardeşim doktoru epey zorlasa da, ben zırlasam da sonuçta etimizden et kesildi ve Kemal Amca'nın adı da Kirve Kemal olaral tescil edildi. Ve sonrasında hep öyle anıldı. Babamın meslek arkadaşı, son derece sosyal, antika biriktirir, sayılır, sevilir ve avcı.
Arkadaşlarım içinse farklı bir yanıyla özeldir. Benim yeni yetmeliğim, yaş 18'in eteklerinde dolaşıyor. Ehliyet cepte oldu olacak ama sonuçta arabayı kullanan ehliyet değil. Elbette güvendiğim dağlar var. Yer Büyük Samsun Oteli, biz arkadaşlarla barındayız, kirvem de bara bir uğradı. Sonra gitti. Hesap istiyoruz. Yanıt hesap ödendi oluyor. Rastlaştığımız her mekânda garsonlara ne kadar tembihlesem de bu değişmiyor. Kirvem kirveliğin hakkını veriyor hep.
Benim henüz ilkokul çocuğu olduğum yıllar ve yazları mağazada çalışıyorum; ama daha çok yan mağazaya kaçıyor ve onlara yardım ediyorum çünkü bir kırtasiye dükkânı. Oradayken bir gün kolilerin içinden renkli deri albümler çıkıyor. Bir de ince kağıtların üzerinde alfabe harfleri. İstenen her yere baskılanabilen... Dükkân ilgimi çekiyor çünkü aynı zamanda Matchbox'ın minik ama asıllarının birebir kopyası oyuncak otomobillerini satıyorlar ve Müfit Abi idolüm benim. Yakışıklı, 60 model enfes, direksiz bir Chevrolet arabaları var ve Müfit Abim kız tavlama üstadı. Benim şirinliğimi kullandığının farkındayım elbette ama sonuçta ben de büyüyeceğim, dolayısıyla onun yanında alacağım eğitim geleceğe müthiş bir yatırım. Nihat Abi aynı zamanda Milliyet Gazetesi'ne Samsun'dan spor haberleri yazıyor.
Akşam 17'de başlıyor sünnet düğünü, havanın kararmasına yakın Nihat Abi ve eşi ile birlikte Müfit Abi de geliyor. Hediyemi açıyorum ki üzerine adımın baskılandığı deri fotoğraf albümü. O yıllar için o kadar özel ve kıymetli ki... Çoookkkk seviniyorum elbette. Bütün acılarım diniyor sanki...
İkram edilecek dondurmalarımızı sade ve limonlu olarak mahallemizde yaşayan, dondurmalarını üç tekerlekli önü tezgâhlı bisikleti ile satan, bir Samsun efsanesi olan Ahmet Bıçakçı yapıyor. Limonatalar da onun eseri. Elbette artanlar eve geliyor ve onların varlığı ile tüm acılar unutuluyor. Babamın hayali sanıyorum Beyaz Kelebekler'i getirmekti düğüne, ama o yıllarda yerel orkestralar da güzeldi ve sonrasında yoğun programları nedeniyle Beyaz Kelebekler'den vazgeçildi.
Gecenin bir yıldızı olmalıydı.
Küçük amcam sahne alıyor. Ve Kanaryam Güzel Kuşum'la başlıyor ve mekânı baştan sona şöyle bir sallıyor.
Yengem bizim yatağın kenarından gülümseyerek ve gururla ona bakıyor. Henüz minik kuzenlerim bizim karyolanın kenarlarında uyuyor.
O kadar güzel bir akşam ki.
Ben doğmadan ölen ve adını ikinci adım olarak taşıdığım ve hiç görmediğim amcam dışında eksiksiziz. Halam kendi diktiği kıyafetleri içinde tam anlamı ile bir lady. Kızkardeşim prenses.
Biz doğranırken adını kuzenlerden birinin taşıdığı Kahraman dedem tepemizde, babıda bize çöp batsın da canımızı yaksın istemediği için sota bir yerde ve hayatımızın en güzel akşamlarından birindeyiz.