14 Kasım 2022 Pazartesi

Ey Erkekler, Kadınlar Gümbür Gümbür

geliyor, diyorum ya hep,

o bakımdan yani!

Ayaklarınızı denk alın!!!



Tıpkı eski zaman sinemalarındaki gelenek gibi İki film birdenli gün planım var. Filmgündemi'nde Klondike'ı gördüğümde çok gaza gelmiş ve şöyle bir yorum yazmıştım: "Klondike kesin izlenecek bir terslik olmazsa... Tamirhane de afiş asıldığından beri ilgimi çekiyor, duruma göre çifte kavrulmuş yapabilirim."

Evden bu fikirle çıkıyorum, öncesinde Şehir Müzesi'nde geçen hafta ertelediğim kapuçino hayalim var. Tren sakin, bir an maçın burada olduğunu düşünüyor, dönüş kalabalığı için endişe ediyorum. Ancak evden nispeten geç çıktım ve iki film birden yaparsam Müze Kafe'yi iptal etmem gerek.

Bu ikilem yol boyu kafamda dönüyor.

Hava yine muhteşem.

Yapraklarda ise sonbahar renkleri...


Cumhuriyet Meydanı'nı geçiyoruz. İkilemi henüz çözmüş değilim, derken içimdeki cevval olaya el koyuyor ve kararı netleştiriyor. Bu da aslında benim işime daha çok geliyor; Gar İstasyonu'na yaklaşırken ayaktayım ve iniyorum. Onca yıl sonra, ve son bir ay içinde ikinci kez Milano Pastanesi'ndeyim. "İki kesme lütfen."

Sonra ilave ediyorum, "Şehirdeki en iyi kesmeyi siz yapıyorsunuz."

Uzun yıllar önceden bir sevgili giriyor zihnime. Çok keyifli, heyecan verici ve coşkulu bir ilişki. 23 yaşında iki genç, kadın olanı İzmirli; taze bir İngilizce öğretmeni, üstelik tanışma kısmı kesişmeleriyle birlikte senaryosu sağlam bir film kadar ilginç.

O yıllara gidiyorum yürürken... Dışarıdan biri gibi hayatıma bakıyorum, bir kısa özet sunuyor zihnim bana...

Kesmelerle kitabım sırt çantamda, birlikte giriyoruz müzenin kadim ağaçlarla dolu bahçesine... Anıları şöyle usulca, incitmeden kenara bırakıyor ve o ilişki üzerine, Ne Güzeldi Oysa O, yazısı yazmayı hayal ediyorum.

"Bir kapuçino lütfen."


İlk öykü beni benden almış durumda. Gümüşsuyu, Rus Lokantası, gazete bayi, otobüs yazıhaneleri, sık İstanbul gidişleri ve Samsun dönüşleri için beklenen Ulusoy'un terminali ve tabii ki çift katlı Neoplan'larla birlikte bir başka keyif yılları... Ben kapuçino ve kesme ile bir anda kitabın dünyasında kaybolmuşken, önce çıktığı sandalyenin üzerinden kafasını uzatan, sonra bu adamla anlaşılabilir, diye düşünüp masanın üzerine çıkan, sonra kokladığı küllükte sigara emaresi bulamayınca beni güvenilir bulup masanın üzerine konuşlanan kankama ikramlarda bulunuyorum lakin o kesme ile pek ilgilenmiyor. Boynundaki kırmızı kurdeleye geçirilmiş kolyesi de pek şık.


Kitabı istediğim ikinci kapuçino ile birlikte bitiriyorum. Ödememi yapıp teşekkür ediyor, bu kez diğer kapıdan çıkıyor, Gar İstasyonu'na doğru yürüyorum ki filme üç saatten fazla süre var ve ben yanıma ikinci bir kitap almamış olmanın pişmanlığındayım.

Gar İstasyonu'nun sırtını dayadığı parkta biraz oturuyorum. Perona geçip treni bekliyorum. Bir durak geçip iniyor ve AVM'nin döner kapısının ardından güvenlikten de geçip Migros'a klasik sinema alışverişi için dalıyorum.

Kasadayım ve önümde bir hanımefendi var. Ürünlerinden biri indirimde lakin onun da Migros kartı yok. Kasadaki genç kadına "Benim kartımı kullanabilirsiniz," diyorum, hanımefendi teşekkür ediyor...

Paris Saint - Germain Academy etkinlik bölgesine bir mini futbol sahası kurmuş,  kızlı erkekli minikler, genç antrönerler nezdinde antreman yapıyorlar. Çok hoşlar ve bir süre izlememde sakınca yok, ayrıca vakti bozuk para gibi eksiltmem gerekiyor.

Şimdi sinema katı, gişenin önü ve genç kız. "Klondike," diyor, çok tatlı gülüşü ile; "Nasılsın?" diye soruyorum. D-3 biletim elimde. Kullanmadığım bir sürü kazanılmış promosyonum var ve onlardan birini kullanıyor, mısırları kapıyorum.

Ve teras; hava pırıl pırıl. Manzara zaten hep enfes.


Zamanı terasta güzel harcıyoruz, biraz da içeri geçip fuayede oturuyor, bizim filme girecek karakterleri anlamaya çalışıyoruz. İçeri alınma başladığında da bunda bayağı isabet kaydetmiş olmanın sevincini yaşıyoruz ki sayıca da fena değiliz. 20'yi bulmuş gibiyiz.


Reklamlar, o bu şu derken film başlıyor. Görüntüler beni benden almış durumda çünkü her biri özenle çekilmiş fotoğraf tadında. Yönetmen Maryna Er Gorbach izlediğim ilk filmiyle ve ilk kareleriyle bir mesaj veriyor; beni izlemeye devam edin! Bir köydeyiz ve iki kahramanımız var: Karı ve Koca. Uzun bir süreyi onlarla geçiriyoruz. İnceden bir mizah var; gergin filmi yumuşatıp sevimli kılıyor. Derken televizyon ekranında bir facia. Donbas'dayız, Ukraynalıyız lakin Ruslar'la işbirliği içinde ayrılıkçılar da var, arkadaşlarımız. Şimdilik bunlar bir kenarda durabilirler, biz Irka (Oksana Cherkashyna) ve Talik (Sergiy Shadrin) ile minik köyümüzde ineğimiz ve tavuklarımızla günlük rutin hayatımızı yaşayabiliriz derken, Irka, kanımız canımız Donbas'ımız ve Ukrayna'mız, diyor ve endişeli... Kanıyor.

Bizim 6 numaralı salon ise an itibari ile sessiz, filmden hoşnut olunmadığını hissediyorum. İzleyicide bir hayal kırıklığı var ve bu salona hızlı bir bulaşıcılıkla yayılıyor. O zaman çoğunluk psikolojinden yola çıkarak bende bir sakatlık var diye düşünmeye başlıyorum. Oysa ben çoktan  kadın oyuncuyu görür görmez filme bayılmış, bitmiş durumdayım. Hakeza Talik de tatlı adam, radikal bir tutum içinde değil daha pragmatist. Irka tepki verse de Talik'e onu anlıyor, varlığından mutsuz değil, izleyici de eminim ki sempatik buluyor.

Önümdeki çok tatlı, çok genç sevgililer telefonları ile oynamaya çoktan başladılar, sol arka çapramızdaki, fuayede biraz sohbet ettiğimiz anne oğul büyük olasılıkla çıkacaklar. Sayının onlarla sınırlı kalmayacağını da hissediyorum. O sırada ilk yarı pat diye bitiyor, bir an zaman ne çabuk geçti, diye düşünüyor, sonra iki saatlikti film diyor, reklamları düşüyor kalan süreye bakıyorum ve hesap ettiğimde filmin ilk yarısının bir saati bulmadığı sonucuna varıyorum.

Kestiler filmi sanıyor, sinemayı yazımda yerden yere vurmayı planlıyorum. Müthiş bir kızgınlık var içimde. Oysa nasıl bir keyifle seyrediyordum.


O kızgınlıkla çıkıp yemeğe gitmiyorum tabii ki. Cebimde sinemadan verilmiş, Baydöner'de kullanacağım bir indirim kuponu var, üstelik %20 oranı hiç fena değil. Bayıldığım filmin ikinci yarıda  tırmanacağından neredeyse eminim; o halde sinema sonrası bir keyif mutlak.  İçimden yönetmene ne övgüler diziyorum. Simgesel vurgularına hayranım. Alt yazılardaki hangi dilden olduğunu belirten, aslında ayrımcılığa ve asimilasyona vurgu yapan eklemelere bayılmış durumdayım.

Kadın eli değdiği nasıl da belli!

Filme katılan çok özel yurttaşlık bilinci, kadın duyarlılığı, olan bitene isyan, bilinçli bakış ve vatanseverlik sosları o kadar lezzetli ki çoktaaan beni ele geçirmiş durumdalar. Kalbim Donbas olayları sürecinde de şimdi de onlar için atıyor. Rus, Çeçen işbirliği ve yerli işbirlikçilerin çevirdikleri dolaplar üzerinden oluşmuş birikimim üzerine ise aynı zamanda senaryoyu yazan Maryna Er Gorbach, bu filmle bir kat daha çıkıyor.


Derken daha aksiyonlu muhteşem bir ikinci yarı başlıyor.  İlk yarıda verilenler biraz daha olgunlaşıyor.  Fikir sahibi yapıyor. Altını çizdiği bir önemli nokta da var aslında: Ortaya koyduğu sorunların dünyanın farklı coğrafyalarında yaşandığının altını da çizmiş oluyor.

Ve bence düşünen izleyiciyi bir adım daha ileri taşıyor ve evrensel bir mesajı, süper güç olarak adlandırılan ülkelerin birbirinden farkı olmadığını, küçükleri baskılayarak ciddi bir asimilasyon makinesinde kıyma yaptığını çok güzel bir sinema diliyle ve karakterlerle dünyanın gözüne sokuyor.

Bense olağanüstü bir tatla koltuğuma yaslanmışken Edebiyat Hocam'a bir kez daha şükranlarımı yolluyorum. Giriş, gelişme, sonuç üçlüsü ne kadar işe yarar bir bilgi olduğunu bir kez daha kanıtlıyor.  Erken çıkanlar için çok üzülüyorum. Bütün soruları yanıtlayan müthiş bir ikinci yarı ve filmin simgesel vurgusu olağanüstü, geniş planları muhteşem, sinema dili dinamik ve güzel oyunculuklarla tatlanan muhteşem finalinde koltuğumda çakılıp kalıyorum.

Biz salonu terk edenlerden arta kalan dört kişi toparlanırken, benimle aynı sırada oturan genç adama soruyorum: Filmi beğendin mi? "Beğendim," diyor. Ön sıramdaki daha genç ve çok tatlı çifte soruyorum ki tahminim var aslında, telefonla oynadıklarını fark ettiğimden beri... Beğenmediklerini söyleyerek, gülümsüyorlar.

Olağanüstü bir finalle taçlandırıyor filmini Maryna Er Gorbach. Oksana Cherkashyana'nın oyunculuk performansı son sahnede doruk yapıyor. Irka'nın verdiği mesaj muhteşem... ve göz yaşartıcı!

 

29 yorum:

  1. Böyle kaliteli filmler izleyebildiğiniz için şanslısınız. Bizde çocuk sinemaları var, bir de birkaç Türk filmi. Büyükşehirlerde yaşayanları kıskanıyorum:)))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nüfusu kalabalık şehir diyelim, büyük demek için o salonun dolu olması gerekir:) Sinemanın bir avantajı var ki o da aynı kat içinde 9-10 salona sahip olması, dolayısı ile çok ve farklı film oynatabilmesi... Yoksa, tek salonu olup da bu klasmanda film oynatan sinema ilk haftada batar:)

      Sil
    2. 4 Salon var ama hep çocuk filmi sadece 1 inde genel izleyici o da türk filmi yabancı pek gelmez

      Sil
    3. Evet bizim salon sayısı çok, üç farklı AVM'de tahminimce toplam 25 salon var, sonuçta yabancı filmlere de 3-4 salon düşüyor:)

      Sil
  2. Ne güzel anlatmışsınız, dolu dolu yaşadım sanki günü. Sinema salonunda ve keyifli bir film izlemeyi özlediğimi farkettim birden. Yerinizde olsam ben de sonuna kadar sabreder finalle taçlandırmayı beklerdim sanırım😊

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim, bu film o özleme ilaç olabilir:) Ülkenin sinema geleneği düşünüldüğünde ve bu tekniğin üzerine genç bir kadın yönetmenin modern yorumu eklenince ortaya çıkan şey kaçınılmaz biçimde güzel oluyor ki aynı ekolde yetişmiş Osetyalı bir başka genç kadın yönetmenin filminde de aynı tadı almıştım. O filmin adını da şuraya bırakıyorum, internette bulup izleyenler vardı: Yumrukları Gevşetmek.

      Sil
    2. Hımm peki not aldım bu filmi de😊

      Sil
  3. Samsun güzel şehir. Bir dönem yolum çok sık düşerdi. :)

    YanıtlaSil
  4. Bu film benim de listemde, internete düşmesini bekliyorum. :)
    Yalnız aklıma bir şey takıldı -ben yanlış anlamış da olabilirim- Film arasında döner mi yedin? Yani o kadar uzun ara mı vardı? anlayamadım. :/

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dönerin altında şöyle bir cümle vardı Sevgili Momentos "O kızgınlıkla çıkıp yemeğe gitmiyorum tabii ki."

      Pireye kızıp muhteşem bir yorganı yakacak değilim elbette:))

      Sil
    2. Aslında gördüm onu ama yazıyı öyle kurgulamışsın ki -ya da benim algım öyle çalıştı- evet kızıp gitmemişsin, yeni bir uygulamayla film arası yarım saat vs ve yemeğini de yiyip dönmüşsün gibi. Sanırım daha 10 fırın ekmek yemem lazım senin bol virajlı, geri dönemeçli yazılarını hakkıyla anlayabilmem için 🤦‍♀️😃😃

      Sil
    3. Bundan sonra benzer durumlarla, viraj ve geri dönemeç hissi yaratan cümlelerle karşılaştığımızda diyelim ki O pire için asla yorgan yakmaz:))

      Sil
  5. O kadar güzel anlatıyorsun ki aldığın keyif satırlarda okuyana birebir yansıyor Sevgili Buraneros :)

    Sinema yazılarını okudukça Evrim için biraz üzülüyorum Sevgili Buraneros, çok sevdiği bir keyiften mahrum kalıyor çünkü Hopa'da sinema yok. İnternetten izlesek de sinemadaki keyfin yerini tutmuyor tabi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim Sevgili KuyruksuzKedi:)

      Evrim'i çok iyi anlayabiliyorum, özellikle pandemi döneminde TV'de film izlemeye tahammülsüz biri olarak:))

      Sil
  6. Sizinle birlikte bir gün geçirmiş kadar oldum Buraneros Hocam :) Özellikle Müze ziyaretiniz <3 ben. Bir de "Kesme" nedir acaba, leziz bir şey sanırım iki tane aldığınıza göre :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevindim faydam oldu diye:) Kesme başka yerlerde başka adla var olan bir ürün ki bunu da KuyruksuzKedi sayesinde öğrenmiş oldum, kendisi bu yazının üçüncü fotoğrafında masanın üstündeki pasta:)

      Sil
  7. Teras manzarasının harikalığını vurgulamadan geçemeyeceğim :)
    Klondike'nin tek bir fragmanını izledim tek plandı yanlış hatırlamıyorsam. Bir de uçak kazasıyla ilgili; snopsislerde yapılan açıklama kazayla ilgili çok şey gösterileceğini işaret ediyor gibiydi. Ama bildiğim kadarıyla kaza olayı bilfiil yok filmde. Salondan ayrılanlar belki bir macera beklentisiyle gelmişlerdi diye düşündüm. Yazıyı okurken başlarda eyvah dedim ve güzel olmayacak diye korktum ama biliyorum ki ödüllü bir film, korkularım yersiz. :) Kaleminize sağlık ;)
    Yumrukları Gevşetmek filminden iyi ki bahsetmişsiniz. Altyazısı yeni çıkmış. Hatırlatma güzel denk düştü yani ;) Çok teşekkürler.

    YanıtlaSil
  8. "Kaza" olayını Irka televizyonda haberleri izlerken görüyoruz, sonrasında "kazaya" vurgu yapan bir kaç an var filmin içinde, aileler falan geliyorlar... Salondan çıkanlar sabredip ikinci yarıyı bekleseler çıkmazlardı muhtemelen, biraz da "kaza" dahil o coğrafyada gerçekte yaşananları bilmek yararlı olurdu. Sanıım çıkanlar bu konuda eksikti ve ilerleyen zamanlarda neler olabileceğini kestiremediler, bilerek gelmiş olsalar kesinlikle çıkmazlardı. Ben fragman izlemiyorum gideceğim filmlerle ilgili olarak, o nedenle bir şey diyemeyeceğim:)

    Rica ederim:)

    YanıtlaSil
  9. oh , yine keyifli bir gün, ben yaşamış kadar oldum! imrendim de! hem de sadece izlenen filme değil, film izlerken patlamış mısır yemene de :)

    ya bu arada, konuyla alakasız ama, bizim ufaklığın yarışları kışa kaldığından (aralıkta yapılacak) antalya'ya alınmış :( cidden üzüldüm, ben baya plan yapmıştım, samsun buluşması hakkında :(
    ne diyelim, hayırlısı :) hem belki bir beylerbeyi inciraltı blogger buluşması bekliyordur bizi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne yalan söylim çok güzel gündü, hatta günü bile şımartmış olabilirim:) Film için diyeceğimi dedim zaten:)

      Hayırlısı olsun diyelim:) Hımmmmm İnciraltı blogger buluşması ihtimali... pek heyecanlı, bahçesinde oturulabilir bir mevsim olursa çok daha heycanlı:)

      Sil
  10. Filmi izlemeyi bilmiyorum ama verdiği mesajları anlamak da bir mesele... Yeni neslin herşeyi hazır tabakta bulma sevdası baktığını görememesine yol açıyor gibi...

    YanıtlaSil
  11. Yeni nesile de pek suç bulamıyorum, eğitim sistemimizin halini görüp ve üzerine düşününce; bazı üniversitelerimizi hariç tutarsam aldıkları eğitim, okutulan kitaplar, kazandırılan alışkanlıklar bizim dönemimizin liseleri ile yarışamaz, bu kadar net:) Bir örnek: Lise mezunu ben:)

    YanıtlaSil
  12. Fotoğraflar çok hoşuma gitti:))) Hele kedili olana ayrı bayıldım, aşırı severim kedileri:))) Bir de patlamış mısır olan fotoğraf, mısır olmadan film izlemeyi sevmem ben de:)))
    Filmi not aldım, çok da merak ettim anlatımınızdan dolayı:))) Sizin film yazılarınızı çok seviyorum ve inanılmaz bir keyifle okuyorum:))))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kedi süperdi ama benim bir masa önümdeki abiyi tırmıkladı sanırım:) Aslında ben genelde sinemada ve bu tür film izlerken yemem ama bu kez terasda başlayınca kalanı film izlerken bitirdim:) Film çok iyi, konuya dokunuş da çok iyi ama biraz bilgi olursa coğrafyada olan bitenle ilgili, çok daha iyi:) Çok teşekkür ederim, keyif alıyorsan ne mutlu bana:)

      Sil
  13. Bu kadar tatlı bir yazı içerisinde telefonuyla oynayan çifte takılmış olmam normal mi? Aslında normal. Çünkü öylesi tipler beni sinema salonlarından soğuttular. En son dayanamadım birine söylendim. Birkaç sıra öndeki adam devamlı telefonuna bakıyordu. Öne doğru uzanıp "Beyefendi! Telefonun ışığının arka taraftakileri rahatsız ettiğinin farkında değil misiniz?" diye seslendim. Tam önümde de siyahi bir çocuk oturuyormuş. Birden onun kulağına doğru seslenmiş oldum tabii. Çocuk korkudan zıpladı, arka arkaya "Bismillahirrahmanirrahim!" demeye başladı :) Onu korkuttuğum için üzüldüm bu sefer:) Nasıl olduysa adam bir şey demedi ve telefonu da açmadı bir daha. Hayır , bu devirde çata çat kavgaya girişip üste çıkan çok çünkü. İnan bu olaydan sonra hâlâ sinemaya gitmiş değilim. Birkaç ay oldu. Çok üzülüyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim önümdeki çocuklar çok tatlıydı, telefon konusunda da hassasdılar, beni rahatsız etmiyordu çünkü bedenleri ile perdelemişlerdi ama tabii ki anlaşılıyordu. O kadar tatlı ve özenli bir çift olmasalar müdahale ederdim ki çocuklar hoşlanmadıkları halde filmi bırakıp çıkmadılar, bu tavırlarını da takdir ettim ayrıca:)

      Sil
  14. Çok teşekkür ederim. Film konu ve akış itibariyle altını bir kez daha çizersem muhteşem; ama, diyelim izleyici bir sinemasever fakat filmin değindiği konuyla da ilgisiz, yine de çok keyif alacağı kesin çünkü yazan ve yönetenin anlatım dili bir ekolün devamı olmakla birlikte çok da modern, keyifli ve özel. O nedenle genel izleyici açsısından çekincelerim olsa da filmsever değil de sinemasever izleyicilerin kesinlikle kaçırmaması gerektiğini düşünüyorum:)

    YanıtlaSil

İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP